Bu Blogda Ara

2 Aralık 2017 Cumartesi

70-MEÂRİC

Mushaf’taki resmi sırası :70

Nuzul Sırası: 79

Toplam Ayet Sayısı : 44 mufassalüt-tıval kısa surelerin uzun olan surelerdendir.Bunların birbirlerinden arka arkaya "besmele" ile ayrılmış bulunmalarıdır.

İndiği Dönem :Mekke döneminde inmiştir.

Sure adını : üçüncü âyetteki “el-Me’âric”kelimesinden almıştır. Me’âric, mertebeler, yükseklikler araçları demektir.Bu kelime Allah'ın sınırsız büyüklüğünü, Mirâclar sahibi olan Allah'a ve İnsanın Allah'ın hoşnutluğunu kazandıracak ulaşma imkanları anlamına geldiği ifade edilmiştir.  Surenin rivayetlerde Seele Sûresi (istedi,dua etti, sordu.)  ve Mevaki (Mevkiler) Sûresi de denilmiş.

29 Cüz
Rahman Ve Rahim Olan Allah Adıyla

Mearic 70/1  Bir soran, inecek azâbı sordu:
سَأَلَ سَائِلٌ بِعَذَابٍ وَاقِعٍ
Seele sâilun bi azâbin vâkıın.
Mearic 70/2 Kâfirler için onu  defedecek yok.
 لِّلْكَافِرينَ لَيْسَ لَهُ دَافِعٌ
 Lil kâfirîne leyse lehu dâfiun.
Mearic 70/3  Yüksek dereceler =Mearic sahibi Allah’tandır.
مِّنَ اللَّهِ ذِي الْمَعَارِجِ
Minallâhi zîl meâric
Mearic 70/4  Melekler ve Ruh ,süresi elli bin yıl tutan bir günde ona yükselip çıkarlar.
تَعْرُجُ الْمَلَائِكَةُ وَالرُّوحُ إِلَيْهِ فِي يَوْمٍ كَانَ مِقْدَارُهُ خَمْسِينَ أَلْفَ سَنَةٍ
Ta'rucul melâiketu ver rûhu ileyhi fî yevmin kâne mikdaruhu hamsîne elfe senetin.
Mearic 70/5   Şimdi sen güzelce sabret.
 فَاصْبِرْ صَبْرًا جَمِيلًا
Fasbir sabran cemîlâ
Mearic 70/6 Şüphesiz onlar  onu uzak görürler.
إِنَّهُمْ يَرَوْنَهُ بَعِيدًا
İnnehum yeravnehu baîdâ
Mearic 70/7 Biz ise onu yakın görüyoruz.
 وَنَرَاهُ قَرِيبًا
Ve nerâhu karîbâ
Mearic 70/8   O gün, gök erimiş bir maden gibi olur.
 يَوْمَ تَكُونُ السَّمَاء كَالْمُهْلِ
Yevme tekûnus semâu kel muhli.
Mearic 70/9  Dağlar da atılmış renkli yün gibi olur.
 وَتَكُونُ الْجِبَالُ كَالْعِهْنِ
 Ve tekûnul cibâlu kel ıhni.
Mearic 70/10  Dost dostun halini soramaz.
وَلَا يَسْأَلُ حَمِيمٌ حَمِيمًا
Ve lâ yes’elu hamîmun hamîmâ
Mearic 70/11   Birbirlerine gösterilirlerken, mücrim o günün azabından kurtulmak için oğullarını, fidye vermek ister;
يُبَصَّرُونَهُمْ يَوَدُّ الْمُجْرِمُ لَوْ يَفْتَدِي مِنْ عَذَابِ يَوْمِئِذٍ بِبَنِيهِ
Yubassarûnehum yeveddul mucrimu lev yeftedî min azâbi yevmi izin bi benîhi.
Mearic 70/12  Eşini ve kardeşini de.
وَصَاحِبَتِهِ وَأَخِيهِ
Ve sâhıbetihî ve ahîhi.
Mearic 70/13  Kendisini barındıran, içinde yetiştiği tüm ailesini,
 وَفَصِيلَتِهِ الَّتِي تُؤْويهِ
Ve fasîletihilletî tu’vîhi.
Mearic 70/14  Ve yeryüzünde bulunanların hepsini ki, tek kendini kurtarabilsin.
وَمَن فِي الْأَرْضِ جَمِيعًا ثُمَّ يُنجِيهِ
Ve men fîl ardı cemî’an summe yuncîhi.
Mearic 70/15  Hayır, çünkü o leza =   alev saçan ateştir.
كَلَّا إِنَّهَا لَظَى
Kellâ, innehâ lezâ.
Mearic 70/16  Derileri kavurur, soyar.
 نَزَّاعَةً لِّلشَّوَى
Nezzâaten liş şevâ.
Mearic 70/17  Çağırır, sırtını dönüp gideni,
تَدْعُو مَنْ أَدْبَرَ وَتَوَلَّى
Ted’û men edbera ve tevellâ.
Mearic 70/18   Toplayıp toplayıp  yığanı.
 وَجَمَعَ فَأَوْعَى
Ve cemea fe ev’â.
Mearic 70/19 Gerçekten insan; hırsına pek düşkün tatminsiz yaratılmıştır
إِنَّ الْإِنسَانَ خُلِقَ هَلُوعًا
İnnel insâne hulika helûâ
Mearic 70/20  Kendisine şer dokundu mu sızlanır.
إِذَا مَسَّهُ الشَّرُّ جَزُوعًا
İzâ messehuş şerru cezûâ
Mearic 70/21   Kendisine hayır dokundu mu cimrilik eder
وَإِذَا مَسَّهُ الْخَيْرُ مَنُوعًا
Ve izâ messehul hayru menûâ
Mearic 70/22  Sadece musallînler bunun dışındadır.
إِلَّا الْمُصَلِّينَ
İllâl musallîn
Mearic 70/23  Onlar ki namazlarını sürekli kılarlar.
الَّذِينَ هُمْ عَلَى صَلَاتِهِمْ دَائِمُونَ
Ellezîne hum alâ salâtihim dâimûn
Mearic 70/24  Onlar ki, mallarında belli bir hak vardır.
وَالَّذِينَ فِي أَمْوَالِهِمْ حَقٌّ مَّعْلُومٌ
Vellezîne fî emvâlihim hakkun ma’lûm
Mearic 70/25  Sail =İsteyene ve mahrum istemeyen =yoksuna... 
لِّلسَّائِلِ وَالْمَحْرُومِ
Lis sâili vel mahrûm
Mearic 70/26   Ve onlar ki, ceza gününü tasdik ederler.
وَالَّذِينَ يُصَدِّقُونَ بِيَوْمِ الدِّينِ
Vellezîne yusaddikûne bi yevmid dîn
Mearic 70/27   Onlar Rablerinin azabından korkarlar.
وَالَّذِينَ هُم مِّنْ عَذَابِ رَبِّهِم مُّشْفِقُونَ
Vellezîne hum min azâbi rabbihim muşfikûn
Mearic 70/28   Çünkü Rablerinin azabından emin olunmaz.
إِنَّ عَذَابَ رَبِّهِمْ غَيْرُ مَأْمُونٍ
İnne azâbe rabbihim gayru me’mûn
Mearic 70/29  Onlar ki ferçlerini =ırzlarını korurlar.
وَالَّذِينَ هُمْ لِفُرُوجِهِمْ حَافِظُونَ
Vellezîne hum li furûcihim hâfizûn
Mearic 70/30  Ancak kendi eşleri ya da sağ ellerinin malik oldu esirler başka; çünkü onlara  karşı kınanmazlar
إِلَّا عَلَى أَزْوَاجِهِمْ أَوْ مَا مَلَكَتْ أَيْمَانُهُمْ فَإِنَّهُمْ غَيْرُ مَلُومِينَ
İllâ alâ ezvâcihim ev mâ meleket eymânuhum fe innehum gayru melûmîn
Mearic 70/31  Fakat ondan ötesini arayanlar ise haddi aşan haşarılardır.
فَمَنِ ابْتَغَى وَرَاء ذَلِكَ فَأُوْلَئِكَ هُمُ الْعَادُونَ
Fe menibtegâ verâe zâlike fe ulâike humul âdûn
Mearic 70/32  Onlar emanetlerini ve ahitlerini gözetirler.
وَالَّذِينَ هُمْ لِأَمَانَاتِهِمْ وَعَهْدِهِمْ رَاعُونَ
Vellezîne hum li emânâtihim ve ahdihim râûn
Mearic 70/33  Şahitliklerinde  dosdoğrudurlar
وَالَّذِينَ هُم بِشَهَادَاتِهِمْ قَائِمُونَ
Vellezîne hum bi şehâdâtihim kâimûn
Mearic 70/34  Onlar namazlarını da korurlar.
وَالَّذِينَ هُمْ عَلَى صَلَاتِهِمْ يُحَافِظُونَ
Vellezîne hum alâ salâtihim yuhâfizûn
Mearic 70/35   İşte onlar Cennetlerde ikrâm olunanlardır
أُوْلَئِكَ فِي جَنَّاتٍ مُّكْرَمُونَ
Ulâike fî cennâtin mukramûn
Mearic 70/36   Şimdi, inkâr edenlere ne oluyor ki ? Sana doğru boyunlarını uzatarak koşuyorlar?
فَمَالِ الَّذِينَ كَفَرُوا قِبَلَكَ مُهْطِعِينَ
Fe mâ lillezîne keferû kıbeleke muhtıîn
Mearic 70/37 El yemîn =Sağdan ve eş şimâl=soldan bölük bölük.
عَنِ الْيَمِينِ وَعَنِ الشِّمَالِ عِزِينَ
Anil yemîni ve aniş şimâli ızîn
Mearic 70/38  Onlardan her biri naim=nimet cennetine sokulacağını mı umuyor?
أَيَطْمَعُ كُلُّ امْرِئٍ مِّنْهُمْ أَن يُدْخَلَ جَنَّةَ نَعِيمٍ
E yatmeu kullumriin minhum en yudhale cennete naîm
Mearic 70/39  Kellâ =Hayır, biz onları bildikleri şeyden yarattık.
كَلَّا إِنَّا خَلَقْنَاهُم مِّمَّا يَعْلَمُونَ
Kellâ, innâ halaknâhum mimmâ ya’lemûn
Mearic 70/40  Doğuların ve Batıların Rabbine yemin ederim ki, şüphesiz onların yerine daha iyilerini getirmeye bizim gücümüz yeter. Bizim önümüze geçilemez
فَلَا أُقْسِمُ بِرَبِّ الْمَشَارِقِ وَالْمَغَارِبِ إِنَّا لَقَادِرُونَ
Fe lâ, uksimu bi rabbil meşârikı vel megâribi innâ le kâdirûn
Mearic 70/41  Onları kendilerinden hayırlısına değiştirebiliriz ve Bizim önümüze geçilmez.
عَلَى أَن نُّبَدِّلَ خَيْرًا مِّنْهُمْ وَمَا نَحْنُ بِمَسْبُوقِينَ
Alâ en nubeddile hayran minhum ve mâ nahnu bi mesbûkî
Mearic 70/42  Sen onları bırak, uyarıldıkları günlerine kavuşuncaya kadar  dalsınlar ve oynasınlar.
فَذَرْهُمْ يَخُوضُوا وَيَلْعَبُوا حَتَّى يُلَاقُوا يَوْمَهُمُ الَّذِي يُوعَدُونَ
Fe zerhum yahûdû ve yel’abû hattâ yulâkû yevme humullezî yûadûn
Mearic 70/43  O gün kabirlerden hızlı hızlı çıkacaklar, sanki hedefe gidiyorlarmış gibi fırlayacaklar.
يَوْمَ يَخْرُجُونَ مِنَ الْأَجْدَاثِ سِرَاعًا كَأَنَّهُمْ إِلَى نُصُبٍ يُوفِضُونَ
Yevme yahrucûne minel ecdâsi sirâan ke ennehum ilâ nusubin yûfidûn
Mearic 70/44  Gözleri inmiş, kendilerini zillet kaplamış bir hâlde İşte bu onlara vaad edilen gündür.
خَاشِعَةً أَبْصَارُهُمْ تَرْهَقُهُمْ ذِلَّةٌ ذَلِكَ الْيَوْمُ الَّذِي كَانُوا يُوعَدُونَ
Hâşi’aten ebsâruhum terhekuhum zilletun, zâlikel yevmullezî kânû yûadûn



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder