Bu Blogda Ara
1 Aralık 2017 Cuma
63-MUNÂFİKUN
Mushaf’taki resmi sırası : 63
Nuzul Sırası: 104
Toplam Ayet Sayısı : 11
Sure adını :İlk âyetinde geçen ve "münafıklar" anlamına gelen "münâfîkûn" kelimesi münafıkların genel karakter ve özelliklerinden bahsettiği için bu sûreye ad olmuştur.
Münafık : Bu sureye isim olan bu kelimenin çok bilinen anlamı kısaca iki yüzlüler demektir. Kur'an'da bunun anlamı nifak sahibi ,nifak içinde olan kimselere ,münafık demektedir. Nifak,kelimesi arapçada deyim olarak kullanılan tükenmek, ruhu çıkmak, ölmek ve yer altında açtığı gizli bir delikten girip öbür delikten çıkmak anlamına gelir. Köstebeğin deliğine çıkıp girmeside Yer altındaki bir ucundan girilip öbür ucundan çıkılan yola veya tünele de ‘nefak’ denmekteydi.
Kuran nazil olunca bu kelime ve türevleri ‘nifak’,münafık kalbiyle inanmadığı halde, diliyle inandığını söyleme, yemin etme gibi davranışlarıyla inandığını gösterme insanları yoldan cevirme girişimleri yapan durumunun adı olmuştur. Münafık, İslâmın bir tarafından girer, öbür tarafından çıkar. O hep girişler ve çıkışlar içerisindedir.Çıkarına göre, işine geleni alır işine gelmeyeni ne önemser nede dikkate alır kalbinde hep ‘küfr-inkâr’ vardır. O, çıkarı açısından, elindeki imkan ve makamları vaktini kaybetme korkusundan müslümanlar arasında inanmış gibi görünür.
Münafıklar, Allah’ın insana sunduğu din emanetini, kulluk teklifini ‘kabul ediyorum’ diyerek alaya ve hafife alırlar. Hatta ‘İnanıyorum’ diyerek müslümanlardan ve sahip olduğu hukuktan yararlanırlar. Sonra da içinde bulundukları müslüman topluma ve kişilere zarar verecek girişimlerde bulunurlar. Hep müslüman ve İslâmın aleyhinde çalışırlar. Bu konuda diğer fitne unsurlarıyla, dış düşmanla işbirliği yapmaktan hiç çekinmezler.Bütün bunları yaparken de hiç iz belli etmezler. Gizli davranmaya çok dikkat ederler. Bu hadiste görüldüğü gibi:Peygamberimiz aleyhisselam “Şu dört huy kimde bulunursa o katıksız münafıktır. Bunlardan birine sahip olan, münafıklıktan bir huy taşıyor demektir:Konuştuğu zaman yalan söyler, söz verdiği zaman sözünde durmaz, ahidleştiği zaman aldatır, hasımlaştığı zaman haktan sapar.” (Müslim, İman/106, Hadis no: 58, 1/78)
28 Cüz
Rahman Ve Rahim Olan Allah Adıyla
Münafikun 63/1 Münafıklar=iki yüzlüler sana gelince: ' Şüphesiz Senin Allah'ın Elçisi olduğuna şehadet ederiz' derler. Allah bilir ki sen elbette O'nun elçisisin. Allah, şüphesiz münafıkların yalan söylediklerine şahidlik eder.
إِذَا جَاءكَ الْمُنَافِقُونَ قَالُوا نَشْهَدُ إِنَّكَ لَرَسُولُ اللَّهِ وَاللَّهُ يَعْلَمُ إِنَّكَ لَرَسُولُهُ وَاللَّهُ يَشْهَدُ إِنَّ الْمُنَافِقِينَ لَكَاذِبُونَ
İzâ câekel munâfikûne kâlû neşhedu inneke le resûlullâh(resûlullâhi), vallâhu ya’lemu inneke le resûluhu, vallâhu yeşhedu innel munâfikîne le kâzibûn
Münafikun 63/2 Yeminlerini kalkan yaptılar da insanları Allah’ın yolundan çevirdiler. Gerçekten onların yaptıkları şey ne kötüdür!
اتَّخَذُوا أَيْمَانَهُمْ جُنَّةً فَصَدُّوا عَن سَبِيلِ اللَّهِ إِنَّهُمْ سَاء مَا كَانُوا يَعْمَلُونَ
İttehazû eymânehum cunneten fe saddû an sebîlillâh(sebîlillâhi), innehum sâe mâ kânû ya’melûn
Münafikun 63/3 Bu, onların önce iman edip sonra inkâr etmeleri, bu yüzden de kalplerine mühür vurulması sebebiyledir. Artık onlar anlamazlar.
ذَلِكَ بِأَنَّهُمْ آمَنُوا ثُمَّ كَفَرُوا فَطُبِعَ عَلَى قُلُوبِهِمْ فَهُمْ لَا يَفْقَهُونَ
Zâlike bi ennehum âmenû summe keferû fe tubia alâ kulûbihim fe hum lâ yefkahûn
Münafikun 63/4 Onlara baktığın zaman cüsseleri hoşuna gider; konuşurlarsa sözlerini dinlersin; tıpkı, sıralanmış İçi Kof kütük gibidirler; her sayhayı kendi aleyhlerine sayarlar; onlar düşmandır, Onlardan sakının; Allah canlarını alsın, nasıl da haktan döndürülüyorlar!
وَإِذَا رَأَيْتَهُمْ تُعْجِبُكَ أَجْسَامُهُمْ وَإِن يَقُولُوا تَسْمَعْ لِقَوْلِهِمْ كَأَنَّهُمْ خُشُبٌ مُّسَنَّدَةٌ يَحْسَبُونَ كُلَّ صَيْحَةٍ عَلَيْهِمْ هُمُ الْعَدُوُّ فَاحْذَرْهُمْ قَاتَلَهُمُ اللَّهُ أَنَّى يُؤْفَكُونَ
Ve izâ raeytehum tu’cibuke ecsâmuhum, ve in yekûlû tesma’ li kavlihim, ke ennehum huşubun musennedetun, yahsebûne kulle sayhatin aleyhim, humul aduvvu fahzerhum, kâtelehumullâhu ennâ yu’fekûn
Münafikun 63/5 Onlara: Gelin, Allah'ın Elçisi sizin için mağfiret dilesin, denildiği zaman başlarını çevirirler ve sen onların, mustekbir =büyüklük taslayarak uzaklaştıklarını görürsün.
وَإِذَا قِيلَ لَهُمْ تَعَالَوْا يَسْتَغْفِرْ لَكُمْ رَسُولُ اللَّهِ لَوَّوْا رُؤُوسَهُمْ وَرَأَيْتَهُمْ يَصُدُّونَ وَهُم مُّسْتَكْبِرُونَ
Ve izâ kîle lehum teâlev yestagfir lekum resûlullâhi levvev ruûsehum ve raeytehum yesuddûne ve hum mustekbirûn
Münafikun 63/6 Onlar için bağışlanma dilesen de dilemesen de, onlar için birdir. Allah onları bağışlamayacaktır. Doğrusu Allah fasıklar topluluğunu doğru yola eriştirmez.
سَوَاء عَلَيْهِمْ أَسْتَغْفَرْتَ لَهُمْ أَمْ لَمْ تَسْتَغْفِرْ لَهُمْ لَن يَغْفِرَ اللَّهُ لَهُمْ إِنَّ اللَّهَ لَا يَهْدِي الْقَوْمَ الْفَاسِقِينَ
Sevâun aleyhim estagferte lehum em lem testagfir lehum, len yagfirallâhu lehum, innallâhe lâ yehdîl
kavmel fâsikîn
Münafikun 63/7 Onlar: «Allah'ın Elçisinin yanındakilere infâk etmeyinki, dağılsınlar!» diyorlar. Oysa göklerin ve yerin hazineleri Allah'ındır, fakat münafıklar anlamazlar.
هُمُ الَّذِينَ يَقُولُونَ لَا تُنفِقُوا عَلَى مَنْ عِندَ رَسُولِ اللَّهِ حَتَّى يَنفَضُّوا وَلِلَّهِ خَزَائِنُ السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِ وَلَكِنَّ الْمُنَافِقِينَ لَا يَفْقَهُونَ
Humullezîne yekûlûne lâ tunfikû alâ men inde resûlillâhi hattâ yenfaddû, ve lillâhi hazâinus semâvâti vel ardı ve lâkinnel munâfikîne lâ yefkahûn
Münafikun 63/8 Diyorlar ki: 'Andolsun ki, eğer Medine'ye dönersek en üstün olan en aşağı olanı oradan çıkaracaktır.' Oysa üstünlük Allah'a,Elçisine ve mü'minlere aittir. Ama münâfıklar bilmezler.
يَقُولُونَ لَئِن رَّجَعْنَا إِلَى الْمَدِينَةِ لَيُخْرِجَنَّ الْأَعَزُّ مِنْهَا الْأَذَلَّ وَلِلَّهِ الْعِزَّةُ وَلِرَسُولِهِ وَلِلْمُؤْمِنِينَ وَلَكِنَّ الْمُنَافِقِينَ لَا يَعْلَمُونَ
Yekûlûne le in raca’nâ ilâl medîneti le yuhricennel eazzu minhâl ezelle, ve lillâhil izzetu ve li resûlihî ve lil mu’minîne ve lâkinnel munâfikîne lâ ya’lemûn
Münafikun 63/9 Ey iman edenler! Mallarınız ve evlatlarınız sizi, Allah’ı zikretmekten alıkoymasın. Her kim bunu yaparsa, işte onlar ziyana uğrayanların ta kendileridir.
يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا لَا تُلْهِكُمْ أَمْوَالُكُمْ وَلَا أَوْلَادُكُمْ عَن ذِكْرِ اللَّهِ وَمَن يَفْعَلْ ذَلِكَ فَأُوْلَئِكَ هُمُ الْخَاسِرُونَ
Yâ eyyuhâllezîne âmenû lâ tulhikum emvâlukum ve lâ evlâdukum an zikrillâh(zikrillâhi), ve men yef'al zâlike fe ulâike humul hâsirûn
Münafikun 63/10 Birine ölüm gelip de: 'Rabbim! Beni yakın bir süreye kadar ertelesen de, sadaka versem, iyilerden olsam' diyeceği zaman gelmezden önce, size verdiğimiz rızıklardan sarfedin.
وَأَنفِقُوا مِن مَّا رَزَقْنَاكُم مِّن قَبْلِ أَن يَأْتِيَ أَحَدَكُمُ الْمَوْتُ فَيَقُولَ رَبِّ لَوْلَا أَخَّرْتَنِي إِلَى أَجَلٍ قَرِيبٍ فَأَصَّدَّقَ وَأَكُن مِّنَ الصَّالِحِينَ
Ve enfikû mimmâ razaknâkum min kabli en ye’tiye ehadekumul mevtu fe yekûle rabbi lev lâ ahhartenî ilâ ecelin karîbin fe assaddeka ve ekun mines sâlihîn
Münafikun 63/11 Allah, eceli geldiğinde hiçbir kimseyi asla ertelemez. Allah, bütün yaptıklarınızdan haberdardır
وَلَن يُؤَخِّرَ اللَّهُ نَفْسًا إِذَا جَاء أَجَلُهَا وَاللَّهُ خَبِيرٌ بِمَا تَعْمَلُونَ
Ve len yuahhırallâhu nefsen izâ câe eceluhâ, vallâhu habîrun bi mâ ta’melûn
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder