Bu Blogda Ara

2 Şubat 2019 Cumartesi

H-Kuran Kelime Sözlüğü

H
Hasenet kelime kelime anlamı :الحسنة kökünden türetildiği husn güzellik,hoşluk,iyilik demektir. Kur’an’da geçen husnâ,:güzel ve iyi son demektir.Hasenât’ın zıttı seyyiât’tır.Seyyiât: kötülükler demektir.Hasenet kişinin kendisine dönük olan iyiliklerdir , ikincisi sonuçları başkalarına dönük olan iyiliktir. Hasenat, insanın sırf kendisi için yaptığı iyiliklerdir. Bu iyiliklerden bir başkası yararlanmaz. Sadece kişinin kendisi yararlanır. Mesela namaz kılmak, oruç tutmak, hacca gitmek gibi ibadetler hasenattır.

Huneyn Gavzesi /Savaşı :Mekke’nin fethinden sonra Müslümanlarla Havazin kabilesinin müşrikleri arasında meydana gelen savaş. Hicretin 8. Yılı Şevval Ayı M.S. 630) Hz. Muhammed aleyhiselam , Mekke’nin fethi için Medine’den ayrıldığı zaman, nereye gideceğini açıklamamıştır. Hevazin kabilesi de Hz. rasullah kendi üzerlerine geleceği endişesi ile savaş hazırlıkları- na başlamıştır. Müslümanlar Mekke’yi fethedince Hevazinliler, Hz. Muhammed kendilerine saldırmadan kendilerinin Müslümanlara saldırmalarının daha uygun olduğunu hesaplamışlardır. Taif’teki Sakif kabilesini de yanlarına alarak yirmi bin kişilik bir ordu hazırlamışlardır. Hz. Muhammed de onların bu hazırlığını haber alır almaz on iki bin kişilik bir ordu ile Mekke’den ayrılmıştır. Bu orduyla Huneyn vadisine gelmiş ve ordu komutanlığını Halid b. Velid’e vermiştir. Müslümanlar, savaşın başlarında düşmanlarına karşı direnememişler ve dağılmalar olmuştur. Hz. Peygamber ve ilk Müslümanların gayretleriyle dağılan ordu toplanmış ve yapılan yeni hücumlarla müşrikler bozguna uğratılmıştır. Müslümanların zaferiyle sonuçlanan bu savaşta müminler birçok ganimet elde etmiş ve Medine’ye dönmüşlerdir.

Hâmân:Kur’ân-ı Kerîm’de altı âyette Firavun’la birlikte zikredilmektedir.Hz Musa'ya karşı acımasızca mücadele eden Mısır Firavunu'nun veziri..Eski Mısır yazıtlarında Haman'ın taş ocaklarında çalışanların başı" olarak bahsediliyor.Firavun'a çok yakın ve inşaat işleriyle ilgileniyordu.

Hamiyyet’el-Cahiliyye/Cahiliye Taassubu:Kelimeleri tek tek önce anlayalım
Taassup Kelime anlamı : Bir düşünceye, bir inanışa aşırı ölçüde bağlanıp ondan başkasını düşünememe durumu,bağnazlık. câhil  olan insanları, kendilerine gelen  hakikatı dini kabul etmeyecek kadar mağrur ve küstahtır.
Hamiyyet kelime anlamı :, Asabiyeti yani  soy üstünlüğü her türlü  ırkçılıktan  , öfke  gazapın    aşırılığı    demektir. Hamiyyet fiilii olarak   tekebbür  yani  kibir ,  taassup yani bağnazlık   ve  aşırı  gurur  öfke  gibi  kötü huyları ifade eden bir kelimedir.,
Sonunç olarak Kâfirler, inkâr edenler kalplerindeki cahiliye düşüncesinin, asabiyet ve ırkçılık duygularını ateşlediler. Kâfirler kalplerinde hep cahiliye anlayışlarını ön plana çıkardılar. Hep cahiliye inanışlarına sarıldılar. Dediler ki, “nasıl olur da biz bu Müslümanların varlığını kabul ederiz? Nasıl olur da onlarla kendimizi bir tutarız? Nasıl olur da biz onlara izin veririz? Nasıl olur da onların Kâbe’yi ziyaretlerine müsaade ederiz?” Hattâ anlaşmanın imzalanması esnasında Rasulullah Efendimiz, “Kâbe’yi ziyaretimiz bu sene olsun,” buyurunca, “hayır bu sene olmaz,” dediler. “Bu sene bizim bir takım sıkıntılarımız var. Civar kabileler nezdinde bizim zayıf olduğumuz anlaşılır, bu sene değil de gelecek sene olsun,” diyerek umre ziyaretini bir sene ertelediler. Ayrıca kendi kendilerine büyüklenip gurura kapıldılar. Cahiliye hamiyetini ön plana çıkardılar. Herkese müsaade ettikleri Kâbe’yi kardeşlerinden kıskandılar. Müslümanların Allah’a kulluklarını engellemeye çalıştılar.

Haşyet Allah'ın hakkıdır. Haşyet sıradan korku değildir. Sıradan korkuya Havf denilir.
Haşyet: Korkulanın yücelliğinden dolayı duyulan korkudur. 
Havf: Korkanin zayıfliğindan dolayı duyulan korku dur.
Haşyetin kaynağında korkulan hakkındaki bilgi havfin kaynağında ise korkulan hakkındaki cehalet
yatar.İşte bu manalarıyla  haşyet de yalnızca Ehad olanın hakkıdır.
Başkalarını kaybetmemek için Ehad olanın emirlerini ötelemek Ehad olana karşı ŞİRK’tir.
HADİD SÜRESİ 
 Sure Adını  27.ayetinden almıştır.Hadid yani Demir suresi diyebiliriz  Demiri indirdik» ifadesinden maksat, onu yarattık lutfettik ,hazırladık bir ikram olarak verdik  demektir.Enzele» sigasını  yarattık mânâsında kullanmıştır.Aynı kökten Nuzul kelimesinin bir anlamıda misafire ikramdır. Kürek, kazma, tırmık, araba, ma­kas, bıçak, balta, keser gibi hayatın gerekleri olan aletler demirden yapılmaktadır. Hiçbir alet yoktur ki demirden olmasın veya onu yapan, meydana getiren fabrika demirden olmasın.Denge ve   adaleti yerine getiren kılıç sahibine ihtiyaç olduğu gibi, onda kullanılan maddelere de ihtiyaç vardır. Ve o maddeleri meydana getiren mühendis, işçi ve mütehassıs kişilere de ihtiyaç vardır. Böylece her tür ihtiyacları  sağlayan bu lutuflarla medeniyetler kurulmuş olur
Mizan : Allah’ın tüm varlıklara koyduğu ve insanların uymasını istediği dengedir.Allah yolunda doğruluk ilkesi üzerinde olmalıdır.

hatakârlar (hâtıin) :Lügatlerin beyanına göre hata’, günah olan hatalar kast edilmiştir. kasıtlı olarak kötü fiile yönelmektir. Bir kimse isteyerek ve dileyerek günah işlerse buna hatı’e denilir. Bu kökten gelen hatı’ kasıtlı günah işleyendir
hatı’, dini yaşayışta hedefi şaşıran bilerek ve isteyerek yanlışı seçen, kötü bir yola düşen ve kısaca haramı işleyeni gösterir. Böyle bir günah Allah’a olduğu kadar insanlara karşı yapılan haksız davranışı da gösterir. Ayrıca kelime nesille alakalı kılınarak bu yoldaki en kötü davranışa -zina- işaret eder.

 Harik :Kur’an’da cehennem için kullanılan başka kelime ve terkipler de mevcuttur.Bu kelime  Ateşle veya ateşsiz bir şeyi yakan anlamındadır.İnkârcıların ve günahkârların âhirette cezalandırılacakları yer denilmektedir.Kur'an'da sadece beş âyette “azâbü’l-harîk” (yakıcı, ateş, yangın azabı) cehennem için kullanılır.

Haram aylar : Arapçada şehril harâm denir.Bunlar, Zilkade, Zilhicce, Muharrem ve Recep aylarıdır.

Hanîf; Her işinde batıldan  hak dine tevhide meyleden demektir.

Hanif kelime anlamı :İslam geldiği zaman hanifin kelime manası ,müslimdir Teslim olan demektir.Birleyen, Tevhid inancını kabul eden, ALLAH’ı bir olarak kabul eden.dinde düz ve doğru yolu tutan insan demektir  İslam dininden olan herkes Müslümandır.Kur'an özellikle Hz. İbrahim'in örneğinde gecen  bu kelime hakkında bize bilgi vermektir.Hz İbrahim  putperest bir ortamda yetişmişti ve yine de atalarının çoklu ilah anlayışını benimseyememişti, o, tek bir ilah olabileceği düşüncesine kapılmıştı ve onu aramaya koyulmuştu.
Rabbine yönelip,yıldızları, ayı, güneşi,tüm dünyayı çıkarmıştı  Haniflik bâtıl ve şer tarafından hak ve hayır tarafına yönelmedir.Yanlış yoldan uzak ,selamete eğilmek ,doğru yolu araştırıp doğru yoluna girmek demektir. Hz İbrahim gibi kendi inancınızı kendi zihin sancılarınızla doğurabilmek, hakikat peşinde olanların en büyük sorumluluğudur.Kısaca Hanif :Doğru ve hakikate /tevhide meyleden ,batıldan şirkten  uzak duran.Karşısına çıkan olaylardan hangisi haksa ona yönelmesi demektir.

Halef selef  kelime anlamı :Başkasının yerine atana demektir.Selef ise ; bir görev, bir işi olan , bir makamda kendinden önce bulunmuş olan kimse demektir.Halife, selefin yerini alan, sonradan gelen nesil ,birinin yerine bırakılan demektir. Kısaca ‘halef-selef’ bir herhangi bir sebepden dolayı ayrılan bir öğretmen selef ,yeni tayin olunan,atanan ,yerine geçen, ardından gelen anlamlarında öğretmen halef.Her halifenin yerine geçtiği kişi, onun selefi olur. Böylece bir halef-selef sistemi oluşur.
 Halife  kelime anlamı :Allah İnsan bir amaç için yaratılmıştır. Bu amaç yeryüzünde hayatın tevhid ve adalet ekseninde inşasıdır. Kuran insana bu görevinden ötürü "halife" adını verir.  yöneten, onaran, geliştirip, güzelleştiren demektir.  Halife tayin edilen insana düşen, fıtratı değiştirmek değil geliştirmek ve potansiyelini açığa çıkarmaktır.

Hikmet :Kur’an iyiyi kötüden ayırma yeteneğine hikmet Kitaba göre verilecek hükümler

Helak kelime anlamı : Şüphesiz Allah, doğru yoldan sapmak isteyenin, sapmasına dilediği şekilde izin verir, doğru yola ulaşmak isteyeni de, dilediği şekilde doğru yoluna ulaştırır.
Rağıb’a göre helâk üç türlüdür:   1- Var olan bir şeyin yok olması, elden çıkmasıdır. “Heleke annî sultâniyeh ‘Gücüm (saltanatım) benden yok olup gitti” (Hâkka, 29) âyetinde bu tür helâkten söz edilmektedir.
  2-  Bir şeyin değişim ve bozulma yoluyla yok olmasıdır. “Heleke’t-taâm”: Yemek bozuldu, demektir. “Dönüp gitti mi (veya iş başına geçti mi) yeryüzünde bozgunculuk yapmaya, ekin ve nesli helâk (yok) etmeye (yühlike) çalışır; Allah da fesâdı/bozgunculuğu sevmez.” (Bakara 205) âyetindeki ihlâk/helâk etme de bir şeyi bozarak yok etmektir.
   3- Üçüncüsü  ölmektir: Nisâ 176, Mü’min 34, Câsiye 24 âyetlerinde helâk, ölüm anlamındadır.

Hevâ kelime anlamı 1- ;Arapça lügatte, bu kelime h-v-y fiil kökünden gelmektedir. Bir şeyin aniden yukardan aşağıya düşmesi, Kabın boş olması, Yer ve gökler arasındaki boşluk/ hava, Her boş şey, Yükselmek, Düşmek, Mahvolmak, Değersiz olmak.gibi anlamlara gelmektedir.
Ayrıca hevâ bu kelimenin sürat, kötülük, hayır ve şer anlamına gelebilen aşk, insanın bir şeyi sevmesi ve o sevginin kalbe galip gelmesi, sevgi, tutku yerilimiş sevgi ,meyletmek, isteme kişinin nefsinden kaynaklanan muhabbet, övgü anlamında da kullanılmaktadır.
Heva kelimesinin asıl kök anlamının düşmek ve boşluk olduğudur, .Düşme eylemi genellikle boşlukla yakından ilgilidir. Bir yerden düşme söz konusu olduğunda bu düşüş boşluk içerisinde olur. Bu anlamda heva kelimesi, maddi bir düşüş, boşluktan ziyade manevi bir düşüş ve alçalma ile manevi boşluğu ifade eder
Kur'an kişinin boş arzu ve heveslerine uymayı  Vahye değil de kendi  arzu ve heveslerine tabi olanları kınamaktadır. İnsanın psikolojik olaylarından olan heva bedene yönelik arzuları temsil eden ilkel eğilimlerdir .İnsanın kendi benliğini onu kötülüğe sevk edebildiği gibi kişisel tatmin ve zevklere de yöneltebilir.Bir şeyi ilah edinmek için ona Rab adını vermek şart değildir.Bazı insanlar farkında olmadan şirke düşmektedir Fatiha 4 ayette yanlızca sana ibadet eder yalnızca senden yardım isteriz tevhide aykırı olan kalptekini tasdiklememiş olmaktadırBuna göre davranışlarında boş arzu ve heveslerine uyup bedelli arzularının peşinden koşanlar hevalarını ilah edinmiş sayılmalıdır. Bunlar peşlerinden gidenleri de Allah'ın yolundan saptırırlar.


Heva kelimesi 2-:Bu ayette anlamı  kendi istek, düşünce ve tutkularına göre konuşmaz.anlamındadır
Heva kelimesi bu sürede 1-3 ayette farklı anlamlarda geldi.Kur'an'da 5 farklı anlamlarda kullanımı vardır Heva Kelimenin asıl anlamı  düştü demektir. Birşey aşağı düştüğünde "Hevâ" denilir.
Ayrıca insanın şehvete meyli demektir. Keyf de denir. Hevâ; "yahvi" "heyven, heveyânun, hüveyyen"dir  şahinin inişi gibi hızla süzülüp inmek ve düşmek veya yukarı fırlamak manalarına gelir.
Yıldızların doğuşu da batışı da bir heveyân, yani ufka bir fırlayış yahut ufuktan bir iniş veya düşüş demektir. Diğer kalıplar "heviye", "yahve" diye kullanıldığında da "he­vâ" gelir ki, kendisi için  isteklerine meyli, arzusuna düşkünlüğü ve sevdası anlamına gelir.Heva, nefsin kendiliğinden meylettiği arzusu,  katışıksız, keyiftir.

Heva, kelimesi ilme uygun olan ve olmayan diye ikiye ayrılır.İlme uygun heva, hakkın gözünde fıtrat gayesine uygun olan eğilimlerdir. Zira arzuların yaratılışı boşuna değildir. Mesela ölçülü olanın zıddına olan meyli zina ve sapıklık gibi.
Bu kelimenin kur'andaki anlamları
1-Nezele/inmek Necm: 53/1: İnmekte olan necme =(yıldıza, Kur'an'ın  parça parça inen miktarına) yemin ederim ki,
2. Helak olmak "Tâ-Hâ: 20/16 :Gazabım her kime gelip çatarsa hevâ (helak) olur.
3-Canların çektiği, arzu ettiği şeyler anlamında Nâziât: 79/40 Hevâsına (arzu ve hevesine) tâbi olan her ne arzu ederse onu yapan,
4-Bir şeyin, herhangi bir şeye dayanmaksızın iki şey arasında durması (havada olması-boşlukta   olması anlamında
-İbrâhîm: 14/43 :Bakışları kendilerine dönmez ve gönülleri hevâdır (kâfirlerin kalbleri, göğüsleri ile gırtlakları arasında bulunacaktır. Gırtlaklarından dışarıya çıkmayacağı gibi, göğüslerine de dönmeyecektir -bununla, çekecekleri sıkıntının büyüklüğü ifade edilmektedir
5-Alıp gider (sürükler, savurur) anlamı Hacc: 22/31."Yahut rüzgârın kendisini ücra bir yere heva =savurduğu kimse gibi olur

Hel: Soru  edatıdır.Hemzeyle geldiğinde hemzeyi  istifhamiye (soru hemzesi) ile  sorulan  soru.Böyle  bir sorunun cevabı,evet, geldi! şeklinde, âyetin manası kesinlikle  ulaştı”anlamındadır. Arapçada  bundan  başka  soru edatları da vardır.  Her  soru cevap  için değildir.Hemze  ile  sorulan sorular genelde tefekkür içindir.Bu soru, cevabı belli olan bir sorudur ve anlamı “Dehşeti her şeyi Kuşatanın haberi sana gelmiş bulunmaktadır” demektir.Nedir haberi gelen bu olay, dehşet ve korkutucu halleriyle bütün mahlûkatı kapsayacak olan kıyamettir. Bu ifadeler ile müşrikler korkutulmakta, müminler de müjdelenmektedir. Bu tarz sorulan bir sorunun cevabı “elbette geldi” olacaktır. 

Hadîs:  Bu  kelime  fiil  olarak  “vaki  olmak,  yokken  var  olmak,  yeni  olmak,  birşeyi  yeniden meydana getirmek, icat etmek, pasını silip cilalatmak, büyük abdest bozmak anlamına gelirken;
haddese kalıbı  da  “haber  vermek,  hadis  rivayet  etmek,  konuşmak”  anlamına  gelmektedir.  Bu kelime  nimetle  beraber  kullanılınca,  “nimete  şükretmek”,  kalp  ile  kullanılınca  “gönlünü  Allah’a vermek”  anlamına  gelir.  Hadîs  kalıbı  dilde  daha  çok  “haber,  söz”  mânasına  gelmektedir.

Himar/Hamr kelime anlamı : :Başörtüleri /humuruhinne kelimesinin hımar tekildir çoğulu Humurdur Baş örtüsü olarak geçen bu kelime HAMR kökünden gelir .Hımâr kelimenin en önemli özelliği baş ile ilgili olmasıdır.Bu kelime çeşitli sigalarıyla humur, hımar, hamr hep başı ifade eder ..Bu kelimeden gelen diğer kök anlamlar ise ;1-Hamr: Sözlükte Örtmek, kapamak, Örtünmek, 2-Himâr :Başörtüsü, yemeni, eşarp kelimeleri bu köktendir 3-Hamr :başı döndürüp zihni karıştıran, aklı örten, baş döndüren iceçek 4-Hamîra : hamurun içine örtülüp karışan, maya , örtülü, kapalı 5-Hummuru: buruşturmak, buruş buruş yapmak, çöllerde yaşayan insanlar kendilerini güneş'ten ve çöl tozlarından saklayabilmek için başlarını da içeren bu büyük, kırışık örtüler kullanırlar.6-Hamr” bazı ayetlerde içki anlamına gelir. zihni örtmesinden /beyni uyuşturmasından dolayıdır.Beyin baş kısmında olduğu için hamr -örten kelimesi ile ifade edilmiştir.

Hikmet kelime anlamı : , Hikmet, doğru hüküm demektir.Vahy edilen ayetlerdeki doğru hükümlerin tilavet edilmesi yani zihnin ve kalble okunması ile toplanmış ve anlaşılmış bilgiye uyulursa kitaptaki hikmete ulaşmış olurlar. Allah her nebîye kitap ve hikmet vermiştir.Hikmet, Allah’ın indirdiği ve yarattığı âyetlerden çıkarılan doğru hükümleri anlamak ve o hükümleri çıkarma yöntemidir.

Hıristiyanlık kelime anlamı :Hz. lsa'nın getirmiş olduğu dinin adı olan Hıristiyanlık için Kur'an-ı Kerlm'de kullanılan kelimeler, Nasrani" ve "Nasara" ve "Nasara" kelimeleridir. hıristiyanlığın peygamberi Hz. lsa'nın Filistin'deki Nasara kentinde yaşamış olmasıdır. Bu yoruma göre "Nasarani", Nasıra'lı lsa'ya tabi  olan kimse manasma gelmektedir. Nasara" ise "Nasrani" kelimesinin çoğulu olup Hıristiyanlar manasını ifade eder
-------
Hidayet kelime anlamı :Kur'an'nın indiği toplumda çöl  hayatı vardır.Zor şartlar ve  son derece tehlikeli bir yerdi. Tecrübeli kılavuzlar bile bir noktada şaşırıp sapabilirlerdi.ünlü şairler şiirlerinden anlaşıldığına göre cahiliye döneminde bu iki kavramın kullanım alanı lügat mânalarıyla sınırlıdır. “çölde yolunu bulmaya” Zıttı çölde yolunu kaybedene dalalet denmekteydi..

  Kur’an'ın nazil olmasıyla  bu  kavramı  ruhsallaştırmakta,  manevileştirmektedir hâdi  bizzat  ALLAH’dır.  Öyle  bir  Klavuzdur  ki; onunla asla  sapmaz, yolu kaybetmez. Bundan  dolayı  da  tam,  güvenilir  klavuzdur.Hidayet Kavramı  esasında  çölde  seyahat  etmekle  ilgili  idi,  ama  şimdi    mecazi  olarak  insanın  aşmak  zorunda  bulunduğu  manevi bir çölle  ilgili  olmuş,  tamamen  dini  bir  anlam  kazanmıştır.  Bu  kavram manevi  yol  kavramıyla  iç içedir.
Hidayet  sözlük anlamı :H-d-y kök türevlerinden yol gösterme eriştirme ,yolu göstermek, rehberlik yapma anlamlarına gelir Bir varlık ne için yaratılmışsa o uğurda hayatını devam etirmesidir.Zıddı dalâlet Saptırmak, yanıltmak, dalâlete düşürmektir sapıklıktır, karanlıkta kalmaktır.Bu ayette kitabın bir özelliğinin hidayet yoluna eriştiren olduğunu ifade ediyor

Arapça türevleriyle  bu kelime ;Hüdâ, hedy doğru yol gösterme , kılavuzluk anlamında isim olarak da kullanılır .İslam'ın bir adı  sırat-ı müstakîm dosdoğru yol  diğer adı da hidayettir Kur'an  İslamı kabul edip yaşayanlar için hidayeti bulan ,hidayette olanlar tanımlamasını yapıyor Hidayet zıddı Dalâlet Saptırmak, yanıltmak, dalâlete düşürmektir sapıklıktır, karanlıkta kalmaktır. Doğru yolu bulma, açıklama, ilham etme, muvaffak kılma anlamlarına gelmektedir. Aynı kökten gelen şu  kelimeler bulunur

El Hadi : Allah'ın güzel ilahi isimlerinden  hidayete erdirici, hidayete eriştirenEl Hüda : Kitabımızın bir özelliği sıfatıdır    hidayet’i gösteren, Hakkın delillerini bildiren delil, doğru yolu gösteren belge anlamındadır.
İhtida : Hidayeti buldurmak, doğru yolda olmasını sağlamak, 
Muhtedi ve ihtidâ : hidâyete eren,,  doğru yola iletilen hak ve doğru  hak dine girmek
He-da :Doğru yolu bulmak, yola girmek, yol gös­termek
Hidayetin Anlam Sahası: Allah'ın insanlarda duyacak kulak,görecek göz,söyleyecek dil,idrak edecek akıl v.s.halketmesi,birinci derecede bir hidayettir.Bu sadece insanlara değil her varlığa kendine mahsus özellikler vermiş hepside Allah'ın gösterdiği yolda  sapmadan vazifelerini yapması mecazi anlamda tüm varlıkların hidayetidir. İnsanların  çeşitli uzuvları  şekilce başkasına benzemeyen ayrı ayrı suret ihsan etmiştir.Böylece Allah'ın her uzuv için kendine layık olan hidayeti vardır. Mesela ayaklar yürümek için,eller tutmak ve amel için,dil konuşmak için,kulak işitmek için göz görebileceği şeyleri keşfetmek için akletme bilgi için  kalp, akıl  kısacası her ruzuv kendisiyle ilgili fonksiyon için yaratılmıştır..Eğer Allah,onları böyle yaratmamış olsaydı,onlar şimdi bulunduklan doğrultuda görev yapamazlardı.
 Hidayet  kavramı  Cahiliye de çok iyi  bilinen bir terimdir. Çöl  ve  yol  kelimeleri  olarak  kullanılıyordu. Coğrafyaya  uygun  olarak  bu  iki  sözcük  çok  önemliydi. Çöldeki  yolları  iyi  bilen,  insanlara  yol  gösterip  varacakları  yerlere  selametle  götüren  kimseye  de  hâdi   denirdi.  Çöl,  çok  tehlikeli  bir  yer  olduğundan,  en  tecrübeli  klavuzlar  bile,  bir  noktada  şaşırıp  sapabilirlerdi.  O  günlerde  bir  insanın  iyi  bir  hâdi”  klavuz  olması,  ya  da  yanında  tecrübeli,  güven  veren  bir  hâdinin  klavuzun  bulunması  son  derece  önemliydi

   Hedâ :Allah, her varlığa veya organa belirli bir güç ve yetenek bahşetmiştir. Bal arısında bal yapma, burunda koklama, kulakta işitme ve gözde görme yeteneği yaratması, buna örnektir. Demek ki, Allah’ın bütün varlığın tabiatını belirlemesi ve onları hedeflerine doğru yöneltmesi, O’nun hidayetidir.Allah her şeyi gerek tabii gerekse isteğe bağlı olarak yaratılış gayesine yöneltti.” anlamına geldiği düşünülürse, değinilen durumların ve yorumların hepsinin, bu kelimenin anlam sahasına girdiği görülür. Çünkü Allah, var olan her şeye gerçek özünü ve biçimini verir, sonra da her şeyi kendi doğasının gerektirdiği yola yöneltir.
 ---------
Husnül-meâb kelime anlamı : Geri dönülecek, dönüp gelinecek, rücû olunacak yer, husnu takısı alınca en güzel yer en güzel sığınak anlamına gelir.Meab kelimesi  Evvab kökünden gelmektedir.Yukarıda evvab kelimesini vermiştik dönüşünde azimli çok tevbekar ve Allah'ı çok anan ,tesbih , takdis eden demektir. evvab”, tevvab gibi Mim ekiylen en güzel dönüş yeri sığınak

 HU (HÜVE) Hüve (هو) kelimesi hem ilahi Zatı, hem ilahi isimleri hemde ilahi sıfatları bünyesinde bulundurduğundan ism-i azam olarak kabul edilmektedir.he (ه) harfi hüviyeti ve vav (و) harfi ise hüviyeti temsil eden esmalarını kaynağına Allah her an ,her şartta , isim tecelileriyle şahit  hazır olduğuna vurgu  vardır Kur’an’dan birkaç ayetle örnek verilecek olursa “ve hüves semiul alim” (Fussilet 41/ 36) “O (ilahi hüviyeti ile) semi ( mutlaka her şeyi hakkıyla işiten, işitiren işitiğine icabet eden ) alim (sınırsız gizli açık tüm incelikleriyle  bilginin yegane sahibi insana bilmeyi  tüm varlıklarada öğreten) dir”


 Huluk kelimesi, sözlükte, tabiat, karakter, davranış tarzı, hal ve huy gibi anlamlara gelir. “Hulk” kökünün çoğul şekli olan “ahlak”, “insanın hür iradesiyle gerçekleştirdiği niyetli, bilinçli ve sürekli eylemlerini”Arapça da “Hulk” kelimesi, ister algılanan şeyler hususunda  isterse  yapılan şeyler  hususunda  olsun  adet  edinme  manasınadır.Allah Rasulu  Vahiyle buluşmadan önce  pasifti  Yüce Allah'ın izni ile  vahiyle desteklenince ,daha aktif  bilincli  sağlam bir şekilde  asırlarca örnek olacak bir ahlakla buluşturuldu.Aynı  zamanda  bu  âyette  İslam bir  gönderme  yapılarak davetçiler, ilim adamları ve tüm mü’minler eğer Rasûlüllah (s.a.v)’ın Kur'an ahlakını onun  gibi  güzel  ahlâka  sahip  olurlarsa, hem  bu  dünyada  hem  de  ahirette  onların da en güzel nimetlere ve mükâfatlara hak kazanacaklarına işaret edilmektedir.
Kaynağı  Yüce Allah olan,elçinin 23 yıl boyunca yaşayarak aktardığı  muhteşem üstün kur'an adabı ,edebi خُلُقٍ عَظِيمٍ hulukın azîm ahlaki karakteri büyük ve kadim bir dini gelenek üzerinde bulunduğunu böyle bir dinin Ahlaki değerleri son kitabımız ve  son peygamberimizle tamamlanmıştır
Resûlullâh sallallâhu aleyhi ve sellemin şöyle dediği rivayet edilmiştir:
“Ben güzel ahlakı tamamlamak için gönderildim.” Muvatta, Hüsnü’l-Hulk, 8; Ahmed b. Hanbel, 2/381
Rasullullah  sav’in ahlakının nasıl olduğunu, gösteren Aişe validemizden nakledilen rivayet asıl ahlak ,kur'an'ın inşa ettiği ahlak değinilen durumu doğrulamaktadır.
Bir adam: “Ey müminlerin annesi! Bize Allah’ın Resulünün ahlakından bahseder misin?” dedi. O da: “Sen hiç Kur’an okumuyor musun?” diye sordu. Adam: “Tabi ki okuyorum.” diye cevap verince Aişe de: “Onun ahlakı, Kur’an ahlakı idi.” dedi. (Müslim, Salâtü’l-Müsâfirîn, 139 (746).

--------------------------

HZ ADEM ALEYHİSSELAM VE HALİFELİK KAVRAMI
Allah ademe isimleri öğretti Adem aleyhisselam bütün bilgiler verilmiş ve onun soyuna verilmiş Allah Adem aleyhisselama İlk öğrendiği şey eşyanın isimlerini tamamını öğretti.
Onların ne olduğu neye yaradığı Yaratan Rabbi  öğretilmiş..Eşyanın isimle zihnindeki bilgi ile karşılaştırdığın da  bilgi sahibi oldu.Allah'ın indirdiği ayetlerle yarattığı ayetleri birlikte okumaktır Derlerki ilk yazıyı sümerler bulmuş derler Eşyanın bilgiside ilk yazı ile  adem aleyhisselam yazı ile öğrenmiş. dem aleyhisselam ilk öğrendiği tabiat ayetleridir  tüm insanlığın öğrendiği  ilk bilgi tabiat ayetleridir.

Bakara 2/31 Allah, Âdem’e bütün  isimlerini öğretti. Sonra onları meleklere göstererek, “Eğer doğru söyleyenler iseniz, haydi bana bunların isimlerini bildirin” dedi.
وَعَلَّمَ آدَمَ الأَسْمَاء كُلَّهَا ثُمَّ عَرَضَهُمْ عَلَى الْمَلاَئِكَةِ فَقَالَ ﴾أَنبِئُونِي بِأَسْمَاء هَؤُلاء إِن كُنتُمْ صَادِقِينَ
Ve alleme âdemel esmâe kullehâ summe aradahum alel melâiketi fe kâle enbiûnî bi esmâi hâulâi in kuntum sadikîn.

Hz ADEM İLK YARATILAN İNSAN MIDIR


Hicr 15 / 28 Hani Rabbin meleklere demişti ki: “Ben kupkuru bir çamurdan, şekillenmiş kara balçıktan bir beşer yaratacağım
وَإِذْ قَالَ رَبُّكَ لِلْمَلاَئِكَةِ إِنِّي خَالِقٌ بَشَرًا مِّن صَلْصَالٍ مِّنْ حَمَإٍ مَّسْنُونٍ
Ve iz kâle rabbuke lil melâiketi innî hâlikun beşeren min salsâlin min hamein mesnûn

Hicr 15/ 29 “Ona şekil verdiğim ve ona ruhumdan üflediğim zaman, siz hemen onun için secdeye kapanın!”
فَإِذَا سَوَّيْتُهُ وَنَفَخْتُ فِيهِ مِن رُّوحِي فَقَعُواْ لَهُ سَاجِدِينَ
Fe izâ sevveytuhu ve nefahtu fîhi min rûhî fe kaû lehu sâcidîn

Hicr 15/ 30 Bunun üzerine meleklerin tümü topluca secde ettiler.
فَسَجَدَ الْمَلآئِكَةُ كُلُّهُمْ أَجْمَعُونَ
Fe secedel melâiketu kulluhum ecmaûn(ecmaûne).

Nisa 4/1Ey insanlar sizi tek bir nefisten yaratan, ondan eşini yaratan ve her ikisinden birçok erkek ve kadın türetip yayan Rabbinizden korkup sakının. Ve yine kendisiyle, birbirinizle dilekleştiğiniz Allah'tan ve akrabalık bağlarını koparmaktan sakının. Şüphesiz Allah, sizin üzerinizde gözeticidir.
يَا أَيُّهَا النَّاسُ اتَّقُواْ رَبَّكُمُ الَّذِي خَلَقَكُم مِّن نَّفْسٍ وَاحِدَةٍ وَخَلَقَ مِنْهَا زَوْجَهَا وَبَثَّ مِنْهُمَا رِجَالاً كَثِيرًا وَنِسَاء وَاتَّقُو
اللّهَ الَّذِي تَسَاءلُونَ بِهِ وَالأَرْحَامَ إِنَّ اللّهَ كَانَ عَلَيْكُمْ رَقِيبًا
Ya eyyühen nasütteku rabbekümüllezi halekaküm min nefsiv vahıdetiv ve haleka minha zevcelna ve besse minhüma ricalen kesırav ve nisaa* vettekullahellezı tesaelune bihı vel erham innellahe kane aleyküm rakıyba

Bakara 2/ 30 Hani, Rabbin meleklere, “Ben yeryüzünde bir halife yaratacağım” demişti. Onlar, “Orada bozgunculuk yapacak, kan dökecek birini mi yaratacaksın? Oysa biz sana hamdederek daima seni tesbih ve takdis ediyoruz.” demişler. Allah da, “Ben sizin bilmediğinizi bilirim” demişti.
وَإِذْ قَالَ رَبُّكَ لِلْمَلاَئِكَةِ إِنِّي جَاعِلٌ فِي الأَرْضِ خَلِيفَةً قَالُواْ أَتَجْعَلُ فِيهَا مَن يُفْسِدُ فِيهَا وَيَسْفِكُ الدِّمَاء وَنَحْنُ نُسَبِّحُ بِحَمْدِكَ وَنُقَدِّسُ لَكَ قَالَ إِنِّي أَعْلَمُ مَا لاَ تَعْلَمُونَ
Ve iz kâle rabbuke lil melâiketi innî câilun fîl ardı halîfeten, kâlû e tec’alu fîhâ men yufsidu fîhâ ve yesfikud dimâe, ve nahnu nusebbihu bi hamdike ve nukaddisu lek(leke), kâle innî a’lemu mâ lâ tâ’lemû,,,


Melekler, Allah’ın takdirine muhalefet etmişler ve bunu açıkça bildirmişlerdi.

Halife  kelimesinin kullanım  anlamları “ha-le-fe/hlf” Melekler mahcup kaldıkları bir imtihan  ile ikna edilmişlerdi .Melekler beşerin yaratılması konusunda Allah’a muhalefet ettiler.

 Allah ile melekler arasında meydana gelen  melekler alemine   uymayan bir yapıda, yani muhalif bir varlık olan insan yaratıldı. İnsan, yerleşik düzende muhalif bir konumda yerini aldı. Bu süreçte bir imtihan daha yaşandı Allahın secde emrine karşı melekler değil, sadece İblis Allah’a muhalefet etti.

 İblis muhalefetinden dönmedi ve hiçbir şekilde geri adım atmadı..Tam tersine kendisinin Allah ile arasının açılmasına neden olan varlığa düşman olacağını ilan etti ve bu düşmanlığı, insanı kendisine Allah’a muhalif olma yolunda yandaş edinerek sürdüreceğini Rabbine bildirerek,

Din Gününe kadar bu konuda O’ndan süre istedi.  Şeytan/İblis, vaadlerde bulunarak dünya hayatı ve Allah'ı unutturacak  faileyetlerle  insanları sair ateşine çağırarak görevin icra ediyor

İnsanlara gelince onlarda çok yönlü muhalefet var.
insanların bir kısmı Allah’ın emirlerini yerine getirmesi ile Şeytana/İblise muhalefet eder.
 Bir kısmı Rabbine muhalefetle sapıtıp artık Şeytan hakimiyeti altına giren   insanlar iblisin emirlerine itaat ettiği  için  Allah’a, öte yandan doğuştan verilen  takva ya da fücurdan hangisini tercih ederse diğerine muhalefet eden konumdadır.

Halif kelimesi en çok anlama sahip olan kelimelerden birisidir 
“ha-le-fe”  kökünden değişik formlardaki türevlerinden
Halef /selef  formlardaki türev anlamı :başkasının yerine atana demektir.Selef ise ; bir görev, bir işi olan , bir makamda kendinden önce bulunmuş olan kimse demektir. Yerini alan, sonradan gelen nesil  ,birinin yerine bırakılan demektir.Halef. Birisinin yerine geçen, artık onun yerinde olandır “Halefe, helfun, helafetun” formları kimi zamanlarda “kötü, bozuk, ahmak” anlamlarında kullanılmış, yani bozuk, kötü, hep kaybeden tipler bu sözcüklerle ifade edilmiş.
ihtilaf/muhalefet  formlardaki türev anlamı : Bu kelimenin  hilaf  siğası   birbirine ihtilaflı . Karşı olmak, farklılık, zıtlaşmak, tersini yapmak
Muhtelif  :Çeşitlilik, değişik
Muhalefet : Eleştirerek farklılığı ortaya koymak. Beğenmemek. Yanlış bulduklarını karşı tarafa itiraz diliyle söylemektir. Sözden dönmek. Vaadinden caymak. Yerine getirmemek. Yerine getirmeyene uyarıda bulunmak, ona hatırlatmaktır.

Halef -selef  ve  kuran'da kullanım alanlarına giren (halife, muhtelif, muhalif ve ihtilaf  )bu dörtlüden   Halife ve Muhalif; bunların ikisi söz ve anlam yapılarıyla  insana işaret ediyor
Kur'anda  53 ayet geçmektedir 28 tanesi muhalif anlamında geçiyor:
a)Halife anlamında geçen ayetler: Araf, 7: 17, 69, 74, 129, 142, 169; Tövbe, 9: 118; Meryem, 19: 59, 64; Taha, 20: 110; Enbiya, 21: 28; hac, 22: 76; Nur, 24: 55; Furkan, 25: 62; Neml, 27: 62; Sebe, 34; 39; Yasin, 36: 45; Fussılet, 41: 25, 42; Zuhruf, 43: 60; Ahkâf, 46: 21; Fetih, 48: 11, 15; Hadid, 57: 7; Cin, 72: 27 (25 tanedir).

b) Muhalif anlamında geçen ayetler: Bakara, 2: 60, 80, 255; Ali İmran, 3: 9, 170, 194; Nisa, 4: 9; Enam, 6: 133; Araf, 7: 150; Enfal, 8: 57; Tövbe, 9: 77, 81, 120; Yunus, 10: 92; Hud, 11: 57; Rad, 13: 11, 31; İbrahim, 14: 22, 47; Taha, 20: 58, 86, 87, 97; Hac, 22: 47; Rum, 30: 6; Sebe, 34: 39; Yasin, 36: 9; Zümer, 39: 20 (28 tanedir).

Muhalif, durup dururken ihtilaf çıkaran, gelişi güzel eleştiriler yapan, bozan, kırıp dağıtan birisi değildir. O, olumsuz gidişattan rahatsız olan pozitif aykırılığı olan bir kişiliktir.

Ruhen sağlıklı bir kişi yaşadığı çevre ve toplumda gördüğü, adalet başta olmak üzere diğer bütün bozulma ve çürümeden rahatsızlık duyar ve bunu en açık ve etkili bir şekilde dile getirir. Yani o, çürüme ve bozulma ile bunlara neden olanlara karşıdır, yoksa düzeltici ve doğrultuculara değil. Bu anlamda muhalif, çarpıklığı görebilen, gördüğünü dile getiren, bunu da bir yaşam felsefesi haline getiren ilkeli kişidir diyebiliriz. Bu durumda o, yaygın görüşte bir arıza varsa bunu da dile getirecek kadar bilinçli ve cesurdur. Bunu kendisine insani bir görev sayar…

Herkes gibi olmayayım derken, şeytan/saptırıcı olmak da olunabileceklerin en kötüsüdür. Hak ve özgürlükleri ortadan kaldıran anlayış kabul edilemez, ona tahammül de edilemez!

Böyle anlayışa muhalefet etmek; insanlık onurunu ayakta tutmaya(salât) çalışmaktır. Bu yolda kirlilikten arınana kadar su, aydınlanana kadar ışık olmak ve bunu sürdürülebilir makama taşımaktır, erdemli muhaliflik.

Kirlilik ve karanlıktan(zulümden) yana olmamak, onlara muhalif olmakla gerçekleşip ayakta kalabilir. Doğru karşısında eğrilik, muhalefet olmaz.

Gerçeği inkâr edip karşı gelmek ile yanlışı cesaretle ortaya koymak aynı şey değildir…
Pozitif muhalif, belirsiz ve muğlâk bir ortamda da dik durup onuru ile ayakta kalabilmeyi başarabilir…

Nelere muhalefet edeceğini gerçekten bilen kişi, bunu sadakatle sürdürülebilir bir ilke haline getirebilirse her gün karar verme zahmeti ve stresinden kurtulur… Muhtaç durumda olmaktan utanmak, başkalarına karşı şüpheci ve güvensiz olmayı meydana getirir mi? Muhalif bu denklemin neresinde yer almalıdır?

Huşû Kalp eylemleridir. Tefekkür sonucu oluşur.Yalnız insan için kullanılır.Kurani bilgi ve bilinçten doğar. Allah’ın büyüklüğü hakkında insanın bilgisi arttıkça huşû‘uda artar.Kur'an'da Mü’minlere dünyada nisbet edilir, kâfirlere ve münafıklara âhirette.Burada olduğu gibi, Allah’a karşı takvalı birr sahibleri gibi dünyada huşû‘duymadılarsa âhirette mecburen duyacaklar. Fakat dünyada duyulan huşû‘sahibi için izzet ve şeref olacakken, âhirette duyulan huşû‘sahibi için zillet ve miskinlik olacaktır Oldukça zayıf görünümlü ve hareketsiz olan kimseye de hâşi’ “korkulu ve zelil” denilir (Kurtubî). 

Hutame: Bu kelimenin kendisi ve türevleri  Hatame ,Hatime,Ehtame,İnhatame kırıp-geçiren,şiddetli ,ezen,hucum eden, un ufak eden, gibi anlamlara sahiptir Hutame Çok şiddetli ateş Kemikleri kırıp geçiren, ezip, çiğneyen,etleri yiyen, kalplere hücum eden Cehennem’in sıfat isim olmuştur

El-Haşyet veya yahşa : H-Ş-Y kelimesinin türevlerinden olup ''yahşa''Kalbin gelecekte vuku bulacak bir şeyden dolayı üzülmes,elem duymasdir. Bu elem, bazen kulun .kendi içindeki gizliliklerden, işlediği  günahlardan, Allah ın yasakladığını ihlal etmesi sebebiyle hissedilir. Bazen de, Allah in Celal ve Heybet'ini isimlerini tanımasıyla hissedilir. Nebilerin haşyeti işte bu kabildendir.Elmalılı göre haşyet'; "mutlak ürküntüden ibaret kuru kuru bir korku değildir.,İlimle elde edilmiş ,Allah'a saygı , muhabbet ve duyarlılık içindeki korkuya haşyet denir Bu da kitaptan öğrendiği ilimle korunmak, sakınmakla gerçekleşir,Haşyetin zıddı Havf 'dır .Maddî olan, gözle görülür,karasızlık ve şüphe ile bilgisizlikten kaynaklanan korkudur
Hümeze başkalarını arkadan çekiştirip kötülemeyi huy edinen kimse 
Lümeze insanları yüzlerine karşı ayıplayıp küçük düşürmeyi huy edinen kimse

Huriler: Kur’an'ın cennet tasvirleri arasında en fazla dikkat çeken motiflerden biri hurilerdir. Hem müzekker/eril  İri gözlü güzel  hem de müennes/dişil  İri gözlü güzel  çoğul şekli olan hûr ismi, sözlükte “iri gözlerinin beyazlığıyla ayırt edilen saf ve temiz eşler” anlamına gelir.
---
Haşr 59/21 E
ğer biz, bu Kur’an’ı bir dağa indirseydik, elbette sen onu Allah korkusundan başını eğerek parça parça olmuş görürdün. İşte misaller! Biz onları insanlara tefekkür etsinler diye veriyoruz.
لَوْ أَنزَلْنَا هَذَا الْقُرْآنَ عَلَى جَبَلٍ لَّرَأَيْتَهُ خَاشِعًا مُّتَصَدِّعًا مِّنْ خَشْيَةِ اللَّهِ وَتِلْكَ الْأَمْثَالُ نَضْرِبُهَا لِلنَّاسِ لَعَلَّهُمْ يَتَفَكَّرُونَ
Lev enzelnâ hâzel kur’âne alâ cebelin le reeytehu hâşian mutesaddian min haşyetillâh, ve tilkel emsâlu nadribuhâ lin nâsi leallehum yetefekkerûn,
Kur'an'ın büyüklüğünü ve azametini anlatmak için  Eğer dağa, size verildiği gibi bir akıl verilip, sonra da üzerine Kur'ân indirilseydi, o baş eğer, boyun eğer ve Allah korkusundan parça parça olurdu..." Ayetteki, "Bu misalleri Biz, onları insanlar tefekkür etsinler diye ." ifâdesinin zikredilmesinden maksat  bu kâfirlerin kalblerinin katılığına ve karakterlerinin sertlik ve kabalığına işaret etmektir. Müminlerin'de tefekürüyle imanları artırır.

HUCCET :

Şura 42/15  Bundan dolayı sen çağrıda bulun ve emrolunduğun gibi dosdoğru ol. Onların hevâ ve heveslerine uyma ve De ki : “Ben, Allah’ın indirdiği her kitaba inandım ve aranızda adil olmakla emrolundum. Allah bizim de Rabbimiz, sizin de Rabbinizdir. Bizim işlediklerimiz bize, sizin işledikleriniz sizedir. Bizimle sizin aranızda bir huccet  tartışma yoktur. Allah, hepimizi bir araya toplayacaktır. Dönüş de ancak O’nadır.
فَلِذَلِكَ فَادْعُ وَاسْتَقِمْ كَمَا أُمِرْتَ وَلَا تَتَّبِعْ أَهْوَاءهُمْ وَقُلْ آمَنتُ بِمَا أَنزَلَ اللَّهُ مِن كِتَابٍ وَأُمِرْتُ لِأَعْدِلَ بَيْنَكُمُ اللَّهُ رَبُّنَا وَرَبُّكُمْ لَنَا أَعْمَالُنَا وَلَكُمْ أَعْمَالُكُمْ لَا حُجَّةَ بَيْنَنَا وَبَيْنَكُمُ اللَّهُ يَجْمَعُ بَيْنَنَا وَإِلَيْهِ الْمَصِيرُ
Fe li zâlike fed’u vestekım kemâ umirte, ve lâ tettebi’ ehvâehum, ve kul âmentu bi mâ enzelallâhu min kitâb(kitâbin), ve umirtu li a’dile beynekum, allâhu rabbunâ ve rabbukum, lenâ a’mâlunâ ve lekum a’mâlukum, lâ huccete beynenâ ve beynekum, allâhu yecmeu beynenâ, ve ileyhil masîr
 
Huccet :Bir hükmün doğruluğunu kanıtlamak ve Karşı koyan'a karşı galip gelmek amacıyla ileri sürülen delil. Sözlükte “kastetmek, yönelmek, ziyaret etmek, üstün gelmek” anlamına gelen hacc kökünden türemiş bir isim olup “isabetli yönelişi kanıtlayan delil” demektir.
Hüccet Kur’an’da yedi yerde isim olarak, on dört yerde de fiil kalıbında tekrarlanır.Bu ayette “Aramızda huccete /ortaya atacağınız delile /tartışmaya gerek yoktur” örneğinde olduğu gibi karşı koyanların,delilini reddedip ona üstün gelmek için tartışmaya girişme  anlamındadır İlgili âyetlerden anlaşıldığına göre hüccet-i bâliğa” (hedefe ulaşan asıl delil) “Allah’a mahsus olup buna karşı getirilen hüccetler boştur ve O’nun hakkında tartışmaya girişilmemelidir.

 Yine bu âyetlerde Allah tarafından gönderilen peygamberler Allah’ın insanlara karşı hücceti olarak kabul edilmiş, inkârcıların öne sürdükleri itirazlar hüccet diye adlandırılmakla birlikte iddialarını kanıtlayıcı nitelikte sayılmamış, hakkında hiçbir bilginin bulunmadığı konularda çıkarımda bulunmak isabetli görülmemiş, kesin bilgiye dayanmayan hüccetlere değer atfedilmediği gibi kesin hüccetleri kabul etmeyenlerle tartışmayı sürdürmek tavsiye edilmemiş ve Allah’a teslimiyet gösterilerek tartışmanın sona erdirilmesi istenmiştir. Hüccetle ilgili âyetleri inceleyen âlimler Kur’an’ın bütün iddialarını kesin hüccetlere dayandırdığına, fikrî mücadelelerin hüccetlerle yapılmasını emrettiğine, bundan dolayı onun baştan sona hüccetler, beyyineler ve burhanlarla dolu olduğuna dikkat çekmişlerdir (İbn Kayyim el-Cevziyye, I, 145; II, 58).


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder