Bâis kelime anlamı :“Şiddetli sıkıntı çeken” demektir. Şiddetli darlık, yokluk, çaresizlik, açlık, savaş manalarına gelir. Fukarâ ve mesâkin’den daha şiddetli yoksulluğu ifade eder. İbn Abbas’a göre Bâis, şiddetli yoksulluğu yüzünden ve elbisesinden belli olan kimsedir. Çünkü fakirin fiziki görünümü böyle değildir. Fakirin elbisesi temizdir ve yeterli gıda aldığı da yüzünden belli olmaktadır (Razi). Bu durumda Bâisûn, şiddetli fakr-u zaruret içinde olduklarından istemek zorunda bırakılan hatta yalvartılan “yalınayaklıları” ifade eder. Kur’an’da “el-Bâise’l-Fakîr” şeklinde geçer. (Hac; 22/28).
Bakıyyetullâhi :Allah’ın izin verdiği/ bıraktığı kadar ve Allah'ın emrine itaat ile alacağı sevabın kârı anlamlarında kullanılır Eksilmeden kısmadan ,kıstı gerçekleştiren için arta kalan kârdır emrine uygun şekilde ölçü ve tartıda noksanlık yapmamaya da kazanacağı kâr /ödül veya razı olmasıdır. Haksızlık yaparak elde edilecek kârdan daha kazançlı olacaktır
Ba’s:Arapçada ölülerin dirilmesi demektir. Bu ayetteki Vakıa 56/47 anlamı budur. .Ayrıca bu kelime Bakara 2/ 56 Bi’set ve "ba's kelimesi Allah tarafından Nebi olarak seçildiğini " beas zaman ve mekân olarak bildirilmesi demektir. Seçilen nebileri'' hayata getirildi'',''seçti'' ,''yarattı'',''yöneltti'', ''vazifeli kılındı'' anlamın da özel olarak “nebilik görevi alan demektir.
Beyyinât, apaçık mucizeler demektir.Kur'an'da Dilsizleri, alaca hastalığına yakalananları iyileştirmek ve ölüleri diriltmek gibi açık görünen mucizeler demektir.
Saff s. 6. ayetindede 5. ayetin devamı israiloğullarına gönderilmiş olan İsa as ın kavmi ile olan mücadelesinden bir kesit görmekteyiz. İsa as kendisini tanıtırken özellikle "tevrat'ı doğrulayan" şeklindeki tanıtımının aynısı Muhammed as ın da tanıtılırken kullanıldığı bir söz olması dikkat çekicidir. Muhatap kavmin tevrat ve Musa as elçi olarak kabul etmesi , Musa as dan sonra gelen elçilerin kendilerinin aynı kaynaktan olduğuna dair delillleridir.
Basiret kelime anlamı ::
Basiret’, kelime olarak ‘görmek’ anlamındaki ‘ba-sa-ra’ fiil kökünden türemiş. idrak anlayış / kavrayış kuvveti, derin görüş,İşlerin iç yüzünü görebilme; kalb gözü. anlamlara gelmektedir.Çoğulu Basair. Basair, ayetler, hakka yönelten belgeler, marifet, keskin görüş, ibret ve görüş aydınlığı anlamlarında kullanılır.Allah mü'minlere basîretler ve nûrlar lütûf eylemiştir. Onlar bu sâyede işlerin iç yüzünü anlarlar.Basiret sahiplerine arapçada ebsâr sahipleri denir
Tabsir. Sözlükte, görme. Mecazen, hikmetle bakan iç göz, kalb gözü. Kur´an´da, mü´minin feraseti ve özü kavrayış gücü.
Bağy kelimesi : kökü olan ‘beğa’ fiili; aşırı kibir yüzünden başkalarına karşı haksız veya hukuksuz davranışta bulunmak anlamına gelir. Başkasına haksız yere saldıran kimsenin bu eylemi ‘beğa’ fiili ile anlatıldığı gibi istemede, arzu etmede ,aşırı davranma da bu fiille ifade edilmektedir. İstemek; istemede ileri gitmek; çabayla arzulamak;hakkıyla yetinmeyerek başkasının canına, malına, ırzına kasdetmek; saldırıya yeltenmek veya saldırmak; haksız yere yükselmek isteyerek tecavüzde bulunmak; kendisine sulhün yolları ve biçimleri gösterildiği halde haksızlıkla üst olma sevdası gütmek. Bağy "beğa" fiilinin masdarı ve isim olarak kullanılır.Rasulullah (s.a.s.) "Cezası en çabuk verilen şerr bağy"dir buyurmuş,Kısaca talep etmek ve talep hususunda ileri gitmek,sınır aşmak,mânâsına gelir diyebiliriz.
Bağy kelime anlamı : istemede aşırı gitmek, bir şeyi çaba harcayarak arzu etmek, saldırıya geçmek demektir kökü ‘beğa kelimesi , aşırı kibir yüzünden başkalarına karşı haksız veya hukuksuz davranışta bulunmak anlamına gelir. Başkasına haksız yere saldıran kimsenin bu eylemi ‘beğa’ fiili ile anlatıldığı gibi istemede, arzu etmede aşırı davranma da bu fiilini fade edilmektedir.
Beas kelime anlamı : ilk asıl anlamı öldükten sonra dirilmektir. Bu kelimenin diğer anlamları yeniden yaratmak, hayata getirmek , atamak,vazifeli kılmak,, göndermek , yerinden kaldırmak,ulaştırmak, oluşturmak, yetiştirmek,yerinde oturtmak gibi anlamlara gelir
Baal" sahip, efendi, reis, koca anlamlarında kullanılır Eski yakın doğu topluluklarının çoğunda Allah ile aralarına koydukları ilah ismi olarak kullanılan bir kelimedir. Gök Tanrısı Baal''e, Bereket verme, yağmur yağdırma, verimli kılma fonksiyonlarına sahip bir ilah uydurmuşlar.Temsil edilen bu ilâhlara çocuk kurban ederlerdi. İsrail Oğulları, Yeşu isimli peygamberin ölümünden sonra Baal'e tapmaya başlamışlardı Kuranda bazı âyetlerle İlyâs'ın bu mücadelesine değiniliyor Önceleri soyut bir inanç olarak tasavvur edilen Baal'in, zamanla boğa şeklinde temsil edilip putlaştırıldığı bildirilmektedir.Bu âyetlerde Hz. İlyâs'ın Baal inancına karşı çıkmasından söz edilmesinin asıl amacı, geçmişteki bütün elçilerinde tevhid inancında birleştiklerini, bu inancı yerleştirmek ve devam ettirmek için çalıştıklarını ve bu sayede isimlerinin ebedileştirildiğini hatırlatmaktır.Kaynak :Diyanet tefsir
Belâ kelime anlamı : denemek, yıpratmak, bitkin hale getirmek demektir. İmtihan için başa gelen musibete belâ denir.Arapçada Elbisenin eskidiğini ifade etmek için de bu kelime kullanılır. Denenmek veya bir sınamaya uğramak insanı yıprattığından dolayı ‘belâ` kelimesiyle ifade edilmektedir.
Terim anlamı; Gerek darlıkta ve gerekse genişlikte insanın denenip imtihana tabi tutulması, imtihan maksadıyla başa gelen musibet ve meşakkat bulunan olay karşısında takınacağı tutum demektir. Başa gelen Belâlar, musibetler birer deneme ve sınama olup insanı çeşitli biçimlerde yıprattığından dolayı, başa gelen olaylara “belâ” denmiştir.Üzüntü de “belâ” olarak adlandırılmıştır, zira o da bedeni yıpratır.
Siz hiç kimseye “Allah belanı versin.” Dediniz mi?Ya da size birileri “Allah belanı versin.” Dedi mi?
İnsanlar insanı denedikleri gibi, Allah da insanlara verdiği şeyleri nasıl kullanıyorlar, ne yapıyorlar diyerek emirlerinin yerine getirilip getirilmediğini sınar,dener
Bu durumda bela, bir insana verilen nimetlerin, olması gerektiği gibi kullanılıp kullanılmadığını öğrenmek için yapılan sınavların tümüdür. Bu sınav başarılı olursa sonunda mutluluk, huzur, sevinç ortaya çıkar, kötü olursa sonunda zararlar, içinden çıkılması zor durumlar, cezalarla insan karşı karşıya gelir.İnsan; yesin,içsin, zevklensin, çoğalsın diye yaratılmış olduğunu sanmasın. Geçmişte insanların başlarına felaketler gelmiştir, şimdi de geliyordur, gelecekte de hiç şüphesiz gelecektir. İman edenle etmeyenin ayrılması bilinmesi gereklidir. Bütün bunlar, belalar, sınavlar, denemeler iman edenle etmeyeni ayırt etmek içindir. Allah, insanın sıkıntılarla denenmeden cennete giremeyeceğini açıkça beyan etmiştir. Allah’ın izni olmadan kulun başına hiç bir musibet gelmez…” Teğâbun 11
Kur'an'da İsrailoğullarına Firavun'un işkencesini anlatırken belaun azim= büyük bela eziyet işkence" manasında Hz. İbrahim'in oğlu lsmail'i kurban etme teşebüsü için "açık bela/ belaun mübin"
Dini yükümlülük (mükelefiyet) ler de "bela-ibtila" kelimesiyle
Beyyinat kelime anlamı : :Beyyinât, apaçık mucizeler demektir.Kur'an'da Dilsizleri, alaca hastalığına yakalananları iyileştirmek ve ölüleri diriltmek gibi açık görünen mucizeler demektir.
Beşer kelime anlamı : Kelimesi vucudun cildi anlamındadır . İnsan türünün diğer varlıklardan Maddî ve dış görünümü (iki ayak üzerinde duruşu, dersinin keçi, koyun vs gibi yoğun kıllı olmadığından gözüktüğü için , yemesi içmesi, üremesi vs ile ilgili farklı özel bir tür ifade eder.Allah'ın kulluk üzere yarattığı İlahlık vasfı olmayan İnsan anlamındadır
Beşîr: Bu kelime “mübeşşir” anlamındadır. Müjdeleyen, sevindiren, felaha ulaştıran ikramları haber veren anlamında dır Bu kelime azap kelimesiyle birlikte olumsuz siğası ile de gelir.Kısaca Doğru bir şeyi haber veren demektir.
Berzah: iki şey arasındaki engel, aralık, perde demektir
Birr kelime anlamı : Birr: kelimesinin aslı berr kelimesidir. Lügat anlamı “kara parçası, kıt’a” demek olan berr kelimesi, “deniz” anlamına gelen bahr kelimesinin karşıt anlamlısıdır. Bu iki kavram bir arada fi’l-berri ve’l- bahri, karada ve denizde şeklinde bir deyim olarak da kullanılır ve “her yerde” anlamında “ genişleme ve yayılma, ” ifade eder. Kur’an’da, بَرّ =berr formunda “deniz” kelimesinin zıddı olan “kara” anlamında 12 yerde geçmektedir.Kelimeni,“genişlik” anlamını ihtiva ettiği arap dilinde bu çerçevede kullanımlarının mevcut olduğunu görmekteyiz: Genişliğinden dolayı çöle بر (berr) dendiğini buğdaya burr denmesi boğazdan geçen iyilik olduğu içindir . ve bu bağlamda عسل البر نبات البر (nebatul-berr) ifadesinin çöl bitkileri anlamında kullanıldığını tesbit etmekteyiz.Yine “dört duvar arasından dışarı çıkmak, anlamında خرجت برا (haractu berren – genişliğe, açıklığa çıktım) şeklinde kullanıldığını görmekteyiz.
Aynı kökten türemiş olan teberru: Fiil olarak “iyi olmak, iyilik yapmak” anlamına gelir. Türkçede de herhangi bir sosyal yardım amacıyla yapılan yardımlar geniş ve kapsamlı iyilikler de teberru kelimesiyle ifade edilir.
Ebrar :Birr kelimesi isim olarak kullanıldığı gibi, ismi fail olarak da kullanılır ve bu takdirde “çok iyilik yapan” anlamına gelir. müminler çok iyilik yaparak birr‘in bizzat kendisi hâline gelirler. Kur’an böyle kimseleri berr kelimesinin çoğulu olan ebrar kelimesi ile tanımlamıştır.
Berara Bu kelime “berr” kelimesinin çoğuludur.Berara, çokluk bildiren bir çoğuldur. Melekler de insanoğlundan çok olduğu gibi hepsi takvalıdır, “Allah kendilerine ne emrettiyse karşı koymazlar ve her neye memur iseler yaparlar.” Melekler için kullanıldığı söylenmektedir
Kur'an'da birr kelimesinin kullanımı geçtiği ayetlerde doğruluk, doğru sözlülük, söze sadakat ve itaat tasdik gibi kavramlarla iç içedir.
Sonuç olarak ; Birr,sözcüğünde "şuurlu ve delillere dayalı iyilik etme" anlamı mevcuttur. Yapılmadığı zaman günah olacak türden bir iyilik anlamına gelmektedir .Birr”in gerçekleşmemesinin günah olmasını ifade eder Birr kapsamına giren genişleme ve yayılmadan maksat , doğruluk, doğru sözlülük, söze sadakat ve itaat tasdik gibi iyiliklerin herkesçe bilinmesi ve yapılması gerekli olan iyiliklerdir Allah'ın tavsiye ettiği iyilikler yapıldığında etkisi topluma yayılarak genişleyecek olan ve yapılmadığı takdirde günah sayılan özel bir “iyilik” anlamındadır
Burc kelime anlamı : Buruc çoğul siğasıdır.Dışardan bakınca görkemiyle intişamıyla dikkat çeken korunan yüksek surlar,yüksek saraylar ve kale kulesi, gibi anlamlara gelir. Belirli bir şekil ve surete benzeyen sabit takım yıldızlarına da bu benzetme yoluyla “burç” ismi verilmiştir.Bazı alimlerde Dünya güneşin etrafındaki dönüşünü on iki bölümden oluşan durakların her bir isminede yani koç ,kova vb gibi bildiğimiz burçlar demişler.Ayrıca Buruc kelimesinden gelen teberrüc kadın saraya benzetilerek, açılıp saçılmasına bu kökten kelime ile anlatılmış. teberrüc etti açılıp saçıldı dikkati celbetti anlamında kullanılmıştır.
Burhân:Berraklaştırmak ,açığa kavuşturmak anlamında b-r-h kökünden gelir.Çoğulu berâhîn'dir
burhan, kesin bilgiye ulaştıran delil ve hüccet demektir. Kur’ân-ı Kerîm’de “hak ile bâtılı birbirinden ayıran kesin delil” karşılığında kullanılır Savunulan bir fikrin,bir davranışın doğruluğunu, veya zıddını veya yanlışlığını ispatlamak suretiyle ortaya koymadır. onu açığa çıkarttan huccet /delil anlamındadır.Bu ayetteki şirk davasında Allah başka ilahımız var diyorsanız. Hadi bize bir doğru kesin bir delil getirin.Burhanda esas olan, ihtiva ettiği bilginin doğru olmasıdır.Kitabımızın bir vasfıda burhan'dır.Mutablarının iç dünyasında da burhan kesin bilgi olmalı ki yanılgı ,yanlış,hatalı duruma düştüğü zaman Allah ve mesajlarından delillerden ibret alarak hatırlarsa sapmaktan kurtulur
Bel, bel edatını biraz tanıyalım genelde bu kelimeyi "belki" diye tercüme etmek
meşhur olmuştur. Bel :Kelimesi İki kelimenin arasına girerek yada arka arkaya gelen ve unsurları bağlamaya yarayan atıf harflerinden bir harfleri denir.Bazan, hayır o değl, Yani ayette kella dışında bel gelirse hayır kelimesini şöyle düşünün hayır o öyle değil anlamında okunur.Bu kelimeler ilerleme, artma ifade eder.Bazende bilakis,yoo aksine,pardon ve hatta manalarına gelir.
Örnek verelim daha iyi anlayalım.Mesela :nasartü zeyde bel amran =zeyd'e değil aksine amr'a yardım ettim" demektir. yani amr diyeceği yerde ağzından zeyd çıkar çıkmaz "bel" ile yaparak "bel amran" demek gibi.Bir örnek daha خالدٌ متعلمٌ، لا بل عالمٌ Halid öğrenci (bel)=değil alimdir."darabtü zeyden bel ra'sehu =zeyde "hatta" başına çarptım. demek gibi ayetlerde yeri geldikçe konuyu daha iyi anlıyacağız biiznillah
Bedevi kelimesi Arapça “beda” filiinden türeyen bir kelimedir. Kök anlamı itibariyle; çöl, çölde yaşamak gibi anlamlara gelir. Buradan hareketle bedevi kelimesi; çölde yaşayan kimselere verilen bir isim olmuştur. Kur’anda bedeviler denilirken, Medine yakınlarındaki çölde yaşayan Araplar kastedilmektedir.
Bedevi kelimesinin zıddı “Medeni” kelimesidir. Medeni; şehirli, şehirde yaşayan demektir.Bedevi kelimesi her ne kadar mekanla ilgili bir kelime olarak görünüyorsa da Kur’andaki kullanımları incelendiğinde görülecektir ki, bu çölde yaşayan insanlar gerek düşünce yapıları ve gerekse sergiledikleri davranışlar itibariyle aslında bir zihniyeti temsil ediyorlar. İster çölde yaşasınlar, isterse şehirlerin en modern semtlerinde yaşasınlar, bu düşünceyi ve davranışları sergileyen herkes gerçekten bedevi kavramıyla isimlendirilmeyi hak etmektedir. Bunlar ne kendileri okur, ne de okuyanları dinler. Demek ki insan şehirlerde yaşamakla bedevilikten kurtulmuyormuş ya da kırsal kesimde yaşadığı için illa da bedevi olacak/kalacak diye bir şey yok.Kısacası bedevilik, mekansal bir kelime olmaktan öte zihinsel ve yaşamsal bir mana ifade eden bir kelimedir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder