Bu Blogda Ara

2 Aralık 2017 Cumartesi

86-TARIK


Mushaf’taki resmi sırası :86’ncı suredir.

 İniş sıralamasına göre :36.

Toplam Ayet Sayısı :  17 ayetten oluşur.Mufassal” surelerin Evsat kısmındaki on üç sureden ilkidir. Aynı zamanda yeminle başlayan surelerin on beşincisidir.


İndiği Dönem :Mekke döneminde ve peygamberliğin ilk yıllarında indiği belirtilir.

Sure adını :Adını, ilk ayetinde geçen “târık” kelimesinden alır.Rivayetlerde ayrıca  ve’s-semaî ve’t-târık” diye anılmıştır.Târık  şiddetle vuran ve çarpan”; mecâzen de “gece vakti gelen” anlamındadır.

Müfessirlerin bir kısmına göre  “târık”ın, “gece gelen, kapı çalan, şiddetle vuran” anlamlarına gelir.Tarik; yol anlamına da  gelir, yürürken ayak vurulduğu için Tarık  özellikle  gece  gelen  demektir.
Bedevi  şehrinde,  geceleyin bir yere gidene  tarik derlermiş cünki çadırlardan  oluşan  bedevi şehrinde gece gelen misafir ayaklarını yere vururmuş ki  muhatabı duysun. Kapı olmadığı için   iki taşı birbirine vururmuş, ev sahibi duysun, hazırlıklı olsun diye.
Burada gece gelen misafir çok önemli haberlerde getirebilir. Gece gelen misafiri duyan ev sahibinin yüreği hoplar acaba müjdemi getiriyor, yoksa kara haber mi? Beşir mi geliyor? Nezir  mi  geliyor? Uyarıcı  mı  geliyor?  Müjdeci  mi ?  geceleyin kapıyı çalarak yürek hoplatan ziyaretçi mânasındadır.
 Ayrıca Târık kelimesinin yıldız mânasında kullanılması da  geceleyin görünmesinden dolayıdır. Yıldızlar gece görünüp gündüz kaybolduğu için onlara da târık denmiştir. Bundan dolayı gecenin bitimine doğru görünen “Sabah yıldızı” olduğunu söylemişler,  “yıldız cinsi” olarak
yorumlamışlardır.
 Bunun için “târık”la, aydınlatan ve yol gösteren bütün yıldızlar  kast edilmiş Kuran’ın ayetlerinde, “necm=yıldız” dendiği hatırlanırsa “târık”ın burada “sabah yıldızı” anlamına geldiği düşünülebilir. Çünkü  Tarık, yıldızlar nasıl aydınlatan, etkileyen, yol bulduran, yön gösterense, insanında Tarık misali Kurandan yararlanıp yolunu yönünü Kuranlaştırması anlatılır.İnsanlığın üstüne çöken şirk ve cehâlet karanlığının, Hz. Muhammed’e inen Kuran nuruyla aydınlanmaya başladığına  vurgu yapılmıştır

30.Cüz
Rahmân ve Rahîm olan Allah adıyla
Tarık 86/1 Andolsun o göğe ve Târık'a,
وَالسَّمَاء وَالطَّارِقِ
Ves semâi vet târık
Semaya yeminle başlayan sûreler :
Buruc, suresinde  Ves  semâi  zâtil  burûc
İnşikâk  suresinde   İzes  semâun şakka
İnfitâr suresinde İzes semâun fetaret gibi semaya yeminle başlayan sûreler gurubunda yer alır
Tarık 86/2 Târıkın ne olduğunu sen ne bileceksin?
وَمَا أَدْرَاكَ مَا الطَّارِقُ
Ve mâ edrâke mât târık
Ve ma edrake :Sana ne bildirdi ? Bu soru kalıbı gelirse  yüce Allah bunu elçisine devamında bildirmiştir. Nerede “sen nereden bileceksin” ve ma yudrike şeklinde  gelirse , bu husus ona bildirilmemiştir. Gece gelenin önemine vurgu yapılmıştır
Tarık 86/3  O, karanlığı delen yıldızdır.
النَّجْمُ الثَّاقِبُ
En necmus sâkıb
Necm-i sâkıb:Delen yıldız” anlamına gelir. Işığının kuvvetinden dolayı, karanlığı delip geçen parlak yıldıza “necm-i sâkıb” denir. Bu terkiple, inanmadan yaşanan hayatın; karanlığını delip geçen  Sizi karanlıklardan aydınlatmak için yıldız gibi şuurunuza çarpan ve bedeninizi delip gönüllerinize işleyen vahyin ışığı mecazi anlatılmak istenmiştir
Tarık 86/4  Hiçbir kimse yoktur ki, üzerinde bir Hâfız =gözetleyici olmasın.
إِن كُلُّ نَفْسٍ لَّمَّا عَلَيْهَا حَافِظٌ
İn kullu nefsin lemmâ aleyhâ hâfız
Tarık 86/5  Onun için insan baksın neden yaratıldı?
فَلْيَنظُرِ الْإِنسَانُ مِمَّ خُلِقَ
Felyanzuril insânu mimme hulıka.
Gece gelen misafir anlamındaki târık kelimesine “insan” veya hayat tohumu taşıyan “insan hücresi” anlamı verirsek  Bu durumda her bir şeyin üstü anlamına gelen sema’ya da “rahim duvarı” veya anne karnı diyebiliriz. Bu durumda târık kelimesinin açıklaması olan “ennecmussâkib” rahim duvarını delip geçen “hayat tohumu” olmuş olur. 4. âyette geçen (Zaten) hiç bir insan yoktur ki koruma altında olmasın” ifadesi de insanın anne karnındaki koruma kalkanına işaret eder.
Tarık 86/6  Bir atılgan sudan yaratıldı
خُلِقَ مِن مَّاء دَافِقٍ
Hulika min mâin dâfikın.
Tarık 86/7  O su, omurga ve göğüs kemiği arasından çıkar.
يَخْرُجُ مِن بَيْنِ الصُّلْبِ وَالتَّرَائِبِ
Yahrucu min beynis sulbi vet terâib
Tarık 86/8 Elbette  O , onu yeniden döndürmeye güç yetirendir.
إِنَّهُ عَلَى رَجْعِهِ لَقَادِرٌ
İnnehu alâ rac’ıhî le kâdir
Rac,Kelimesi : İnsanın öldükten sonra haşr olup hesap vermek ve yaptıklarının karşılığını almak üzere Kıyamet gününde Allah tarafından diriltilmesidir. Rac’ kelimesi, Kur’an’da birçok âyette “Allah’a dönüş” anlamında kullanılmıştır:
Terâib: Bu kelime toprak (turab) kelimesiyle aynı köktendir.
Sulb: Bu kelimenin esas anlamı, “sertlik, katılık, taş gibi katılaşmak” demektir.Türkçede sert, katı” ve “bel kemiği, omurga” anlamlarıyla geçmiş olan kelime, spermleri ve erkeklik hormonlarını üreten er bezlerinin kuyruk sokumu bölgesinde yer alması bakımından “, nesil, zürriyet” anlamına da gelmekte, bir kimsenin sulbünden gelmek anlamında kullanılmaktadır.
Allah’ın yaratıcı gücüne dikkat çekmek; O’nun, dilediği her şeyi yapabileceğini muhataplara anlatmaktır. Demek ki O su, omurga ile göğüs kemikleri arasından çıkar. erkekte sperm, kadında yumurta gibi hücreleri yaratıp bunların birleşmesinden yürüyen, gören, duyan, düşünen, konuşan ve daha pek çok işler yapan insanı yaratan Allah, onu yeniden hayata döndürmeye de kâdirdir.
Tarık 86/9 O gün bütün sırlar meydana çıkarılır.
يَوْمَ تُبْلَى السَّرَائِرُ
Yevme tubles serâir
Tarık 86/10  O gün ne bir kuvveti vardır, ne de bir yardımcısı.
فَمَا لَهُ مِن قُوَّةٍ وَلَا نَاصِرٍ
Fe mâ lehu min kuvvetin ve lâ nâsır
Tarık 86/11 Andolsun o dönüşlü göğe,
وَالسَّمَاء ذَاتِ الرَّجْعِ
Ves semâi zâtir rac’ı.
Zâti’r-rec :Dönüşlü, dönüp duran” anlamına gelir. Bu  dönüp dönüp yağmur yağdıran veya yerden aldığı suları yağmur olarak yine yere döndüren “göğün”, ya da “yağmurlu bulutun” kastedildiği söylenir.
Tarık 86/12  Ve Yarılan yere, yemin ederim ki,
وَالْأَرْضِ ذَاتِ الصَّدْعِ
Vel ardı zâtis sad’ı.
Sâd’: Sert cisimlerdeki yarılmadır.Hem  Toprağın bitkiyi yetiştirecek özelliğe gelmesini.Tohum toprağın içinde rahat hareket eder ve iyi yetişir. Toprağa atılan tohumların bir yandan filizlenip bir yandan da kök salmaları gibi ana ramindeki embriyo da bir yandan büyümesini devam ettirir.Bunun yanısıra filizler, çiçekler ve bitkiler çıkaran yahut Kıyamet’te yarılıp içindekileri dışarı atacak olan “yere” işaret edildiği belirtilmiştir.
Zâti’s-sad :Yarılan yer anlamına gelir. Bu terkiple de filizler, çiçekler ve bitkiler çıkaran; yahut Kıyamet’te yarılıp içindekileri dışarı atacak olan “yere” işaret edildiği belirtilmiştir.
Yağmurla bitki, canlı hayatın birer misalidir. Kuran’ın burada anılan misalleri zikretmesi de çok yerindedir. Çünkü, gökten inen yağmur, babanın sulbünden dökülen suyu; yerden çıkan bitki de, ana rahminde oluşup doğan çocuğu anımsatmaktadır. Demek ki yeniden dirilme, inkârı imkansız bir gerçektir. Zira bu gerçeğe, insanın üstündeki gök ve altındaki yer şahitlik etmektedir.
Tarık 86/13 Kuşkusuz  O,Gerçekten kavlun fasl” =ayırt eden bir sözdür.
إِنَّهُ لَقَوْلٌ فَصْلٌ
İnnehu le kavlun faslun.
Kuran, “kavlun fasl”dır. Bu tabir, “başka bir söze, tartışmaya ve şüpheye meydan bırakmayan kesin söz” anlamına gelmektedir. Şu halde Kuran, doğruyu yanlıştan, hakkı batıldan kesin olarak ayırt eden bir sözdür. O, şaka, saçma ve boş lakırdı türünden bir şey değildir.Bu, hak olan ciddi bir sözdür
Tarık 86/14 O asla bir şaka değildir.
وَمَا هُوَ بِالْهَزْلِ
Ve mâ huve bil hezli.
Tarık 86/15 Şüphesiz onlar bir tuzak kurarlar,
إِنَّهُمْ يَكِيدُونَ كَيْدًا
İnnehum yekîdûne keydâ
Tarık 86/16 Ben de hilelerine karşılık veririm.
وَأَكِيدُ كَيْدًا
Ve ekîdu keydâ
Tarık 86/17 Öyleyse o kafirlere mühlet ver, biraz daha süre tanı onlara!
فَمَهِّلِ الْكَافِرِينَ أَمْهِلْهُمْ رُوَيْدًا
Fe mehhilil kâfirîne emhilhum ruveydâ


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder