Bu Blogda Ara

1 Aralık 2017 Cuma

53-NECM


Mushaf’taki resmi sırası : 53
Nuzul Sırası: :   23
Toplam Ayet Sayısı :62
İndiği Dönem :Mekke döneminde inmiştir.Sadece 32. âyetinin Medine’de indiği rivayet edilmiştir, fakat bu âyetin öncesi ve sonrasıyla olan sıkı anlam bağı ve üslûp birliği bu rivayeti tereddüde açık bırakmaktadır (Derveze, I, 212, 228). 
Sure adını : ilk âyetin başındaki “en-Necm” kelimesinden almıştır. Necm, yıldız demektir. Ven-Necm Suresi' de denilir.


27. Cüz


Rahman Ve Rahim Olan Allah Adıyla

Necm 53/1 İnmekte olan necme = yıldıza,yemin ederim ki,
وَالنَّجْمِ إِذَا هَوَى
Ven necmi izâ hevâ.(Elmalı meali )
Necm 53/2  Arkadaşınız sapmamış ve azmamıştır.
مَا ضَلَّ صَاحِبُكُمْ وَمَا غَوَى
Mâ dalle sâhıbukum ve mâ gavâ.
Necm 53/ 3 Ve o, hevasından konuşmaz.
وَمَا يَنطِقُ عَنِ الْهَوَى
Ve mâ yentıku anil hevâ.
Necm 53/4 O kendisine vahyedilen, vahiyden başka bir şey değildir.
إِنْ هُوَ إِلَّا وَحْيٌ يُوحَى
İn huve illâ vahyun yûhâ.

Necm 53/ 5 Onu güçlü  kuvvetleri olan öğretti.
عَلَّمَهُ شَدِيدُ الْقُوَى
Allemehu şedîdul kuvâ.
Necm 53/ 6 O Doğrulup dikildi.
ذُو مِرَّةٍ فَاسْتَوَى
Zû mirratin, festevâ
Necm 53/ 7 O en yüksek ufukta idi.
وَهُوَ بِالْأُفُقِ الْأَعْلَى
Ve huve bil ufukil a’lâ.
Necm 53/ 8 Sonra yaklaştı ve sarktı.
ثُمَّ دَنَا فَتَدَلَّى
Summe denâ fe tedellâ.
Necm 53/ 9 Araları iki yay aralığı kadar veya daha da yakın oldu
فَكَانَ قَابَ قَوْسَيْنِ أَوْ أَدْنَى
Fe kâne kâbe kavseyni ev ednâ.
Necm 53/ 10 Böylece O'nun kuluna vahyettiğini vahyetti
فَأَوْحَى إِلَى عَبْدِهِ مَا أَوْحَى
Fe evhâ ilâ abdihî mâ evhâ
Necm 53/ 11 Onun gördüğünü gönül yalanlamadı.
مَا كَذَبَ الْفُؤَادُ مَا رَأَى
Mâ kezebel fuâdu mâ raâ.
Necm 53/ 12 Yine de siz gördüğü üzerinde onunla tartışacak mısınız?
أَفَتُمَارُونَهُ عَلَى مَا يَرَى
E fe tumârûnehu alâ mâ yerâ.

Necm 53/ 13 Andolsun, onu bir de diğer inişte görmüştü.
وَلَقَدْ رَآهُ نَزْلَةً أُخْرَى
Ve lekad raâhu nezleten uhrâ.
Necm 53/ 14 Sidretü'l-Münteha'nın yanında.
عِندَ سِدْرَةِ الْمُنْتَهَى
İnde sidratil muntehâ.
Necm 53/ 15 Ki Cennetü'l-Me'va onun yanındadır.
عِندَهَا جَنَّةُ الْمَأْوَى
İndehâ cennetul me’vâ
Necm 53/ 16 O zaman Sidre’yi bürümekte olan bürüyordu.
إِذْ يَغْشَى السِّدْرَةَ مَا يَغْشَى
İz yagşes sidrate mâ yagşâ
Necm 53/ 17 Göz kayıp şaşmadı ve aşmadı.
مَا زَاغَ الْبَصَرُ وَمَا طَغَى
Mâ zâgal basaru ve mâ tagâ.
Necm 53/ 18 Andolsun, o, Rabbinin en büyük ayetlerinden olanı gördü.
لَقَدْ رَأَى مِنْ آيَاتِ رَبِّهِ الْكُبْرَى
Lekad raâ min âyâti rabbihil kubrâ.

Necm 53/ 19 Siz, Lât ve Uzza’yı gördünüz mü?
أَفَرَأَيْتُمُ اللَّاتَ وَالْعُزَّى
E fe raeytumul lâte vel uzzâ.
Necm 53/ 20 Ve üçüncü put olan Menat'ın herhangi bir güçleri var mı?
وَمَنَاةَ الثَّالِثَةَ الْأُخْرَى
Ve menâtes sâlisetel uhrâ.
Necm 53/ 21 Erkek evlat sizin, dişi O'nun mu?
أَلَكُمُ الذَّكَرُ وَلَهُ الْأُنثَى
E lekumuz zekeru ve lehul unsâ.
Necm 53/ 22 Öyleyse bu haksız bir paylaşma.
تِلْكَ إِذًا قِسْمَةٌ ضِيزَى
Tilke izen kısmetun dîzâ
Necm 53/ 23 Bunlar (putlar), sizin ve atalarınızın taktığı isimlerden başka bir şey değildir. Allah onlar hakkında hiçbir delil indirmemiştir. Onlar ancak zanna ve nefislerinin arzusuna uyuyorlar. Yemin olsun ki kendilerine Rableri tarafından yol gösterici gelmiştir.
إِنْ هِيَ إِلَّا أَسْمَاء سَمَّيْتُمُوهَا أَنتُمْ وَآبَاؤُكُم مَّا أَنزَلَ اللَّهُ بِهَا مِن سُلْطَانٍ إِن يَتَّبِعُونَ إِلَّا الظَّنَّ وَمَا تَهْوَى الْأَنفُسُ وَلَقَدْ جَاءهُم مِّن رَّبِّهِمُ الْهُدَى
İn hiye illâ esmâun semmeytumûhâ entum ve âbâukum mâ enzelallâhu bihâ min sultân(sultânin), in yettebiûne illez zanne ve mâ tehvel enfus(enfusu), ve lekad câehum min rabbihimul hudâ
Necm 53/ 24 Yoksa insana 'her arzu edip dilekte bulunduğu' şey mi var?
أَمْ لِلْإِنسَانِ مَا تَمَنَّى
Em lil insani ma temenna
Necm 53/25 İşte, son da, ilk de ↔ahiret ve dünya Allah'ındır.
فَلِلَّهِ الْآخِرَةُ وَالْأُولَى
Fe lillâhil âhiratu vel ûlâ.

Necm 53/26 Göklerde nice melekler vardır ki onların şefaatleri; ancak Allah’ın izniyle, dilediği ve hoşnut olduğu kimselere yarar sağlar.
وَكَم مِّن مَّلَكٍ فِي السَّمَاوَاتِ لَا تُغْنِي شَفَاعَتُهُمْ شَيْئًا إِلَّا مِن بَعْدِ أَن يَأْذَنَ اللَّهُ لِمَن يَشَاء وَيَرْضَى
Ve kem min melekin fîs semâvâti lâ tugnî şefâatuhum şey’en illâ min ba’di en ye’zenallâhu limen yeşâu ve yerdâ.
Necm 53/27 Şüphesiz ahirete iman etmeyenler, meleklere dişi isimleri veriyorlar.
إِنَّ الَّذِينَ لَا يُؤْمِنُونَ بِالْآخِرَةِ لَيُسَمُّونَ الْمَلَائِكَةَ تَسْمِيَةَ الْأُنثَى
İnnellezîne lâ yu’minûne bil âhirati le yusemmûnel melâikete tesmiyetel unsâ.
Necm 53/28 Onların bu hususta bir bilgileri yoktur. Sadece zanna uyuyorlar. Zan ise Hak’tan /gerçekten yana bir şey kazandırmaz.
وَمَا لَهُم بِهِ مِنْ عِلْمٍ إِن يَتَّبِعُونَ إِلَّا الظَّنَّ وَإِنَّ الظَّنَّ لَا يُغْنِي مِنَ الْحَقِّ شَيْئًا
Ve mâ lehum bihî min ilmin, in yettebiûne illâz zann(zanne), ve innez zanne lâ yugnî minel hakkı şey'â
Necm 53/29 Sen bizim zikrimizden ↔kitabımızdan yüz çeviren ve dünya hayatından başka bir şey istemeyenden tevella et ↔yüz çevir.
فَأَعْرِضْ عَن مَّن تَوَلَّى عَن ذِكْرِنَا وَلَمْ يُرِدْ إِلَّا الْحَيَاةَ الدُّنْيَا
Fe a'rıd an men tevellâ an zikrinâ ve lem yurid illâl hayâted dunyâ.
Necm 53/30 İşte onların ilimden payları budur Şüphesiz senin Rabbin, yolundan sapanı daha iyi bilir. O, doğru yola gireni de daha iyi bilir.
ذَلِكَ مَبْلَغُهُم مِّنَ الْعِلْمِ إِنَّ رَبَّكَ هُوَ أَعْلَمُ بِمَن ضَلَّ عَن سَبِيلِهِ وَهُوَ أَعْلَمُ بِمَنِ اهْتَدَى
Zâlike mebleguhum minel ilmi, inne rabbeke huve a’lemu bi men dalle an sebîlihî ve huve a’lemu bi menihtedâ.
Necm 53/31 Göklerde ve yerde bulunanlar hep Allah’ındır. Bu Allah’ın, kötülük edenleri yaptıklarıyla cezalandırması,güzel davrananları da daha güzeliyle mükafatlandırması içindir.
وَلِلَّهِ مَا فِي السَّمَاوَاتِ وَمَا فِي الْأَرْضِ لِيَجْزِيَ الَّذِينَ أَسَاؤُوا بِمَا عَمِلُوا وَيَجْزِيَ الَّذِينَ أَحْسَنُوا بِالْحُسْنَى
Ve lillâhi mâ fîs semâvâti ve mâ fîl ardı li yecziyellezîne esâû bimâ amilû ve yeczîyellezîne ahsenû bil husnâ
Necm 53/32 İyilik işleyenler kebair el ismi ↔ büyük günahlardan ve fevâhışe↔çirkin davranışlardan uzak dururlar. Sadece el lememe ↔küçük kusurları olabilir. Senin Rabb'inin .magfireti vasi ↔geniş kapsamlıdır. O sizi gerek ilk başta topraktan yaratırken ve gerekse annelerinizin karınlarında cenin aşamasındayken bilir. Öyleyse kendinizi temize çıkarmayınız. Çünkü o takvalı olanı herkesten iyi bilir.
الَّذِينَ يَجْتَنِبُونَ كَبَائِرَ الْإِثْمِ وَالْفَوَاحِشَ إِلَّا اللَّمَمَ إِنَّ رَبَّكَ وَاسِعُ الْمَغْفِرَةِ هُوَ أَعْلَمُ بِكُمْ إِذْ أَنشَأَكُم مِّنَ الْأَرْضِ وَإِذْ أَنتُمْ أَجِنَّةٌ فِي بُطُونِ أُمَّهَاتِكُمْ فَلَا تُزَكُّوا أَنفُسَكُمْ هُوَ أَعْلَمُ بِمَنِ اتَّقَى
Ellezîne yectenibûne kebâiral ismi vel fevâhışe illâl lemem inne rabbeke vâsiul mağfirati, huve a'lemu bikum iz enşeekum minel ardı ve iz entum ecinnetun fî butûni ummehâtikum, fe lâ tuzekkû enfusekum, huve a'lemu bi menittekâ.

Necm 53/33 O yüz çevireni gördün mü?
أَفَرَأَيْتَ الَّذِي تَوَلَّى
E fe raeytellezî tevellâ.
Necm 53/34 Azıcık verip, gerisini cimrice sımsıkı tutanı?
وَأَعْطَى قَلِيلًا وَأَكْدَى
Ve a’tâ kalîlen ve ekdâ.
Necm 53/35 Gaybın ilmi onun yanında da o mu görüyor?
أَعِندَهُ عِلْمُ الْغَيْبِ فَهُوَ يَرَى
E indehu ilmul gaybi fe huve yerâ
Necm 53/36 Yoksa Musa’nın sahifelerinden olan şeyden haber verilmedi mi?
أَمْ لَمْ يُنَبَّأْ بِمَا فِي صُحُفِ مُوسَى
Em lem yunebbe’ bimâ fî suhufi mûsâ
Necm 53/37 Ve çok vefâlı İbrâhim'in
وَإِبْرَاهِيمَ الَّذِي وَفَّى
Ve ibrâhîmellezî veffâ.
Necm 53/38 Hiçbir günahkâr, başkasının günah yükünü yüklenmez.
أَلَّا تَزِرُ وَازِرَةٌ وِزْرَ أُخْرَى
Ellâ teziru vâziratun vizra uhrâ.
Necm 53/39 Şüphesiz insan için kendi çalışmasından başka bir şey yoktur.
وَأَن لَّيْسَ لِلْإِنسَانِ إِلَّا مَا سَعَى
Ve en leyse lil insâni illâ mâ seâ
Necm 53/40Ve çalışması da yakında görülecektir.
وَأَنَّ سَعْيَهُ سَوْفَ يُرَى
Ve enne sa’yehu sevfe yurâ
Necm 53/41 Sonra ona karşılığı ,tastamam verilecektir
ثُمَّ يُجْزَاهُ الْجَزَاء الْأَوْفَى
Summe yuczâhul cezâel evfâ.
Necm 53/42 Ve Elbette son varış Rabbine olacaktır.
وَأَنَّ إِلَى رَبِّكَ الْمُنتَهَى
Ve enne ilâ rabbikel muntehâ.
Necm 53/43 Ve Doğrusu güldüren de ,ağlatan da O'dur.
وَأَنَّهُ هُوَ أَضْحَكَ وَأَبْكَى
Ve ennehu huve adhake ve ebkâ.
Necm 53/44 Ve Doğrusu Öldüren de, dirilten de O’dur.
وَأَنَّهُ هُوَ أَمَاتَ وَأَحْيَا
Ve ennehu huve emâte ve ahyâ.
Necm 53/45 Ve Doğrusu O’dur, eşleri erkeği ve dişiyi yaratan;
وَأَنَّهُ خَلَقَ الزَّوْجَيْنِ الذَّكَرَ وَالْأُنثَى
Ve ennehu halakaz zevceyniz zekere vel unsâ.
Necm 53/46 Bir damla sudan nutfeden atıldığı zaman
مِن نُّطْفَةٍ إِذَا تُمْنَى
Min nutfetin izâ tumnâ
Necm 53/47 Şüphesiz tekrar diriltmek de O'na aittir.
وَأَنَّ عَلَيْهِ النَّشْأَةَ الْأُخْرَى
Ve enne aleyhin neş’etel uhrâ.
Necm 53/48 Ve Doğrusu zengin eden de sınırlayan da O’dur.
وَأَنَّهُ هُوَ أَغْنَى وَأَقْنَى
Ve ennehu huve agnâ ve aknâ.
Necm 53/49 Ve Doğrusu Şira yıldızının Rabbi O'dur.
وَأَنَّهُ هُوَ رَبُّ الشِّعْرَى
Ve ennehu huve rabbuş şı´ra
Necm 53/50 Ve şüphesiz ki önceki Ad Kavmi’ni O, helak etti.
وَأَنَّهُ أَهْلَكَ عَادًا الْأُولَى
Ve ennehu ehleke âdenil ûlâ
Necm 53/51 Ve Semûdu' da hiçbir iz bırakmayacak şekilde
وَثَمُودَ فَمَا أَبْقَى
Ve semûde fe mâ ebkâ.
Necm 53/52 Daha önce Nuh kavmini de. Çünkü onlar, daha zalim ve daha azgındılar.
وَقَوْمَ نُوحٍ مِّن قَبْلُ إِنَّهُمْ كَانُوا هُمْ أَظْلَمَ وَأَطْغَى
Ve kavme nûhın min kablu, innehum kânû hum azleme ve atgâ.
Necm 53/53 Altı üstüne gelen şehirleri de O, yerin dibine geçirdi.
وَالْمُؤْتَفِكَةَ أَهْوَى
Vel mu’tefikete ehvâ.
Necm 53/54 Onları neler kapladı neler!
فَغَشَّاهَا مَا غَشّ
Fe gaşşâhâ mâ gaşşâ.
Necm 53/55 O hâlde Rabbi’nin nimetlerinin hangisinden şüphe ediyorsun
فَبِأَيِّ آلَاء رَبِّكَ تَتَمَارَى
Fe bi eyyi âlâi rabbike tetemârâ.

Necm 53/56 Bu, önceki uyarıcılardan bir uyarıcıdır.
هَذَا نَذِيرٌ مِّنَ النُّذُرِ الْأُولَى
Hâzâ nezîrun minen nuzuril ûlâ.
Necm 53/57 Yaklaşan, yaklaştı.
أَزِفَتْ الْآزِفَةُ
Ezifetil âzifetu.
Necm 53/58 Onu Allah'tan başka ortaya çıkaracak yoktur.
لَيْسَ لَهَا مِن دُونِ اللَّهِ كَاشِفَةٌ
Leyse lehâ min dûnillâhi kâşifetun.
Necm 53/59 Şimdi siz bu hadis'e =söze' mi şaşıyorsunuz?
أَفَمِنْ هَذَا الْحَدِيثِ تَعْجَبُونَ
E fe min hâzâl hadîsi ta’cebûn
Necm 53/60 Ve gülüyorsunuz ve ağlamıyorsunuz.
وَتَضْحَكُونَ وَلَا تَبْكُونَ
Ve tedhakûne ve lâ tebkûn,
Necm 53/61 Ve siz gaflet içinde oyalanmaktasınız!
وَأَنتُمْ سَامِدُونَ
Ve entum sâmidûn
Necm 53/62 Haydi Allah için secde edin ve kulluğu O’na yapın
فَاسْجُدُوا لِلَّهِ وَاعْبُدُوا
Fescudû lillâhi va’budû. (SECDE ÂYETİ)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder