Bu Blogda Ara

1 Aralık 2017 Cuma

44-DUHAN

Mushaf’taki resmi sırası: 44
 İniş sırası :64
Toplam Ayet Sayısı :  59
Sure adını :Sûre, adını 10. âyette geçen göğün duman (gaz) görünümünde insanları kuşatacağından söz edildiği için, duhân, sûreye isim olmuştur.
İndiği Dönem :Mekke döneminde inmiştir.

25.Cüz 

Rahman ve Rahim Olan Allah Adıyla
Duhan 44/1Hâ mîm.
حم
Hâ mîm.
Kuran-ı Kerim’de “Ha-Mim” ile başlayan 7 sure vardır.Bu yedi sureye ülkemizde "Hâmîmler"denir  Bu sureler kitabımızda arka arkaya gelir.Sırasıyla şunlardır. 1-Mü’min /Gafir Suresi, 2-Fussilet Suresi, 3-Şura Suresi,4- Zuhruf Suresi,5- Duhan Suresi, 6-Casiye Suresi, 7-Ahkaf Suresi.  Aynı harflerle başlayan bu  sûrelerin konuları arasında da önemli ölçüde bir ortaklığın bulunduğu dikkat çekmektedir. Hâmîmler süreleri  ana konu olarak Kur’an’ın gerçek Allah kelâmı olduğuna ve insanlar için önemine dikkat çekmektedir. Mânası hakkında sözün tükenmeyeceği bu harfler, Hz. Peygamber aleyhisselam vahyi tek bir harfini dâhi zayi etmeden ilettiğinin canlı şahididirler.Ünlem, mukattaât’ın Allah'ın kelamı olduğuna  dikkat çekme işlevini  göstermektedir.
Duhan 44/2   Kitab-ı Mübîn’e (Apaçık Kitab’a) andolsun.
وَالْكِتَابِ الْمُبِينِ
Vel kitâbil mubîn
Duhan 44/ 3 Gerçekten Biz onu mübarek bir gecede indirdik, gerçekten biz uyaranlarız.
إِنَّا أَنزَلْنَاهُ فِي لَيْلَةٍ مُّبَارَكَةٍ إِنَّا كُنَّا مُنذِرِينَ
İnnâ enzelnâhu fî leyletin mubâraketin innâ kunnâ munzirîn.
Bu ayetteki mubarek gece  ''Kadr  suresi 97 /1 Gerçek şu ki, Biz onu kadir gecesinde indirdik''.ayetiyle  ilişkilendirdiğimizde kasdettiği mubarek gece Kadir Gecesi'dir.Bakara: 185 ayeti de bu mubarek gecenin  Ramazan ayında olduğu açıklamaktadır

Duhan 44/4 O'nda Hükmedilmiş Hikmetli her emir/iş ayrılır,
فِيهَا يُفْرَقُ كُلُّ أَمْرٍ حَكِيمٍ
Fihâ yufraku kullu emrin hakîm
Duhan 44/5   Biz tarafımızdan verilmiş bir emir olarak elçiler göndermekteyiz.
أَمْرًا مِّنْ عِندِنَا إِنَّا كُنَّا مُرْسِلِينَ
Emren min indinâ innâ kunnâ mursilîn
Duhan 44/6   Rabbinden bir rahmet  olarak. Şüphesiz Gerçekten O, Semî’dir= bütün söylenenleri işitir, Alîm’dir= her hali bilir.
رَحْمَةً مِّن رَّبِّكَ إِنَّهُ هُوَ السَّمِيعُ الْعَلِيمُ
Rahmeten min rabbike, innehu huves semîul alîm
Duhan 44/7  Eğer kesin olarak inanıyorsanız, göklerin, yerin ve ikisi arasında bulunanların Rabbidir.
رَبِّ السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِ وَمَا بَيْنَهُمَا إِن كُنتُم مُّوقِنِينَ
Rabbis semâvâti vel ardı ve mâ beynehumâ, in kuntum mûkinîn

Duhan 44/8  O'ndan başka ilah yoktur yuhyî / diriltir ve yumît /öldürür Sizin de Rabbinizdir, geçmiş atalarınızın da Rabbidir.
لَا إِلَهَ إِلَّا هُوَ يُحْيِي وَيُمِيتُ رَبُّكُمْ وَرَبُّ آبَائِكُمُ الْأَوَّلِينَ
Lâ ilâhe illâ huve yuhyî ve yumîtu, rabbukum ve rabbu âbâikumul evvelîn
Duhan 44/9  Fakat onlar, şüphe içinde oyalanıp duruyorlar.
بَلْ هُمْ فِي شَكٍّ يَلْعَبُونَ
Bel hum fî şekkin yel’abûn
Duhan 44/10 Göğün açık bir duman getireceği günü bekle.
فَارْتَقِبْ يَوْمَ تَأْتِي السَّمَاء بِدُخَانٍ مُّبِينٍ
Fertekib yevme te’tîs semâu bi duhânin mubîn


Duhan 44/11 İnsanları bürüyecek, bu elem verici bir azaptır.
يَغْشَى النَّاسَ هَذَا عَذَابٌ أَلِيمٌ
Yagşân nâse, hâzâ azâbun elîm
Duhan 44/12 İnsanlar, “Rabbimiz! Bu azabı bizden kaldır, çünkü biz artık inanıyoruz” derler.
رَبَّنَا اكْشِفْ عَنَّا الْعَذَابَ إِنَّا مُؤْمِنُونَ
Rabbenâkşif annâl azâbe innâ mu’minûn
Duhan 44/13 Onlara,onu açıklayan bir elçi gelmişti.Onlar için zikir /öğüt alıp düşünmek nerede?
أَنَّى لَهُمُ الذِّكْرَى وَقَدْ جَاءهُمْ رَسُولٌ مُّبِينٌ
Ennâ lehumuz zikrâ ve kad câehum resûlun mubîn
Duhan 44/14 Sonra ondan yüz çevirdiler ve “Bu bir öğretilmiş, bu bir mecnun !” dediler.
ثُمَّ تَوَلَّوْا عَنْهُ وَقَالُوا مُعَلَّمٌ مَّجْنُونٌ
Summe tevellev anhu ve kâlû muallemun mecnûn
Duhan 44/15  Biz bu azabı kısa bir süre kaldıracağız, siz de yine eski hâlinize döneceksiniz.
إِنَّا كَاشِفُو الْعَذَابِ قَلِيلًا إِنَّكُمْ عَائِدُونَ
İnnâ kâşifûl azâbi kalîlen innekum âidûn
Duhan 44/16 Ancak şiddetli bir yakalama ile yakaladığımız gün elbette biz Biz onlara hak ettikleri cezayı vereceğiz.
يَوْمَ نَبْطِشُ الْبَطْشَةَ الْكُبْرَى إِنَّا مُنتَقِمُونَ
Yevme nebtışul batşetel kubrâ innâ muntekimûn
Duhan 44/17  Andolsun, onlardan önce Firavun'un kavmini de imtihan ettik ve onlara ;rasulun kerim =şerefli bir elçi  geldi.
وَلَقَدْ فَتَنَّا قَبْلَهُمْ قَوْمَ فِرْعَوْنَ وَجَاءهُمْ رَسُولٌ كَرِيمٌ
Ve lekad fetennâ kablehum kavme fir’avne ve câehum resûlun kerîm
Duhan 44/18 Allah'ın kullarını bana teslim edin. Gerçekten ben sizin için güvenilir bir elçiyim'
أَنْ أَدُّوا إِلَيَّ عِبَادَ اللَّهِ إِنِّي لَكُمْ رَسُولٌ أَمِينٌ
En eddû ileyye ibâdallâhi, innî lekum resûlun emîn
Duhan 44/19  Allah'a karşı  ululuk/büyüklük  taslamayın . Çünkü ben size apaçık bir sultan /bir mucize getirdim.”
وَأَنْ لَّا تَعْلُوا عَلَى اللَّهِ إِنِّي آتِيكُم بِسُلْطَانٍ مُّبِينٍ
Ve en lâ ta’lû alâllâhi, innî âtîkum bi sultânin mubîn
Duhan 44/20 “Şüphesiz ki ben, beni taşlamanızdan, benim de Rabbim, sizin de Rabbiniz olan Allah’a sığındım.”
وَإِنِّي عُذْتُ بِرَبِّي وَرَبِّكُمْ أَن تَرْجُمُونِ
Ve innî uztu bi rabbî ve rabbikum en tercumûni.
Duhan 44/21 "Eğer bana inanmıyorsanız, bu durumda benden kopup ayrılın.
وَإِنْ لَّمْ تُؤْمِنُوا لِي فَاعْتَزِلُونِ
Ve in lem tu’minû lî fa’tezilûni.
Duhan 44/22  Sonra Rabbine, “Bunlar mücrim  bir toplumdur” diye seslendi.
فَدَعَا رَبَّهُ أَنَّ هَؤُلَاء قَوْمٌ مُّجْرِمُونَ
Fe deâ rabbehû enne hâulâi kavmun mucrimûn

Duhan 44/23 Buyurdu ki 'O halde kullarımı geceleyin yürüt. Şüphesiz siz takib edileceksiniz.
فَأَسْرِ بِعِبَادِي لَيْلًا إِنَّكُم مُّتَّبَعُونَ
Fe esri bi ibâdî leylen innekum muttebeûn
Duhan 44/24 Denizi sakin bir halde bırak. Şüphesiz onlar boğulacak bir ordudur.'
وَاتْرُكْ الْبَحْرَ رَهْوًا إِنَّهُمْ جُندٌ مُّغْرَقُونَ
Vetrukil bahra rahvâ(rahven), innehum cundun mugrakûn
Hatırlatma :Bu emir, Hz. Musa beraberindekilerle yarılan denizin öbür tarafına geçtikten sonra verilmiştir.Hz. Musa yarılan denizden geçtikten hemen sonra, Firavun geçmesin diye yarılan denizin kapanmasını arzu ettiğinde Allah, "Öyle düşünme, bırakın deniz açık kalsın.Denizdeki herkes kıyıda olsun  firavun da gelsin kapanacak inananlara yardım, zalimlere  ceza anlamında Subhanallah
Duhan 44/25 Onlar ise geride nice bahçeler ve pınarlar bıraktılar.
كَمْ تَرَكُوا مِن جَنَّاتٍ وَعُيُونٍ
Kem terakû min cennâtin ve uyûn
Duhan 44/26 Nice ekinler, nice güzel konaklar!
وَزُرُوعٍ وَمَقَامٍ كَرِيمٍ
Ve zurûin ve makâmin kerîm
Duhan 44/27 Zevk ve sefasını sürdükleri nice nimetler!
وَنَعْمَةٍ كَانُوا فِيهَا فَاكِهِينَ
Ve na’metin kânû fîhâ fâkihîn
Duhan 44/28 İşte böyle! Biz bunları başka bir topluma miras  olarak verdik.
كَذَلِكَ وَأَوْرَثْنَاهَا قَوْمًا آخَرِينَ
Kezâlike ve evrasnâhâ kavmen âharîn
 Hatırlatma :Yani, "Onlar, İsrâiloğulları ne akrabalık, ne din, ne de dostluk bakımından onlardan (Kıptîlerden) değildi. O İsrâiloğullan, o Kıptîlerin elinde köle idiler. Böylece Allah, o Kıbtîleri İsrâiloğullan vasıtasıyla imha etti ve İsrâiloğullannı, o Kıptîlerin memleket ve mülklerine varis kıldı" demektir.
Duhan 44/29  Gök ve yer onların ardından ağlamadı; onlara mühlet de verilmedi.
فَمَا بَكَتْ عَلَيْهِمُ السَّمَاء وَالْأَرْضُ وَمَا كَانُوا مُنظَرِينَ
Fe mâ beket aleyhimus semâu vel ardu ve mâ kânû munzarîn
Onların adetleri  bir gelenek olarak, büyük bir kimsenin ölmesi durumunda, "Onun Ölümünden dolayı dünya karardı; güneş ve ay tutuldu, rüzgâr, gök ve yer ağladı.." tabirlerini kullanırlarmış  onların bu anlayışını haber veriyor.Onların helak vakitleri gelince, Allah içlerindeki düşünceleri bildiği için tevbe etmelerine , tedbir de bulunmaları ve kusurlarını telafi etmeleri için onlara mühlet tanınmadı
Duhan 44/30  Andolsun, biz İsrailoğullarını o alçaltıcı azabtan kurtardık.
وَلَقَدْ نَجَّيْنَا بَنِي إِسْرَائِيلَ مِنَ الْعَذَابِ الْمُهِينِ
Ve lekad necceynâ benî isrâîle minel azâbil muhîn
Duhan 44/31 Firavun'dan. Şüphesiz o musrifîn kendini yüce gören ve aşırılıkları olan biri idi.
مِن فِرْعَوْنَ إِنَّهُ كَانَ عَالِيًا مِّنَ الْمُسْرِفِينَ
Min fir’avn(fir’avne), innehu kâne âliyen minel musrifîn
Duhan 44/32 Andolsun, biz onları bir ilim üzere alemlere üstün kıldık.
وَلَقَدِ اخْتَرْنَاهُمْ عَلَى عِلْمٍ عَلَى الْعَالَمِينَ
Ve lekadihternâhum alâ ilmin alâl âlemîn
Duhan 44/33 Onlara, içinde açık bir bela /imtihan bulunan ayetler /mucizeler verdik.
وَآتَيْنَاهُم مِّنَ الْآيَاتِ مَا فِيهِ بَلَاء مُّبِينٌ
Ve âteynâhum minel âyâti mâ fîhi belâun mubîn
Hatırlatma :Onlara, denizin yarılması, bulutun gölgelemesi, üzerlerine kudret helvası ile bıldırcın etinin indirilmesi ve onların dışındaki hiçbir millete gösterilmemiş olan diğer kesin mucizelerin verilmesi gibi, kendisinde "apaçık belânın" yani nimetlerin bulunduğu ayetlerimizi verdik" buyurmuştur.

Duhan 44/34 Şüphesiz bunlar diyorlar ki
إِنَّ هَؤُلَاء لَيَقُولُونَ
İnne hâulâi le yekûlûn
Duhan 44/35  İlk ölümümüzden sonra bir şey yoktur. Biz diriltilecek değiliz.
إِنْ هِيَ إِلَّا مَوْتَتُنَا الْأُولَى وَمَا نَحْنُ بِمُنشَرِينَ
İn hiye illâ mevtetunâl ûlâ ve mâ nahnu bi munşerîn
Duhan 44/36 “Eğer sadık /doğru söyleyenler iseniz babalarımızı  getirin.”
فَأْتُوا بِآبَائِنَا إِن كُنتُمْ صَادِقِينَ
Fe’tû bi âbâinâ in kuntum sâdikîn
Duhan 44/37 Bunlar mı daha hayırlı, yoksa Tübba’ kavmi ile onlardan öncekiler mi? Onları helâk ettik. Çünkü onlar mücrim kimselerdi.
أَهُمْ خَيْرٌ أَمْ قَوْمُ تُبَّعٍ وَالَّذِينَ مِن قَبْلِهِمْ أَهْلَكْنَاهُمْ إِنَّهُمْ كَانُوا مُجْرِمِينَ
E hum hayrun em kavmu tubbein vellezîne min kablihim, ehleknâhum innehum kânû mucrimîn
Duhan 44/38  Biz göğü, yeri ve bu ikisinin arasındakileri oyun olsun diye yaratmadık.
وَمَا خَلَقْنَا السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضَ وَمَا بَيْنَهُمَا لَاعِبِينَ
Ve mâ halaknâs semâvâti vel arda ve mâ beynehumâ lâibîn
Duhan 44/39 Biz onları ancak hak ve hikmete uygun olarak yarattık. Ama onların çoğu bilmiyorlar.
مَا خَلَقْنَاهُمَا إِلَّا بِالْحَقِّ وَلَكِنَّ أَكْثَرَهُمْ لَا يَعْلَمُونَ
Mâ halaknâhumâ illâ bil hakkı ve lâkinne ekserahum lâ ya’lemûn
Duhan 44/40  Şüphesiz, o fasıl/ayırt etme  günü , hepsinin bir arada buluşacağı zamandır.
إِنَّ يَوْمَ الْفَصْلِ مِيقَاتُهُمْ أَجْمَعِينَ
İnne yevmel faslı mîkâtuhum ecmaîn

Duhan 44/41 O gün dostun dosta hiçbir faydası olmaz. Kendilerine yardım da edilmez.
يَوْمَ لَا يُغْنِي مَوْلًى عَن مَّوْلًى شَيْئًا وَلَا هُمْ يُنصَرُونَ
Yevme lâ yugnî mevlen an mevlen şey’en ve lâ hum yunsarûn
Duhan 44/42  Ancak Rahimallâhu = Allah'ın rahmet ettiği kimseler  müstesna . Hiç şüphesiz O,innehu huvel azîzur rahîm'dir.Mutlak güç sahibi ve,  ikram bol ,çok merhamet edendir
إِلَّا مَن رَّحِمَ اللَّهُ إِنَّهُ هُوَ الْعَزِيزُ الرَّحِيمُ
İllâ men rahimallâhu, innehu huvel azîzur rahîm
Duhan 44/43  Muhakkak ki Zakkum ağacı,
إِنَّ شَجَرَةَ الزَّقُّومِ
İnne şeceratez zakkûm
Duhan 44/44  Günaha dalanların /Esim'lerin  yemeğidir.
طَعَامُ الْأَثِيمِ
Taâmul esîm

Duhan 44/45 Erimiş maden gibi. Karınlarında kaynar.
كَالْمُهْلِ يَغْلِي فِي الْبُطُونِ
Kel muhli, yaglî fîl butûn
Duhan 44/46 Hamim =Kaynar su gibi.
كَغَلْيِ الْحَمِيمِ
Ke galyil hamîm

Duhan 44/47  'Onu tutun, cahim'in  ortasına sürükleyin.
خُذُوهُ فَاعْتِلُوهُ إِلَى سَوَاء الْجَحِيمِ
Huzûhu fa’tilûhu ilâ sevâil cahîm

Duhan 44/48 “Sonra başının üstüne hamim  azabından dökün.”
ثُمَّ صُبُّوا فَوْقَ رَأْسِهِ مِنْ عَذَابِ الْحَمِيمِ
Summe subbû fevka ra’sihî min azâbil hamîm
Duhan 44/49 Deyin ki :Tat bakalım! Hani sen güçlüydün, çok değerliydin ?”
ذُقْ إِنَّكَ أَنتَ الْعَزِيزُ الْكَرِيمُ
Zuk, inneke entel azîzul kerîm
Duhan 44/50 “İşte bu, şüphelenip durduğunuz şeydir!”
إِنَّ هَذَا مَا كُنتُم بِهِ تَمْتَرُونَ
İnne hâzâ mâ kuntum bihî temterûn
Duhan 44/51  Muttakiler ise şüphesiz  güvenilir bir makamdadırlar.
إِنَّ الْمُتَّقِينَ فِي مَقَامٍ أَمِينٍ
İnnel muttakîne fî makâmin emîn
Duhan 44/52 Bahçelerde ve pınar başlarındadırlar.
فِي جَنَّاتٍ وَعُيُونٍ
Fî cennâtin ve uyûn
Duhan 44/53  Hafif ipekten ve ağır işlenmiş atlastan elbiseler giyinerek karşılıklı oturacaklardır.
يَلْبَسُونَ مِن سُندُسٍ وَإِسْتَبْرَقٍ مُّتَقَابِلِينَ
Yelbesûne min sundusin ve istebrakın mutekâbilîn
Duhan 44/54 İşte böyle. Ayrıca onları iri gözlü hurileri eşler yapdık.
كَذَلِكَ وَزَوَّجْنَاهُم بِحُورٍ عِينٍ
Kezâlike ve zevvecnâhum bi hûrin în
Duhan 44/55 Orada güven içinde her türlü meyveyi isterler.
يَدْعُونَ فِيهَا بِكُلِّ فَاكِهَةٍ آمِنِينَ
Yed’ûne fîhâ bi kulli fâkihetin âminîn
Duhan 44/56 Orada ilk ölümden başka bir ölüm tatmazlar. Allah, onları cehennem azabından korumuştur.
لَا يَذُوقُونَ فِيهَا الْمَوْتَ إِلَّا الْمَوْتَةَ الْأُولَى وَوَقَاهُمْ عَذَابَ الْجَحِيمِ
Lâ yezûkûne fîhâl mevte illâl mevtetel ûlâ, ve vekâhum azâbel cahîm
Duhan 44/57  Bunlar, Rabbinden bir lütuf olarak verilmiştir. İşte bu fevzul azîm /büyük başarıdır.
فَضْلًا مِّن رَّبِّكَ ذَلِكَ هُوَ الْفَوْزُ الْعَظِيمُ
Fadlen min rabbike zâlike huvel fevzul azîm
Duhan 44/58 Biz onu, senin dilinle kolaylaştırdık Belki onlar tezekkür /öğüt alıp düşünürler diye,
فَإِنَّمَا يَسَّرْنَاهُ بِلِسَانِكَ لَعَلَّهُمْ يَتَذَكَّرُونَ
Fe innemâ yessernâhu bi lisânike leallehum yetezekkerûn
Duhan 44/59  Öyleyse sen gözleyip bekle; gerçekten onlar da gözleyip beklemekte olanlardır.
فَارْتَقِبْ إِنَّهُم مُّرْتَقِبُونَ
Fertekib innehum murtekıbûn
 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder