Bu Blogda Ara

28 Kasım 2017 Salı

1-FATİHA

Kuranı Kerim'de Resmi sırası 1.süredir.
İndiği Dönem Mekke'de nazil olmuş
Toplam ayet sayısı 7 ayettir.
Tamamı inzal olan ilk sûre Fatiha’ dır İkra’ Sûresi’nin ilk 5 ayetleri inzal olan ayetleridir, ama ilk tamamı inzal olan tek sûre Fatiha’dır.
Süre adı Fatiha  kelimesi anlamı : F-t-h Fetih kelimesinden gelmektedir. Bizzat kendini açan” ya da “başka bir şeyi açan ve feth eden,anlamındadır: Fatiha Kitabın başı ,başlangıç mânâsına Fatihat’ül Kitab iken,mana kısaltılarak ona “el-Fatiha” denmiştir.Biz de dilimizde “Fatiha” diyoruz.
Fatiha'nın lüğatte ayet ve hadislerden kaynaklanan ve her biri surenin bir özelliğini ifade eden isimlendirilişleri vardır.
Fatiha Süresinin en çok bilinen isimleri
1-Salat  suresi :Fatiha ve Salât iç içe olduğundan.namazın her rek’atinde Namaz kılan her Müslüman, bu sureyi günde kırk kere okunduğu için
2-Kenz:Derin ve geniş manaları taşıdığı için Hazine anlamdadır
3-Es-Seb'ul Mesânî :Yedi ayet-i kerimeden oluştuğu için Sık tekrarlanan yedili
4-Ümmü'l Kur'an :Kitabın anası özü Fatiha Kitabın özeti mahiyetidedir.
5-Esâsül Kur'an :Kur'an'ın temeli aslı  
6-El Vafiye /El Kafiye :Yeterli  /Tam 
7-Hamd suresi:İçerisinde övgü , şükür ve dua bulunduğu için


1-Fatiha'nın Es-Salat ismi alması

Salât ikamesi” yalnızca seccadeye mahsus değil de bir hayat tarzı olarak değerlendirilebilse, onu
Fatiha’nın bir amel boyutu olarak görebiliriz.Fatiha’nın bu ismini süretüs- salat olarak Rasûlullah sallallahu aleyhi vesellem’in isimlendirdiği söylenmektedir.

Sahih Müslim’de yer alan şu hadis bu diyalogun önemine dikkat çeker:
“Fâtiha’yı okuyan kul, ‘Âlemlerin rabbi olan Allah’a hamdolsun’ dediğinde
Allah, ‘Kulum bana hamdin bana ait olduğunu bildi . 
Kul, ‘Allah ’ Rahman ve rahim deyince, 
‘Bu kulumun Bana senâda bulunmasıdır .
 Kul, ‘O din gününün hükümdarıdır’ deyince, 
kulum beni azametim ve şânımla bildi”. 
Kul, ‘Biz ancak sana ibadet eder, yalnızca senden yardım dileriz’ deyince, 
Bu benimle kulum arasındadır, artık kulum ne isterse olacaktır’ der. 
Kul, ‘Bize doğru yolu göster, nimet verdiklerinin yolunu; gazaba uğramışların ve şaşırıp sapmışların yoluna değil’ deyince 
Cenâb-ı Hak, ‘İşte bu yalnızca kulum içindir, ona istediği verilmiştir (“Śalât”, 38, 40).

Fatiha'nın Es-Seb'ul Mesânî İsmi alması
Bu ismi Hicr 15/87 ayetten almıştır. Bu ayete göre Fatiha'nın iki anlamı verilmiş
Bu ayete göre Fatiha suresinin 2 adı bulunmaktadır:Seb'ul mesani ikişerlilerden 7 ayet ve
Kur'anül Azim Büyük Kur'an (Esâsül Kur'an-Ümmü'l Kur'an)
 Hicr 15/87Sana o mesânîden yedi (ayeti) ve yüce Kur’ân’ı verdik.
وَلَقَدْ اٰتَيْنَاكَ سَبْعاً مِنَ الْمَثَان۪ي وَالْقُرْاٰنَ الْعَظ۪يمَ
Velekad âteynâke seb’an mine-lmeśânî velkur-âne-l’azîm

 Mesani kelime anlamı Ayette sözü edilen “mesanî” sözcüğü,ikişerli demektir. Bu kelimenin çoğulu Mesnâ kelimesidir “Çok anlamlı, Hakikatleri tekrar tekrar ortaya koyan  açıklayan usluplardır. Gerçekleri ifade etmek için çeşitli şekilde tekrarlanan ikişerli kümeler halinde pek çok ayetle ilişkili gelmektedir Allah, Kur’an’ı öğüt olması için indirdiğini birçok ayette tekrarlarken, verdiği öğütleri de Kur’an’ın her suresinde sürekli tekrarlamaktadır.

İsra 17/106 Kuran'ı, insanlara ağır ağır okuman için, bölüm bölüm indirdik ve onu gerektikçe indirdik.
وَقُرْآناً فَرَقْنَاهُ لِتَقْرَأَهُ عَلَى النَّاسِ عَلَى مُكْثٍ وَنَزَّلْنَاهُ تَنزِيلاً
Ve kur’ânen faraknâhu li takreehu alen nâsi alâ muksin ve nezzelnâhu tenzîlâ.

2-Mesani kelimesinin ayrıca  hakk-batıl, iman-küfür, ödül-ceza, iyi-kötü, gece-gündüz, cennet-cehennem… gibi zıt kavramların oluşturduğu bu tür ikililere de işaret etmektedir.


3-Yüce Allah'ın elçisinin   hayatındaki yedi olumsuz hususu ,olumlu hale getirmesi, yani yedi tane eksi'sini artı yapmak suretiyle ona'seb’an minel-mesan''yi vermiştir.

Allah Rasulu'nun hayatını göz önüne getirerek, kendimizde de artı, eksi mesaniler. görürüz .

1- O Sıradan birisi idi. sonra Seçilip Nebi-Rasul  yapıldı.

2-.Yükü ağırdı.,Göğsü açıldı, ferahlatıldı 

3-Sıkıntılı yardımcısız  şaşırmış iken doğruya iletildi 

 4-İhtiyaç içinde iken Zenginleştirildi.

5- ,Yetimken barınağa kavuştu .

6-Adı, sanı ve şanı yüceltildi. 

7-Allah'ın nimet vermesiyle 

Ağır yükü hafifletildi.Hepsi birer Övgüye Layık olan tarafından verilmiştir..

 1.Cüz
Rahman ve Rahim olan Allah Adıyla

Fatiha 1/1 Rahmân ve Rahîm olan Allah adıyla.
بسم الله الرحمن الرحيم
Fatiha 1/2 Hamd âlemlerin Rabbi,olan Allah'a mahsusdur
الحمد لله رب العلمين
Elhamdü lillâhi rabbil'alemin.
Fatiha 1/3 O' Rahmân ve Rahimdir,
الرحمن الرحيم
Errahmânir'rahim.
Fatiha 1/4 Din gününün ,sahibidir.
ملك يوم الدين
Mâliki yevmiddin.
Fatiha 1/5 Yalnız sana ibadet ederiz ve yalnız senden yardım dileriz.
اياك نعبد واياك نستعين
İyyâke na'budü ve iyyâke neste'în,
Fatiha 1/ 6 Bizi sıratı müstakim = dosdoğru yoluna  hidayet eyle.
اهدنا الصرط المستقيم
İhdinessırâtel müstakîm.
Fatiha 1/ 7 Kendilerine nimet verdiğin mutlu kimselerin yoluna; gazaba uğramışların ve o sapmışların yoluna değil.
صرط الذين انعمت عليهم غير المغضوب عليهم ولا الضالين
Sırâtallezîne en'amte aleyhim= ğayrilmağdûbi aleyhim ve leddâllîn

Âmin.. 

 


FATİHA SÜRESİ 1.BÖLÜM

Rahman ve Rahim olan Allah Adıyla

Fatiha 1/1.Rahmân ve Rahîm olan Allah adıyla.
بسم الله الرحمن الرحيم
Fatiha'nın başındaki besmelenin ayet olup olmadığı tartışmalıdır.
İslam alimlerinden  bazıları   besmeleyi 1.ayet  yerine saymamaktadır. Bazıları ise ayetten sayarlar. Şafii ve Hanbeliler göre  besmele bulundukları surenin ilk ayetidir.
1-Fatiha'nın başındaki besmelenin ayet olduğunu görüşünü söyleyenler.Sürenin 7. ayeti şu şekildedir.
Fatiha 1/ 7  Kendilerine nimet verdiğin mutlu kimselerin yoluna; gazaba uğramışların ve o sapmışların yoluna değil.  .
صرط الذين انعمت عليهم غير المغضوب عليهم ولا الضالين
Sırâtallezîne en'amte aleyhim= ğayrilmağdûbi aleyhim ve leddâllîn
2-Besmeleyi ayet saymayanların 7. ayeti ise  ;
Fatiha 1/ 7  Gazaba uğramışların ve o sapmışların yoluna değil.
غير المغضوب عليهم ولا الضالين
Gayrilmağdûbi aleyhim ve leddâllîn
Besmele ve İstiaze
Kuran okurken  kur'anı anlamaya yönelik bizi kur'an'dan uzaklaştıracak  her türlü   en başta  şeytan vesvese karıştırmak istediğinden olumsuz  düşünce ve davranışlardan Allah'a sığınma emredilmiştir.İstiaze konusu için  ayrıntılı bilgi için blogumuzdan ayrıntılı işlemiştik
http://kuranhazinem.blogspot.com.tr/ (Allah'a Sığınma İstiaze bkz)
Besmele
Kur'an'ı kerim'de Rahman sıfatı  Allah için, Rahim ise  hem Allah izafe edilir ,hem de diğer varlıklar için kullanılmaktadır.Besmele Allah'la Bağ Kurmaktır be harfi  ilsaktır (iki şeyi birbirine bağlayan ,ulaştıran, köprü,iletişim  eş anlamı yapışmak. bitişmek. ulaşmak. yapıştırılma. kavuşturulmak. demektir


Kur'an'a göre Besmele Nedir
Hamd ve Şükürdür :Yaptığı  işi Allahın izniyle yaptığını hatırlarsa Şükretmeyide Hatırlar
 Zikirdir  : Allah'ın hayata müdahil olması hatırlatılan uyarı ve müjdeleri hatırlatır.
 Dua dır  : Dost olarak  Ve yardımcı olarak Allah'ım kâfidir.Şuuruna sahip olmaktır.
Bir işe girişmenin anahtarıdır. : Allah'la ve Allah'lı yapmaktır.Besmele ile yapılan işte hayır vardır. Besmelesiz işte de hayır yoktur.Besmelesiz yapılan işlere  Şeytan hayırdan uzak ,haktan uzak, muhalefete sürükleyerek işe  ortak olmayı,istifade etmeyi kendisine ait bir hak olarak görür.Allah'ın isim ve sıfatlarını kendisini tanıttığı ölçüde bilirse kulda haddini bilir.
Toparlayacak olursak  Rahman ve Rahim olan Allah'ım sadece sensin yardımcım. Bahşettiğin lutuflarının  farkındayım, sensiz bağımsız bir varlık alanı düşünmüyorum.Senin  sayende ve Senin verdiği imkan ve güçle yaptığımın bilincindeyim demiş oluyoruz.
Allah kimdir.Rahman'dır Rahimdir.
Hepimizin pek çok özellikleri vardır anneyiz,kardeşiz komşuyuz ahlakımız ,meziyetlerimiz maharetlerimiz vardır.Bu özelliklerimizlede  tanınmak isteriz.Bundan memnun oluruz.Rabbimiz zatını sonsuz merhametiyle tanımamızı ister.Rahman ve Rahim Olan Allah kimdir ayeti okuyalım
Allah Buyuruyor ki O’ndan başka ilâh yoktur. O, Rahmân’dır, Rahîm’dir.
Bakara 2/163 Sizin ilâhınız bir tek ilâhtır. O’ndan başka ilâh yoktur. O, Rahmân’dır, Rahîm’dir.
وَإِلَهُكُمْ إِلَهٌ وَاحِدٌ لاَّ إِلَهَ إِلاَّ هُوَ الرَّحْمَنُ الرَّحِيمُ  
Ve ilâhukum ilâhun vâhid(vâhidun), lâ ilâhe illâ huver rahmânur rahîm
Kur'an okurken euzu ile sığınarak  ve  besmele niçin okuruz?
Besmele feth eden, açan, tamamlayandır.Bu yüzden, sure başlarında ve ayetlere başlarken o sure,  o  ayet  bize  açılsın  diye  Besmele  de  kullanırız.Cünki ;
Haşr 59/ 22-O, kendisinden başka hiçbir ilâh olmayan Allah’tır. Gaybı da, görünen âlemi de bilendir. O, Rahmân’dır, Rahîm’dir.
هُوَ اللَّهُ الَّذِي لَا إِلَهَ إِلَّا هُوَ عَالِمُ الْغَيْبِ وَالشَّهَادَةِ هُوَ الرَّحْمَنُ الرَّحِيمُ
Huvallâhullezî lâ ilâhe illâ huve, âlimul gaybi veş şehâdeh, huver rahmânur rahîm
Kuranı Allah hangi sıfatıyla indirildi.
 Rahman sıfatı var, Alim sıfatı var ,gafur  sıfatı var. En güzel isimler  sadece O'nundur Şöyle diyebilirsiniz   bu ne demek şimdi diyeceksiniz Öyle önemi var ki her isminin ayrı ayrı  tecelileri vardır. Hepsi bir değildir.
Kuran hangi sıfatıyla indirilmişse  vahiylerin insana indiren o sıfatının tecellerinin yansımasıdır .
Fussılet 41/2 Bu Kur’an, Rahmân ve Rahîm olan Allah’tan indirilmedir.
تَنزِيلٌ مِّنَ الرَّحْمَنِ الرَّحِيمِ
Tenzîlun miner rahmânir rahîm
Besmele Allah Rasulu'ne inen İlk vahiyin emridir
Alak 96 /1 Yaratan Rabbinin adiyla oku!
اقْرَأْ بِاسْمِ رَبِّكَ الَّذِي خَلَقَ
Ikra´ bismi rabbikelleziy halak
Tüm peygamberler de  Rahman ve Rahim İsmiyle Allah'tan başka ilah edinmeyin çağrısı yaptı 
Peygamberler  tebliğlerini ve davetlerini Allah adına yapmakla emrolunmuşlardır Güneşe tapan Sebe kavmine Süleyman peygamber de kraliçeye yazdığı mektubuna islama rahman ve rahim olan Allah'ın adıyla davet etti
Neml 27/30. "Mektup Süleyman'dandır, rahman ve rahim olan Allah'ın adıyla (başlamakta) dır.
إِنَّهُ مِنْ سُلَيْمَانَ وَإِنَّهُ بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمَٰنِ الرَّحِيمِ
İnnehu min süleymane ve innehu bismillahirrahmanirrahiym
Nuh Aleyhisselam 950 yıl Allah'a davet etti . Rotasını  İman, Allah  adıyla gemiyle kurtuluşa çağırdı
Hud 11/41. (Nuh) dedi ki: "Gemiye binin! Onun yüzüp gitmesi de, durması da Allah'ın adıyladır. Şüphesiz ki Rabbim çok bağışlayan, pek esirgeyendir.
وَقَالَ ارْكَبُواْ فِيهَا بِسْمِ اللّهِ مَجْرَاهَا وَمُرْسَاهَا إِنَّ رَبِّي لَغَفُورٌ رَّحِيمٌ
Ve kâlerkebû fîhâ bismillâhi mecrâhâ ve mursâhâ, inne rabbî le gafûrun rahîm,
Besmele cevirisi  Türkçede tam karşılığı varmıdır.
Kur’an’dan kopmamak  için orjinal  isimlerinden uzaklaşmamaya özen gösteriyoruz.Her alimin farklı söylemi var.Oysa Kur'an ayrıntılı açıklamışken Rahman ve Rahim ve Allah’ın ismi olarak bu kelimeleri  tam karşılayacak Türkçe bir sözcük yoktur. Türkçedeki esirgeyen, bağışlayan ve ” acıyan” kelimeleri, Rahman isminin tam manasını içermiyor.Türkçedeki  esirgeyen sözcüğünde kıskanma manası vardır  Aynı şekilde acıyan ” sözcüğü de Rahman kelimesinin tam anlamını vermez.Öyleyse Rahmân ve Rahîm olan Allah adıyla.veya Bismillahirrahmanirrahim demek daha uygundur.Bu isimler Allah'la bağımızı kuvvetlendiren birer bilgi hazinesidir .Şüphesiz  en sağlam ,en doğru şekilde kendini tanıtan, bilmediğimizi  öğreten O'dur Allah bu isimlerini nasıl tanıtmışsa bizlerde öğrendikçe tecellerini  bizlere gösterecektir.
Allah'ın diğer isimleri ,adıyla çağırabilirmiyiz ?

Örneğin ;Ehad Samed  olan Allah  veya Hayy Kayyum olan Allah  adıyla  da  diyebilirsiniz,  fark  etmez  Besmeleyi '' Adıyla''  söylüyorsanız  oraya  herhangi  bir  esmayı getirebiliriz  çağrı yapılabilir  Bakın Allah buyuruyor ki;
İsra suresi, 17/110: De ki; «Onu ister «Allah» diye çağırın,ister«Rahman» diye çağırın. Hangisiyle çağırırsanız çağırın, en güzel isimler O'nundur. Namazda sesini fazla yükseltme, fazla da kısık tutma, bu ikisi arasında bir yol tut.
قُلِ ادْعُواْ اللّهَ أَوِ ادْعُواْ الرَّحْمَنَ أَيًّا مَّا تَدْعُواْ فَلَهُ الأَسْمَاء الْحُسْنَى وَلاَ تَجْهَرْ بِصَلاَتِكَ وَلاَ تُخَافِتْ بِهَا وَابْتَغِ بَيْنَ ذَلِكَ سَبِيلاً
Kulid’ullâhe evid’ur rahmân(rahmâne), eyyen mâ ted’û fe lehul esmâul husnâ, ve lâ techer bi salâtike ve lâ tuhâfit bihâ vebtegı beyne zâlike sebîlâ,

 I- - - - - - - - - - - - - - -I

FATİHA SÜRESİ 2 .BÖLÜM

Fatiha 1/2.Hamd  âlemlerin Rabbi,olan Allah'a mahsusdur
الحمد لله رب العلمين
Elhamdü lillâhi rabbil'alemin.

El-Hamid =Allah'ın mubarek isimlerinden Eşsiz ve benzersiz  ,Mükemmel Ölçü ile ,Her yaptığını Mükemmel yapan demektir.
Elhamdü  anlamı  :Bu kelimenin başındaki el takısı cinsleri ifade eden tüm hamdler anlamına gelir
Övgü anlamına gelen kelimeler: Medih, Hamd, Şükür'dür
 Hamd kelimesinin anlamı :İki manası  vardır.Birincisi  O işi bizzat yapan kişi anlamında , ikincicisi ise  her şeyi en güzel  yapan.anlamına gelir.Bir kimsenin yaptığı her şeyi en güzel şekilde bizzat kendisi yaptığı için övülmesine denir   
Medih kelimesi  Yeteneği,gayreti ile layık olsun olmasın  hak etsin ,etmesin biri övmektir.
Şükür :Bu kelime hem Allah hemde insanlar için kullanılır.Şükür, yapılan iyiliğin değerini bilmek, yapanı övmek ve hak ettiği karşılığı vermektir. İnsanların birbirlerine  teşekür etmesi anlamında kullanıldığı gibi Allah'a verdiği her türlü iyilik nimetler için şükretmek anlamında da kullanılır İnsanlar birbirlerine yardım yada iyilikleri karşında teşekür eder.İnsanlara teşekür eden bunu sağlayan  Yüce Allah'a şükretmiş olur. Hamd kelimesi sadece  Allah için  kullanır .


 Kur'an'a göre Hamd Neden Sadece Allah'a aittir


 Cünki Allah herşeyi hikmetle en güzeli yaptığı için  ve nimetlerin tek kaynağı ,var eden Allah olduğu için.. Biz ise muhtacız  ve aciziz  Allah Ganidir sınırsız zengindir .


Fâtır 35/15 Ey insanlar! Siz Allah’a muhtaçsınız. Allah ise her bakımdan sınırsız zengin olandır, övülmeye hakkıyla lâyık olandır.
يَا أَيُّهَا النَّاسُ أَنتُمُ الْفُقَرَاء إِلَى اللَّهِ وَاللَّهُ هُوَ الْغَنِيُّ الْحَمِيدُ
Yâ eyyuhân nâsu entumul fukarâu ilâllâhi, vallâhu huvel ganiyyul hamîd


 Kur'an'a Göre Hamd Neyi Anlatır..?

Her işi en güzel mükemmel şekilde  yapan  bizzat  Allah'tır.Kur'an Neler Allah'a aittir hamd
 hepsini anlatır.Örneğin
1-Lehu’d-Din- Din O’na attir.
2-Lehu’l-Hukm -Karar Allah’ındır.
3-Lehu’r-Rızk:-Rızık Allah’ındır
4-Lehu’l-Esma’ül Hüsna Güzel isimler O’na attir
5-Lehû kun fe yekûn- Ol deyince olmak O’na aittir
6-Lehu’ş-Şefaat: Şefaat O’na aittir.
7-lehü'l-hamdü yuhyî ve yümît.-Yaşam ve ölüm O’na aittir,
8-Lehu’l-Hamd , saymaya kalksak sayamayız.İşte bu yüzden Şüphesiz ki O Allah Hamîd’dir, Övülmeye layık sadece Allah’tır.Kulun da Alemlerin Rabbi,Sahibinin övgüsüne layık olmaya ,imanı  takvasıyla ameliyle, en güzel sözlü olmakla  hamd etmiş olur
Mesela Namazlarımızda şu  söz veriyoruz Ya Rabbi, biz sadece seni ve  bize övdüklerini överiz.Namazlarımızda  verdiğimiz bu sözlerimizi unutup, namaz sonrası hayatımızda  başka Rab’lere, başka efendilere öve, öve göklere yere sıgdıramıyoruz farkında olmadan  ilahlaştırmış oluruz..24 saatimizin her anı Rabbimiz Allah'a  hamid ismine karşı  bizde en güzel şekilde kullukta   sorumluluklarımızı yerine getirmeliyiz. Fatiha sûresi, Alemlerin Rabbine hamd ile başlar. Demek ki alemlerin terbiye edilmeleri insan için bir ihsan, bir ikramdır; Ona Rabbinin bir lütfudur.
Örneğin, Değerli bir inci veya güzel bir at övülebilir. Ama hiçbir zaman onlara hamd edilmez. Hamd, canlılara ve cansızlara istediği şekli ve değeri veren daha güçlü bir varlığa karşı yapılan en güzel davranışlardır . O da Yüce  Allah ’dır.
Hamd iradeli olan rıza ile olan müminlerin hamdidir.Olan biten her şeyin arkasında alemlerin kudretini görür.İradesiz olan tüccarın hamdidir Hamdi şükürden ibaret sayar Allahı sadece eline geçenle anar böylece verilenle sınırlı kalır bilincsiz neyi  överse övsün Allahı övmüş olur.Övülen güzellikleri yaratan odur..


Kur'an'a Göre Rab
Kur'an'da Rabb kelimesi  ; İlk indirilmiş 30 sûrede Rab ismi 80 kez Allah ismi azamı ise 20 kez geçer. Rab ismi , Allah lafzının dört katı geçmektedir.
Rabb Kelime sözlük anlamı : Mürebbiye  her şeyi düzelten,otorite demektir.Bir şeyi ilkel halinden alıp, aşama aşama ,eğiten ,ıslahla  terbiye edici, hakk ile batılı ayırt eden hidayete doğru yola ulaştıran anlamındadır, Tüm varlıklar için geçerlidir. bütün zaman ve mekanlarda her türlü varlığa muhtaç olduğu  en güzel rızkı veren demektir. Rabb Kur'an'a göre her şeyin gerçek sahibi mâlik olması .Kısaca Sahibimiz /Efendimiz.Rabb; itaat edilerek kendisine boyun eğilecek, emirlerine uyulup yasaklarından uzak durulacak yegâne maliktir
Alemlerin Rabbi şeklinde  tamlaması ; Alemin tüm varlıkları kapsar.canlı cansız tüm varlıkların kainatın sahibi  Rabb kelimesi sadece ve sadece Yüce Allah için kullanılabilir.الرّب Rabb, MEVLA  eş anlamlıdır. Emri ve kudreti altındaki varlıkların yegane sahibi ve yöneticisi olup onlar üzerinde kendi istek ve ilmine uygun tasarruflarda bulunan tek varlıktır.
Rabb isminin manasındaki terbiyesi  nasıldır.?
Rabliğinin Rububiyeti :Yaratmak, rızık vermek, diriltmek, öldürmek, yağmur yağdırmak, bitkileri yeşertmek ve kâinattaki işleri çekip-çevirmek gibi, yegâne Rab olan Allah Teâlânın fiilleridir
Rububiyet mertebesi sahibi olan sadece Allah'tır.
Rabbimiz kimdir.Hz Musa Firavunun Bu soruya  Verdiği Cevapla Öğrenelim.
Taha 20/ 49 Firavun, “Ey Mûsâ! Sizin Rabbiniz de kimmiş!” dedi.
قَالَ فَمَن رَّبُّكُمَا يَا مُوسَى
Kale fe mer rabbüküma ya musa
Taha 20 /  50-Dedi ki: "Bizim Rabbimiz, her şeye yaratılışını  veren, sonra doğru yolunu gösterendir.
قَالَ رَبُّنَا الَّذِي أَعْطَى كُلَّ شَيْءٍ خَلْقَهُ ثُمَّ هَدَى
Kale rabbünellezi a´ta külle şey´in halkahu sümme heda



FATİHA SÜRESİ 3 .BÖLÜM
Fatiha 1/3.O' Rahmân ve Rahimdir,
الرحمن الرحيم
Errahmânir'rahim.

Er Rahman : Rahman ismi rahmeti her şeyi kuşatan demektir. Kainat, tabiattaki tüm  varlıklar -Dünya ,Ahiret ,cennet ,cehhennem, insan toplumu -elçiler -melekler, ibadetler ,imtihanlar,Beytullah  - Rahmaniyetininin tecellisidir.Rahmeti Kendisine farz kılan Allah'ın , Rahmanın tecellisine  nail olmak için hak etsin ,etmesin ,şart yoktur.Yoldan çıkmışlar da ,azgınlarda  has müminler de ,bütün varlıklar da yararlanır.Rahman ismi  ile  yarattığı her varlığın ,var ettiği sürecden itibaren, zerre haksızlığa uğratılmadan ,ayırım yapılmadan, rızıklarını,ihtiyaclarını ,güvenliğini  ,sağlayan, sebep ,sonuç, etki tepkiye, bakmadan yaşatan ,rızıklandırandır,
Rahman isminin özellikleri
 Rahman Allah yerine kullanılan ikinci has sıfat ismidir.
 Rahman ismi her geldiği yerde el takısıyla gelir.
 Rahman sadece  Allah’a özgüdür.Allah’tan başkaları için kullanılmamıştır.
 Kuran’da tekil olarak kullanılmıştır, ikili ve çoğulu yoktur.Fiil olarakta gelmez 
 Rahmetin tek sahibi ,asıl kaynağıdır. Rahmetin Özüdür
 Rahman ayırımsız herkese ne gerekiyorsa ''öğretendir'' .
 Kuran’da aynı adla suresi olan tek esma Er Rahman’dır.
Kur'an carpıcı sapkın anlayışlarından bahsetmektedirler
Müşriklerin  Suudi Arabistan’da tarihî bir bölgesi Yemen Yemame bölgesinde taptıkları  bir ilaha Rahman isimi verdiklerinden bahseder.Rasullullah a.s sağlığında peygamberlik iddiasında bulunan Müseylimetül kezzâb da vahiyleri Allah'tan değil de Rahman'dan vahiy aldığını iddia ediyordu.Rahmanın Allah'ın zatı sıfatı olmasına  itiraz ediyorlardı

 Furkan 25/ 60 Onlara: "Rahman olan Allaha secde edin" denildiği zaman, "Rahman da neymiş? Biz senin bize emrettiğine mi secde edecek mişiz?" derler ve bu, onların nefretini arttırır.
وَإِذَا قِيلَ لَهُمُ اسْجُدُوا لِلرَّحْمَنِ قَالُوا وَمَا الرَّحْمَنُ أَنَسْجُدُ لِمَا تَأْمُرُنَا وَزَادَهُمْ نُفُورًا*
Ve izâ kîle lehumuscudû lir rahmâni kâlû ve mâr rahmânu e nescudu li mâ te’murunâ ve zâdehum nufûrâ(secde ayeti)

Allah'ın varlığı konusunda değil Rahman ismiyle hayata müdahil olmasını red ediyorlardı .
Rad 13/30 Böylece biz seni, kendisinden önce nice ümmetler gelip geçmiş olan bir ümmete elçi olarak gönderdik; sana vahyettiklerimizi onlara okuyasın diye. Oysa onlar Rahman'a nankörlük ediyorlar. De ki: "O, benim Rabbimdir, O'ndan başka ilah yoktur. Ben O'na tevekkül ettim ve son dönüş O'nadır."
كَذَلِكَ أَرْسَلْنَاكَ فِي أُمَّةٍ قَدْ خَلَتْ مِن قَبْلِهَا أُمَمٌ لِّتَتْلُوَ عَلَيْهِمُ الَّذِيَ أَوْحَيْنَا إِلَيْكَ وَهُمْ يَكْفُرُونَ بِالرَّحْمَنِ قُلْ هُوَ رَبِّي لا إِلَهَ إِلاَّ هُوَ عَلَيْهِ تَوَكَّلْتُ وَإِلَيْهِ مَتَابِ
Kezâlike erselnâke fî ummetin kad halet min kablihâ umemun li tetluve aleyhimullezî evhaynâ ileyke ve hum yekfurûne bir rahmân, kul huve rabbî lâ ilâhe illâ huve, aleyhi tevekkeltu ve ileyhi metâb

Allah, Rahmân ve Rahîmdir. Allah’ın tüm yaratıklarıyla ilişkisi hem ahirette hemde dünyada rahmet esasına dayanmaktır.Allah, kulları için rahmeti bol olandır. Kendisini inkâr edenleri bir anda yerin dibine batıracak güçte olduğu halde yine de bu insanlara rahmeti gereği mühlet tanıyor, dönüş imkânı veriyor.
Enam 6/ 12 De ki: "Göklerde ve yerde olanlar kimindir?" De ki: "Allah'ındır."“O Allah rahmet etmeyi Kendi nefsine üstüne yazdı. Sizi kendisinde şüphe olmayan kıyamet gününde elbette toplayacaktır. Nefislerini hüsrana uğratanlar, işte onlar inanmayanlardır.
قُل لِّمَن مَّا فِي السَّمَاوَاتِ وَالأَرْضِ قُل لِلّهِ كَتَبَ عَلَى نَفْسِهِ الرَّحْمَةَ لَيَجْمَعَنَّكُمْ إِلَى يَوْمِ الْقِيَامَةِ لاَ رَيْبَ فِيهِ الَّذِينَ خَسِرُواْ أَنفُسَهُمْ فَهُمْ لاَ يُؤْمِنُونَ
Kul li men mâ fîs semâvâti vel ard, kul lillâh, ketebe alâ nefsihir rahmete, le yecmeannekum ilâ yevmil kıyâmeti lâ raybe fîhi, ellezîne hasirû enfusehum fe hum lâ yu’minûn

Allah’a hakkıyla yönelmek; Allah’ın hakkını vermektir,  Allah’ı  hakkıyla  idrak  edebilmektir.
 Hac 22/ 74 Onlar, Allah'ın kadrini hakkıyla takdir edemediler. Şüphesiz Allah, güç sahibidir, azizdir.
مَا قَدَرُوا اللَّهَ حَقَّ قَدْرِهِ إِنَّ اللَّهَ لَقَوِيٌّ عَزِيزٌ
Mâ kaderûllâhe hakka kadrihî, innallâhe le kaviyyun azîz
Rahmana  yönelmedikleri için, Allah’ı  hakkıyla  idrak  edemediler.
Allah’ı   sevin,   Rasûlü sevin” denir. Bu öneri Rahim'in gereğidir.
Ali İmran 3/ 31 De ki: “Eğer Allah'ı seviyorsanız bana uyunuz ki, Allah da sizi sevsin ve günahlarınızı bağışlasın. Allah çok bağışlayıcıdır; merhamet sahibidir.”
قُلْ إِن كُنتُمْ تُحِبُّونَ اللّهَ فَاتَّبِعُونِي يُحْبِبْكُمُ اللّهُ وَيَغْفِرْ لَكُمْ ذُنُوبَكُمْ وَاللّهُ غَفُورٌ رَّحِيمٌ
Kul in kuntum tuhibbûnallâhe fettebiûnî yuhbibkumullâhu ve yagfir lekum zunûbekum, vallâhu gafûrun rahîm
 Rahim : Çok af eden ,ikramı bol demektir .Rahim Allah'a karşı sorumluluk bilinci ile  davrananlara tecelli eder. İradesini doğru kullanıp, takva ile korunan ,Allah'ı hakkıyla tanıyıp ,Allahtan başka ilah edinmeyen, iman edip,güvenen , verdiği nimetleri iyi kullananlara ,ahirette daha büyük ve ebedî nimetler veren, sadece ahiret hayatında değil  dünya hayatında da   ikram bol günahları çokça  örten çok bağışlanma vardır. Kısaca Rahim'in tecellisi  Allah yolunda mücadele edenler rahmetine,pek çok  ikramına, nimetlere ,af ve mağfiretine  mahzar olunur.
Rahman isminin özellikleri
  Rahim Fiilerinde ,ve işinde Merhamet ile hareket eden demektir
  Rahim el takısı olmadan da gelir.
  Rahim has sıfatı olmadığı için, Allah rasulu ve müminler,içinde kullanılır
  Rahim tecellisi hak edenlere  özeldir. 
  Rahim ,öğretilen bilgiyi uygulayanlara tecelli eder 
  Rahim tecellisi olarak ,alemlere rahmet Allah rasulu gönderdiği gibi tüm elçileride rahmetten pay almışlardır.
Allah'ın  nuru nerdeyse Rahım fiili  oradadır;
 Rahım  ismi,  iman  nuru  olan  yere  hediye,  nimet  ve  lütuf  yağdıran  bir  isimdir;  iman  nurunun  olduğu  yeri  koruyan,  seven,  okşayan tecelleri Rasulllahın müminlere Allah'tan getirdikleriyle    yansıyan sevgi ve merhametin göstergesidir
Rahman isminin çalışıyor olmadığı  bir  yerde Rahım  ismi  olmaz.

Rahim ismi Allah'ın elçisi ve müminler ve içinde kullanılır  Akıllı veya akılsız,bilinçli yada bilinçsiz hemen her varlıkda rahmet ve merhamet .Sadece insanlara değil,hayvanlara,bitkilere bile merhamet etmek,eş dost,akraba ve yakınlara merhametli davranmayı ifade eden kelimelerde kullanılmaktadır
Tevbe 9/128 Andolsun size kendinizden öyle bir Peygamber gelmiştir ki, sizin sıkıntıya uğramanız ona çok ağır gelir. O, size çok düşkün, müminlere karşı çok şefkatlidir, merhametlidir.
لَقَدْ جَاءكُمْ رَسُولٌ مِّنْ أَنفُسِكُمْ عَزِيزٌ عَلَيْهِ مَا عَنِتُّمْ حَرِيصٌ عَلَيْكُم بِالْمُؤْمِنِينَ رَؤُوفٌ رَّحِيمٌ
Lekad câekum resûlun min enfusikum azîz, aleyhi mâ anittum harîsun aleykum bil mu’minîne raûfun rahîm
Rahim sıfatını , Kur’an’da iki ayette en merhametlisi olan anlamında kullanılmıştır
 “ارحم الرّاحمين  Erhamü’r-rahimîn Merhametlilerin en merhametlisi şeklinde kullanılmıştır.
Mü’minün Süresi 23/ 109 Rabbimiz, iman ettik, sen artık bizi bağışla ve bize merhamet et, sen merhamet edenlerin en hayırlısısın!
إِنَّهُ كَانَ فَرِيقٌ مِّنْ عِبَادِي يَقُولُونَ رَبَّنَا آمَنَّا فَاغْفِرْ لَنَا وَارْحَمْنَا وَأَنتَ خَيْرُ الرَّاحِمِينَ
İnnehu kâne ferîkun min ibâdî yekûlûne rabbenâ âmennâ fagfir lenâ verhamnâ ve ente hayrur râhımîn
Müminun Suresi, 23/118 De ki: “Rabbim! Bağışla, merhamet et. Çünkü sen merhamet edenlerin en hayırlısısın!”
وَقُل رَّبِّ اغْفِرْ وَارْحَمْ وَأَنتَ خَيْرُ الرَّاحِمِينَ
Ve kul rabbigfir verham ve ente hayrur râhımîn.

I- - - - - - - - - - - - - - -I

FATİHA SÜRESİ 4 .BÖLÜM

Fatiha 1/4.Din gününün ,sahibidir.
ملك يوم الدين
Mâliki yevmiddin.

 Arapça'da "yevm" gün demektir. Türkçe'de kullanılan yevmiye sözcüğü de aynı köktendir.Din günü ifadesi ilk kez Fatiha:4'te geçer. Buradaki yevm kelimesi "dünyadaki bir gün" değil "dönem, devir, zaman dilimi" anlamındadır.

Din Günü, ;Bu ayette Karşılık Günü”anlamını ifade eder..Herkesin iyi ya da kötü, yapıp ettiklerinin karşılığını göreceği ahiret günü kast edilmektedir.Kur’an’a göre Din Günü O gün sadece söz hakkı Allah’ındır. hiçbir insanın bir başka insana asla fayda sağlamayacağı gündür

Din kelime anlamı Arapçada  d-y-n  د-ي-ن  kelimesinden türeyen isimdir Deyn  borç demektir.  Bu anlamda ''deyn'',kelimesi insanların birbirine olan borcu ifade eder.Bizi  yaratan, her ihtiyacımızı var eden, koruyup gözeten her şeyimizi borçlu olduğumuz  Allah'ın   bizden  uymamızı istediği emir ve yasaklarının bütününe din denir.
Kur'an'ı kerimde  Din  kelimesi hangi anlamlarda gelmektedir.
a-Ahiret,ceza, yani amellerin karşılığını verme hesab günü anlamında
b- Hüküm,  şeriat ,kanun  anlamında
c-İlâhî olan en mükemmel nizamı (düzeni)  ölçüsü  Allahın belirlediği düzenin adı  
d- İtaat etmek,uymak  anlamında
c-Millet (bir dine inanan topluluk)t,anlamında:
c-Allah’ın gönderdiği Tevhid Dini anlamında
Kuran'da dinü’l-hâlis -katıksız- Allah’a has din ,dinü’l-hakk’ -dosdoğru hakikat dini -,dinullah -Allah’ın dini  dinü’l-kayyim -dosdoğru din islam anlamında olumlu geldiği  gibi ; dinde Aşırılık haddi aşmak, dine ilâvelerde bulunma  ,karşı din "sizin dininiz size, benim dinim bana! gibi buna benzer  olumsuz anlamlarıyla gelmektedir.
Kur'an'a Göre Din Günü Nedir Bilirmisiniz ?
İnfitâr  82 / 15 Dîn günü ona alevli ateşe yaslanırlar
يَصْلَوْنَهَا يَوْمَ الدِّينِ
Yaslevnehâ yevmed dîn

 İnfitâr  82 /16
Onlar oradan kaybolup kurtulacak da değillerdir.
وَمَا هُمْ عَنْهَا بِغَائِبِينَ
Ve mâ hum anhâ bi gâibîn

 İnfitâr  82 /17 Sen bildin mi nedir din günü?
وَمَا أَدْرَاكَ مَا يَوْمُ الدِّينِ
Ve mâ edrâke mâ yevmud dîn

 İnfitâr  82 /  18 Evet, hesap ve ceza gününün ne olduğunu sen ne bileceksin?
ثُمَّ مَا أَدْرَاكَ مَا يَوْمُ الدِّينِ
Summe mâ edrâke mâ yevmud dîn

  İnfitâr  82 /19 O gün kimse kimseye hiçbir fayda sağlayamayacaktır. O gün buyruk, yalnız Allah’ındır.
يَوْمَ لَا تَمْلِكُ نَفْسٌ لِّنَفْسٍ شَيْئًا وَالْأَمْرُ يَوْمَئِذٍ لِلَّهِ
Yevme lâ temliku nefsun li nefsin şey’â, vel emru yevme izin lillâh

Kur'an'a Göre Din Günü Nedir Bilirmisiniz ?

Din Günü   heybet ve korkusundan tüm mahlukâtın sustuğu Kahhâr olan Allah’ındır. Ahirette yaşanacak dönemler a-diriltilme, b- toplanma, c-Allah’a arz, bilgilendirilme, d-sorgulanma, e-değerlendirilme, cennete veya cehenneme sevk edilmedir. Din günü, sorgulanma yani hesabın görüldüğü aşamadır. O gün Allah tek yetki sahibidir
 Mümin 40/16 O gün onlar kabirlerinden meydana fırlarlar. Kendilerinin hiçbir şeyi Allah'a karşı gizli kalmaz. «Bugün mülk kimindir?diye sorulur. Tek ve kahhar olan Allah'ındır. denir
يَوْمَ هُم بَارِزُونَ لَا يَخْفَى عَلَى اللَّهِ مِنْهُمْ شَيْءٌ لِّمَنِ الْمُلْكُ الْيَوْمَ لِلَّهِ الْوَاحِدِ الْقَهَّارِ
Yevme hum bârizûn lâ yahfâ alâllâhi min hum şey’un, li menil mulkul yevme, lillâhil vâhidil kahhâr.

 Din  günü  hiç kimseye haksızlık yoktur.
 Mümin 40/17 Bugün herkese kazandığının karşılığı verilecektir. Zulüm yok bugün. Şüphesiz Allah, hesabı çabuk görendir.
الْيَوْمَ تُجْزَى كُلُّ نَفْسٍ بِمَا كَسَبَتْ لَا ظُلْمَ الْيَوْمَ إِنَّ اللَّهَ سَرِيعُ الْحِسَابِ
El yevme tuczâ kullu nefsin bimâ kesebet, lâ zulmel yevme, innallâhe serîul hisâb

Rasullere ve Gönderilen Toplumlarada Sorgu Yapılacak .
Araf 7/6 And olsun ki, kendilerine Rasul gönderilenlere soracağız, Rasullere de  soracağız.
فَلَنَسْأَلَنَّ الَّذِينَ أُرْسِلَ إِلَيْهِمْ وَلَنَسْأَلَنَّ الْمُرْسَلِينَ
Fe le nes’elennellezîne ursile ileyhim ve le nes’elennel murselîn

I- - - - - - - - - - - - - - -I

FATİHA SÜRESİ 5 .BÖLÜM,

Fatiha 1/5.Ancak sana kulluk ederiz ve ancak senden yardım dileriz.
اياك نعبد واياك نستعين
İyyâke na'budü ve iyyâke neste'în,

 Müslüman'ın  Tevhid İlanı
İbadet  a. be. de kelime kökünden türeyen bir kelimedir. Abd, abid, ma’bud, mabed gibi kelimeler de aynı kökten gelmektedir.Sözlük anlamında Kendini aşağı tutmak, kibrini ve gururunu kırmak, kendini yere indirmenin en son haddini sergilemek anlamındadır.
Kur'an'a Göre İbadet :Kulun malikine sahibine/yaratanına karşı, yaratanı tarafından verilen görevleri kayıtsız şartsız kabullenip yerine getirmesi demektir.Allah’ı kur'an'da kendi ilahi vasıflarını sıfatlarını tanıttırki kul bu vasıflarını bilince kendinide haddinide bilir doğru yolu  üzerinde Allah'a tam teslimliyetle yapılan tüm amellerdir.
 Yüce Allah insanın yaradılışında var olan olumsuz özelliklerini ortadan kaldırıp onun  en güzele kıvamda yarattıldığı  fıtratına verilmiş takvayı ortaya çıkarması için imtihan eder Rehberlik için elçi göndermiş .Allah'a güven duyan başkalarınada güven veren birisi olmasını sağlamak ve onu kendisine, ailesine ve toplumuna yararlı bir birey haline getirmek için ona ibadet/kulluk görevi vermiştir.
Fıtrat proğramında Yaratılış gayemiz Allah'a Kulluktur.
Zariyat süresi 51 / 56.Ben, cinleri ve insanları yalnızca bana ibadet etsinler diye yarattım.
وَمَا خَلَقْتُ الْجِنَّ وَالْإِنسَ إِلَّا لِيَعْبُدُونِ
Ve mâ halaktul cinne vel inse illâ li ya'budûn
Ne zamana kadar Allah'a kulluk edeceğiz.?
Hicr 15/ 99 Ve sana yakin ölüm gelinceye kadar Rabbine kulluk et.
وَاعْبُدْ رَبَّكَ حَتَّى يَأْتِيَكَ الْيَقِينُ
Va’bud rabbeke hattâ ye’tiyekel yakîn
Allah’ın peygamberlerinin tümünün ortak çağrısı tevhidedir.

Şura 42/13Allah Nuh'a ne emretmişse onu,sizin için bu dinin kuralı yapmıştır , Sana vahyettiğimiz , İbrâhim’e, Mûsâ’ya ve İsâ’ya emrettiği şudur '' Dini dosdoğru tutun ve onda ayrılığa düşmeyin. Fakat senin kendilerini çağırdığın İslâm dini, Allah’a ortak koşanlara ağır geldi. ,Allah, dilediğini buna seçer ve içten kendisine yöneleni hidayete erdirir“
شَرَعَ لَكُم مِّنَ الدِّينِ مَا وَصَّى بِهِ نُوحًا وَالَّذِي أَوْحَيْنَا إِلَيْكَ وَمَا وَصَّيْنَا بِهِ إِبْرَاهِيمَ وَمُوسَى وَعِيسَى أَنْ أَقِيمُوا الدِّينَ وَلَا تَتَفَرَّقُوا فِيهِ كَبُرَ عَلَى الْمُشْرِكِينَ مَا تَدْعُوهُمْ إِلَيْهِ اللَّهُ يَجْتَبِي إِلَيْهِ مَن يَشَاء وَيَهْدِي إِلَيْهِ مَن يُنِيبُ
Şeraa lekum mined dîni mâ vassâ bihî nûhan vellezî evhaynâ ileyke ve mâ vassaynâ bihî ibrâhîme ve mûsâ ve îsâ, en ekîmûd dîne ve lâ teteferrakû fîhi, kebure alâl muşrikîne mâ
Yasin 36/60 “Ey Âdemoğulları! ‘Size şeytana tapmayınız; çünkü o sizin apaçık bir düşmanınızdır' demedim mi?”
أَلَمْ أَعْهَدْ إِلَيْكُمْ يَا بَنِي آدَمَ أَن لَّا تَعْبُدُوا الشَّيْطَانَ إِنَّهُ لَكُمْ عَدُوٌّ مُّبِينٌ
E lem a’had ileykum yâ benî âdeme en lâ ta’budûş şeytân(şeytâne), innehu lekum aduvvun mubîn
Yasin 36/61 “Bana kulluk ediniz, doğru yol budur, demedim mi?”
وَأَنْ اعْبُدُونِي هَذَا صِرَاطٌ مُّسْتَقِيمٌ
Ve eni’budûnî, hâzâ sırâtun mustakîm
Cinn 72/ 20 De ki: "Ben gerçekten, yalnızca Rabbime dua ediyorum ve O'na hiç kimseyi (ve hiçbir şeyi) ortak koşmuyorum."
قُلْ إِنَّمَا أَدْعُو رَبِّي وَلَا أُشْرِكُ بِهِ أَحَدًا
Kul innemâ ed’û rabbî ve lâ uşriku bihî ehadâ(ehaden).

Fıtrat tevhide ayarlıdır,ölçüsü sadakat'dır
“التّوحيد  Tevhid”in sözlük anlamı : Birlemek”tir. dinî anlamı ise “Kelime-i Tevhit”te ifade edildiği şekliyle önce tüm ilâhları reddetmek,  ilâh olarak sadece Allah’ı kabul etmektir Bu kabul yalnızca sözde kalmamalı, tüm düşünce ve eylemlerde de  yansımalı 
Lâ ilâhe İllellâh, Muhammedün Resûlüllah.diyoruz.
Tevhit LA  : hayir, kabul etmiyorum, reddediyorum,   kesin redd
ILAHE   :Sahte ilahlari,sahte ilahlari, ilahlastirilmis herseyi, sistemleri,
ILLALLAH: yalniz Allah vardir, O nun hükmü, O nun  ́hakimiyeti, O nun kanunları
Eşhedu en lâ ilâhe illallâh ve eşhedü enne Muhammeden Abdühü ve Resülühü.diyoruz.
Ben şahitlik ederim ki Allah’tan başka İlah yoktur. Yine şahitlik ederim ki  Muhammed(s.a.v) Allah’ın kulu ve Resuludur.
اَشْهَدُ اَنْ لاَ اِلهَ اِلاَّ اللهُ وَاَشْهَدُ اَنَّ مُحَمَّدًا عَبْدُهُ وَرَسُولُهُ

Tevhid deyince
1. Uluhiyyet tevhidi: Sadece Allah'a Yalvarıp-yakarmak,korkmak, ümit etmek, tevekkül etmek,tevbe etmek,istemek,ürpermek, adak adamak ve imdat dilemek gibi kulun fiilleridir İmandır..
Enbiya 21Ve senden önce: “Benden başka ilâh yoktur.” diye kendisine vahyetmediğimiz bir resûl göndermedik. Öyleyse sadece Bana kul olun!
وَمَا أَرْسَلْنَا مِن قَبْلِكَ مِن رَّسُولٍ إِلَّا نُوحِي إِلَيْهِ أَنَّهُ لَا إِلَهَ إِلَّا أَنَا فَاعْبُدُونِ
Ve mâ erselnâ min kablike min resûlin illâ nûhî ileyhi ennehu lâ ilâhe illâ ene fa’budûni
2. Rububiyyet tevhidi: Yanlızca Allah'a ait Yaratmak, rızık vermek, diriltmek, öldürmek, yağmur yağdırmak, bitkileri yeşertmek ve kâinattaki işleri çekip-çevirmek gibi, yegâne Rab olan Allah Teâlâ'nın fiilleri islam’dır.
Enam  6/164 De ki: “Allah her şeyin Rabbi iken, O'ndan başka rab mi arayayım? Herkesin kazandığı yalnız kendisine aittir. Hiçbir suçlu başkasının suçunu yüklenemez. Sonunda dönüşünüz Rabbinizedir. O, ihtilâfa düştüğünüz gerçeği size haber verecektir.”
قُلْ أَغَيْرَ اللّهِ أَبْغِي رَبًّا وَهُوَ رَبُّ كُلِّ شَيْءٍ وَلاَ تَكْسِبُ كُلُّ نَفْسٍ إِلاَّ عَلَيْهَا وَلاَ تَزِرُ وَازِرَةٌ وِزْرَ أُخْرَى ثُمَّ إِلَى رَبِّكُم مَّرْجِعُكُمْ فَيُنَبِّئُكُم بِمَا كُنتُمْ فِيهِ تَخْتَلِفُونَ
Kul e gayrallâhi ebgî rabben ve huve rabbu kulli şey’in, ve lâ teksibu kullu nefsin illâ aleyhâ, ve lâ teziru vâziratun vizra uhrâ, summe ilâ rabbikum merciukum fe yunebbiukum bimâ kuntum fîhi tahtelifûn

Şirk  koşmak ise fıtrata ihanettir
“الشّرك  Şirk”, sözlükte mülk ve saltanatta ortaklık demektir.Şirk; Allah’ın zatını, en güzel isim ve sıfatlarını  birinin ya da bir kaçının Allah’tan başka kimseye vermek. Hükmünde,  ibadet ve mülkünde ortağı, dengi bulunduğuna inanmak ve bunu kabul etmektir. Küfür nasıl imanın zıttı ise, şirk te tamamen Tevhidin zıttıdır. Allah’ın yetki ve imtiyazlarından, somut ya da soyut herhangi bir varlığa yakıştırılması, verilmesi ya da uyarlanmasıdır.
Bu  inanç ve eylemde bulunana “مشرك  müşrik” denir. Müşrik sadece Allah ikidir, üçtür diyen değildir. Allah’a inanıp da bu inançla birlikte yedek ve yardımcı bir takım ilâhlar kabul edenler de müşriktir.
Allah insanı ahseni takvim üzerine yarattı.
Tin 95/ 4Doğrusu, biz insanı en güzel bir biçimde yarattık.
لَقَدْ خَلَقْنَا الْإِنسَانَ فِي أَحْسَنِ تَقْوِيمٍ
Lekad halaknel´insane fiy ahseni takviymin.
İnsan  ise Bu güzel proğramın fabrika ayarlarını bozar.
İnsan fucur günaha dalınca vicdanının sesini değil, şeytanın vesveseleri ile haktan uzaklaştıkça ,hayırdan koptukça ,muhalefete ve tartışmaya başlar. Bu fıtratı yararak yoldan çıkar zalim, cahil, nankör, zayıf, cimri, aciz, hırslı, huysuz, mal  ve şehvet düşkünü, egoist, tembel derken  Kur'an'da olumsuz sevmediği kimlikler  fasık ,kafir ve müşrik gibi meziyetleri, müstekbir  özellikleri ile de Allah'a ve doğru yolda olanlara düşman olur .
Nahl 16/ 4 
İnsanı bir damla sudan yarattı, buna rağmen o, apaçık bir düşmandır.
خَلَقَ الإِنسَانَ مِن نُّطْفَةٍ فَإِذَا هُوَ خَصِيمٌ مُّبِينٌ
Halakal insâne min nutfetin fe izâ huve hasîmun mubin
Hud 11/ 9
Andolsun, biz insana tarafımızdan bir rahmet tattırıp sonra bunu kendisinden çekip alsak, kuşkusuz o, artık umudunu kesmiş bir nankördür.
وَلَئِنْ أَذَقْنَا الإِنْسَانَ مِنَّا رَحْمَةً ثُمَّ نَزَعْنَاهَا مِنْهُ إِنَّهُ لَيَئُوسٌ كَفُورٌ
Ve le in ezaknâl insâne minnâ rahmeten summe neza'nâhâ minhu, innehu le yeûsun kefûr
 Hud 11/ 10 Eğer kendisine dokunan bir zarardan sonra ona bir nimet tattırırsak, “Elbette kötülükler benden gitti” der. Çünkü o şımarıktır; kibirlidir.
وَلَئِنْ أَذَقْنَاهُ نَعْمَاء بَعْدَ ضَرَّاء مَسَّتْهُ لَيَقُولَنَّ ذَهَبَ السَّيِّئَاتُ عَنِّي إِنَّهُ لَفَرِحٌ فَخُورٌ
Ve le in ezaknâhu na'mâe ba'de darrâe messethu le yekûlenne zehebes seyyiâtu annî, innehu le ferihun fahûr
Birşeyi Allah’a denk tutup ona ibadet etmek, ona itaâtte bulunmak, hem onun hem de Allah’ın emirlerine denk görerek ortak koşmak, veya o şeyi Allah hükmünün önüne geçirmektir.İsra 17/67 Denizde bir sıkıntıya düştüğünüz zaman, Allah'tan başka yalvardıklarınız ortadan kaybolur. Ama O sizi karaya çıkarıp kurtarınca da, yüz çevirirsiniz. Zaten insan çok nankördür.
وَإِذَا مَسَّكُمُ الْضُّرُّ فِي الْبَحْرِ ضَلَّ مَن تَدْعُونَ إِلاَّ إِيَّاهُ فَلَمَّا نَجَّاكُمْ إِلَى الْبَرِّ أَعْرَضْتُمْ وَكَانَ الإِنْسَانُ كَفُورًا
Ve izâ messekumud durru fîl bahri dalle men ted’ûne illâ iyyâhu, fe lemmâ neccâkum ilâl berri a’radtum, ve kânel insânu kefûrâ
Allah buyurdu ki İki İlâh edinmeyin, sizin İlâhınız tek İlâhtır
Nahl 16/51 Allah, buyurmuştur ki: İki ilâh edinmeyin. O, ancak bir ilâhdır. Onun için yalnız benden korkun.
وَقَالَ اللّهُ لاَ تَتَّخِذُواْ إِلهَيْنِ اثْنَيْنِ إِنَّمَا هُوَ إِلهٌ وَاحِدٌ فَإيَّايَ فَارْهَبُونِ
Ve kâlallâhu lâ tettehızû ilâheynisneyn innemâ huve ilâhun vâhıd, fe iyyâye ferhebûni.
Allah, Meryem oğlu Mesih’tir”,Allah üçün, üçüncüsüdür üç ilâh’tan biridir. diyenler

Maide Süresi : 5/73 Allah, üçün üçüncüsüdür diyenler elbette kâfir olmuşlardır. Oysa tek ilâhtan başka ilâh yoktur. Eğer söylediklerinden vazgeçmezlerse, elbette onlardan inkâr edenlere acı bir azap dokunacaktır
لَّقَدْ كَفَرَ الَّذِينَ قَالُواْ إِنَّ اللّهَ ثَالِثُ ثَلاَثَةٍ وَمَا مِنْ إِلَهٍ إِلاَّ إِلَهٌ وَاحِدٌ وَإِن لَّمْ يَنتَهُواْ عَمَّا يَقُولُونَ لَيَمَسَّنَّ الَّذِينَ كَفَرُواْ مِنْهُمْ عَذَابٌ أَلِيمٌ
Lekad keferellezîne kâlû innallâhe sâlisu selâsetin ve mâ min ilâhin illâ ilâhun vâhid ve in lem yentehû ammâ yekûlûne le yemessennellezîne keferû minhum azâbun elîm
Allah'ın dışında ilahlar olsaydı, elbette, ikisi de bozulup gitmişti.
Enbiya 21/ 22 Eğer her ikisinde gökte ve yerde Allah'ın dışında ilahlar olsaydı, elbette, ikisi de bozulup gitmişti. Arşın Rabbi olan Allah onların nitelendiregeldikleri şeylerden yücedir.
لَوْ كَانَ فِيهِمَا آلِهَةٌ إِلَّا اللَّهُ لَفَسَدَتَا فَسُبْحَانَ اللَّهِ رَبِّ الْعَرْشِ عَمَّا يَصِفُونَ
Lev kane fihima alihetün ilellahü lefesedeta fe sübhanellahi rabbil arşi amma yasıfun
Allah'tan başkasına yalvarmak boşa kürek çekmektir
Rad 13/14 Hak olan çağrı dua, ibadet) yalnızca O'na dır. Onların Allah'tan başka çağırdıkları ise, onlara hiç bir şeyle cevab veremezler. Onların durumu yalnızca, ağzına gelsin diye, iki avucunu suya uzatanın boşuna beklemesi gibidir. Oysa ona gelmez. İnkâr edenlerin duası, sapıklık içinde olmaktan başkası değildir.
لَهُ دَعْوَةُ الْحَقِّ وَالَّذِينَ يَدْعُونَ مِن دُونِهِ لاَ يَسْتَجِيبُونَ لَهُم بِشَيْءٍ إِلاَّ كَبَاسِطِ كَفَّيْهِ إِلَى الْمَاء لِيَبْلُغَ فَاهُ وَمَا هُوَ بِبَالِغِهِ وَمَا دُعَاء الْكَافِرِينَ إِلاَّ فِي ضَلاَلٍ
Lehu da’vetul hakk(hakkı), vellezîne yed’ûne min dûnihî lâ yestecîbûne lehum bi şey’in illâ ke bâsitı keffeyhi ilâl mâi li yebluga fâhu ve mâ huve bi bâligıhî, ve mâ duâul kâfirîne illâ fî dalâl

İtaatte şiirk
Allah’ın hükmünden başkasını kabul etmek, meşrû görmek veya onun Allah’ın hükmünden üstün yönleri olduğuna inanmaktır. Hüküm ve hakimiyet yalnızca Allah’a has bir haktır. (Hiçbir mahlûkun hükme ehliyeti yoktur. insan yalnızca Allah’ın hükümlerini uygulamakla memurdur
Yusuf 12/40 Sizin Allah'ı bırakıp da o taptıklarınız, sizin ve atalarınızın uydurduğu birtakım isimlerden başka bir şey değildir. Bunlara tapmanız için Allah hiçbir delil indirmiş değildir. Hüküm ancak Allah'a aittir: O, size, kendisinden başkasına tapmamanızı emretti. İşte dosdoğru din budur. Fakat insanların çoğu bunu bilmezler
مَا تَعْبُدُونَ مِن دُونِهِ إِلاَّ أَسْمَاء سَمَّيْتُمُوهَا أَنتُمْ وَآبَآؤُكُم مَّا أَنزَلَ اللّهُ بِهَا مِن سُلْطَانٍ إِنِ الْحُكْمُ إِلاَّ لِلّهِ أَمَرَ أَلاَّ تَعْبُدُواْ إِلاَّ إِيَّاهُ ذَلِكَ الدِّينُ الْقَيِّمُ وَلَكِنَّ أَكْثَرَ النَّاسِ لاَ يَعْلَمُونَ
Mâ ta’budûne min dûnihî illâ esmâen semmeytumûhâ entum ve âbâukum mâ enzelallâhu bihâ min sultân, inil hukmu illâ lillâh, emere ellâ ta’budû illâ iyyâhu, zâliked dînul kayyimu ve lâkinne ekseren nâsi lâ ya’lemûn

Tevbe 9/31
Onlar Allah'ı bırakıp hahamlarını, rahiplerini ve Meryem oğlu Mesih'i de Rabler edindiler. Oysa tek ilahtan başkasına ibadet etmemekle emrolunmuşlardı. Ondan başka ilah yoktur. Allah, koştukları eşlerden münezzehtir.
اتَّخَذُواْ أَحْبَارَهُمْ وَرُهْبَانَهُمْ أَرْبَابًا مِّن دُونِ اللّهِ وَالْمَسِيحَ ابْنَ مَرْيَمَ وَمَا أُمِرُواْ إِلاَّ لِيَعْبُدُواْ إِلَهًا وَاحِدًا لاَّ إِلَهَ إِلاَّ هُوَ سُبْحَانَهُ عَمَّا يُشْرِكُونَ
İttehazû ahbârahum ve ruhbânehum erbâben min dûnillâhi vel mesîhabne meryem(meryeme), ve mâ umirû illâ li ya'budû ilâhen vâhidâ ,lâ ilâhe illâ huve, subhânehu ammâ yuşrikûn

Emir ve yasaklama hakkı, sadece Allah’ındır
Araf 7/54 Gerçekten sizin Rabbiniz, altı günde gökleri ve yeri yaratan, sonra arşa istiva eden Allah'tır. Gündüzü, durmaksızın kendisini kovalayan geceyle örten, güneşe, aya ve yıldızlara kendi buyruğuyla baş eğdirendir. Haberiniz olsun, yaratmak da, emir de yalnızca  O'nundur. Alemlerin Rabbi olan Allah ne yücedir.
إِنَّ رَبَّكُمُ اللّهُ الَّذِي خَلَقَ السَّمَاوَاتِ وَالأَرْضَ فِي سِتَّةِ أَيَّامٍ ثُمَّ اسْتَوَى عَلَى الْعَرْشِ يُغْشِي اللَّيْلَ النَّهَارَ يَطْلُبُهُ حَثِيثًا وَالشَّمْسَ وَالْقَمَرَ وَالنُّجُومَ مُسَخَّرَاتٍ بِأَمْرِهِ أَلاَ لَهُ الْخَلْقُ وَالأَمْرُ تَبَارَكَ اللّهُ رَبُّ الْعَالَمِينَ
İnne rabbekümüllahüllezi halekas semavati vel erda fı sitteti eyyamin sümmesteva alel arşi yuğşil leylen nehara yatlübühu hasısev veş şemse vel kamera ven nücume müsehharatim bi emrih ela lehül halku vel emr tebarakellahü rabbül alemın
Duâda Şirk..
Hastalıktan şifa, musibetten afiyet, rızık genişliği vb. gibi ancak Allah’ın kâdir olduğu hususlarda ister Peygamber veya alim olsun, ister salih bir kul olsun mahluklardan medet ummak ya da Allah’a yapılan duâda onlara seslenip aracılar kılmak bu kabildendir. Zira onlar da duâyı yapan gibi yaratan değil amellerini kesbeden kullardır. Şifa bulmak veya nazar vs.’den..
Korunmak için muska vb. şeyler edinmek te böyledir, Allah Rasûlü Sallallahu Aleyhi Vesellem, “şüphesiz, muska ve temîmeler şirktir” ve “Kim boynuna muska takarsa Allah ona afiyet vermesin” buyurmuştur.
Yunus 10/106Ve Allah'dan başka, sana faydası da, zararı da dokunmayacak olan şeylere yalvarma! Eğer yalvarırsan, o zaman hiç şüphesiz sen zalimlerden olursun.
وَلاَ تَدْعُ مِن دُونِ اللّهِ مَا لاَ يَنفَعُكَ وَلاَ يَضُرُّكَ فَإِن فَعَلْتَ فَإِنَّكَ إِذًا مِّنَ الظَّالِمِينَ
Ve lâ ted’u min dûnillâhi mâ lâ yenfeuke ve lâ yadurruke, fe in fealte fe inneke izen minez zâlimîn

Niyet ve Gâyede Şirk
Genellikle amellerde ortaya çıkan ve kişinin tümden Allah’a itaattan yüzçevirmesi, uzaklaşması şeklindeki şirktir. Amelini dünyevî çıkarlar için yapan Allah’ın rızasını gözetmeyen kişi bu şirke düşmüş olur,

HUD 11/15 Dünya hayatını ve güzelliklerini isteyenlere, orada işlediklerinin karşılığını tastamam veririz; onlar orada bir eksikliğe de uğratılmazlar.
مَن كَانَ يُرِيدُ الْحَيَاةَ الدُّنْيَا وَزِينَتَهَا نُوَفِّ إِلَيْهِمْ أَعْمَالَهُمْ فِيهَا وَهُمْ فِيهَا لاَ يُبْخَسُونَ
Men kâne yurîdul hayâted dunyâ ve zînetehâ nuveffi ileyhim a'mâlehum fîhâ ve hum fîhâ lâ yubhasûn

Hud 11/16
İşte bunların, ahirette kendileri için ateşten başkası yoktur. Onların onda dünyada bütün işledikleri boşa çıkmıştır ve yapmakta oldukları şeyler de geçersiz olmuştur.
أُوْلَئِكَ الَّذِينَ لَيْسَ لَهُمْ فِي الآخِرَةِ إِلاَّ النَّارُ وَحَبِطَ مَا صَنَعُواْ فِيهَا وَبَاطِلٌ مَّا كَانُواْ يَعْمَلُونَ
Ulâikellezîne leyse lehum fil âhırati illân nâr ve habita mâ sanaû fîhâ ve bâtılun mâ kânû ya'melûn


Sevmede Şirk
Başkasını Allah’ı sever gibi ya da O’ndan daha fazla sevmekledir. Bu da şirktir. Sevgi ihlasla boyun eğmenin bir göstergesidir..

Bakara 2/165  Insanlardan kimileri vardır ki, Allah’a ulaşmak için Allah’tan başka aracılar edinerek Allah’a ortaklar koşarlar ve onları, Allah’ı sever gibi severler. İman edenler ise, en çok Allah’ı severler.Keşke zâlimler, azabı gördüklerinde anlayacakları gibi , bütün kuvvetin Allah'a ait olduğunu ve O'nun azabının çok şiddetli olduğunu önceden anlayabilselerdi.
وَمِنَ النَّاسِ مَن يَتَّخِذُ مِن دُونِ اللّهِ أَندَاداً يُحِبُّونَهُمْ كَحُبِّ اللّهِ وَالَّذِينَ آمَنُواْ أَشَدُّ حُبًّا لِّلّهِ وَلَوْ يَرَى الَّذِينَ ظَلَمُواْ إِذْ يَرَوْنَ الْعَذَابَ أَنَّ الْقُوَّةَ لِلّهِ جَمِيعاً وَأَنَّ اللّهَ شَدِيدُ الْعَذَابِ
Ve minen nâsi men yettehızu min dûnillâhi endâden yuhıbbûnehum ke hubbillâh(hubbillâhi), vellezîne âmenû eşeddu hubben lillâh, ve lev yerâllezîne zalemû iz yeravnel azâbe, ennel kuvvete lillâhi cemîan, ve ennellâhe şedîdul azâbi
Allah, yarattıklarına benzemez. O, hiçbir mahlûkun cismine ve suretine girmez.
Çevremize baktığımızda elbette Allah’ın varlığını, birliğini, kudretini kavrarız; ama onları Allah’ın birer parçası veya bizzat kendisi olarak görmek yanlıştır. Vahdet-i vücûd inancında  tek varlık olarak Allah kabul edilmekte, bunun dışındaki varlıklar ise Allah’ın tezahür ve tecellisi sayılmaktadır. Oysa Allah Teala yarattığı her şeyi ayrı ve gerçek varlıklar olarak yarattığını bildirmiştir.  Muhyiddin İbn Arabî tarafından sistemleştirilmiştir. Bunu İbn Arabî’nin değil öğrencilerinin sistemleştirdiğini söyleyenler de olmuştur.
 O, bizlere doğru yolu göstermek için yarattığı şeylerde işaretler var etmiştir. Bir ayette şöyle buyurulmuştur:
Fussilet 41/ 53 Âyetlerimizi onlara, hem çevrelerinde hem de kendi  nefislerinde  öyle göstereceğiz ki Kur'ân'ın hak olduğu kendilerine açıkça belli olsun. Senin Rabbinin her şeye şahit olması kafi değil mi?
سَنُرِيهِمْ آيَاتِنَا فِي الْآفَاقِ وَفِي أَنفُسِهِمْ حَتَّى يَتَبَيَّنَ لَهُمْ أَنَّهُ الْحَقُّ أَوَلَمْ يَكْفِ بِرَبِّكَ أَنَّهُ عَلَى كُلِّ شَيْءٍ شَهِيدٌ
Se nurîhim âyâtinâ fîl âfâkı ve fî enfusihim hattâ yetebeyyene lehum ennehul hakku, e ve lem yekfi bi rabbike ennehu alâ kulli şey’in şehîd
 Birçok ayette “…Göklerde ve yerde ne varsa hepsi onundur…buyurur
Bakara 2/255 Allah... O'ndan başka ilah yoktur. Diridir, kâimdir. O'nu uyuklama ve uyku tutmaz. Göklerde ve yerde ne varsa hepsi O'nundur. İzni olmaksızın O'nun katında şefaatte bulunacak kimdir? O, önlerindekini ve arkalarındakini bilir. (Onlar ise) Dilediği kadarının dışında, O'nun ilminden hiç birşeyi kavrayıp kuşatamazlar. O'nun kürsüsü, bütün gökleri ve yeri kaplayıp kuşatmıştır. Onların korunması O'na güç gelmez. O, pek yücedir, pek büyüktür.
للّهُ لاَ إِلَهَ إِلاَّ هُوَ الْحَيُّ الْقَيُّومُ لاَ تَأْخُذُهُ سِنَةٌ وَلاَ نَوْمٌ لَّهُ مَا فِي السَّمَاوَاتِ وَمَا فِي الأَرْضِ مَن ذَا الَّذِي يَشْفَعُ عِنْدَهُ إِلاَّ بِإِذْنِهِ يَعْلَمُ مَا بَيْنَ أَيْدِيهِمْ وَمَا خَلْفَهُمْ وَلاَ يُحِيطُونَ بِشَيْءٍ مِّنْ عِلْمِهِ إِلاَّ بِمَا شَاء وَسِعَ كُرْسِيُّهُ السَّمَاوَاتِ وَالأَرْضَ وَلاَ يَؤُودُهُ حِفْظُهُمَا وَهُوَ الْعَلِيُّ الْعَظِيمُ
Allâhu lâ ilâhe illâ huvel hayyul kayyûm(kayyûmu), lâ te’huzuhu sinetun ve lâ nevm(nevmun), lehu mâ fîs semâvâti ve mâ fil ard(ardı), menzellezî yeşfeu indehû illâ bi iznih(iznihî) ya’lemu mâ beyne eydîhim ve mâ halfehum, ve lâ yuhîtûne bi şey’in min ilmihî illâ bi mâ şâe, vesia kursiyyuhus semâvâti vel ard(arda), ve lâ yeûduhu hıfzuhumâ ve huvel aliyyul azîm
Her varlık gerçek ve ayrı birer var edildiğini söylemiştir. Bizim varlığımız da gerçek bir varlıktır.
Câsiye 45/22 Allah gökleri ve yeri gerçekle yaratmıştır; herkese , kazandığının karşılığı verilir, onlara zulmedilmez.
وَخَلَقَ اللَّهُ السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضَ بِالْحَقِّ وَلِتُجْزَى كُلُّ نَفْسٍ بِمَا كَسَبَتْ وَهُمْ لَا يُظْلَمُونَ Ve halakallâhus semâvâti vel arda bil hakkı ve li tuczâ kullu nefsin bimâ kesebet ve hum lâ yuzlemûn

 Dini oyun eğlence haline getirip alay edenler   Küfre saplanıp helâke sürüklenmiş kimselerdir
Kur'an'ın mesajları evrenseldir .Her çağda her dönemde kendilerinden önceki müşrik kavimler gibi dinlerini nasıl  oyun ve eğlence edinenlerde Allah'a ibadeti hafife alanların akibetleri sapmaktan başka bir şey değildir
 Tevbe 9/64 Münafıklar, kalblerindekileri bütünüyle haber verecek bir sûrenin tepelerine inmesinden çekinirler. De ki, alay edip durun bakalım, Allah o sizin çekindiğiniz şeyi kesinlikle ortaya çıkaracaktır.
يَحْذَرُ الْمُنَافِقُونَ أَن تُنَزَّلَ عَلَيْهِمْ سُورَةٌ تُنَبِّئُهُمْ بِمَا فِي قُلُوبِهِم قُلِ اسْتَهْزِؤُواْ إِنَّ اللّهَ مُخْرِجٌ مَّا تَحْذَرُونَ
Yahzerul munâfikûne en tunezzele aleyhim sûretun tunebbiuhum bi mâ fî kulûbihim, kulistehziu, innallâhe muhricun mâ tahzerûn

Tevbe 9/65 Şâyet kendilerine (niçin alay ettiklerini) sorsan, “Biz sadece lâfa dalmıştık ve aramızda eğleniyorduk”, derler. De ki: “Allah’la, O’nun âyetleriyle ve rasulleriyle mi eğleniyordunuz?
وَلَئِن سَأَلْتَهُمْ لَيَقُولُنَّ إِنَّمَا كُنَّا نَخُوضُ وَنَلْعَبُ قُلْ أَبِاللّهِ وَآيَاتِهِ وَرَسُولِهِ كُنتُمْ تَسْتَهْزِؤُونَ
Ve le in seeltehum le yekûlunne innemâ kunnâ nahûdu ve nel’ab(nel’abu), kul e billâhi ve âyâtihî ve resûlihî kuntum testehziûn (testehziûne)

Enam 6/ 70  Dinlerini oyun ve eğlence edinenleri ve dünya hayatı kendilerini aldatmış olanları bırak. Hiç kimsenin kazandığı yüzünden mahrumiyete sürüklenmemesi için Kur’an ile öğüt ver. Yoksa ona Allah’tan başka ne bir dost vardır, ne de bir şefaatçi. (Kurtuluşu için) her türlü fidyeyi verse de bu ondan kabul edilmez. İşte onlar kazandıkları yüzünden helâke sürüklenmiş kimselerdir. Küfre saplanıp kalmalarından dolayı onlara çılgınca kaynamış bir içecek ve elem dolu bir azap vardır.
وَذَرِ الَّذِينَ اتَّخَذُواْ دِينَهُمْ لَعِبًا وَلَهْوًا وَغَرَّتْهُمُ الْحَيَاةُ الدُّنْيَا وَذَكِّرْ بِهِ أَن تُبْسَلَ نَفْسٌ بِمَا كَسَبَتْ لَيْسَ لَهَا مِن دُونِ اللّهِ وَلِيٌّ وَلاَ شَفِيعٌ وَإِن تَعْدِلْ كُلَّ عَدْلٍ لاَّ يُؤْخَذْ مِنْهَا أُوْلَئِكَ الَّذِينَ أُبْسِلُواْ بِمَا كَسَبُواْ لَهُمْ شَرَابٌ مِّنْ حَمِيمٍ وَعَذَابٌ أَلِيمٌ بِمَا كَانُواْ يَكْفُرُونَ
Ve zerillezînettehazû dînehum leiben ve lehven ve garrathumul hayâtud dunyâ ve zekkir bihî en tubsele nefsun bimâ kesebet, leyse lehâ min dûnillâhi veliyyun ve lâ şefîun, ve in ta’dil kulle adlin lâ yu’haz minhâ, ulâikellezîne ubsilû bimâ kesebû, lehum şarâbun min hamîmin ve azâbun elîmun bimâ kânû yekfurûn(yekfurûne).

Dinin emirlerini, hükümlerini ve açıkladığı konuları kendi arzu ve görüşüne göre yorumlar, onları bir tarafa atarak gelişi güzel “bu helal, şu haramdır” derse, yani Allah’a iftira atarsa, dinini oyun ve eğlence edinmiş olur.
Nahl 16/116 Allah’a yalanla iftira etmek için dillerinizin vasıflandırması ile “bu helâldir, bu haramdır” diye yalan söylemeyin. Muhakkak ki Allah’a yalanla iftira edenler, felâha  eremezler.
وَلاَ تَقُولُواْ لِمَا تَصِفُ أَلْسِنَتُكُمُ الْكَذِبَ هَذَا حَلاَلٌ وَهَذَا حَرَامٌ لِّتَفْتَرُواْ عَلَى اللّهِ الْكَذِبَ إِنَّ الَّذِينَ يَفْتَرُونَ عَلَى اللّهِ الْكَذِبَ لاَ يُفْلِحُونَ
Ve lâ tekûlû limâ tesıfu elsinetukumul kezibe hâzâ halâlun ve hâzâ harâmun li tefterû alâllâhil kezibe, innellezîne yefterûne alâllâhil kezibe lâ yuflihûn
li tefterû iftira
 
Maide 5/58
Namaza çağırdığınız zaman, onu alay ve eğlence konusu yaparlar. Bu onların, akıllarını kullanmayan bir toplum olmalarından dolayıdır.
وَإِذَا نَادَيْتُمْ إِلَى الصَّلاَةِ اتَّخَذُوهَا هُزُوًا وَلَعِبًا ذَلِكَ بِأَنَّهُمْ قَوْمٌ لاَّ يَعْقِلُونَ
Ve izâ nâdeytum ilâs salâtittehazûhâ huzuven ve leibâ(leiben) zâlike bi ennehum kavmun lâ ya’kılûn
Casiye 45/ 9
Ayetlerimizden birşey öğrendiği vakit, onu  hafife alır. İşte onlar için horlayıcı bir azap vardır.
وَإِذَا عَلِمَ مِنْ آيَاتِنَا شَيْئًا اتَّخَذَهَا هُزُوًا أُوْلَئِكَ لَهُمْ عَذَابٌ مُّهِينٌ
Ve izâ alime min âyâtinâ şey’enittehazehâ huzuvâ(huzuven), ulâike lehum azâbun muhîn
Dünya hayatının nimetlerini  hiç ölmeyecekmiş gibi  ,sürekli zevk sefa eglence içinde vakit geçirmek
Duhan 44/38 Biz gökleri, yeri ve bunlar arasındakileri eğlenmek için yaratmadık.
وَمَا خَلَقْنَا السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضَ وَمَا بَيْنَهُمَا لَاعِبِينَ
Mâ halaknâhumâ illâ bil hakkı ve lâkinne ekserehum lâ ya’lemûn(ya’lemûne)
Din Adına bilgi veren  ulemaları ne demişse doğrudur gibi   koyu  taraftarlık yaparak  hatasız gören  taassub ile hareket edip, Kuran'a başvurmadan fetvalarını Öne çıkarmaktır.
Hucurat 49/1: Ey  iman edenler ! Allahın ve Resulünün önüne geçmeyin ve Allah'tan sakının çünkü   Allah her şeyi hakkıyla işitir  hakkıyla bilir,
يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا لَا تُقَدِّمُوا بَيْنَ يَدَيِ اللَّهِ وَرَسُولِهِ وَاتَّقُوا اللَّهَ إِنَّ اللَّهَ سَمِيعٌ عَلِيمٌ
Yâ eyyuhâllezîne âmenû lâ tukaddimû beyne yedeyillâhi ve resûlihî vettekûllâh, innallâhe semîun alîm
Türbede Dua etmek
Allah katında türbelerde  bir şey istemek daha makbul olduğunu zannediliyor Elbette türbelere ziyaretlere, denecek hiçbir şey yoktur. Türbeler, ziyaret edilebilir. Bu yerlerde duada okunabilir ama kesinlikle de türbelerden bir şey istenemez. O zaman biz eğer bu dua istekleri Allah için yapıyorsak neden türbe yapılır .?Ancak sana kulluk ederiz ve ancak senden yardım dileriz.
Cin 72/18  Ve hakıkatte  mescidler hep Allah içindir, o halde Allahın yanında başka birine duâ etmeyin
وَأَنَّ الْمَسَاجِدَ لِلَّهِ فَلَا تَدْعُوا مَعَ اللَّهِ أَحَدًا
Ve ennel mesâcide lillâhi fe lâ ted’û meallâhi ehadâ
Allah’ Resulü, kabirlere doğru namaz kılmayı ve üzerlerine oturmayı yasakladı ve dedi ki : "KABİRLERİN ÜZERİNE OTURMAYIN VE ONLARA DOĞRU NAMAZ KILMAYIN. "
Allah’ ın Resulü, ölülerden yardım etmeyi yasaklamıştır. Allah Resulü buyuruyor ki "Rasulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem Abdullah İbni Abbas Radiyallahu Anhuma’ya şöyle buyurdu:
“Bir şey istediğin vakit Allah’tan iste, yardım dilediğin vakit de yine Allah’tan dile.”
Enes bin Malik (Radiyallahu Anh) şöyle dedi:
“Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem):
‘İslam’da kabirler yanında kurban kesmek yoktur’ buyurdu Ebu Davud: 3222
 Allah ve Resulünün buyrukları, diyanetin uyarıları, orta iken, hala türbelerden istekte bulananlar varsa Allah bizlere gösterdiği onlarada , doğru yolu göstersin…
Ölen bir insanın bu dünya ile ilişkisi kesilmiştir! Bize ne fayda nede zarar veremez. 
Fatiha'daki teslimiyetimizde Ancak sana kulluk ederiz ve ancak senden yardım dilerizdiyoruz .Bizim duamızı kabul edecek, bizi koruyacak ve bize şifa verecek olan Allah. Sadece ve sadece Allah bize yardım eder.deyip bir yandan dua ve issteklerimizi  aracılar vasıtasıyla  istiyoruz.Çünkü Allah  şöyle buyuruyor:
Neml 27/62 Yoksa, darda kalan  biri kendisine dua ettiği zaman, onun duasını karşılık veren sıkıntılarını gideren  ve sizleri yeryüzünün yöneticileri kılan kimdir.? Allah'la birlikte bir   başka ilah mı var? Siz, pek az düşünüyorsunuz!
أَمَّن يُجِيبُ الْمُضْطَرَّ إِذَا دَعَاهُ وَيَكْشِفُ السُّوءَ وَيَجْعَلُكُمْ خُلَفَاء الْأَرْضِ أَإِلَهٌ مَّعَ اللَّهِ قَلِيلًا مَّا تَذَكَّرُونَ
Em men yucîbul mudtarra izâ deâhu ve yekşifus sûe ve yec’alukum hulefâel ard(ardı), e ilâhun meallâh kalîlen mâ tezekkerûn
Mümin 40/60   Rabbiniz şöyle dedi: “Bana dua edin, duânıza cevap vereyim. Bana kulluk etmeyi kibirlerine yediremeyenler aşağılanmış bir hâlde cehenneme gireceklerdir.”
وَقَالَ رَبُّكُمُ ادْعُونِي أَسْتَجِبْ لَكُمْ إِنَّ الَّذِينَ يَسْتَكْبِرُونَ عَنْ عِبَادَتِي سَيَدْخُلُونَ جَهَنَّمَ دَاخِرِينَ
Ve kâle rabbukumud’ûnî estecib lekum, innellezîne yestekbirûne an ibâdetî se yedhulûne cehenneme dâhırîn
Müminin mümine duası  en makbuldur duadır
Öyleyse  Allah yolunda canıyla,malıyla cihad etmiş , ilmiyle,sanatı ile , iyilik ve güzel davranışlarıyla tanınan sağ veya ölmüş  kişileri örnek alabiliriz Bıraktığı güzel eserleri, gayretleri cabaları için  islam kardeşliğimiz için  onları hayırla anar doğrularından  istifade ederek dua ederiz
Haşr 59/10 Bunların arkasından gelenler şöyle derler: Rabbimiz! Bizi ve bizden önce gelip geçmiş imanlı kardeşlerimizi bağışla; kalplerimizde, iman edenlere karşı hiçbir kin bırakma! Rabbimiz! Şüphesiz ki sen çok şefkatli, çok merhametlisin!
وَالَّذِينَ جَاؤُوا مِن بَعْدِهِمْ يَقُولُونَ رَبَّنَا اغْفِرْ لَنَا وَلِإِخْوَانِنَا الَّذِينَ سَبَقُونَا بِالْإِيمَانِ وَلَا تَجْعَلْ فِي قُلُوبِنَا غِلًّا لِّلَّذِينَ آمَنُوا رَبَّنَا إِنَّكَ رَؤُوفٌ رَّحِيمٌ
Vellezîne câû min ba’dihim yekûlûne rabbenâgfir lenâ ve li ihvâninellezîne sebekûnâ bil îmâni ve lâ tec’al fî kulûbinâ gıllen lillezîne âmenû rabbenâ inneke raûfun rahîm,


Günümüzde öldükten sonra doğrulukla anılanlar  gibi gelecek nesiller içinde bizlerinde doğru anılmamızı nasip eylesin .
Şuara 26/83 Rabbim! Bana hikmet ver ve beni salihlere kat.
.رَبِّ هَبْ لِي حُكْمًا وَأَلْحِقْنِي بِالصَّالِحِينَ
Rabbi heb lî hukmen ve elhıknî bis sâlihîn
Şuara 26/84 Benim, gelecek nesiller içinde doğru anılmamı nasip eyle.
وَاجْعَل لِّي لِسَانَ صِدْقٍ فِي الْآخِرِينَ
Vec’al lî lisâne sıdkın fîl âhırîn
Şuara 26/85 Beni nimetlerle dolu Cennet’e mirasçı kıl.
وَٱجْعَلْنِى مِن وَرَثَةِ جَنَّةِ ٱلنَّعِيمِ
Vec’alnî min veraseti cennetin naîm
Din adına kimin doğru söyleyip söylemediğini araştırmak kitabımızla imtihanımızdır.!
Kur'an'ı anlamayız düşüncesi ile din adına verilen fetvaları hatasız kabul edip ilahlaştırma noktasına getirecek davranışlardan söylemlerden uzak durulmalıdır.Kitaba muhattab olunmadan araştırmadan  Allah'ın indirdiğiyle hükmetmeyi terkettiler .Onu sever ve savunur oldular!
Zuhruf 43/44 Bu Kur'an hem senin için, hem halkın için bir zikirdir   ve ileride bundan mutlaka sorguya çekileceksiniz
وَإِنَّهُ لَذِكْرٌ لَّكَ وَلِقَوْمِكَ وَسَوْفَ تُسْأَلُونَ
Ve innehu le zikrun leke ve li kavmik, ve sevfe tus'elun.
 Oysa Allah hüküm ve hikmeti insanlara üç yolla göstermiştir.
Şura 42/ 51 Allah, bir insanla ancak ilham yoluyla, yahut perde arkasından konuşur, yahut izniyle dilediğini vahyedecek bir elçi gönderir. Allah yücedir; hikmet sahibidir.
وَمَا كَانَ لِبَشَرٍ أَن يُكَلِّمَهُ اللَّهُ إِ لَّا وَحْيًا أَوْ مِن وَرَاء حِجَابٍ أَوْ يُرْسِلَ رَسُولًا فَيُوحِيَ بِإِذْنِهِ مَا يَشَاء إِنَّهُ عَلِيٌّ حَكِيمٌ
Ve mâ kâne li beşerin en yukellimehullâhu illâ vahyen ev min verâi hıcâbin ev yursile resûlen fe yûhıye bi iznihî mâ yeşâu, innehu aliyyun hakîm
Yüce Allah kendisine sığınan kullarını doğruya ulaştırmak için pek çok nimet vermiştir..kullarını gönderdiği bu nimet gerek fıtratında gerekse elçilerle  uyarır ,yol gösterir.

I- - - - - - - - - - - - - - -I

 FATİHA SÜRESİ 6 .BÖLÜM,


Fatiha 1/ 6
.Bizi sıratı müstakim = dosdoğru yoluna  hidayet eyle
اهدنا الصرط المستقيم
İhdinessırâtel müstakîm.
Sıratı müstakim /Dosdoğru yol  Kavramı 
 Sırât-ı müstakim: Dosdoğru olan yol anlamındadır. İki nokta arasındaki en kısa çizgiye de denir. Kısaca hiçbir yerinde meyil ve eğrilik bulunmayan, dümdüz ve dosdoğru demektir. Konumu ve durumu değişmeyen anlamına da gelir. Yani sapmaya izin vermeyen yol demektir.
Sıratı müstakim yolunda olan  nimet verilenler 4 grub insan vardır
Nisa 4/69 Her kim Allah'a ve peygambere itaat ederse, işte onlar Allah'ın kendilerine nimet ihsan ettiği Nebiler , dosdoğru kişiler, şahitler  ve salihlerle birliktedirler. Bunlar ise ne güzel arkadaştır!
وَمَن يُطِعِ اللّهَ وَالرَّسُولَ فَأُوْلَئِكَ مَعَ الَّذِينَ أَنْعَمَ اللّهُ عَلَيْهِم مِّنَ النَّبِيِّينَ وَالصِّدِّيقِينَ وَالشُّهَدَاء وَالصَّالِحِينَ وَحَسُنَ أُولَئِكَ رَفِيقًا
Ve men yutiıllâhe ver resûle fe ulâike meallezîne en’amellâhu aleyhim minen nebiyyîne ves sıddîkîne veş şuhedâi ves sâlihîn, ve hasune ulâike rafîkâ
Kur'an'da hidayet ve sıratı müstakim çoğunluk  beraber geçmektedir.

Ali imran 3/101 Size Allah'ın âyetleri okunup dururken ve Allah'ın elçisi de aranızda iken nasıl inkâra saparsınız? Kim Allah'a sımsıkı bağlanırsa, kesinlikle doğru yola iletilmiştir.
وَكَيْفَ تَكْفُرُونَ وَأَنتُمْ تُتْلَى عَلَيْكُمْ آيَاتُ اللّهِ وَفِيكُمْ رَسُولُهُ وَمَن يَعْتَصِم بِاللّهِ فَقَدْ هُدِيَ إِلَى صِرَاطٍ مُّسْتَقِيمٍ
Ve keyfe tekfurûne ve entum tutlâ aleykum âyâtullâhi ve fîkum resûluh(resûluhu), ve men ya’tesim billâhi fe kad hudiye ilâ sırâtın mustakîm
 Kitabına Sarılanlar Doğru yola eriştirilirler
 Zuhruf 43/43 Öyle ise sana vahyedilene sımsıkı sarıl. Şüphesiz sen doğru bir yol üzeresin.
فَاسْتَمْسِكْ بِالَّذِي أُوحِيَ إِلَيْكَ إِنَّكَ عَلَى صِرَاطٍ مُّسْتَقِيمٍ
Festemsik billezî ûhıye ileyke, inneke alâ sırâtın mustakîm
 Sıratı müstakim'in ne olduğu, "ne olmadığı"  ancak bilinerek  anlaşılabilir
En am 6/151 De ki: "Gelin size Rabbinizin neleri haram kıldığını utlu okuyayım, öğreteyim O'na hiç bir şeyi ortak koşmayın, anne babaya iyilik edin, yoksulluk endişesiyle çocuklarınızı öldürmeyin. Sizin de, onların da rızıklarını biz vermekteyiz- Çirkin kötülüklerin açığına ve gizli olanına yaklaşmayın. Hakka dayalı olma dışında, Allah'ın öldürülmesini haram kıldığı kimseyi öldürmeyin. İşte bunlarla size tavsiye emr etti; umulur ki akıl erdirirsiniz.
قُلْ تَعَالَوْاْ أَتْلُ مَا حَرَّمَ رَبُّكُمْ عَلَيْكُمْ أَلاَّ تُشْرِكُواْ بِهِ شَيْئًا وَبِالْوَالِدَيْنِ إِحْسَانًا وَلاَ تَقْتُلُواْ أَوْلاَدَكُم مِّنْ إمْلاَقٍ نَّحْنُ نَرْزُقُكُمْ وَإِيَّاهُمْ وَلاَ تَقْرَبُواْ الْفَوَاحِشَ مَا ظَهَرَ مِنْهَا وَمَا بَطَنَ وَلاَ تَقْتُلُواْ النَّفْسَ الَّتِي حَرَّمَ اللّهُ إِلاَّ
Kul tealev etlü ma harrame rabbüküm aleyküm ella tüşriku bihi şey´a ve bil valideyni ıhsana ve la taktülu evladeküm min imlak nahnü nerzükuküm ve iyyahüm ve la takrabül fevahışe ma zahera minha ve ma betan ve la taktülün nefselletı harramellahü illa bil hakk zaliküm vessaküm bihı lealleküm ta´kılun
 En am 6/152 Yetimin malına, o en kuvvetli çağına gelinceye kadar, en güzel şekliyle olmadıkça yaklaşmayın. Ölçü ve tartıyı adaletle yerine getirin. Kimseyi güç yetirebildiğinden fazlasıyla sorumlu tutmayız. Söylediğiniz zaman, yakınınız olsa bile, adaletli olun. Allah’a verdiğiniz sözü tutun.İşte düşünüp tutasınız diye Allah size bunları emretti.
وَلاَ تَقْرَبُواْ مَالَ الْيَتِيمِ إِلاَّ بِالَّتِي هِيَ أَحْسَنُ حَتَّى يَبْلُغَ أَشُدَّهُ وَأَوْفُواْ الْكَيْلَ وَالْمِيزَانَ بِالْقِسْطِ لاَ نُكَلِّفُ نَفْسًا إِلاَّ وُسْعَهَا وَإِذَا قُلْتُمْ فَاعْدِلُواْ وَلَوْ كَانَ ذَا قُرْبَى وَبِعَهْدِ اللّهِ أَوْفُواْ ذَلِكُمْ وَصَّاكُم بِهِ لَعَلَّكُمْ تَذَكَّرُونَ
Ve lâ takrabû mâlel yetîmi illâ billetî hiye ahsenu hattâ yebluga eşuddehu, ve evfûl keyle vel mîzâne bil kıst(kıstı), lâ nukellifu nefsen illâ vus’ahâ ve izâ kultum fa’dilû ve lev kâne zâ kurbâ, ve bi ahdillâhi evfû, zâlikum vassâkum bihî leallekum tezekkerûn
En am 6/153 İşte bu, benim dosdoğru yolum. Artık ona uyun. Başka yollara uymayın. Yoksa o yollar sizi parça parça edip O’nun yolundan ayırır. İşte size bunları Umulur ki böylece siz takva sahibi olursunuz vasiyet etti (emretti.)
وَأَنَّ هَذَا صِرَاطِي مُسْتَقِيمًا فَاتَّبِعُوهُ وَلاَ تَتَّبِعُواْ السُّبُلَ فَتَفَرَّقَ بِكُمْ عَن سَبِيلِهِ ذَلِكُمْ وَصَّاكُم بِهِ لَعَلَّكُمْ تَتَّقُونَ
Ve enne hâzâ sırâtî mustekîmen fettebiûhu, ve lâ tettebiûs subule fe teferraka bikum an sebîlihi, zâlikum vassâkum bihî leallekum tettekûn(tettekûne).

 İslam Doğru yol, İbrahim'in dini İslam'dır.

Enam 6/161 De ki: “Şüphesiz Rabbim beni doğru bir yola, dosdoğru bir dine, Hakk’a yönelen İbrahim’in dinine iletti. O, Allah’a ortak koşanlardan değildi.”
قُلْ إِنَّنِي هَدَانِي رَبِّي إِلَى صِرَاطٍ مُّسْتَقِيمٍ دِينًا قِيَمًا مِّلَّةَ إِبْرَاهِيمَ حَنِيفًا وَمَا كَانَ مِنَ الْمُشْرِكِينَ
Kul innenî hedânî rabbî ilâ sırâtın mustekîm(mustekîmin) dînen kıyamen millete ibrâhîme hanîfâ(hanîfen), ve mâ kâne minel muşrikîn

Nimetlere Şükür Halinde Olanlar Sıratı Mustakim Üzerinedir
Nahl-.16/ 121Rabbinin nimetlerine şükrederdi; Rabbi de onu seçti ve doğru yola eriştirdi
شَاكِرًا لِّأَنْعُمِهِ اجْتَبَاهُ وَهَدَاهُ إِلَى صِرَاطٍ مُّسْتَقِيمٍ
Şâkiran li en’umihî, ictebâhu ve hudâhu ilâ sırâtın mustekîm 
 İblisin, Allah'ın dosdoğru yolu üzerinde oturduğu unutulmamalıdır
Araf 7/ 16 Dedi ki: "Madem öyle, beni azdırdığından dolayı onları insanları saptırmak için mutlaka senin dosdoğru yolunda pusu kurup oturacağım."
قَالَ فَبِمَا أَغْوَيْتَنِي لأَقْعُدَنَّ لَهُمْ صِرَاطَكَ الْمُسْتَقِيمَ
Kâle fe bimâ agveytenî le ak'udenne lehum sırâtekel mustekîm(mustekîme).

I-------------------------I
FATİHA SÜRESİ HİDAYET KAVRAMI

Hidayet ne demektir H-d-y kök türevlerinden yol gösterme eriştirme ,yolu göstermek, rehberlik yapma anlamlarına gelir Bir varlık ne için yaratılmışsa o uğurda hayatını devam etirmesidir.Zıddı dalâlet Saptırmak, yanıltmak, dalâlete düşürmektir sapıklıktır, karanlıkta kalmaktır.

Hidayetin Anlam Sahası .
Hidayetin tanımında bir varlık ne için yaratılmışsa o uğurda hayatını devam etirmesidir demiştik.Allah insanın her bir  uzvu için kendine layık olan hidayeti vermiştir. Duyacak kulak,görecek göz,söyleyecek dil,idrak edecek akıl,irade  v.s.halketmesi, tüm  bunlar birinci aşamadaki insana verilen  hidayettir. kısacası her ruzuv kendisiyle ilgili fonksiyon görev için yaratılmıştır.Bu sadece insanlara değil her varlığa kendine mahsus özellikler vermiş hepside Allah'ın gösterdiği yolda sapmadan vazifelerini yapması mecazi anlamda  ve diğer  tüm varlıkların  hidayetidir.

1-Allah (her varlığa kendine ait biçimini verdikten sonra onlara neyi nasıl yapacakları konusunda yol göstermiştir hidayet vermiştir
Allah bütün varlıklara görevlerini yapma imkanı verdiği gibi hayvanlara ne yapacaklarını, nasıl besleneceklerini, kendilerini nasıl koruyacaklarını ve benzeri özellikleri  hidayet vermiştir
Nahl Suresi16 /68 Rabbın bal arısına da şöyle vahyetti: dağlardan ve ağaçlardan ve kuracakları köşklerden göz göz evler edin
وَأَوْحَى رَبُّكَ إِلَى النَّحْلِ أَنِ اتَّخِذِي مِنَ الْجِبَالِ بُيُوتًا وَمِنَ الشَّجَرِ وَمِمَّا يَعْرِشُونَ
Ve evhâ rabbuke ilân nahli enittehızî minel cibâli buyûten ve mineş şeceri ve mimmâ ya’rişûn

Nahl 16/69
Sonra meyvelerin tümünden ye, böylece Rabbinin sana kolaylaştırdığı yollarda yürü-uçuver. Onların karınlarından türlü renklerde şerbetler çıkar, onda insanlar için bir şifa vardır. Şüphesiz düşünen bir topluluk için gerçekten bunda bir ayet vardır.
ثُمَّ كُل۪ي مِنْ كُلِّ الثَّمَرَاتِ فَاسْلُك۪ي سُبُلَ رَبِّكِ ذُلُلاًۜ يَخْرُجُ مِنْ بُطُونِهَا شَرَابٌ مُخْتَلِفٌ اَلْوَانُهُ ف۪يهِ شِفَٓاءٌ لِلنَّاسِۜ اِنَّ ف۪ي ذٰلِكَ لَاٰيَةً لِقَوْمٍ يَتَفَكَّرُونَ
Śumme kulî min kulli-śśemerâti feslukî subule rabbiki żululâ yaḣrucu min butûnihâ şerâbun muḣtelifun elvânuhu fîhi şifâun linnâs inne fî żâlike leâyeten likavmin yetefekkerûn

Mülk 67/3-Birbiriyle uyum ve ahenk içinde yedi gökleri yaratan da O'dur. O Rahman'ın yaratışında/yarattıklarında herhangi bir uyuşmazlık, aykırılık, çelişme göremezsin. Bir kez daha bak! Bir çatlaklık, bir uyuşmazlık görüyor musun?
الَّذِي خَلَقَ سَبْعَ سَمَاوَاتٍ طِبَاقًا مَّا تَرَى فِي خَلْقِ الرَّحْمَنِ مِن تَفَاوُتٍ فَارْجِعِ الْبَصَرَ هَلْ تَرَى مِن فُطُورٍ
Ellezî halaka seb'a semâvâtin tibâkâ(tibâkan), mâ terâ fî halkır rahmâni min tefâvut(tefâvutin), ferciıl basara hel terâ min futûr(futûrin).
Mülk 67/4- Sonra gözünü, tekrar tekrar çevir bak; göz (aradığı bozukluğu bulmaktan) âciz ve bitkin halde sana dönecektir.
ثُمَّ ارْجِعِ الْبَصَرَ كَرَّتَيْنِ يَنقَلِبْ إِلَيْكَ الْبَصَرُ خَاسِأً وَهُوَ حَسِيرٌ
Summerciıl basara kerreteyni yenkalib lieykel basaru hâsien ve huve hasîr(hasîrun).
Müminun 23/115-"Sizi, boş yere yarattığımızı ve bize döndürülmeyeceğinizi mi sandınız?"
أَفَحَسِبْتُمْ أَنَّمَا خَلَقْنَاكُمْ عَبَثًا وَأَنَّكُمْ إِلَيْنَا لَا تُرْجَعُونَ
E fe hasibtum ennemâ halaknâkum abesen ve ennekum ileynâ lâ turceûn
2-Allah İnsanı da Yaratıyor, hidayeti bildiriyor ve doğru yolun ne olduğunu gösteriyor
Taha 20/ 49
Firavun, “Ey Mûsâ! Sizin Rabbiniz de kimmiş!” dedi.
قَالَ فَمَن رَّبُّكُمَا يَا مُوسَى
Kale fe mer rabbüküma ya musa

Taha 20 / 50-
Dedi ki: "Bizim Rabbimiz, her şeye yaratılışını veren, sonra doğru yolunu gösterendir.
قَالَ رَبُّنَا الَّذِي أَعْطَى كُلَّ شَيْءٍ خَلْقَهُ ثُمَّ هَدَى
Kale rabbünellezi a´ta külle şey´in halkahu sümme heda

Allah insanı ahseni takvim üzerine yaratmış
Tin 95/ 4 Doğrusu, biz insanı en güzel bir biçimde yarattık.
لَقَدْ خَلَقْنَا الْإِنسَانَ فِي أَحْسَنِ تَقْوِيمٍ
Lekad halaknel´insane fiy ahseni takviymin.
İnfitar 82/7 Rabbin ki seni yarattı, düzgün hale koydu, en güzel ölçülerle şekillendirdi
الَّذِي خَلَقَكَ فَسَوَّاكَ فَعَدَلَكَ
Ellezî halakake fe sevvâke fe adelek(adeleke).
Ala 87/2 O ki yarattı, düzene koydu,
الَّذِي خَلَقَ فَسَوَّى
Ellezî halaka fesevvâ.
Ala 87/3 Takdir etti, böylece yol gösterdi,
Vellezî kaddere fe hedâ.
Sonra Allah akıl ve irade vermek suretiyle gerçekleşen izni ile yol göstermiştir
İnsan 76/3 Şüphesiz biz ona doğru yolu gösterdik. İster şükredici olsun ister nankör.
إِنَّا هَدَيْنَاهُ السَّبِيلَ إِمَّا شَاكِرًا وَإِمَّا كَفُورًا
İnnâ hedeynâhus sebîle immâ şâkiran ve immâ kefûran.
Beled 90/ 10 Biz ona iki yol gösterdik.
وَهَدَيْنَاهُ النَّجْدَيْنِ
Ve hedeynâhun necdeyn
 Kehf süresi 18/37     Kendisiyle konuşmakta olan arkadaşı ona dedi ki: "Seni topraktan, sonra bir damla sudan yaratan, sonra da seni düzgün (eli ayağı tutan, gücü kuvveti yerinde) bir adam kılan (Allah)ı inkar mı ettin?"
قَالَ لَهُ صَاحِبُهُ وَهُوَ يُحَاوِرُهُ أَكَفَرْتَ بِالَّذِي خَلَقَكَ مِن تُرَابٍ ثُمَّ مِن نُّطْفَةٍ ثُمَّ سَوَّاكَ رَجُلًا
Kâle lehu sâhıbuhu ve huve yuhâviruhû e keferte billezî halakake min turâbin summe min nutfetin summe sevvâke raculâ(raculen).
3-Hidayete erdiren bilgiyi öğreten sadece Allah'tır
Nahl 16 / 9 Doğru yolu göstermek Allah’a aittir. Yolun eğrisi de vardır. Allah dileseydi, hepinizi doğru yola iletirdi.
وَعَلَى اللّهِ قَصْدُ السَّبِيلِ وَمِنْهَا جَآئِرٌ وَلَوْ شَاء لَهَدَاكُمْ أَجْمَعِينَ
Ve alâllâhi kasdus sebîli ve minhâ câirun, ve lev şâe le hedâkum ecmaîn,
İnsanlara hidayeti anlatan peygamberleri ve kitapları gönderen O’dur.

Leyl Süresi :92/12. Hidayete ulaştırmak mutlaka Bize aittir.
إِنَّ عَلَيْنَا لَلْهُدَى
İnne aleynâ lel hudâ.

Hidayete ulaşmayı tercih edenler ise Allah'tan çağrıya icabet etme kabiliyeti kazanır.
Hac Süresi :22/ 24 Hem sözün güzelini işitecek duruma ulaştırılmışlar, hem de övülmeye layık olan Allah'ın yoluna eriştirilmişlerdir.
وَهُدُوا إِلَى الطَّيِّبِ مِنَ الْقَوْلِ وَهُدُوا إِلَى صِرَاطِ الْحَمِيدِ
Ve hüdu ilet tayyibi minel kavli ve hüdu ila siratıl hamıd

Allah İnsana verdiği iradesi ile dileyeni hidayete erdirir dileyenide sapıklıkta bırakır
İbrahim Suresi 14 / 4 Biz hiç bir elçiyi, kendi kavminin dilinden başkasıyla göndermedik ki, onlara apaçık anlatsın. Böylece Allah, dilediğini şaşırtıp saptırır, dilediğini hidayete erdirir. O, üstün ve güçlü olandır, hüküm ve hikmet sahibidir.
وَمَا أَرْسَلْنَا مِن رَّسُولٍ إِلاَّ بِلِسَانِ قَوْمِهِ لِيُبَيِّنَ لَهُمْ فَيُضِلُّ اللّهُ مَن يَشَاء وَيَهْدِي مَن يَشَاء وَهُوَ الْعَزِيزُ الْحَكِيمُ ﴿٤
Ve mâ erselnâ min resûlin illâ bi lisâni kavmihî li yubeyyine lehum, fe yudillullâhu men yeşâu ve yehdî men yeşâu, ve huvel azîzul hakîm..

Peygamberlerine Hidayet yolunu anlamayı sağlayan Allah’tır.
Şura Süresi : 42/52. Böylece sana emrimizden bir ruh vahyettik. Sen, kitap nedir, iman nedir bilmiyordun. Ancak Biz onu bir nur kıldık; onunla kullarımızdan dilediklerimizi hidayete erdiririz. Şüphesiz sen, doğru bir yola çağırıyorsun.
وَكَذَلِكَ أَوْحَيْنَا إِلَيْكَ رُوحًا مِّنْ أَمْرِنَا مَا كُنتَ تَدْرِي مَا الْكِتَابُ وَلَا الْإِيمَانُ وَلَكِن جَعَلْنَاهُ نُورًا نَّهْدِي بِهِ مَنْ نَّشَاء مِنْ عِبَادِنَا وَإِنَّكَ لَتَهْدِي إِلَى صِرَاطٍ مُّسْتَقِيمٍVe kezalike evhayna ileyke ruham min emrina ma künte tedri mel kitabü ve lel ımanü ve lakin cealnahü nuran nehdı bihı men neşaü min ıbadina ve inneke le tehdı ila sıratım müstekıym

Hidayetin İnanıp güvenerek kabul edenler doğru yolda devamlı kalmasının imkanlarını veriyor.
Allah hidayet yoluna adım atana hidayet yollarını kolaylaştırır, önündeki engelleri kaldırır. Zaten insana aklın verilmesi, peygamber ve kitap gönderilmesi, evrendeki sayısız âyetin insanın önüne serilmesi; hidayet yollarını kolaylaştırmaktır.

Muhammed 47/17
Hidayeti kabul edenlere gelince, Allah onların hidayetlerini artırmakta ve kendilerine takvalarını korunma yollarını vermektedir.
وَالَّذِينَ اهْتَدَوْا زَادَهُمْ هُدًى وَآتَاهُمْ تَقْواهُمْ
Vellezînehtedev zâdehum huden ve âtâhum takvâhum

Meryem 19/ 76 Allah, hidayeti kabul edenlere, daha çok hidayet verir. Baki kalacak olan salih ameller, Rabbinin katında sevap bakımından da daha hayırlıdır, sonuç bakımından da daha hayırlıdır.
وَيَزِيدُ اللَّهُ الَّذِينَ اهْتَدَوْا هُدًى وَالْبَاقِيَاتُ الصَّالِحَاتُ خَيْرٌ عِندَ رَبِّكَ ثَوَابًا وَخَيْرٌ مَّرَدًّا
Ve yezîdullâhullezînehtedev hudâ, vel bâkıyâtus sâlihâtu hayrun inde rabbike sevâben ve hayrun mereddâ

Ankebut 29/ 69 Bizim uğurumuzda mücadele edenlere gelince elbette biz onlara yollarımızı gösteririz ve şübhesiz ki Allah güzel davrananlarla / muhsinlerle beraberdir
وَالَّذِينَ جَاهَدُوا فِينَا لَنَهْدِيَنَّهُمْ سُبُلَنَا وَإِنَّ اللَّهَ لَمَعَ الْمُحْسِنِينَ
Vellezîne câhedû fînâ le nehdiyennehum subulenâ ve innallâhe le meal muhsinîn
Allah, zalimler topluluğunu hidayete erdirmez

Ali imran 3/ 86 İman ettikten, Resûl'ün hak olduğuna şahitlik ettikten ve kendilerine açık deliller geldikten sonra inkâr eden bir toplumu Allah nasıl doğru yola eriştirir? Allah, zalim toplumu doğru yola iletmez.
كَيْفَ يَهْدِي اللّهُ قَوْمًا كَفَرُواْ بَعْدَ إِيمَانِهِمْ وَشَهِدُواْ أَنَّ الرَّسُولَ حَقٌّ وَجَاءهُمُ الْبَيِّنَاتُ وَاللّهُ لاَ يَهْدِي الْقَوْمَ الظَّالِمِينَ
Keyfe yehdillâhu kavmen keferû ba’de îmânihim ve şehidû enner resûle hakkun ve câehumul beyyinât(beyyinâtu) vallâhu lâ yehdil kavmez zâlimîn

İnsanın fiilinde zorlama baskı söz konusu olamaz.
Allah insana ‘hidayeti’ veya ‘dalaleti’ seçme tercihi vermiştir Kişi istediğini seçer. Ancak Yüce Allah'ın , hidayetinin dışındaki bütün yolların sapıklık ve karanlık olduğunu açıklayarak insanı uyarıyor.

İsra 17 / 15
Kim doğru yola giderse, sırf kendi iyiliği için gider; kim de sapıklık ederse, ancak kendi aleyhine eder; Hiçbir günahkar başkasının günahını yüklenmez! Biz bir Rasul göndermedikçe azap da etmeyiz.
مَّنِ اهْتَدَى فَإِنَّمَا يَهْتَدي لِنَفْسِهِ وَمَن ضَلَّ فَإِنَّمَا يَضِلُّ عَلَيْهَا وَلاَ تَزِرُ وَازِرَةٌ وِزْرَ أُخْرَى وَمَا كُنَّا مُعَذِّبِينَ حَتَّى نَبْعَثَ رَسُولاً
Menihtedâ fe innemâ yehtedî li nefsihî, ve men dalle fe innemâ yadıllu aleyhâ, ve lâ teziru vâziratun vizra uhrâ, ve mâ kunnâ muazzibîne hattâ neb’ase resûlâ

Kasas 28/50 Buna rağmen sana icabet etmeyecek olurlarsa, artık bil ki, onlar, gerçekten kendi heva istek ve tutkularına uymaktadırlar. Oysa Allah'tan bir kılavuz doğru yol gösterici olmaksızın, kendi istek ve tutkularına hevasına uyandan daha sapık kimdir? Şüphesiz Allah, zulmeden bir kavme hidayet vermez.
فَإِن لَّمْ يَسْتَجِيبُوا لَكَ فَاعْلَمْ أَنَّمَا يَتَّبِعُونَ أَهْوَاءهُمْ وَمَنْ أَضَلُّ مِمَّنِ اتَّبَعَ هَوَاهُ بِغَيْرِ هُدًى مِّنَ اللَّهِ إِنَّ اللَّهَ لَا يَهْدِي الْقَوْمَ الظَّالِمِينَ
Fe il lem yestecibu leke fa´lem ennema yettebiune ehvaehüm ve men edallü mimmenittebea hevahü bi ğayri hüdem minellah innellahe la yehdil kavmez zalimın

Hidayeti yolunu kabul etmeyenlerin yoldaşı şeytan olur
Hac Süresi :22/ 4. " Onun (şeytan) hakkında şöyle yazılmıştır: Kim onu yoldaş edinirse bilsin ki şeytan kendisini saptıracak ve alevli ateşin azabına sürükleyecektir.
كُتِبَ عَلَيْهِ أَنَّهُ مَن تَوَلَّاهُ فَأَنَّهُ يُضِلُّهُ وَيَهْدِيهِ إِلَى عَذَابِ السَّعِيرِ
Kütibe aleyhi ennehu men tevellahü fe ennehu yüdillühu ve yehdıhi ila azabis seıyr

Muhammed 47/25
Kendilerine doğru yol apaçık belli olduktan sonra eski hallerine dönenleri, şeytan sürüklemiş ve kendilerine ümit vermiştir.
إِنَّ الَّذِينَ ارْتَدُّوا عَلَى أَدْبَارِهِم مِّن بَعْدِ مَا تَبَيَّنَ لَهُمُ الْهُدَى الشَّيْطَانُ سَوَّلَ لَهُمْ وَأَمْلَى لَهُمْ
İnnellezînerteddû alâ edbârihim min ba’di mâ tebeyyene lehumul hudâş şeytânu sevvele lehum ve emlâ lehum.

Hidayet kelimesinin El Hadi kalıbı :
Allah'ın ilahi mubarek isimlerinden hidayete erdirici, hidayete eriştiren. El Hüda Kitabımızın bir sıfatıdır hidayet’i gösteren, hakkı bildiren deliller, doğru yolu gösteren belge anlamındadır.İhtida : Hidayeti buldurmak, doğru yolda olmasını sağlamak, muhtedi ve ihtidâ : hidâyete eren, müslüman teslim olan,hidâyet erdirilen, doğru yola iletilen hak ve doğru olanı benimseyen, hak dine giren anlamındadır

Hidayet kelimesinin hudâllâhi din manasında kullanılımı

hudâllâhi huvel hudâ Hidayet Allah'ınYoludur.Hidayetin hepsi Allah'tandır
Bakara 2/120 Dinlerine uymadıkça yahudiler de hıristiyanlar da asla senden razı olmayacaklardır. De ki: Doğru yol, ancak Allah'ın yoludur. Sana gelen ilimden sonra onların arzularına uyacak olursan, andolsun ki, Allah'tan sana ne bir dost ne de bir yardımcı vardır.
َلَن تَرْضَى عَنكَ الْيَهُودُ وَلاَ النَّصَارَى حَتَّى تَتَّبِعَ مِلَّتَهُمْ قُلْ إِنَّ هُدَى اللّهِ هُوَ الْهُدَى وَلَئِنِ اتَّبَعْتَ أَهْوَاءهُم بَعْدَ الَّذِي جَاءكَ مِنَ الْعِلْمِ مَا لَكَ مِنَ اللّهِ مِن وَلِيٍّ وَلاَ نَصِيرٍ
Ve len terdâ ankel yahûdu ve len nasârâ hattâ tettebia milletehum kul inne hudâllâhi huvel hudâ ve le initteba’te ehvâehum ba’dellezî câeke minel ilmi, mâ leke minallâhi min veliyyin ve lâ nasîr

Hidayet kelimesinin Delil belge anlamında kullanımı
Allah, hidayeti kabul etmeleri için kullarını zorlamaz. Onlara hidayeti elçileri ve kitapları vasıtasıyla gösterip seçimi onların tercihlerine bırakır Hak ile batılı, hayır ile şerri, kurtuluş ile helak yollarını tarıif etmek,açıklamak göstermek manasında
Hakk ve batılı ayıracak, kötüden uzaklaştıracak deliller kanıtlar göstermek, suretiyle anlamında Kur’an’a göre bütün evren ve içindekiler Allah’ın âyetleridir. Bu âyetler; üzerinde iyice düşünenler için birer hidayet sebebidir.

Al-i İmran,3/190 Göklerin ve yerin yaratılışında, gece ile gündüzün birbiri ardınca gelip gidişinde selim akıl sahipleri için elbette ibretler vardır.
إِنَّ فِي خَلْقِ السَّمَاوَاتِ وَالأَرْضِ وَاخْتِلاَفِ اللَّيْلِ وَالنَّهَارِ لآيَاتٍ لِّأُوْلِي الألْبَابِ
İnne fî halkıs semâvâti vel ardı vahtilâfil leyli ven nehâri le âyâtin li ulîl elbâb

Ali imran 3/191
Onlar, ayakta iken, otururken, yan yatarken Allah'ı zikrederler ve göklerin ve yerin yaratılışı konusunda düşünürler. (Ve derler ki: ) "Rabbimiz, sen bunu boşuna yaratmadın. Sen pek yücesin, bizi ateşin azabından koru.
الَّذِينَ يَذْكُرُونَ اللّهَ قِيَامًا وَقُعُودًا وَعَلَىَ جُنُوبِهِمْ وَيَتَفَكَّرُونَ فِي خَلْقِ السَّمَاوَاتِ وَالأَرْضِ رَبَّنَا مَا خَلَقْتَ هَذا بَاطِلاً سُبْحَانَكَ فَقِنَا عَذَابَ النَّارِ
Ellezine yezkürunellahe kıyamev ve kuudev ve ala cünubihim ve yetefekkerune fı halkıs semavati vel ard* rabbena ma halakte haza batıla* sübhaneke fekına azaben nar

Aklını kullananlar ve ibret gözü ile bakanlar için Allah’ın evi Kâbe bile bir hidayettir.
Aliimran 3/96 Şüphesiz, âlemlere bereket ve hidayet kaynağı olarak insanlar için kurulan ilk ev Mekke'deki Kâbe'dir
إِنَّ أَوَّلَ بَيْتٍ وُضِعَ لِلنَّاسِ لَلَّذِي بِبَكَّةَ مُبَارَكًا وَهُدًى لِّلْعَالَمِينَ
İnne evvele beytin vudia lin nâsi lellezî bi bekkete mubâreken ve huden lil âlemîn

Hidayetin (hedey) beyan etmek anlamında kullanımı
Allah tarafından görevlendirilen nebiler, insanları hep Allah’ın hidayet’ine davet etmişlerdir. Onlar aynı zamanda hidayet olayının canlı örnekleridir.
Fussilet 41/17 Semûd kavmine gelince, biz onlara doğru yolu gösterdik. Fakat onlar körlüğü doğru yola tercih ettiler. Bunun üzerine kazandıkları kötülük yüzünden alçaltıcı azabın yıldırımı onları çarpıverdi.
وَأَمَّا ثَمُودُ فَهَدَيْنَاهُمْ فَاسْتَحَبُّوا الْعَمَى عَلَى الْهُدَى فَأَخَذَتْهُمْ صَاعِقَةُ الْعَذَابِ الْهُونِ بِمَا كَانُوا يَكْسِبُونَ
Ve emmâ semûdu fe hedeynâhum festehabbûl amâ alâl hudâ fe ehazethum sâıkatul azâbil hûni bimâ kânû yeksibûn

Hidayet Kelimesinin El huda Kitab Anlamında Kullanımı

İnsanlar için her devirde ve her yerde en açık, en güzel hidayet rehberi Kur’an’dır.
Yüce Allah Seçtiği Nebilere kitapları indirir Elçilerde izni ile vahiyleri inzal eder ve tüm insanlığa yapılan çağrı hidayetttir.Allah insanı iradeli bir varlık olarak yaratmış ‘rab’ isminin gereği olarak onunla irtibatı vahiy ile sürdürmüş ve bu irtibat ile ona iradesini iyi yolda kullanması için sürekli telkinde bulunmuştur. Bu telkin, insann iradesini sınırlayan yada etkisiz hale getirmek için değil destekleyici bir müdehaledir.

Bakara 2 / 2-Bu, kendisinde şüphe olmayan, muttakiler için yol gösterici olan bir kitaptır.
ذَلِكَ الْكِتَابُ لاَ رَيْبَ فِيهِ هُدًى لِّلْمُتَّقِينَ
Zâlikel kitâbu lâ reybe fîh(fîhi), huden lil muttekîn

İsra 17-/ 9
Şüphesiz ki bu Kur'ân, insanları en doğru ve en sağlam yola iletir ve salih amel işleyen müminlere büyük bir ecir olduğunu müjdeler.
نَّ هَذَا الْقُرْآنَ يِهْدِي لِلَّتِي هِيَ أَقْوَمُ وَيُبَشِّرُ الْمُؤْمِنِينَ الَّذِينَ يَعْمَلُونَ الصَّالِحَاتِ أَنَّ لَهُمْ أَجْرًا كَبِيرًا
İnne hâzel kur’âne yehdî lilletî hiye akvemu ve yubeşşirul mu’minînellezîne ya’melûnes sâlihâti enne lehum ecren kebîrâ

Kur’an insana hidâyeti maddi manevi şifasıdır
Yunus 10/ 57 Ey insanlar, Rabbinizden size bir öğüt, sinelerde olana bir şifa ve mü'minler için bir hidayet ve rahmet geldi.
يَا أَيُّهَا النَّاسُ قَدْ جَاءتْكُم مَّوْعِظَةٌ مِّن رَّبِّكُمْ وَشِفَاء لِّمَا فِي الصُّدُورِ وَهُدًى وَرَحْمَةٌ لِّلْمُؤْمِنِينَ
Yâ eyyuhen nâsu kad câetkum mev'ızatun min rabbikum ve şifâun limâ fîs sudûri ve huden ve rahmetun lil mu'minîn

Secde 32/ 24 İçlerinden,zorluklara gögüs gerip sabrettikleri zaman emrimizle doğru yolu gösteren öncül imamlar önderler yetiştirmiştik ki Onlar ayetlerimize kesin bir şekilde inanıyorlardı.
وَجَعَلْنَا مِنْهُمْ أَئِمَّةً يَهْدُونَ بِأَمْرِنَا لَمَّا صَبَرُوا وَكَانُوا بِآيَاتِنَا يُوقِنُونَ
Ve cealnâ minhum eimmeten yehdûne bi emrinâ lemmâ saberû ve kânû bi âyâtinâ yûkınûn

Hidayet, peygamberlerin tasarrufunda olsaydı, onu önce en yakınlarına dağıtırlardı. 
Hz. Nuh oğlu Kenan’a, Hz. İbrahim babası Azer’e, Hz. Lut karısına, Hz. Peygamber amcası Ebu Leheb’e hidayet veremedi.

Kasas Süresi :28/56.
Sen sevdiğini doğruya iletemezsin. Dilediğini doğruya ileten sadece ALLAH'tır. doğru yola erecekleri o daha iyi bilir.
إِنَّكَ لَا تَهْدِي مَنْ أَحْبَبْتَ وَلَكِنَّ اللَّهَ يَهْدِي مَن يَشَاء وَهُوَ أَعْلَمُ بِالْمُهْتَدِينَ
İnneke la tehdi men ahbebte ve lakinnellahe yehdı mey yeşa´ ve hüve a´lemü bil mühtedın

Bakara Süresi 2/ 272 Onları hidayete erdirmek sana ait değildir. Fakat Allah, dilediğini hidayete erdirir. Hayır olarak ne harcarsanız, kendiniz içindir. Zaten siz ancak Allah’ın rızasını kazanmak için harcarsınız. Hayır olarak her ne harcarsanız -hiç hakkınız yenmeden- karşılığı size tastamam ödenir.
لَّيْسَ عَلَيْكَ هُدَاهُمْ وَلَكِنَّ اللّهَ يَهْدِي مَن يَشَاء وَمَا تُنفِقُواْ مِنْ خَيْرٍ فَلأنفُسِكُمْ وَمَا تُنفِقُونَ إِلاَّ ابْتِغَاء وَجْهِ اللّهِ وَمَا تُنفِقُواْ مِنْ خَيْرٍ يُوَفَّ إِلَيْكُمْ وَأَنتُمْ لاَ تُظْلَمُونَ
Leyse aleyke hüdahüm ve lakinnellahe yehdi mey yeşa´* ve ma tünfiku min hayrin fe li enfüsiküm* ve ma tünfikune illebtiğae vechillah* ve ma tünfiku min hayriy yüveffe ilayküm ve entüm la tuzlemun

Hz peygamber tüm insanlığı Allahın hidayetine davet etmiştir
Yunus 10/ 25 Allah barış yurduna çağırır ve kimi dilerse dosdoğru yola yöneltip iletir.
وَاللّهُ يَدْعُو إِلَى دَارِ السَّلاَمِ وَيَهْدِي مَن يَشَاء إِلَى صِرَاطٍ مُّسْتَقِيمٍ
Vallahü yed´u ila daris selam ve yehdi mey yeşaü ila sıratım müstekıym

Tüm Peygamberler Selam olsun Onlara Hayatları boyunca Allahtan vahiy olundukları esaslarını tebliğ ederek.İnsanlığa ulaştırırak yol gösterdiler

Ahkaf Süresi 46 /30
"Ey halkımız," dediler, "Biz, Musa'dan sonra, kendisinden öncekileri doğrulayıcı olarak indirilen bir kitabı dinledik. O gerçeğe ve dosdoğru yola iletmektedir."
قَالُوا يَا قَوْمَنَا إِنَّا سَمِعْنَا كِتَابًا أُنزِلَ مِن بَعْدِ مُوسَى مُصَدِّقًا لِّمَا بَيْنَ يَدَيْهِ يَهْدِي إِلَى الْحَقِّ وَإِلَى طَرِيقٍ مُّسْتَقِيمٍ
Kalu ya kevmena inna semı´na kitaben ünzile min ba´di musa müsaddikal lima beyne yedeyhi yehdi ilel hakkı ve ila tarıkım müstekıym

Her insan iradelerini ve akıllarını kullanarak ilahî hidayet çağrısına uyarlar, ya da hevalarına veya şeytana uyarak sapıklık yoluna giderler
Neml 27/92 Ve Kur'ân'ı okumam emredildi. Artık kim doğru yola gelirse, yalnız kendisi için gelmiş olur; kim de saparsa ona de ki: Ben sadece uyarıcılardanım.
وَأَنْ أَتْلُوَ الْقُرْآنَ فَمَنِ اهْتَدَى فَإِنَّمَا يَهْتَدِي لِنَفْسِهِ وَمَن ضَلَّ فَقُلْ إِنَّمَا أَنَا مِنَ الْمُنذِرِينَ
Ve en etluvel kur’ân(kur’âne), fe menihtedâ fe innemâ yehtedî li nefsihî, ve men dalle fe kul innemâ ene minel munzirîn

İnsan fıtratı,hayır ve şerre aynı seviyede kabiliyetli ve her kisinide kabule müsait bulunmaktadır.İnsan tercihini hangi yönde kullanırsa, Allah onu halk etmektedir.

Tekvir 81/ 27
O, âlemler için öğütten başka bir şey değildir,
إِنْ هُوَ إِلَّا ذِكْرٌ لِّلْعَالَمِينَ
İn huve illâ zikrun lil âlemîn

Tekvir 81/ 28
İçinizden doğru gitmek isteyenler için.
لِمَن شَاء مِنكُمْ أَن يَسْتَقِيمَ
Li men şâe minkum en yestekîm

Allah'ın yol göstermesi olmadan,yani bir topluma emir ve yasaklarını beyan etmeden saptırması olmaz.Allah tarafından insana hidayet ve dalalet tebliğ edildikten sonra, onu kabul edip etmemenin herkesin kendi iradesine bağlı olduğunu göstermektedir.

Nisa 4/ 79 Sana iyilikten her ne gelirse Allah'tandır, kötülükten de sana ne gelirse o da kendindendir. Biz seni insanlara bir elçi olarak gönderdik; şahid olarak Allah yeter.
مَّا أَصَابَكَ مِنْ حَسَنَةٍ فَمِنَ اللّهِ وَمَا أَصَابَكَ مِن سَيِّئَةٍ فَمِن نَّفْسِكَ وَأَرْسَلْنَاكَ لِلنَّاسِ رَسُولاً وَكَفَى بِاللّهِ شَهِيدًا
Mâ esâbeke min hasenetin fe minallâh, ve mâ esâbeke min seyyietin fe min nefsike. Ve erselnâke lin nâsi resûlâ Ve kefâ billâhi şehîdâ

Rum Süresi :30/53. Körü de sapıklığından kurtarıp yola getiremezsin. Sen ancak ayetlerimize inananlara işittirebilirsin ki onlar hemen teslim olurlar.
وَمَا أَنتَ بِهَادِي الْعُمْيِ عَن ضَلَالَتِهِمْ إِن تُسْمِعُ إِلَّا مَن يُؤْمِنُ بِآيَاتِنَا فَهُم مُّسْلِمُونَ
Ve mâ ente bi hâdil umyi an dalâletihim, in tusmiu illâ men yu’minu bi âyâtinâ fe hum muslimûn

En Büyük Nimet ,Kişinin Hidayete Eriştirilmesidir
Fetih-48/ 2 Allah böylece, senin geçmiş ve gelecek günahlarını bağışlar, sana olan nimetini tamamlar, seni doğru yola eriştirir.
لِيَغْفِرَ لَكَ اللَّهُ مَا تَقَدَّمَ مِن ذَنبِكَ وَمَا تَأَخَّرَ وَيُتِمَّ نِعْمَتَهُ عَلَيْكَ وَيَهْدِيَكَ صِرَاطًا مُّسْتَقِيمًا
Li yagfira lekallâhu mâ tekaddeme min zenbike ve mâ teahhara ve yutimme ni’metehu aleyke ve yehdiyeke sırâtan mustekîmâ

Buna göre hidayetin gerçekleşebilmesi için  Allah’a  ibadet edilip, ondan yardım istenmesi gerekir.
Ali-imran 3/8 "Rabbimiz, bizi hidayete erdirdikten sonra kalplerimizi kaydırma ve katından bize bir rahmet bağışla. Şüphesiz, bağışı en çok olan Sensin Sen.
رَبَّنَا لاَ تُزِغْ قُلُوبَنَا بَعْدَ إِذْ هَدَيْتَنَا وَهَبْ لَنَا مِن لَّدُنكَ رَحْمَةً إِنَّكَ أَنتَ الْوَهَّابُ
Rabbena la tüziğ kulubena ba´de iz hedeytena veheb lena mil ledünke rahmeh inneke entel vehhab

Dünya hayatında hidayeti kabul eden mü’minler ahirette  şöyle dua ederler:
Rabbimin sayesinde Hidayete eriştirdiği gönülden bilir Bu şatları yerine getiren kişi Allah’tan hidayet isteme konumuna erişmiş olur Allah’n emir ve nehiylerini gözetmesi gerekir. Fatiha suresindeki şartlara bakıldığında onlar yerine getiren kişinin muttakîlik vasf kazanma yolunu bilinmesi

Araf 7/43 Biz onların kalplerinde kin namına ne varsa söküp attık. Altlarından da ırmaklar akar. “Hamd, bizi buna eriştiren Allah’a mahsustur. Eğer Allah’ın bizi eriştirmesi olmasaydı, biz hidayete ermiş olamazdık. Andolsun, Rabbimizin rasulleri bize hakkı getirmişler” derler. Onlara, “İşte yaptığınız (iyi işler) sayesinde kendisine varis kılındığınız cennet!” diye seslenilir
وَنَزَعْنَا مَا فِي صُدُورِهِم مِّنْ غِلٍّ تَجْرِي مِن تَحْتِهِمُ الأَنْهَارُ وَقَالُواْ الْحَمْدُ لِلّهِ الَّذِي هَدَانَا لِهَذَا وَمَا كُنَّا لِنَهْتَدِيَ لَوْلا أَنْ هَدَانَا اللّهُ لَقَدْ جَاءتْ رُسُلُ رَبِّنَا بِالْحَقِّ وَنُودُواْ أَن تِلْكُمُ الْجَنَّةُ أُورِثْتُمُوهَا بِمَا كُنتُمْ تَعْمَلُونَ
Ve neza´na ma fi sudurihim min ğıllin tecrı min tahtihimül enhar ve kalül hamdü lillahillezı hedana li haza ve ma künna li nehtediye lev la en hedanellah le kad caet rusülü rabbina bil hakk ve nudu en tilkümül cennetü uristümuha bima küntüm ta´melun

Sonunç Olarak
1. Hidayet sahibi Allah'tır; Hidayetini, Zikir/Kur’an/Furkan/Nur olarak bizlere bildirmiştir. Kalplerinin özünü bilen Hidayete eriştiren Sadece Allah'tır. Her mükellefe lutfettiği akıl ve idrak yetenekleriyle hayatını sürdürmeyi sağlayan tüm bilgileri hatırlatır Fıtratında var olan bu bilgilerle hidayeti benimseyen kuluna, irade ve rızasına uygun işler yapmaya muvaffak kılar
2. Kitaplar ve elçiler göndererek doğru yola yöneltmek,Nebiler sadece Allah’ın vahyine davet etmişlerdir
4. Hak kazananları ahirette cennetle mükafatlandırma
5- İnsan iradesini hangi yönde caba gösterirse, Allah da onu o yöne yöneltir. Kendi irade ve çabasıyla hidayeti tercih etmiyorsa dinde zorluk baskı yoktır
6 -Allah’ın doğru yolu, O’nun dini olan İslâma hidayete gelemeyenlerin önünde kibir, hevaya uymak, zanna kesin olmayan bilgiye tabi olmak, ataların izinden gitmek, sapıklıkta olan çoğunluğa uymak, dünya sevgisi, din hakkında acele karar vermek, İslâma karşı olan düzenler, sapık bilginler ve yöneticiler, makamlara bağlılık ve cahillik gibi engeller vardır.

I-------------------------I

 FATİHA SÜRESİ 7 .BÖLÜM,

 Fatiha 1/ 7.Kendilerine nimet verdiğin mutlu kimselerin yoluna; gazaba uğramışların ve o sapmışların yoluna değil.
صرط الذين انعمت عليهم غير المغضوب عليهم ولا الضالين
Sırâtallezîne en'amte aleyhim= ğayrilmağdûbi aleyhim ve leddâllîn

En Büyük Nimet ,Kişinin Hidayete Eriştirilmesidir

Fetih-48/ 2 Allah böylece, senin geçmiş ve gelecek günahlarını bağışlar, sana olan nimetini tamamlar, seni doğru yola eriştirir.
لِيَغْفِرَ لَكَ اللَّهُ مَا تَقَدَّمَ مِن ذَنبِكَ وَمَا تَأَخَّرَ وَيُتِمَّ نِعْمَتَهُ عَلَيْكَ وَيَهْدِيَكَ صِرَاطًا مُّسْتَقِيمًا
Li yagfira lekallâhu mâ tekaddeme min zenbike ve mâ teahhara ve yutimme ni’metehu aleyke ve yehdiyeke sırâtan mustekîmâ

Nimet النِعْمَتَهُ sözlükte el, yapılan şey, lütuf ve kişiye verilen ihsanlar  anlamlarında İnâm ise ise bir nimeti başkasına ulaştırmak anlamına gelir. Nimet, varlıklar içinde sadece konuşma özelliği olanlara verilir.Kur'an'ın indirildiği toplumda hissedilen lezzetlere nimet denirken İslam sonraları kişi hissetmese bile faydası olan manevî lezzetler hakkında da kullanılmaya başlanmıştır
Nimet kelimesi, genel anlamı : zenginlik ve geniş imkân gibi gözle görülen nimetleri kapsamaktadır.
Kur'ân-ı Kerimde nimet kelimesi Kuran'ın nimet kullanımlarına bakıldığı zaman soyut anlamın somut anlamın önüne geçtiği görülmektedir.Nimet/Hadi ismiyle gönderdiği  âyetler,  islam,  nübüvvet,  şahitlerin sahip olacağı güzellik,selamet ve düşmanın çekinmesi, düşmanın saldırıp zarar vermesine engel olmak gibi  anlamlara  gelir.Olumsuz kullanımlara dikkat çekmek için inkârcıların sahip olduğu her türlü  imkânların nasıl hakktan uzaklaştırıp sahip oldukları veren Allah'ın   yolunda tasaruf etmediklerini anlatır.
Müzemmil 73 /11
Nimet içinde yüzen o yalanlayıcıları bana bırak ve onlara biraz mühlet ver.
وَذَرْنِي وَالْمُكَذِّبِينَ أُولِي النَّعْمَةِ وَمَهِّلْهُمْ قَلِيلًا
Ve zernî vel mukezzibîne ulîn na’meti ve mehhilhum kalîlâ..
Açık ve gizli olduğu belirtilen nimetler /gözle görülen ve görülmeyen bütün nimetleri kapsamaktadır.
Lokman 31/ 20 Göklerde, yerde ne varsa hepsini Allah’ın sizin hizmetinize verdiğini ve açıkça yahut gizlice üzerinizdeki nimetlerini tamamladığını görmediniz mi? Yine de insanlar arasında, hiçbir bilgisi, yol göstericisi ve aydınlatıcı bir kitabı olmadan Allah hakkında tartışıp duranlar vardır.
أَلَمْ تَرَوْا أَنَّ اللَّهَ سَخَّرَ لَكُم مَّا فِي السَّمَاوَاتِ وَمَا فِي الْأَرْضِ وَأَسْبَغَ عَلَيْكُمْ نِعَمَهُ ظَاهِرَةً وَبَاطِنَةً وَمِنَ النَّاسِ مَن يُجَادِلُ فِي اللَّهِ بِغَيْرِ عِلْمٍ وَلَا هُدًى وَلَا كِتَابٍ مُّنِيرٍ
E lem terav ennallâhe sahhara lekum mâ fîs semâvâti ve mâ fîl ardı ve esbega aleykum niamehu zâhiraten ve bâtıneten, ve minen nâsi men yucâdilu fîllâhi bi gayri ilmin ve lâ huden ve lâ kitâbin munîr
  Hz.  Muhammed  ve evrensel olarak tüm müminlere verilen nimet
 Kalem, 68/ 2 Rabbinin ni’meti ile sen mecnun değilsin.
مَا أَنتَ بِنِعْمَةِ رَبِّكَ بِمَجْنُونٍ
Mâ ente bi ni’meti rabbike bi mecnûn
Nimet ile ilgili âyetler insan türünün nimete mazhar olduğu anlaşılmaktadır.
Duha 93/11  Rabbinin nimetini de durmadan anlat.
وَأَمَّا بِنِعْمَةِ رَبِّكَ فَحَدِّثْ
Ve emmâ bi ni’meti rabbike fe haddis.
Allah'ın Elçilerine verilen nimetler
Yunus A.s
Kalem 68/ 49 Şayet Rabbinden ona bir nimet yetişmemiş olsaydı, o mutlaka kınanmış bir hâlde ıssız bir yere atılacaktı.
لَوْلَا أَن تَدَارَكَهُ نِعْمَةٌ مِّن رَّبِّهِ لَنُبِذَ بِالْعَرَاء وَهُوَ مَذْمُومٌ
Levlâ en tedârekehu ni’metun min rabbihî le nubize bil arâi ve huve mezmûm(mezmûmun).
Hz. Îsâ...
Maide 5/110 Allah şöyle diyecektir: «Ey Meryemoğlu İsa! Sana ve annene olan nimetimi hatırla! Hani seni Rûhu'l- Kudüs Cebrâil ile desteklemiştim. Beşikteyken ve kemâle ermişken insanlarla konuşuyordun. Sana yazıyı, hikmeti, Tevrat'ı ve İncil'i öğretmiştim. İznimle çamurdan kuş şeklinde bir şey yapmış ve ona üflemiştin, o da iznimle kuş olmuştu. Anadan doğma kör olanı ve alaca hastalığına yakalanmış kimseyi iznimle iyileştirmiştin. Ölüleri iznimle (hayata) çıkarmıştın. İsrailoğulları'na âyetlerle geldiğin ve onlardan inkâr edenlerin: «Bu ancak apaçık bir sihirdir» dedikleri zaman seni, onlardan korumuştum.
إِذْ قَالَ اللّهُ يَا عِيسى ابْنَ مَرْيَمَ اذْكُرْ نِعْمَتِي عَلَيْكَ وَعَلَى وَالِدَتِكَ إِذْ أَيَّدتُّكَ بِرُوحِ الْقُدُسِ تُكَلِّمُ النَّاسَ فِي الْمَهْدِ وَكَهْلاً وَإِذْ عَلَّمْتُكَ الْكِتَابَ وَالْحِكْمَةَ وَالتَّوْرَاةَ وَالإِنجِيلَ وَإِذْ تَخْلُقُ مِنَ الطِّينِ كَهَيْئَةِ الطَّيْرِ بِإِذْنِي فَتَنفُخُ فِيهَا فَتَكُونُ طَيْرًا بِإِذْنِي وَتُبْرِئُ الأَكْمَهَ وَالأَبْرَصَ بِإِذْنِي وَإِذْ تُخْرِجُ الْمَوتَى بِإِذْنِي وَإِذْ كَفَفْتُ بَنِي إِسْرَائِيلَ عَنكَ إِذْ جِئْتَهُمْ بِالْبَيِّنَاتِ فَقَالَ الَّذِينَ كَفَرُواْ مِنْهُمْ إِنْ هَذَا إِلاَّ سِحْرٌ مُّبِينٌ
İz kâlellâhu yâ îsâbne meryemezkur ni’metî aleyke ve alâ vâlidetike iz eyyedtuke bi rûhil kudusi tukellimun nâse fîl mehdi ve kehlâ(kehlen), ve iz allemtukel kitâbe vel hikmete vet tevrâte vel incîl(incîle), ve iz tahluku minet tîni ke hey’etit tayri bi iznî fe tenfuhu fîhâ fe tekûnu tayran bi iznî ve tubriul ekmehe vel ebrasa bi iznî, ve iz tuhricul mevtâ bi iznî, ve iz kefeftu benî isrâîle anke iz ci’tehum bil beyyinâti fe kâlellezîne keferû minhum in hâzâ illâ sihrun mubîn
Fatiha süresinde Nimet Verilenler Kimlerdir
Fâtiha’daki “Kendilerine nimet verilenler” (Fâtiha: 6)  Allah Rasulü’nün son sözünün de er-
rafiku’l-‘alâ (yüce dostlar katına) olduğu hatırlanmalıdır. Nisa suresinde ‘Nimet verilenler’ grubunu şöyle açıklıyor:,Nisa 4/69Kim Allah'a ve Resul'e itaat ederse, işte onlar Allah'ın kendilerine nimet verdiği Nebilerle  ,  doğrulayanlar Sıddıklar ,şahitler ve salihlerle beraberdir. Ne iyi arkadaştır onlar?
وَمَن يُطِعِ اللّهَ وَالرَّسُولَ فَأُوْلَئِكَ مَعَ الَّذِينَ أَنْعَمَ اللّهُ عَلَيْهِم مِّنَ النَّبِيِّينَ وَالصِّدِّيقِينَ وَالشُّهَدَاء وَالصَّالِحِينَ وَحَسُنَ أُولَئِكَ رَفِيقًا
Ve men yutiıllâhe ver resûle fe ulâike meallezîne en’amellâhu aleyhim minen nebiyyîne ves sıddîkîne veş şuhedâi ves sâlihîn, ve hasune ulâike rafîk
Mümİnlerin Kardeş Olması Allah’ın Nimetindendir
Ali imran 3/103 Allah'ın ipine hepiniz sımsıkı sarılın. Dağılıp ayrılmayın. Ve Allah'ın sizin üzenizdeki nimetini hatırlayın. Hani siz düşmanlar idiniz. O, kalplerinizin arasını uzlaştırıp ısındırdı ve siz O'nun nimetiyle kardeşler olarak sabahladınız. Yine siz, tam ateş çukurunun kıyısındayken, oradan sizi kurtardı. Umulur ki hidayete erersiniz diye, Allah, size ayetlerini böyle açıklar.
وَاعْتَصِمُواْ بِحَبْلِ اللّهِ جَمِيعًا وَلاَ تَفَرَّقُواْ وَاذْكُرُواْ نِعْمَةَ اللّهِ عَلَيْكُمْ إِذْ كُنتُمْ أَعْدَاء فَأَلَّفَ بَيْنَ قُلُوبِكُمْ فَأَصْبَحْتُم بِنِعْمَتِهِ إِخْوَانًا وَكُنتُمْ عَلَىَ شَفَا حُفْرَةٍ مِّنَ النَّارِ فَأَنقَذَكُم مِّنْهَا كَذَلِكَ يُبَيِّنُ اللّهُ لَكُمْ آيَاتِهِ لَعَلَّكُمْ تَهْتَدُونَ
Va´tesumu bi hablillahi cemiav ve la teferraku* vezküru nı´metellahi aleyküm iz küntüm a´daen fe ellefe beyne kulubiküm fe asbahtüm bi nı´metihı ıhvana* ve küntüm ala şefahufratim minen nari fe enkazeküm minha* kezalike yübeyyinüllahü le küm ayatihı lealleküm tehtedun
Allah Nimetlerini İnsanlar Yani Teslim ,Müslüman Olsunlar Diye Tamamlamaktadır.
Nahl16/81Allah yarattıklarından size gölgeler yapmış; dağlarda sığınacağınız barınaklar var etmiş, sizi sıcaktan koruyacak elbiseler, harpte sizi koruyacak zırhlar vermiştir. Size olan nimetini müslüman olasınız diye işte bu şekilde tamamlamaktadır..
وَاللّهُ جَعَلَ لَكُم مِّمَّا خَلَقَ ظِلاَلاً وَجَعَلَ لَكُم مِّنَ الْجِبَالِ أَكْنَانًا وَجَعَلَ لَكُمْ سَرَابِيلَ تَقِيكُمُ الْحَرَّ وَسَرَابِيلَ تَقِيكُم بَأْسَكُمْ كَذَلِكَ يُتِمُّ نِعْمَتَهُ عَلَيْكُمْ لَعَلَّكُمْ تُسْلِمُونَ
Vallâhu ceale lekum mimmâ halaka zılâlen ve ceale lekum minel cibâli eknânen ve ceale lekum serâbîle tekîkumul harra ve serâbîle tekîkum be’sekum, kezâlike yutimmu ni’metehu aleykum leallekum tuslimûn
Müslümanlara Sağlanan Kolaylıklar Allah’ın Nimetidir Ki Şükretsinler..
Maide 5/ 6 : Siz ey iman edenler Namaza kalkacağınız zaman yüzünüzü ,ellerinizi ve dirseklere kadar kollarınızı yıkayın ve (ıslak)ellerinizle başınızı meshedin ve bileklere kadar ayaklarınızı yıkayın ve /veya mesh edinEğer cünüp olmuşsanız baştan aşağı temizlenin.Eğer hastaysanız yada yolcuysanız. Yahut biriniz ayak yolundan hacet yerinden gelmişse veya yahut kadınlarla birlikte olmuşsanız ve suda bulamıyorsanız bu durumda, temiz bir toprakla teyemmüm edin hafifçe yüzlerinize ve ellerinize ondan sürün. Allah size güçlük çıkarmak istemez, ama sizi temizlemek ve üzerinizdeki nimeti tamamlamak ister. Umulur ki şükredersiniz.
يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُواْ إِذَا قُمْتُمْ إِلَى الصَّلاةِ فاغْسِلُواْ وُجُوهَكُمْ وَأَيْدِيَكُمْ إِلَى الْمَرَافِقِ وَامْسَحُواْ بِرُؤُوسِكُمْ وَأَرْجُلَكُمْ إِلَى الْكَعْبَينِ وَإِن كُنتُمْ جُنُبًا فَاطَّهَّرُواْ وَإِن كُنتُم مَّرْضَى أَوْ عَلَى سَفَرٍ أَوْ جَاء أَحَدٌ مَّنكُم مِّنَ الْغَائِطِ أَوْ لاَمَسْتُمُ النِّسَاء فَلَمْ تَجِدُواْ مَاء فَتَيَمَّمُواْ صَعِيدًا طَيِّبًا فَامْسَحُواْ بِوُجُوهِكُمْ وَأَيْدِيكُم مِّنْهُ مَا يُرِيدُ اللّهُ لِيَجْعَلَ عَلَيْكُم مِّنْ حَرَجٍ وَلَكِن يُرِيدُ لِيُطَهَّرَكُمْ وَلِيُتِمَّ نِعْمَتَهُ عَلَيْكُمْ لَعَلَّكُمْ تَشْكُرُونَ
Yâ eyyuhellezîne âmenû izâ kumtum iles salâti fagsilû vucûhekum ve eydiyekum ilel merâfikı vemsehû bi ruusikum ve erculekum ilâl ka’beyn(ka’beyni) ve in kuntum cunuben fattahherû ve in kuntum mardâ ev alâ seferin ev câe ehadun minkum minel gâitı ev lâmestumun nisâe fe lem tecidû mâen fe teyemmemû saîden tayyiben femsehû bi vucûhikum ve eydîkum minh(minhu) mâ yurîdullâhu li yec’ale aleykum min haracin ve lâkin yurîdu li yutahhirekum ve li yutimme ni’metehu aleykum leallekum teşkurûn(teşkurûne).
Nimetlere Nankörlük Edenlere Korku ve Açlık Verir.
Nahl-16/ 112Allah size güven ve huzur içinde olan bir kasabayı misal verir: Her taraftan oraya bolca rızık geliyordu. Ama Allah'ın nimetlerine nankörlük ettiler; bu yüzden Allah onlara yaptıklarına karşılık açlık ve korku belasını tattırdı.
وَضَرَبَ اللّهُ مَثَلاً قَرْيَةً كَانَتْ آمِنَةً مُّطْمَئِنَّةً يَأْتِيهَا رِزْقُهَا رَغَدًا مِّن كُلِّ مَكَانٍ فَكَفَرَتْ بِأَنْعُمِ اللّهِ فَأَذَاقَهَا اللّهُ لِبَاسَ الْجُوعِ وَالْخَوْفِ بِمَا كَانُواْ يَصْنَعُونَ
Ve daraballâhu meselen karyeten kânet âmineten mutmainneten ye’tîhâ rızkuhâ ragaden min kulli mekânin fe keferet bi en’umillâhi fe ezâkahallâhu libâsel cûi vel havfi bimâ kânû yasnaûn
Nimetlere Şükür Halinde Olanlar ise...
Nimetlere Şükür Halinde Olanlar Sıratı Mustakim Üzerinedir
Nahl-.16/ 121Rabbinin nimetlerine şükrederdi; Rabbi de onu seçti ve doğru yola eriştirdi
شَاكِرًا لِّأَنْعُمِهِ اجْتَبَاهُ وَهَدَاهُ إِلَى صِرَاطٍ مُّسْتَقِيمٍ
Şâkiran li en’umihî, ictebâhu ve hudâhu ilâ sırâtın mustekîm
Allah Bizleri Verdiği Nimetlerden Sorguya Çekecektir

Tekasür-102/8Sonra o gün, size verilmiş olan her nimetten sorguya çekileceksiniz.
ثُمَّ لَتُسْأَلُنَّ يَوْمَئِذٍ عَنِ النَّعِيمِ
Summe le tus’elunne yevmeizin anin naîm
Dünya Hayatının Nimetlerine Adlanmayın

Ali İmran-.3/14 Kadınlara, oğullara, kantar kantar altın ve gümüşe, nişanlı atlar ve develere, ekinlere karşı aşırı sevgi beslemek insanlara güzel gösterilmiştir. Bunlar dünya hayatının nimetleridir, Kalıcı güzellikler, Allah katındadır.
زُيِّنَ لِلنَّاسِ حُبُّ الشَّهَوَاتِ مِنَ النِّسَاء وَالْبَنِينَ وَالْقَنَاطِيرِ الْمُقَنطَرَةِ مِنَ الذَّهَبِ وَالْفِضَّةِ وَالْخَيْلِ الْمُسَوَّمَةِ وَالأَنْعَامِ وَالْحَرْثِ ذَلِكَ مَتَاعُ الْحَيَاةِ الدُّنْيَا وَاللّهُ عِندَهُ حُسْنُ الْمَآبِ
Zuyyine lin nâsi hubbuş şehevâti minen nisâi vel benîne vel kanâtîril mukantarati minez zehebi vel fıddati vel haylil musevvemeti vel en’âmi vel hars(harsi), zâlike metâul hayâtid dunyâ, vallâhu indehu husnul meâb
İnsanoğlunun Nimet Karşısındaki Tavrı:Yüz Çevirmek
Fecr 89/15 Fakat insan; ne zaman Rabbi kendisini bir denemeden geçirse, ona bir keremde bulunsa, nimetler verse: "Rabbim bana ikram etti" der.
فَأَمَّا الْإِنسَانُ إِذَا مَا ابْتَلَاهُ رَبُّهُ فَأَكْرَمَهُ وَنَعَّمَهُ فَيَقُولُ رَبِّي أَكْرَمَنِ
Femmel´insanü iza mebtelahü rabbühu feekremehu ve na´amehu feyekulü rabbiy ekremeni.
Fecr 89/16 Ama ne zaman onu deneyerek, rızkını kıssa, hemen: "Rabbim bana ihanet etti" der.
وَأَمَّا إِذَا مَا ابْتَلَاهُ فَقَدَرَ عَلَيْهِ رِزْقَهُ فَيَقُولُ رَبِّي أَهَانَنِ
Ve emma iza mebtelahü fekadere ´aleyhi rizkahu feyekulü rabbiy ehaneni.
Dualar Verilen nimetlere karşı şükürü ve   Salih kul olmak için Allah'ın  hoşnut olacağın salih bir amelde bulunmayı dilemeyi öğretir
Neml süresi 27/19 Bu sözü üzerine tebessüm edip güldü ve dedi ki: "Rabbim, bana, anne ve babama verdiğin nimete şükretmemi ve hoşnut olacağın salih bir amelde bulunmamı ilham et ve beni rahmetinle salih kulların arasına kat."
فَتَبَسَّمَ ضَاحِكًا مِّن قَوْلِهَا وَقَالَ رَبِّ أَوْزِعْنِي أَنْ أَشْكُرَ نِعْمَتَكَ الَّتِي أَنْعَمْتَ عَلَيَّ وَعَلَى وَالِدَيَّ وَأَنْ أَعْمَلَ صَالِحًا تَرْضَاهُ وَأَدْخِلْنِي بِرَحْمَتِكَ فِي عِبَادِكَ الصَّالِحِينَ
Fe tebesseme dâhıken min kavlihâ ve kâle rabbi evzı’nî en eşkure ni’metekelletî en’amte aleyye ve alâ vâlideyye ve en a’mele salihan terdâhu ve edhılnî bi rahmetike fî ibâdikes sâlihîn
-------------------------------------

Fatiha 1/ 7.; Gazaba uğramışların ve o sapmışların yoluna değil.
صرط الذين انعمت عليهم غير المغضوب عليهم ولا الضالين
Sırâtallezîne en'amte aleyhim ğayrilmağdûbi aleyhim ve leddâllîn

el magdûbi =gadap duyulmuşların yolu....

غضب fiili sözlükte doğrudan olduğu zaman kişinin ahlakının başkasına karşı kötü hale gelmesi, sert davranması, ondan hoşnut olmaması gibi anlamlara gelir. Türevleri  ل  harf-i cerri ile kullanıldığı zaman  yardım  etmek;  biri  için  başkasına  kızmak  manasını  ifade eder. على   harf-i cerri ile kullanılınca ise birine karşı öfkenin  kaba birine karşı öfkenin  kabarması anlamını taşır.غضب fiili bir eyleme delalet etmez, aksine bir şeyin dönüşümüne delalet eder, mutlaka bir başka fiilin gerçekleştiğini gösterir.

Kur'ân‟ı Kerîm‟de gazab, fiil ve isim formu ile geçmektedir. Bu kelime  gerek  fiil  gerekse  isim  hali  ile  çoğunlukla  Allah'a  nispet edilmekle birlikte Elçilerine   ve müminlerede nispet edilmiştir
Bakara 2/ 90. Ne kadar çirkindir o uğruna kendilerini sattıkları şey ki; Allah'ın kullarından dilediğine kendi lütuf ve kereminden vahiy indirmesine kafa tutarak, Allah ne indirdiyse hepsini inkâr ettiler. İşte bu yüzden de gazap üstüne gazaba uğradılar. Can yakıcı azap asıl kâfirler içindir.
بِئْسَمَا اشْتَرَوْاْ بِهِ أَنفُسَهُمْ أَن يَكْفُرُواْ بِمَا أنَزَلَ اللّهُ بَغْياً أَن يُنَزِّلُ اللّهُ مِن فَضْلِهِ عَلَى مَن يَشَاء مِنْ عِبَادِهِ فَبَآؤُواْ بِغَضَبٍ عَلَى غَضَبٍ وَلِلْكَافِرِينَ عَذَابٌ مُّهِينٌ
Bi’semeşterav bihî enfusehum en yekfurû bi mâ enzelallâhu bagyen en yunezzilallâhu min fadlihî alâ men yeşâu min ibâdih fe bâû bi gadabin alâ gadab, ve lil kâfirîne azâbun muhîn
Allah'ın gazabını konu alan Kur'ân âyetlerinin önemli bir kısmı Yahudilerin ,müşriklerin, münafıkların, irtidat ,cepheden kaçan Müslümanların kasten adam öldürenlerinAllah'ın gazabına uğradığı veya uğrayacağı ifade edilmiştir.Allah'ın gazabı, belirli bir topluma, muayyen bir millete değil, aşkın iradenin istemediği bir takım davranışları sergileyen kimselere yöneliktir. Gazabın konu  edinildiği âyetlerde  tarihi  bir yolculuğa  çıkılması, gelecekte de zuhur edeceğine dair bir  uyardır
Kur'an'da kullanımlara göre ::''ve lâ ed dâllîne ''= dalâlette kalmışların  yolu ضل  kelimesi
Dall =Dallen : kelimesi yoldan sapma ,yolunu şaşırmak azmak
Dalal ضل  kökünden türeyen idlal kişiyi  yoldan çıkarmak, saptırmak, şaşırtmak demektir.
"bilerek  veya bilmeyerek doğru yoldan az veya çok ayrılmak, azmak ve sapmaktır.İster az isterse çok olsun yoldan çıkaran veya uzaklaştıran her şeye " dalâl" denilmiştir.
İdlâliyat: İnsanın akidesini bozacak sözler ve bahisler.
Mudill:yoldan çıkaran
Dalâlet ضل    kişinin yoldan kasten ,hata  ile az yada çok sapması, doğru yola ulaştırmayan, haktan  uzaklaşması,  dinden  çıkması,  kişinin  çabalarının  beyhude olması ve ona yarar sağlamaması gibi anlamlara gelen  kelimlerdir.Bu terim çöl ortamı ya da karanlık gibi nedenlerden dolayı yolu tespit edememesi,  anlamlarında somut ve soyut mana bulunmaktadır. Karanlık vb. nedenlerle yolu şaşırmak ve doğru yoldan uzaklaşmak somut manada bir sapmayı ifade ederken, bir dinin isteklerini yerine getirmeyip tersini yapmak ise soyut bir sapmadır.
 Yüce Allah  elçi kitap ve deliller örnekler gösterdiği yolda izni ile rızasına uygun hidayeti kabul edenlere cenneti, cehennemi de dalalette, sapıklıkta olanlara olduğunu buyurmuştur.. Allah hidayette olana mükafat dalalette olana  ceza konularında  hidayet ve dalaletle ilişkilendirerek  hidayet ve dalaletin  insana ait fiiller olduğuna delalet eder.Eğer Allah'tan olmuş olsaydı, Allah'ın hidayet üzere olana sevap, dalalet üzere olana da ceza vermemesi gerekirdi.  Allah'ın azap etmesi ona zulmetmesi anlamına gelir. Oysa Yüce Allah zulümden münezzehtir ve yücedir.

 Kaf 50/ 29 Benim katımda söz değiştirilmez ve Ben kullara zulmedici değilim.
مَا يُبَدَّلُ الْقَوْلُ لَدَيَّ وَمَا أَنَا بِظَلَّامٍ لِّلْعَبِيدِ
Mâ yubeddelul kavlu ledeyye ve mâ ene bi zallâmin lil abîd

Zuhruf 43/76 Biz onlara zulmetmedik; onlar kendilerine zulmetmişlerdir.
وَمَا ظَلَمْنَاهُمْ وَلٰكِنْ كَانُوا هُمُ الظَّالِم۪ينَ
Ve ma zalemnahüm ve lakin kanu hümüz zalimin

Nisa 4/ 40 Allah zerre kadar haksızlık yapmaz; bir iyilik olsa onu kat kat artırır ve kendi katından da ona büyük bir ödül verir.
إِنَّ اللّهَ لاَ يَظْلِمُ مِثْقَالَ ذَرَّةٍ وَإِن تَكُ حَسَنَةً يُضَاعِفْهَا وَيُؤْتِ مِن لَّدُنْهُ أَجْرًا عَظِيمًا
İnnallâhe lâ yazlimu miskâle zerreh(zerretin), ve in teku haseneten yudâıfhâ ve yu’ti min ledunhu ecran azîmâ
Allah, sapıklığı tercih edeni saptırır, doğruya yöneleni de kendine yöneltir
Rad 13/27  İnkâr edenler diyorlar ki «Ona Rabbinden bir âyet indirilseydi ya. De ki: Gerçekten  Allah, dilediğini şaşırtır ve kendisine gönül vereni de hidayete erdirir.
وَيَقُولُ الَّذِينَ كَفَرُواْ لَوْلاَ أُنزِلَ عَلَيْهِ آيَةٌ مِّن رَّبِّهِ قُلْ إِنَّ اللّهَ يُضِلُّ مَن يَشَاء وَيَهْدِي إِلَيْهِ مَنْ أَنَابَ
Ve yekûlullezîne keferû lev lâ unzile aleyhi âyetun min rabbihi, kul innallâhe yudillu men yeşâu ve yehdî ileyhi men enâb
ALLAH  hidayete tabi olanıda , inkarı seçenlerin yaptıklarını iyi Bilir.
Fatır 35/ 8  Kötü işi, kendisine süslenip de onu güzel gören kimseye ne dersin? ALLAH dileyeni saptırır ve dileyeni yola iletir. Öyleyse onlar için kendini üzüp durma. ALLAH onların yaptıklarını iyi Bilir.
أَفَمَن زُيِّنَ لَهُ سُوءُ عَمَلِهِ فَرَآهُ حَسَنًا فَإِنَّ اللَّهَ يُضِلُّ مَن يَشَاء وَيَهْدِي مَن يَشَاء فَلَا تَذْهَبْ نَفْسُكَ عَلَيْهِمْ حَسَرَاتٍ إِنَّ اللَّهَ عَلِيمٌ بِمَا يَصْنَعُونَ
E fe men zuyyine lehu sûu amelihî fe raâhu hasenâ(hasenen), fe innallâhe yudıllu men yeşâu ve yehdî men yeşâu, fe lâ tezheb nefsuke aleyhim haserâtin, innallâhe alîmun bimâ yesneûn
Ayetlerde ''dalle ''bu kökten türemiş kimler için kullanıldığına bakalım
Nisa 4/136 Ey iman edenler! Allah’a, elçisine ,elçisinin indirdiği kitaba ve daha önce indirdiği kitaba iman edin. Kim Allah’ı, meleklerini, kitaplarını,elçilerini ve ahiret gününü inkâr ederse, derin bir sapıklığa düşmüş olur.
يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُواْ آمِنُواْ بِاللّهِ وَرَسُولِهِ وَالْكِتَابِ الَّذِي نَزَّلَ عَلَى رَسُولِهِ وَالْكِتَابِ الَّذِيَ أَنزَلَ مِن قَبْلُ وَمَن يَكْفُرْ بِاللّهِ وَمَلاَئِكَتِهِ وَكُتُبِهِ وَرُسُلِهِ وَالْيَوْمِ الآخِرِ فَقَدْ ضَلَّ ضَلاَلاً بَعِيدًا
Yâ eyyuhâllezîne âmenû, âminû billâhi ve resûlihî vel kitâbillezî nezzele alâ resûlihî vel kitâbillezî enzele min kabl(kablu). Ve men yekfur billâhi ve melâiketihî ve kutubihî ve rusulihî vel yevmil âhıri fe kad dalle dalâlen baîdâ..
inkarcıların yoldan sapması
 Maide 5/12 Andolsun, Allah İsrailoğullarından kesin söz misak almıştı. Onlardan oniki güvenilir- gözetleyici göndermiştik. Ve Allah onlara: "Gerçekten ben sizinle birlikteyim. Eğer namazı kılar, zekatı verir, elçilerime inanır, onları savunup desteklerseniz ve Allah'a güzel bir borç verirseniz, şüphesiz sizin kötülüklerinizi örter ve sizi gerçekten, altından ırmaklar akan cennetlere sokarım. Bundan sonra sizden kim inkar ederse, cidden dümdüz bir yoldan sapmıştır."
وَلَقَدْ أَخَذَ اللّهُ مِيثَاقَ بَنِي إِسْرَآئِيلَ وَبَعَثْنَا مِنهُمُ اثْنَيْ عَشَرَ نَقِيبًا وَقَالَ اللّهُ إِنِّي مَعَكُمْ لَئِنْ أَقَمْتُمُ الصَّلاَةَ وَآتَيْتُمُ الزَّكَاةَ وَآمَنتُم بِرُسُلِي وَعَزَّرْتُمُوهُمْ وَأَقْرَضْتُمُ اللّهَ قَرْضًا حَسَنًا لَّأُكَفِّرَنَّ عَنكُمْ سَيِّئَاتِكُمْ وَلأُدْخِلَنَّكُمْ جَنَّاتٍ تَجْرِي مِن تَحْتِهَا الأَنْهَارُ فَمَن كَفَرَ بَعْدَ ذَلِكَ مِنكُمْ فَقَدْ ضَلَّ سَوَاء السَّبِيلِ
Ve lekad ehazallâhu mîsâka benî isrâîl(isrâîle), ve beasnâ minhumusney aşera nakîbâ(nakîben) ve kâlellâhu innî meakum le in ekamtumus salâte ve âteytumuz zekâte ve âmentum bi rusulî ve azzertumûhum ve akradtumullâhe kardan hasenen le ukeffirenne ankum seyyiâtikum ve le udhılennekum cennâtin tecrî min tahtıhâl enhâr(enhâru), fe men kefere ba’de zâlike minkum fe kad dalle sevâes sebîl
inkârı  imana  tercih  edenler
Bakara2/108 Yoksa siz peygamberinizi, bundan önce Musa'ya sorulduğu gibi, sorguya çekmek mi istiyorsunuz? Halbuki her kim imanı küfürle değiştirirse artık düz yolun ortasında sapıtmış olur.
أَمْ تُرِيدُونَ أَن تَسْأَلُواْ رَسُولَكُمْ كَمَا سُئِلَ مُوسَى مِن قَبْلُ وَمَن يَتَبَدَّلِ الْكُفْرَ بِالإِيمَانِ فَقَدْ ضَلَّ سَوَاء السَّبِيلِ
Em turîdûne en tes’elû resûlekum kemâ suile mûsâ min kabl(kablu), ve men yetebeddelil kufra bil îmâni fe kad dalle sevâes sebîl
şirk koşanlar
Nisa 4/116 Şüphesiz Allah kendisine ortak koşulmasını bağışlamaz. Bunun dışında dilediğini bağışlar. Allah'a ortak koşan, muhakkak ki, derin bir sapıklığa düşmüştür.
إِنَّ اللّهَ لاَ يَغْفِرُ أَن يُشْرَكَ بِهِ وَيَغْفِرُ مَا دُونَ ذَلِكَ لِمَن يَشَاء وَمَن يُشْرِكْ بِاللّهِ فَقَدْ ضَلَّ ضَلاَلاً بَعِيدًا
İnnallâhe lâ yagfiru en yuşrake bihî ve yagfiru mâ dûne zâlike li men yeşâu. Ve men yuşrik billâhi fe kad dalle dalâlen baîdâ
hidâyete tabi olmayanlar sapmıştır.
Yunus 10/108 De ki: «Ey insanlar! İşte size Rabbinizden hak geldi. Artık kim hidayeti kabul ederse kendi canı için kabul etmiş olur. Kim sapıklık ederse kendi zararına sapıklık etmiş olur. Ve ben sizin üzerinize vekil değilim.»
قُلْ يَا أَيُّهَا النَّاسُ قَدْ جَاءكُمُ الْحَقُّ مِن رَّبِّكُمْ فَمَنِ اهْتَدَى فَإِنَّمَا يَهْتَدِي لِنَفْسِهِ وَمَن ضَلَّ فَإِنَّمَا يَضِلُّ عَلَيْهَا وَمَا أَنَاْ عَلَيْكُم بِوَكِيلٍ
Kul yâ eyyuhân nâsu kad câekumul hakku min rabbikum, fe men ihtedâ fe innemâ yehtedî li nefsihi, ve men dalle fe innemâ yadıllu aleyhâ, ve mâ ene aleykum bi vekîl
 Kibrini egosunu ilah edinenler
 Casiye 45/23  Şimdi sen, kendi hevasını ilah edinen ve Allah'ın bir ilim üzere kendisini saptırdığı, kulağını ve kalbini mühürlediği ve gözü üstüne bir perde çektiği kimseyi gördün mü? Artık Allah'tan sonra ona kim hidayet verecektir? Siz yine de öğüt alıp düşünmüyor musunuz?
أَفَرَأَيْتَ مَنِ اتَّخَذَ إِلَهَهُ هَوَاهُ وَأَضَلَّهُ اللَّهُ عَلَى عِلْمٍ وَخَتَمَ عَلَى سَمْعِهِ وَقَلْبِهِ وَجَعَلَ عَلَى بَصَرِهِ غِشَاوَةً فَمَن يَهْدِيهِ مِن بَعْدِ اللَّهِ أَفَلَا تَذَكَّرُونَ
Feraeyte menittehaze ilahehu hevahü ve edallehüllahü ala ilmiv ve hateme ala sem´ıhı ve kalbihı ve ceale ala besarihı ğışaveh fe mey yehdıhi mim ba´dillah e fe la tezekkerun
 inkâr  edip Allah  yolundan  saptıranlar,
Nisa 4/167 Şüphesiz inkara sapıp Allah yolundan alıkoyanlar, büyük bir sapıklığa dalmışlardır.
إِنَّ الَّذِينَ كَفَرُواْ وَصَدُّواْ عَن سَبِيلِ اللّهِ قَدْ ضَلُّواْ ضَلاَلاً بَعِيدًا
İnnellezîne keferû ve saddû an sebîlillâhi kad dallû dalâlen baîdâ

Allah dileyen kuluna doğru yolu gösterir
Şuara 26/ 78. Çünkü beni yaratan, bana doğru yolu gösteren Âlemlerin Rabbidir.
الَّذِي خَلَقَنِي فَهُوَ يَهْدِينِ
Ellezî halakanî fe huve yehdîni.



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder