Bu Blogda Ara

1 Aralık 2017 Cuma

61-SAFF

Nuzul Sırası:   91
Toplam Ayet Sayısı : 14
Sure adını :4. âyette geçen “saff ” kelimesinden almıştır. Saff, sıra, dizi demektir.
İndiği dönem :Tegåbün sûresinden sonra, Cum‘a sûresinden önce Medine döneminde inmiştir.
Sure genel özelliği :Saff,  "sebbeha  kelimeleriyle başlamaktadır.Bundan dolayı  Müsebbihat altı sûrenin ortak adı olan surelerden..Diğerleri  Müsebbihat sureleri Haşr,Hadid suresi, Cuma ve Tegâbün sûreleridir
28 Cüz
Rahman Ve Rahim Olan Allah Adıyla
Saff, 61/1 Göklerdeki ve yerdeki her şey Allah’ı tespih eder. O, mutlak güç sahibidir, hüküm ve hikmet sahibidir.
سَبَّحَ لِلَّهِ مَا فِي السَّمَاوَاتِ وَمَا فِي الْأَرْضِ وَهُوَ الْعَزِيزُ الْحَكِيمُ
Sebbeha lillâhi mâ fîs semâvâti ve mâ fîl ard(ardı), ve huvel âzîzul hakîm
 Saff, 61/2  Ey iman edenler, niçin yapmayacağınız şeyi söylüyorsunuz?
يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آَمَنُوا لِمَ تَقُولُونَ مَا لَا تَفْعَلُونَ-
Yâ eyyuhellezîne âmenû lime tekûlûne mâ lâ tef’alûn
Saff, 61/3  Yapmayacağınız şeyleri söylemeniz, Allah katında büyük nefretle karşılanan en sevilmeyen bir şeydir."
كَبُرَ مَقْتًا عِندَ اللَّهِ أَن تَقُولُوا مَا لَا تَفْعَلُونَ
Kebure makten indallâhi en tekûlû mâ lâ tef’alûn
Dip Not Kur'anın bir çok ayeti,ben müslümanım ben iman ettim diyerek  iman iddiasında bulunanların bu imanlarını sadece sözle değil sadakat  yani mal ve can ile ortaya koymalarını gerektiğini hatırlatmaktadır.
Saff, 61/4 Allah, kendi yolunda kenetlenmiş bir yapı gibi saf bağlayarak savaşanları sever.
إِنَّ اللَّهَ يُحِبُّ الَّذِينَ يُقَاتِلُونَ فِي سَبِيلِهِ صَفًّا كَأَنَّهُم بُنيَانٌ مَّرْصُوصٌ
İnnallâhe yuhıbbullezîne yukâtilûne fî sebîlihî saffen ke ennehum bunyânun mersûs
 Saff, 61/5  Ve hani bir vakıt Musâ kavmına şöyle demişti: Ey kavmim! Benim size Allahın Elçisi olduğumu bildiğiniz halde niçin bana ezâ ediyorsunuz?  Onlar yoldan sapınca, Allah da kalplerini kaydırdı. Allah, fasıklar topluluğunu doğru yola çıkarmaz.
وَإِذْ قَالَ مُوسَى لِقَوْمِهِ يَا قَوْمِ لِمَ تُؤْذُونَنِي وَقَد تَّعْلَمُونَ أَنِّي رَسُولُ اللَّهِ إِلَيْكُمْ فَلَمَّا زَاغُوا أَزَاغَ اللَّهُ قُلُوبَهُمْ وَاللَّهُ لَا يَهْدِي الْقَوْمَ الْفَاسِقِينَ
Ve iz kâle mûsâ li kavmihî yâ kavmi lime tu'zûnenî ve kad ta'lemûne ennî resûlullâhi ileykum, fe lemmâ zâgû ezâgallâhu kulûbehum, vallâhu lâ yehdîl kavmel fâsikîn
 Saff, 61/6 Ve, Meryem oğlu İsa: Ey İsrailoğulları! Ben size Allah'ın elçisiyim, benden önce gelen Tevrat'ı  onaylayan  ve benden sonra gelecek Ahmed adında bir elçiyi de müjdeleyici olarak geldim, demişti. Fakat o, kendilerine açık beyyinat =deliller getirince: Bu apaçık bir büyüdür, dediler.
وَإِذْ قَالَ عِيسَى ابْنُ مَرْيَمَ يَا بَنِي إِسْرَائِيلَ إِنِّي رَسُولُ اللَّهِ إِلَيْكُم مُّصَدِّقًا لِّمَا بَيْنَ يَدَيَّ مِنَ التَّوْرَاةِ وَمُبَشِّرًا بِرَسُولٍ يَأْتِي مِن بَعْدِي اسْمُهُ أَحْمَدُ فَلَمَّا جَاءهُم بِالْبَيِّنَاتِ قَالُوا هَذَا سِحْرٌ مُّبِينٌ
Ve iz kâle îsâbnu meryeme yâ benî isrâîle innî resûlullâhi ileykum musaddikan li mâ beyne yedeyye minet tevrâti ve mubeşşiran bi resûlin ye’tî min ba’dîsmuhû ahmed(ahmedu), fe lemmâ câehum bil beyyinâti kâlû hâzâ sihrun mubîn
Saff, 61/7  İslam'a çağrıldığı halde, Allah'a karşı yalan uyduranlardan daha zalim kimdir? Allah, zalim bir kavmi hidayete erdirmez.
وَمَنْ أَظْلَمُ مِمَّنِ افْتَرَى عَلَى اللَّهِ الْكَذِبَ وَهُوَ يُدْعَى إِلَى الْإِسْلَامِ وَاللَّهُ لَا يَهْدِي الْقَوْمَ الظَّالِمِينَ
Ve men azlemu mimmenifterâ alâllâhil kezibe ve huve yud’â ilâl islâm, vallâhu lâ yehdîl kavmez zâlimîn
Saff, 61/8  Onlar ağızlarıyla Allah’ın nurunu söndürmek istiyorlar. Hâlbuki kâfirler istemeseler de Allah nurunu tamamlayacaktır.
يُرِيدُونَ لِيُطْفِؤُوا نُورَ اللَّهِ بِأَفْوَاهِهِمْ وَاللَّهُ مُتِمُّ نُورِهِ وَلَوْ كَرِهَ الْكَافِرُونَ
Yurîdûne li yutfiû nûrallâhi bi efvâhihim vallâhu mutimmu nûrihî ve lev kerihel kâfirûn
Saff, 61/9  Allah'a ortak koşanlar istemese de, hak dini bütün dinlerden üstün kılmak için Elçileri'ni hidayetle ve hak dinle gönderen O'dur.
هُوَ الَّذِي أَرْسَلَ رَسُولَهُ بِالْهُدَى وَدِينِ الْحَقِّ لِيُظْهِرَهُ عَلَى الدِّينِ كُلِّهِ وَلَوْ كَرِهَ الْمُشْرِكُونَ
Huvellezî ersele resûlehu bil hudâ ve dînil hakkı li yuzhirahu alâd dîni kullihî ve lev kerihel muşrikûn
Eddin Bu kelimeyi, "kişinin yaşamı içinde tabi olduğu kurallar bütünü" şeklinde Allah bizlere din olarak islamı seçmiş ve o dinin kurallarını elçileri vasıtası ile kullarına bildirmiştir. İslamı din olarak beğenmeyip kendileri ayrı bir din üretenler ise Allah'ın  dinini yıkmak için ellerinden geleni tarih boyunca yapmışlar ve yapmaya devam ederler. Kafirler ne kadar red etsede insanlar ne kadar kendi dinlerini üstün kılmak için çabalasalarda Allahınn dini onların dinlerinden üstündür ve yıkılmaya mahkumdur.
Saff 61/10 Ey iman edenler, sizi acı bir azabdan kurtaracak bir ticareti haber vereyim mi?
يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آَمَنُوا هَلْ أَدُلُّكُمْ عَلَى تِجَارَةٍ تُنجِيكُم مِّنْ عَذَابٍ أَلِيمٍ
Yâ eyyuhâllezîne âmenû hel edullukum alâ ticâretin tuncîkum min azâbin elîm(elîmin).
Saff 61/11 Allah'a ve O'nun Resulü'ne iman edersiniz, mallarınızla ve canlarınızla Allah yolunda cihad ederseniz. Bu, sizin için daha hayırlıdır; eğer bilirseniz.
تُؤْمِنُونَ بِاللَّهِ وَرَسُولِهِ وَتُجَاهِدُونَ فِي سَبِيلِ اللَّهِ بِأَمْوَالِكُمْ وَأَنفُسِكُمْ ذَلِكُمْ خَيْرٌ لَّكُمْ إِن كُنتُمْ تَعْلَمُونَ
Tu’minûne billâhi ve resûlihî ve tucâhidûne fî sebîlillâhi bi emvâlikum ve enfusikum, zâlikum hayrun lekum in kuntum ta'lemûn
Saff, 61/12  Günahlarınızı bağışlar ve sizi altından ırmaklar akan cennetlere, Adn cennetlerinde hoş hoş meskenlere koyar. İşte büyük kurtuluş odur.
يَغْفِرْ لَكُمْ ذُنُوبَكُمْ وَيُدْخِلْكُمْ جَنَّاتٍ تَجْرِي مِن تَحْتِهَا الْأَنْهَارُ وَمَسَاكِنَ طَيِّبَةً فِي جَنَّاتِ عَدْنٍ ذَلِكَ الْفَوْزُ الْعَظِيمُ
Yagfir lekum zunûbekum ve yudhılkum cennâtin tecrî min tahtihâl enhâru ve mesâkine tayyibeten fî cennâti adnin, zâlikel fevzul azîm
Saff, 61/13  Seveceğiniz başka bir şey daha var: Allah'tan yardım ve yakın bir fetih. Müminleri  müjdele.
وَأُخْرَى تُحِبُّونَهَا نَصْرٌ مِّنَ اللَّهِ وَفَتْحٌ قَرِيبٌ وَبَشِّرِ الْمُؤْمِنِينَ
Ve uhrâ tuhıbbûnehâ, nasrun minallâhi ve fethun karîb(karîbun), ve beşşiril mu’minîn
Dip Not :Bu ayetlerde , Allah  katından bir yardımın , günahların bağışlanmasının, adn cennetlerine girmenin yolu gösterilmekte ve bu yol "ticaret" terimi ile mesellendirilmektedir. Ticaret insanlık tarihinin bilinen bir işlemi olup bu işlemde karşılık yapılan alış veriş sonucunda kazanç meydana gelmektedir. Bu kazanç şekli insanları celbettiği için diğer bir çok ayette karşımıza çıktığı üzere sermaye olarak mal ve can ortaya konulacak yani satılacak ve bu can ve mal karşılığında cennet verilecektir. İnsanların ticaret yapmaktaki esas amacı kar olduğuna göre ve şekil bir alışverişin karlı bir durum olduğu rabbimiz tarafından bizlere başka ayetlerde'de bildirilmiştir.Yine ticaret terimi üzerinden insanların zarar etmeleri de ayetler üzerinden bizlere anlatılmaktadır.
Saff, 61/14   Ey iman edenler, Allah'ın yardımcıları olun! Meryem oğlu İsa'nın havarilere: "Allah'a giden yolda bana  benim yardımcılarım kimlerdir?" demesi gibi. Havariler de demişlerdi ki: "Allah'ın yardımcıları bizleriz." Böylece İsrailoğullarından bir topluluk iman etmiş, bir topluluk da inkâr etmişti. Sonunda Biz iman edenleri düşmanlarına karşı destekledik, onlar da üstün geldiler.
يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آَمَنُوا كُونوا أَنصَارَ اللَّهِ كَمَا قَالَ عِيسَى ابْنُ مَرْيَمَ لِلْحَوَارِيِّينَ مَنْ أَنصَارِي إِلَى اللَّهِ قَالَ الْحَوَارِيُّونَ نَحْنُ أَنصَارُ اللَّهِ فَآَمَنَت طَّائِفَةٌ مِّن بَنِي إِسْرَائِيلَ وَكَفَرَت طَّائِفَةٌ فَأَيَّدْنَا الَّذِينَ آَمَنُوا عَلَى عَدُوِّهِمْ فَأَصْبَحُوا ظَاهِرِينَ
Yâ eyyuhâllezîne âmenû kûnû ensârallâhi kemâ kâle îsâbnu meryeme lil havâriyyîne men ensârî ilâllâh(ilâllâhi), kâlel havâriyûne nahnu ensârullâh(ensârullâhi), fe âmenet tâifetun min benî isrâîle ve keferet tâifetun, fe eyyednâllezîne âmenû alâ aduvvihim fe asbehû zâhirîn
Allah'ın desteği nasıl alınır : Ayetin son cümlesindeki Allahın vaadi olan "iman edenlerin düşmanlarına karşı desteklenmesi ve onların galip gelmesi" şeklindeki yardım Allah'ın bir sünneti olup bu sünnetin nasıl tecelli ettiği bir çok ayette canlı örnekleri ile bizlere gösterilmiştir. Yardımı hak etmek için hiç bir mü'min yan gelip yatmamış güçlerinin son haddine kadar çabalayıp bu yardıma hak kazanmışlardır. Allahın sünneti olarak gerçekleşen mü'minlere yardım vaadi kıyamete kadar geçerlidir.Bu yardımı hak etmek için gerekli gayretin gösterilmemesi yüzünden bugün müslümanlar baskı ve zulum altında inlemektedir
Allah'ın verdiği yardım sözünün gerçekleşmesi için Elçiler ve onunla beraber olan mü'minler olduğu gibi  ve her çağda  müminler hep beraber beraber zorluklara karşı koyup yardımı öyle talep etmek gerekmektedir ki rabbimizin kendi üzerine hak kıldığı ve her zaman yerine getirileceği ancak bu yardımın şartlarının bizler tarafından yerine getirilmesi gereken şartları bildirilmiştir.



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder