Kur'an'daki Sırası : 33
Nüzul Sırası: 90
Ayet Sayısı : 73 Ayettr.Mesani, âyetleri yüzden az olan birinci grubunun beşinci sûresidir
İndiği Dönem: Âl-i İmrân sûresinden sonra, Mümtehine sûresinden önce Medine’de inmiştir. İbn İshak’a göre hicretten sonra nâzil olmuştur; geliş tarihi bakımından Medine’de nâzil olan sûrelerin dördüncüsüdür.
Sure adını : 20 ve 22. âyetlerde geçen “el-Ahzâb” kelimesinden almıştır.Ahzâb,"hizb"in çoğuludur hizb kelimesinin çoğulu olan hizipler, gruplar anlamında Ahzâb’dır.Topluluk, gurup, bölük, parti gibi manalara gelir. Kur'an cüzünün dörtte birine de hizip denir. Bu sûrede, Müslümanlara karşı savaşmak üzere toplanıp, Medine'yi kuşatmaya gelen ve Hendek Savaşı'na diğer adıyla Ahzab Savaşı'na sebep olan düşman kuvvetlerine "ahzab" denilmiş
21. Cüz.
Rahman ve Rahim olan Allah Adıyla
Ahzap 33/ 1 Ey Nebi ,Allah’a karşı takva sahibi ol ! Kafirlere ve münafıklara itaat etme. Muhakkak ki, Allah el alim gizli açık her şeyi mükemmel bilendir.el hakimdir verdiği hükümde/ kararlarında / yaptığı herşeyi yerli yerince yapan hikmet sahibidir.
يَا أَيُّهَا النَّبِيُّ اتَّقِ اللَّهَ وَلَا تُطِعِ الْكَافِرِينَ وَالْمُنَافِقِينَ إِنَّ اللَّهَ كَانَ عَلِيمًا حَكِيمًا
Yâ eyyuhân nebiyyuttekillâhe ve lâ tutıil kâfirîne vel munâfikîne, innallâhe kâne alîmen hakîmâ
Ahzap 33/ 2 Sana Rabbinden vahyedilene uy. Şüphesiz Allah, El Habir Her şeyin iç yüzünü yaptıklarınızdan tüm ayrıntısıyla haberdârdır.
وَاتَّبِعْ مَا يُوحَى إِلَيْكَ مِن رَّبِّكَ إِنَّ اللَّهَ كَانَ بِمَا تَعْمَلُونَ خَبِيرًا
Vettebı´ma yuha ileyke mir rabbik innellahe kane bima ta´melune habira
Ahzap 33/ 3 Allah'a güven! Vekil olarak Allah yeter.
وَتَوَكَّلْ عَلَى اللَّهِ وَكَفَى بِاللَّهِ وَكِيلًا
Ve tevekkel alâllâhi ve kefâ billâhi vekîlâ
Ahzap 33/ 4 Allah,bir adamın kendi göğüs boşluğu içinde iki kalp kılmadı ve kendilerini annelerinize benzeterek yemin konusu /zıhar yaptığınız eşlerinizi sizin anneleriniz yapmadı, evlatlıklarınızı da sizin öz çocuklarınız saymadı. Bu, sizin yalnızca ağzınızla söylemenizdir. Allah , hak söyler ve doğru olan yola yöneltip iletir.
مَّا جَعَلَ اللَّهُ لِرَجُلٍ مِّن قَلْبَيْنِ فِي جَوْفِهِ وَمَا جَعَلَ أَزْوَاجَكُمُ اللَّائِي تُظَاهِرُونَ مِنْهُنَّ أُمَّهَاتِكُمْ وَمَا جَعَلَ أَدْعِيَاءكُمْ أَبْنَاءكُمْ ذَلِكُمْ قَوْلُكُم بِأَفْوَاهِكُمْ وَاللَّهُ يَقُولُ الْحَقَّ وَهُوَ يَهْدِي السَّبِيلَ
Ma cealellahü li racülim min kalbeyni fi cevfih ve ma ceale ezvacekümüllaı tüzahirune minhünne ümmehatiküm ve ma ceale ed´ıyaeküm ebnaeküm zaliküm kavlüküm bi efvahiküm vallahü yekulül hakka ve hüve yehdis sebıl..
Ahzap 33/ 5 Onları babalarının adıyla çağırın, Allah katında doğru olan budur. Eğer babalarını bilmiyorsanız artık onlar, dinde sizin kardeşleriniz ve dostlarınızdır.Yanılarak yaptığınızdan dolayı size bir günah yoktur. Ancak kalplerinizin bile bile yaptığından dolayı vardır. O, Allah ki gafûr'dur suçları örter, çok bağışlar,Rahim tecelisiyle de ikramı bol, çok merhamet edendir
ادْعُوهُمْ لِآبَائِهِمْ هُوَ أَقْسَطُ عِندَ اللَّهِ فَإِن لَّمْ تَعْلَمُوا آبَاءهُمْ فَإِخْوَانُكُمْ فِي الدِّينِ وَمَوَالِيكُمْ وَلَيْسَ عَلَيْكُمْ جُنَاحٌ فِيمَا أَخْطَأْتُم بِهِ وَلَكِن مَّا تَعَمَّدَتْ قُلُوبُكُمْ وَكَانَ اللَّهُ غَفُورًا رَّحِيمًا
Üd´uhüm li abaihim hüve akseu indellah fe il lem ta´lemu abaehüm fe ıhvanüküm fid dıni ve mevalıküm ve leyse aleyküm cünahun fıma ahta´tüm bihı ve lakim ma teammedet kulubüküm ve kanellahü ğafurar rahıyma
Ahzap 33/ 6 Nebi, müminler için kendi canlarından önce gelir; eşleri de onların anneleridir. Allahın kitabında akrabalar birbirlerine, mü'minlerden ve muhacirlerden daha yakındırlar. Allah'ın Kitabında (mirasta) öncelik,birbirine akraba olmaktan dolayıdır; mümin veya muhacir olmaktan dolayı değildir Dostlarınıza bir iyilik yapmanız bunun dışındadır. Bu da zaten bu Kitapta yazılıdır.
النَّبِيُّ أَوْلَى بِالْمُؤْمِنِينَ مِنْ أَنفُسِهِمْ وَأَزْوَاجُهُ أُمَّهَاتُهُمْ وَأُوْلُو الْأَرْحَامِ بَعْضُهُمْ أَوْلَى بِبَعْضٍ فِي كِتَابِ اللَّهِ مِنَ الْمُؤْمِنِينَ وَالْمُهَاجِرِينَ إِلَّا أَن تَفْعَلُوا إِلَى أَوْلِيَائِكُم مَّعْرُوفًا كَانَ ذَلِكَ فِي الْكِتَابِ مَسْطُورًا
En nebiyyu evlâ bil mu’minîne min enfusihim ve ezvâcuhu ummehâtuhum, ve ulûl erhâmi ba’duhum evlâ bi ba’dın fî kitâbillâhi minel mu’minîne vel muhâcirîne illâ en tef’alû ilâ evliyâikum ma’rûfâ(ma’rûfen), kâne zâlike fîl kitâbi mestûrâ
Ahzap 33/ 7 Biz bütün nebilerden misak/ kesin söz almıştık; senden de, Nuh'tan da, İbrahim'den de, Musa'dan da, Meryem oğlu İsa'dan da. Onlardan sağlam bir söz almıştık.
وَإِذْ أَخَذْنَا مِنَ النَّبِيِّينَ مِيثَاقَهُمْ وَمِنكَ وَمِن نُّوحٍ وَإِبْرَاهِيمَ وَمُوسَى وَعِيسَى ابْنِ مَرْيَمَ وَأَخَذْنَا مِنْهُم مِّيثَاقًا غَلِيظًا
Ve iz ehaznâ minen nebîyyîne mîsâkahum ve minke ve min nûhın ve ibrâhîme ve mûsâ ve îsâbni meryeme ve ehaznâ minhum mîsâkan galîzâ
Ahzap 33/ 8 Tâ ki Allah, o sözlerine sadık kalanlara, sadakatlerini sorsun. Kâfirlere ise O elîm bir azabı hazırlamıştır.
لِيَسْأَلَ الصَّادِقِينَ عَن صِدْقِهِمْ وَأَعَدَّ لِلْكَافِرِينَ عَذَابًا أَلِيمًا
Li yes’eles sâdikîne an sıdkıhim, ve eadde lil kâfirîne azâben elîmâ
Ahzap 33/ 9 Ey iman edenler! Allah'ın üzerinizdeki nimetini hatırlayın. Hani size ordular gelmişti. Biz onların üzerlerine rüzgar ve sizin göremediğiniz ordular göndermiştik. ve Allah el basir dir yaptıklarınızı görüyordu.
يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا اذْكُرُوا نِعْمَةَ اللَّهِ عَلَيْكُمْ إِذْ جَاءتْكُمْ جُنُودٌ فَأَرْسَلْنَا عَلَيْهِمْ رِيحًا وَجُنُودًا لَّمْ تَرَوْهَا وَكَانَ اللَّهُ بِمَا تَعْمَلُونَ بَصِيرًا
Yâ eyyuhâllezîne âmenûzkurû ni’metallâhi aleykum iz câetkum cunûdun fe erselnâ aleyhim rîhan ve cunûden lem teravhâ, ve kânallâhu bimâ ta’melûne basîrâ
Ahzap 33/ 10 Onlar size hem üstünüzden hem alt tarafınızdan gelmişlerdi ve gözler kaymış, yürekler ağızlara geldiği zaman Allah hakkında zanlarda bulunuyordunuz.
إِذْ جَاؤُوكُم مِّن فَوْقِكُمْ وَمِنْ أَسْفَلَ مِنكُمْ وَإِذْ زَاغَتْ الْأَبْصَارُ وَبَلَغَتِ الْقُلُوبُ الْحَنَاجِرَ وَتَظُنُّونَ بِاللَّهِ الظُّنُونَا
z câukum min fevkıkum ve min esfele minkum ve iz zâgatil ebsâru ve belegatil kulûbul hanâcire ve tezunnûne billâhiz zunûnâ
Ahzap 33/ 11 İşte orada mü’minler denendiler ve şiddetli bir şekilde sarsıldılar.
هُنَالِكَ ابْتُلِيَ الْمُؤْمِنُونَ وَزُلْزِلُوا زِلْزَالًا شَدِيدًا
Hunâlikebtuliyel mu’minûne ve zulzilû zilzâlen şedîdâ
Ahzap 33/ 12 Hani münafıklar ve kalplerinde hastalık olanlar, “Allah ve Elçisinin bize aldatmadan başka bir vaad etmemiş.
وَإِذْ يَقُولُ الْمُنَافِقُونَ وَالَّذِينَ فِي قُلُوبِهِم مَّرَضٌ مَّا وَعَدَنَا اللَّهُ وَرَسُولُهُ إِلَّا غُرُورًا
Ve iz yekûlul munâfikûne vellezîne fî kulûbihim maradun mâ vaadenâllâhu ve resûluhû illâ gurûrâ
Ahzap 33/ 13 Onlardan bir bir taife demişti ki: Ey Yesribliler (Medineliler)! Artık sizin için durmanın yeri değil, haydi dönün! İçlerinden bir kısmı ise: Gerçekten evlerimiz muhafazasızdır diyerek Elçi'den izin istiyordu; oysa evleri tehlikede değildi, sadece kaçmayı arzuluyorlardı.
وَإِذْ قَالَت طَّائِفَةٌ مِّنْهُمْ يَا أَهْلَ يَثْرِبَ لَا مُقَامَ لَكُمْ فَارْجِعُوا وَيَسْتَأْذِنُ فَرِيقٌ مِّنْهُمُ النَّبِيَّ يَقُولُونَ إِنَّ بُيُوتَنَا عَوْرَةٌ وَمَا هِيَ بِعَوْرَةٍ إِن يُرِيدُونَ إِلَّا فِرَارًا
Ve iz kâlet tâifetun minhum yâ ehle yesribe lâ mukâme lekum ferciû, ve yeste’zinu ferîkun minhumun nebiyye yekûlûne inne buyûtenâ avratun ve mâ hiye bi avratin, in yurîdûne illâ firârâ
Ahzap 33/ 14 Eğer her tarafından evlerine girilse de, sonra kendilerinden küfre dönüş istenilse, hemen onu yapacaklardı ve bunda pek az duraklayacaklardı.
وَلَوْ دُخِلَتْ عَلَيْهِم مِّنْ أَقْطَارِهَا ثُمَّ سُئِلُوا الْفِتْنَةَ لَآتَوْهَا وَمَا تَلَبَّثُوا بِهَا إِلَّا يَسِيرًا
Ve lev duhılet aleyhim min aktârihâ summe suilûl fitnete le âtevhâ ve mâ telebbesû bihâ illâ yesîrâ
Ahzap 33/ 15 Oysa andolsun ki daha önce, arkalarını dönüp kaçmayacakları konusunda Allah'a söz vermişlerdi. Allah’a verilen söz mesuliyet gerektirir.
وَلَقَدْ كَانُوا عَاهَدُوا اللَّهَ مِن قَبْلُ لَا يُوَلُّونَ الْأَدْبَارَ وَكَانَ عَهْدُ اللَّهِ مَسْؤُولًا
Ve lekad kânû âhedûllâhe min kablu lâ yuvellûnel edbâr(edbâre), ve kâne ahdullâhi mes’ûlâ
Ahzap 33/ 16 De ki: 'Ölümden veya öldürülmekten kaçıyorsanız kaçmanın size yararı olmaz. Kaçsanız bile ancak çok az bir süre yararlandırılırsınız.
قُل لَّن يَنفَعَكُمُ الْفِرَارُ إِن فَرَرْتُم مِّنَ الْمَوْتِ أَوِ الْقَتْلِ وَإِذًا لَّا تُمَتَّعُونَ إِلَّا قَلِيلً
Kul len yenfeakumul firâru in ferartum minel mevti evil katli ve izen lâ tumetteûne illâ kalîlâ
Ahzâb 33/17 De ki: "Size bir fenalık gelse sizi Allah'tan koruyacak veya size bir ikramda bulunsa engelliyecek kimdir?" Onlar, kendileri için Allah'ın dışında ne bir dost , ne bir yardımcı bulamazlar
قُلْ مَن ذَا الَّذِي يَعْصِمُكُم مِّنَ اللَّهِ إِنْ أَرَادَ بِكُمْ سُوءًا أَوْ أَرَادَ بِكُمْ رَحْمَةً وَلَا يَجِدُونَ لَهُم مِّن دُونِ اللَّهِ وَلِيًّا وَلَا نَصِيرًا
Kul men zellezî ya’sımukum minallâhi in erâde bikum sûen ev erâdebikum rahmeten, ve lâ yecidûne lehum min dûnillâhi veliyyen ve lâ nasîrâ
Ahzâb 33/18 Gerçekten de sizden alıkoyanları ve kardeşlerine bize gelin diyenleri Allah kesinlikle biliyordu. Bunlar, pek azı dışında zorlu savaşlara gelmezler.
قَدْ يَعْلَمُ اللَّهُ الْمُعَوِّقِينَ مِنكُمْ وَالْقَائِلِينَ لِإِخْوَانِهِمْ هَلُمَّ إِلَيْنَا وَلَا يَأْتُونَ الْبَأْسَ إِلَّا قَلِيلًا
Kad ya’lemullâhul muavvikîne minkum vel kâilîne li ıhvânihim helumme ileynâ, ve lâ ye’tûnel be’se illâ kalîlâ
Ahzâb 33/19 Size karşı cimri ve bencildirler Fakat korku gelecek olsa, ölümden dolayı üstüne baygınlık çökmüş kimseler gibi gözleri dönerek sana bakmakta olduklarını görürsün. Korku gidince, hayra karşı sizi keskin dilleriyle sizi incitirler. İşte onlar mü’min değildirler. böylece Allah onların amellerini boşa çıkarmıştır. Bu Allah'a göre pek kolaydır.
أَشِحَّةً عَلَيْكُمْ فَإِذَا جَاء الْخَوْفُ رَأَيْتَهُمْ يَنظُرُونَ إِلَيْكَ تَدُورُ أَعْيُنُهُمْ كَالَّذِي يُغْشَى عَلَيْهِ مِنَ الْمَوْتِ فَإِذَا ذَهَبَ الْخَوْفُ سَلَقُوكُم بِأَلْسِنَةٍ حِدَادٍ أَشِحَّةً عَلَى الْخَيْرِ أُوْلَئِكَ لَمْ يُؤْمِنُوا فَأَحْبَطَ اللَّهُ أَعْمَالَهُمْ وَكَانَ ذَلِكَ عَلَى اللَّهِ يَسِيرًا
Eşıhhaten aleykum fe izâ câel havfu raeytehum yanzurûne ileyke tedûru a’yunuhum kellezî yugşâ aleyhi minel mevt(mevti), fe izâ zehebel havfu selekûkum bi elsinetin hıdâdin eşıhhaten alâl hayrı, ulâike lem yu’minû fe ahbetallâhu a’mâlehum, ve kâne zâlike alâllâhi yesîrâ
Ahzâb 33/20 Onlar birliklerinin gitmediklerini sanıyorlardı. Eğer birlikler gelecek olsa, çölde bedevi araplar arasında olup uzaktan sizin haberlerinizi arzu ediyorlardı. Fakat içinizde olsalardı ancak pek az savaşırlardı.
يَحْسَبُونَ الْأَحْزَابَ لَمْ يَذْهَبُوا وَإِن يَأْتِ الْأَحْزَابُ يَوَدُّوا لَوْ أَنَّهُم بَادُونَ فِي الْأَعْرَابِ يَسْأَلُونَ عَنْ أَنبَائِكُمْ وَلَوْ كَانُوا فِيكُم مَّا قَاتَلُوا إِلَّا قَلِيلًا
Yahsebûnel ahzâbe lem yezhebû, ve in ye’til ahzâbu yeveddû lev ennehum bâdûne fîl a’râbi yes’elûne an enbâikum, ve lev kânû fîkum mâ kâtelû illâ kalîlâ
Ahzâb 33/21 Şüphesiz, sizden Allah'ı ve ahiret gününü umanlar ve Allah'ı çokça zikredenler için, Allah'ın elçisi'nde , güzel bir örnek vardır
لَقَدْ كَانَ لَكُمْ فِي رَسُولِ اللَّهِ أُسْوَةٌ حَسَنَةٌ لِّمَن كَانَ يَرْجُو اللَّهَ وَالْيَوْمَ الْآخِرَ وَذَكَرَ اللَّهَ كَثِيرًا
Lekad kâne lekum fî resûlillâhi usvetun hasenetun limen kâne yercûllâhe vel yevmel âhıra ve zekerallâhe kesîrâ(kesîran).
Ahzâb 33/22 Müminler ise, (düşman) birliklerini gördükleri zaman : İşte Allah ve Elçisinin bize vâdettiği! Allah ve Elçisi doğru söylemiştir, dediler. Bu onların ancak imanlarını ve teslimiyetlerini arttırdı.
وَلَمَّا رَأَى الْمُؤْمِنُونَ الْأَحْزَابَ قَالُوا هَذَا مَا وَعَدَنَا اللَّهُ وَرَسُولُهُ وَصَدَقَ اللَّهُ وَرَسُولُهُ وَمَا زَادَهُمْ إِلَّا إِيمَانًا وَتَسْلِيمًا
Ve lemmâ raal mu’minûnel ahzâbe kâlû hâzâ mâ vaadenâllâhu ve resûluhu ve sadakallâhu ve resûluhu ve mâ zâdehum illâ îmânen ve teslîmâ
Ahzâb 33/23 Mü’minlerden öyle adamlar vardır ki, Allah’a verdikleri söze sâdık kaldılar. İçlerinden bir kısmı (bu uğurda canını vermiş) sözü yerine getirmiştir Bir kısmı da beklemektedir. Verdikleri sözü asla değiştirmemişlerdir.
مِنَ الْمُؤْمِنِينَ رِجَالٌ صَدَقُوا مَا عَاهَدُوا اللَّهَ عَلَيْهِ فَمِنْهُم مَّن قَضَى نَحْبَهُ وَمِنْهُم مَّن يَنتَظِرُ وَمَا بَدَّلُوا تَبْدِيلًا
Minel mu’minîne ricâlun sadakû mâ âhedûllahe aleyhi, fe minhum men kadâ nahbehu ve minhum men yentezırû ve mâ beddelû tebdîlâ
Ahzâb 33/24 Bunun böyle olması Allah’ın, doğruları doğrulukları sebebiyle mükâfatlandırması, Dilerse münafıklara azap etmesi yahut onların tevbesini kabul etmesi içindir. Şüphesiz Allah, gafûrun rahîm suçları örterek, çok bağışlayan, ikramı bol, çok merhamet edendir
لِيَجْزِيَ اللَّهُ الصَّادِقِينَ بِصِدْقِهِمْ وَيُعَذِّبَ الْمُنَافِقِينَ إِن شَاء أَوْ يَتُوبَ عَلَيْهِمْ إِنَّ اللَّهَ كَانَ غَفُورًا رَّحِيمًا
Li yecziyallâhus sâdıkîne bi sıdkıhım ve yuazzibel munâfıkîne in şâe ev yetûbe aleyhim, innallâhe kâne gafûran rahîmâ
Ahzâb 33/25 Allah, inkâr edenleri, hiçbir hayra ulaşmaksızın kin ve öfkeleriyle geri çevirdi. Allah, savaşta mü’minlere kâfi geldi. Allah, El-Kavî'dir sonsuz kuvvet ve kudret sahibidir.El aziz'dir O çok yüce kudreti dâimâ üstündür.
وَرَدَّ اللَّهُ الَّذِينَ كَفَرُوا بِغَيْظِهِمْ لَمْ يَنَالُوا خَيْرًا وَكَفَى اللَّهُ الْمُؤْمِنِينَ الْقِتَالَ وَكَانَ اللَّهُ قَوِيًّا عَزِيزًا
Ve raddallâhullezîne keferû bi gayzıhim lem yenâlû hayrâ(hayran), ve kefallâhul mu’minînel kıtâl, ve kânallâhu kaviyyen azîzâ
Ahzâb 33/26 Kitap ehlinden, onlara yardım edenlerin kalplerine korku saldı.ve kalelerinden indirdi ve Onların bir kısmını öldürüyor, bir kısmını da esir ediyordunuz.
وَأَنزَلَ الَّذِينَ ظَاهَرُوهُم مِّنْ أَهْلِ الْكِتَابِ مِن صَيَاصِيهِمْ وَقَذَفَ فِي قُلُوبِهِمُ الرُّعْبَ فَرِيقًا تَقْتُلُونَ وَتَأْسِرُونَ فَرِيقًا
Ve enzelellezîne zâherûhum min ehlil kitâbi min sayâsîhım ve kazefe fî kulûbihimur ru’be feriykan taktulûne ve te’sirûne ferîkâ
Ahzâb, 33/27 Onların yerlerine, yurtlarına, mallarına ve henüz ayak basmadığınız bir toprağa sizi varis kıldı. ve Allah El-kadir her şeye mükemmel ölçü koyan ,her şeye güç yetendir.
وَأَوْرَثَكُمْ أَرْضَهُمْ وَدِيَارَهُمْ وَأَمْوَالَهُمْ وَأَرْضًا لَّمْ تَطَؤُوهَا وَكَانَ اللَّهُ عَلَى كُلِّ شَيْءٍ قَدِيرًا
Ve evresekum ardahum ve diyârahum ve emvâlehum ve ardan lem tetaûhâ, ve kânallâhu alâ kulli şey’in kadîrâ
Ahzap 33/ 28 Ey Nebi ! Zevcelerine şöyle: eğer dünya hayat ve ziynetini istiyorsanız gelin size mal vereyim de sizi güzellikle serbest bırakayım.de.
يَا أَيُّهَا النَّبِيُّ قُل لِّأَزْوَاجِكَ إِن كُنتُنَّ تُرِدْنَ الْحَيَاةَ الدُّنْيَا وَزِينَتَهَا فَتَعَالَيْنَ أُمَتِّعْكُنَّ وَأُسَرِّحْكُنَّ سَرَاحًا جَمِيلًا
Yâ eyyuhân nebiyyu kul li ezvâcike in kuntunne turidnel hayâted dunyâ ve ziynetehâ fe teâleyne umetti’kunne ve userrihkunne serâhan cemîlâ
Ahzap 33/ 29 “Eğer Allah’ı, Elçisini ve ahiret yurdunu istiyorsanız, bilin ki Allah içinizden muhsin kadınlar için büyük bir mükâfat hazırlamıştır.”
وَإِن كُنتُنَّ تُرِدْنَ اللَّهَ وَرَسُولَهُ وَالدَّارَ الْآخِرَةَ فَإِنَّ اللَّهَ أَعَدَّ لِلْمُحْسِنَاتِ مِنكُنَّ أَجْرًا عَظِيمًا
Ve in kuntunne turidnallâhe ve resûlehu ved dâral âhırate fe innallâhe eadde lil muhsinâti minkunne ecran azîmâ
Ahzap 33/ 30 Ey Nebi hanımları, sizden her kim bi fâhışete/ bir hayâsızlık ederse, ona azap iki kat katlanır. Bu Allah'a göre kolaydır.
يَا نِسَاء النَّبِيِّ مَن يَأْتِ مِنكُنَّ بِفَاحِشَةٍ مُّبَيِّنَةٍ يُضَاعَفْ لَهَا الْعَذَابُ ضِعْفَيْنِ وَكَانَ ذَلِكَ عَلَى اللَّهِ يَسِيرًا
Yâ nisâen nebiyyi men ye’ti min kunne bi fâhışetin mubeyyinetin yudâaf lehâl azâbu dı’feyni, ve kâne zâlike alâllâhi yesîrâ
22.Cüz
Ahzap 33/ 31Yine sizden her kim Allah'a ve Elçisi'ne itaat eder ve salih bir amel işlerse, ona da mükâfatını iki kat veririz.Biz onun için , kerim rızık hazırladık.
وَمَن يَقْنُتْ مِنكُنَّ لِلَّهِ وَرَسُولِهِ وَتَعْمَلْ صَالِحًا نُّؤْتِهَا أَجْرَهَا مَرَّتَيْنِ وَأَعْتَدْنَا لَهَا رِزْقًا كَرِيمًا
Ve men yaknut min kunne lillâhi ve resûlihi ve ta’mel sâlihan nu’tihâ ecrahâ merrateyni ve a’tednâ lehâ rızkan kerîmâ
Kerim :Bu kelimenin anlamı Üstün olan , faziletli, değerli, geniş bol olan demektir
Ahzap 33/ 32 Ey Nebi’nin hanımları! Siz kadınlardan herhangi biri gibi değilsiniz. Eğer takva sahibi iseniz cilveli konuşmayın, kalbi maraz olan kimse umuda kapılır.Ve Sözü, maruf ciddiyeti bozmadan söyleyin.
يَا نِسَاء النَّبِيِّ لَسْتُنَّ كَأَحَدٍ مِّنَ النِّسَاء إِنِ اتَّقَيْتُنَّ فَلَا تَخْضَعْنَ بِالْقَوْلِ فَيَطْمَعَ الَّذِي فِي قَلْبِهِ مَرَضٌ وَقُلْنَ قَوْلًا مَّعْرُوفًا
Yâ nisâen nebiyyi lestunne ke ehadin minen nisai inittekaytunne fe lâ tahda’ne bil kavli fe yatmaallezî fî kalbihî maradun ve kulne kavlen ma’rûfâ
Ahzap 33/ 33 Evlerinizde oturun,önceki Cahiliye döneminde olduğu gibi dişiliğinizi öne çıkarmayın, namazı dosdoğru kılın, zekatı verin. Allah'a ve Elçisine itaat edin.Ey ehl-i beyt / ev halkı! Allah sadece, sizden pislikleri uzak tutmak ve sizi tertemiz yapmaktır.
وَقَرْنَ فِي بُيُوتِكُنَّ وَلَا تَبَرَّجْنَ تَبَرُّجَ الْجَاهِلِيَّةِ الْأُولَى وَأَقِمْنَ الصَّلَاةَ وَآتِينَ الزَّكَاةَ وَأَطِعْنَ اللَّهَ وَرَسُولَهُ إِنَّمَا يُرِيدُ اللَّهُ لِيُذْهِبَ عَنكُمُ الرِّجْسَ أَهْلَ الْبَيْتِ وَيُطَهِّرَكُمْ تَطْهِيرًا
Ve karne fî buyûtikunne ve lâ teberrecne teberrucel câhiliyyetil ûlâ ve ekımnes salâte ve âtînez zekâte ve atı’nallâhe ve resûlehu, innemâ yurîdullâhu li yuzhibe ankumur ricse ehlel beyti ve yutahhirakum tathîrâ
Ahzap 33/ 34 Evlerinizde okuduğunuz Allah'ın ayetlerini ve hikmetini hatırlayın Allah latiftir en ince ayrıntıyı bilir, El Habir'dir en doğru haber kaynağıdır
وَاذْكُرْنَ مَا يُتْلَى فِي بُيُوتِكُنَّ مِنْ آيَاتِ اللَّهِ وَالْحِكْمَةِ إِنَّ اللَّهَ كَانَ لَطِيفًا خَبِيرًا
Vezkurne mâ yutlâ fî buyûtikunne min âyâtillâhi vel hikmeti, innallâhe kâne latîfen habîrâ
Ahzap 33/ 35 Allah’a teslim olan erkekler ile Allah’a teslim olan kadınlar, inanan erkeklerle inanan kadınlar, samimiyetle boyun eğen erkeklerle samimiyetle boyun eğen kadınlar, özü sözü bir olan erkeklerle özü sözü bir olan kadınlar, sabırlı erkeklerle sabırlı kadınlar, gönülden bağlı erkeklerle gönülden bağlı kadınlar, zekat ve sadaka veren erkeklerle zekat ve sadaka veren kadınlar, oruç tutan erkeklerle oruç tutan kadınar, edep yerlerini koruyan erkeklerle edep yerlerini koruyan kadınlar, Allah'ı çokça hatırlayan erkeklerle onu hatırlayan kadınlar; işte Allah, bütün bunlar için bağışlanma ve büyük bir ecir hazırlamıştır.
إِنَّ الْمُسْلِمِينَ وَالْمُسْلِمَاتِ وَالْمُؤْمِنِينَ وَالْمُؤْمِنَاتِ وَالْقَانِتِينَ وَالْقَانِتَاتِ وَالصَّادِقِينَ وَالصَّادِقَاتِ وَالصَّابِرِينَ وَالصَّابِرَاتِ وَالْخَاشِعِينَ وَالْخَاشِعَاتِ وَالْمُتَصَدِّقِينَ وَالْمُتَصَدِّقَاتِ وَالصَّائِمِينَ وَالصَّائِمَاتِ وَالْحَافِظِينَ فُرُوجَهُمْ وَالْحَافِظَاتِ وَالذَّاكِرِينَ اللَّهَ كَثِيرًا وَالذَّاكِرَاتِ أَعَدَّ اللَّهُ لَهُم مَّغْفِرَةً وَأَجْرًا عَظِيمًا
İnnel muslimîne vel muslimâti vel mu’minîne vel mu’minâti vel kânitîne vel kânitâti ves sâdikîne ves sâdikâti ves sâbirîne ves sâbirâti vel hâşiîne vel hâşiâti vel mutesaddikîne vel mutesaddikâti ves sâimîne ves sâimâti vel hâfızîne furûcehum vel hâfızâti vez zâkirînallâhe kesîran vez zâkirâti eaddallâhu lehum magfiraten ve ecran azîmâ
Ahzap 33/ 36 Allah ve gönderilen kitap'ta bir iş hakkında hükmettiği (karar verdiği)zaman, hiçbir mü’min erkek ve hiçbir mü’min kadın için kendi işleri konusunda tercih kullanma hakları yoktur. Kim Allah’a ve gönderilen kitaba asi gelirse, şüphesiz ki o apaçık bir şekilde dalâlette / sapmıştır.
وَمَا كَانَ لِمُؤْمِنٍ وَلَا مُؤْمِنَةٍ إِذَا قَضَى اللَّهُ وَرَسُولُهُ أَمْرًا أَن يَكُونَ لَهُمُ الْخِيَرَةُ مِنْ أَمْرِهِمْ وَمَن يَعْصِ اللَّهَ وَرَسُولَهُ فَقَدْ ضَلَّ ضَلَالًا مُّبِينًا
Ve mâ kâne li mu’minin ve lâ mu’minetin izâ kadallâhu ve resûluhu emran en yekûne lehumul hıyeratu min emrihim, ve men ya’sıllâhe ve resûlehu fe kad dalle dalâlen mubînâ(mubînen).
Ahzap 33/ 37 Allah'ın nimet verdiği ve senin de nimetlendirdiğin kimseye: "Eşini bırakma, Ve, Allah’a karşı takva sahibi ol.diyordun; İnsanlardan çekinerek Allah'ın açığa vuracağı şeyi kendi nefsinde saklı tutuyordun; Oysa Allah, kendisinden çekinmene çok daha layıktı. Artık Zeyd, ondan alâkasını kesince , biz onu seninle evlendirdik; ki böylelikle evlatlıklarının kendilerinden ilişkilerini kestikleri zaman, onlarla evlenme konusunda mü'minler üzerine bir güçlük olmasın. Allah'ın emri yerine getirilmiştir.
وَإِذْ تَقُولُ لِلَّذِي أَنْعَمَ اللَّهُ عَلَيْهِ وَأَنْعَمْتَ عَلَيْهِ أَمْسِكْ عَلَيْكَ زَوْجَكَ وَاتَّقِ اللَّهَ وَتُخْفِي فِي نَفْسِكَ مَا اللَّهُ مُبْدِيهِ وَتَخْشَى النَّاسَ وَاللَّهُ أَحَقُّ أَن تَخْشَاهُ فَلَمَّا قَضَى زَيْدٌ مِّنْهَا وَطَرًا زَوَّجْنَاكَهَا لِكَيْ لَا يَكُونَ عَلَى الْمُؤْمِنِينَ حَرَجٌ فِي أَزْوَاجِ أَدْعِيَائِهِمْ إِذَا قَضَوْا مِنْهُنَّ وَطَرًا وَكَانَ أَمْرُ اللَّهِ مَفْعُولًا
Ve iz tekulü lillezi en´amellahü aleyhi ve en´amte aleyhi emsik aleyke zevceke vettekıllahe ve tuhfı fı nefsike mellahü mübdıhi ve tahşen nas vallahü ehakku en tahşah felemma kada zeydüm minha vetaran zevvecnakeha li key la yekune alel mü´minıne haracün fi ezvaci ed´ıyaihim iza kadav minhünne vetara ve kane emrullahi mef´ula
Evlatlıkların hanımları ile evlenmenin Nebi ile izin verilmesi
Ahzab 33 /38 Allah'ın Nebîsi için farz kıldıklarında hiçbir sıkıntı yoktur. Bu, Allah'ın daha önce gelip geçenler hakkında da takdir ettiği bir sünneti /yasasıdır. Allah'ın emri, mutlaka yerini bulur.
مَّا كَانَ عَلَى النَّبِيِّ مِنْ حَرَجٍ فِيمَا فَرَضَ اللَّهُ لَهُ سُنَّةَ اللَّهِ فِي الَّذِينَ خَلَوْا مِن قَبْلُ وَكَانَ أَمْرُ اللَّهِ قَدَرًا مَّقْدُورًا
Mâ kâne alân nebiyyi min haracin fîmâ faradallâhu lehu, sunnetallâhi fîllezîne halev min kablu, ve kâne emrullâhi kaderan makdûrâ(makdûran).
Ahzab 33 /39 Onlar , Allah'ın risaletini tebliğ edenler, O'ndan içleri titreyerek korkanlar ve Allah'tan başka kimseden korkmayanlardır.kefâ billâhi hasîbâ Hesap görücü olarak Allah yeter.
الَّذِينَ يُبَلِّغُونَ رِسَالَاتِ اللَّهِ وَيَخْشَوْنَهُ وَلَا يَخْشَوْنَ أَحَدًا إِلَّا اللَّهَ وَكَفَى بِاللَّهِ حَسِيبًا
Ellezîne yubelligûne risâlâtillâhi ve yahşevnehu ve lâ yahşevne ehaden illâllâhe, ve kefâ billâhi hasîbâ
Ahzab 33/40 Muhammed, sizin erkeklerinizden hiçbirinin babası değildir. Fakat Muhammed, Allah'ın rasulu ve hâtemen nebiyyin /nebilerin sonuncusudur. bi kulli şey’in alîmâ Allah her şeyi bilmektedir.
مَّا كَانَ مُحَمَّدٌ أَبَا أَحَدٍ مِّن رِّجَالِكُمْ وَلَكِن رَّسُولَ اللَّهِ وَخَاتَمَ النَّبِيِّينَ وَكَانَ اللَّهُ بِكُلِّ شَيْءٍ عَلِيمًا
Ma kane muhammedün eba ehadim mir ricaliküm ve lakir rasulellahi ve hatemen nebiyyin ve kanellahü bi külli şey´in alıma
Ahzab 33/41 Ey inananlar! Allah'ı çok zikrediniz !
يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا اذْكُرُوا اللَّهَ ذِكْرًا كَثِيرًا
Yâ eyyuhâllezîne âmenûzkûrullâhe zikren kesîrâ(kesîran).
Ahzab 33/42 Ve Sabah akşam Ona yönelin.
وَسَبِّحُوهُ بُكْرَةً وَأَصِيلًا
Ve sebbihûhu bukreten ve asîlâ(asîlen).
Ahzap 33/43 O, Sizi karanlıklardan aydınlığa çıkarmak için ,size merhamet eden; melekleri de sizin için istiğfar dileyendir. O, inananlara Rahim'dir son derece merhametli ,ikramı boldur
هُوَ الَّذِي يُصَلِّي عَلَيْكُمْ وَمَلَائِكَتُهُ لِيُخْرِجَكُم مِّنَ الظُّلُمَاتِ إِلَى النُّورِ وَكَانَ بِالْمُؤْمِنِينَ رَحِيمً
Huvellezî yusallî aleykum ve melâiketuhu li yuhricekum minez zulumâti ilen nûr, ve kâne bil mu’minîne rahîmâ(rahîmen).
Ahzap 33/44 O'na kavuşacakları gün onların tahiyyeti =esenlik dileği “Selâm”dır.Ve onlara kerim bir mükâfat hazırlamıştır.
تَحِيَّتُهُمْ يَوْمَ يَلْقَوْنَهُ سَلَامٌ وَأَعَدَّ لَهُمْ أَجْرًا كَرِيمًا
Tahiyyetuhum yevme yelkavnehu selâmun, ve eadde lehum ecran kerîmâ
Kerim :Bu kelimenin anlamında Üstün olan , faziletli, değerli, geniş bol demektir
Ahzap 33/45 Ey Nebî biz seni şahit, beşir /müjdeci ve nezir/uyarıcı elçi olarak gönderdik.
يَا أَيُّهَا النَّبِيُّ إِنَّا أَرْسَلْنَاكَ شَاهِدًا وَمُبَشِّرًا وَنَذِيرًا
Yâ eyyuhân nebiyyu innâ erselnâke şâhiden ve mubeşşiran ve nezîrâ
Ahzap 33/46 Ve O'nun izniyle Allah'a çağıran aydınlatıcı bir sirac olarak.
وَدَاعِيًا إِلَى اللَّهِ بِإِذْنِهِ وَسِرَاجًا مُّنِيرًا
Ve dâîyen ilâllâhi bi iznihî ve sirâcen munîrâ
Ahzap 33/47 Mü’minlere kendileri için Allah’tan büyük bir fazl olduğunu müjdele.
وَبَشِّرِ الْمُؤْمِنِينَ بِأَنَّ لَهُم مِّنَ اللَّهِ فَضْلًا كَبِيرًا
Ve beşşiril mu’minîne bi enne lehum minallâhi fadlen kebîrâ
Ahzap 33/48 Kâfirlere ve münafıklara itaat etme! Onların eziyetlerine aldırma ve tevekkel alâllâh Allah’a tevekkül et. kefâ billâhi vekîlâ Vekil olarak Allah yeter.
وَلَا تُطِعِ الْكَافِرِينَ وَالْمُنَافِقِينَ وَدَعْ أَذَاهُمْ وَتَوَكَّلْ عَلَى اللَّهِ وَكَفَى بِاللَّهِ وَكِيلًا
Ve lâ tutııl kâfirîne vel munâfikîne veda’ ezâhum ve tevekkel alâllâh(alâllâhi), ve kefâ billâhi vekîlâ
Ahzap 33/49 Ey iman edenler! Mü’min kadınları nikâhlayıp, sonra onlara dokunmadan) kendilerini boşadığınızda, onlar üzerinde sizin sayacağınız bir iddet hakkınız yoktur. Bu durumda onları metalandırın / yararlanacakları bir şey verin ve kendilerini güzel bir şekilde bırakın.
يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا إِذَا نَكَحْتُمُ الْمُؤْمِنَاتِ ثُمَّ طَلَّقْتُمُوهُنَّ مِن قَبْلِ أَن تَمَسُّوهُنَّ فَمَا لَكُمْ عَلَيْهِنَّ مِنْ عِدَّةٍ تَعْتَدُّونَهَا فَمَتِّعُوهُنَّ وَسَرِّحُوهُنَّ سَرَاحًا جَمِيلًا
Yâ eyyuhâllezîne âmenû izâ nekahtumul mu’minâti summe tallaktumûhunne min kabli en temessûhunne fe mâ lekum aleyhinne min iddetin ta’teddûnehâ, fe mettiûhunne ve serrihûhunne serâhan cemîlâ
Ahzab 33/50 Ey Nebî ! Biz sana mehirlerini verdiğin eşlerini, Allah’ın sana fey olarak verdiklerinden elinin altında bulunan, ve seninle beraber hicret eden, amcanın kızlarını, halalarının kızlarını, dayının kızlarını ve teyzelerinin kızlarını Ayrıca, diğer mü’minler hariç Sana has olmak üzere, mehirsiz olarak kendini Nebi’ için hibe eden, mü’min kadını Nebî’ de nikâhlamak isterse helâl kıldık. Mü’minlerin eşleri ve elinin altında sahip oldukları hakkında neyi farz kıldık,elbette bilmekteyiz. Bütün bunlar, herhangi bir zorluk olmaması içindir.Allah, gafûrun rahîm suçları örterek, çok bağışlayan, ikramı bol, çok merhamet edicidir
يَا أَيُّهَا النَّبِيُّ إِنَّا أَحْلَلْنَا لَكَ أَزْوَاجَكَ اللَّاتِي آتَيْتَ أُجُورَهُنَّ وَمَا مَلَكَتْ يَمِينُكَ مِمَّا أَفَاء اللَّهُ عَلَيْكَ وَبَنَاتِ عَمِّكَ وَبَنَاتِ عَمَّاتِكَ وَبَنَاتِ خَالِكَ وَبَنَاتِ خَالَاتِكَ اللَّاتِي هَاجَرْنَ مَعَكَ وَامْرَأَةً مُّؤْمِنَةً إِن وَهَبَتْ نَفْسَهَا لِلنَّبِيِّ إِنْ أَرَادَ النَّبِيُّ أَن يَسْتَنكِحَهَا خَالِصَةً لَّكَ مِن دُونِ الْمُؤْمِنِينَ قَدْ عَلِمْنَا مَا فَرَضْنَا عَلَيْهِمْ فِي أَزْوَاجِهِمْ وَمَا مَلَكَتْ أَيْمَانُهُمْ لِكَيْلَا يَكُونَ عَلَيْكَ حَرَجٌ وَكَانَ اللَّهُ غَفُورًا رَّحِيمًا
Yâ eyyuhân nebiyyu innâ ahlelnâ leke ezvâcekelletî âteyte ucûrahunne ve mâ meleket yemînuke mimmâ efâallâhu aleyke ve benâti ammike ve benâti ammâtike ve benâti hâlike ve benâti hâlâtikellâtî hâcerne meâke, vemraeten mu’mineten in vehebet nefsehâ lin nebiyyi in erâden nebiyyu en yestenkihahâ hâlisaten leke min dûnil mu’minîn(mu’minîne), kad alimnâ mâ faradnâ aleyhim fî ezvâcihim ve mâ meleket eymânuhum li keylâ yekûne aleyke haracun, ve kânallâhu gafûran rahîmâ(rahîmen).
Ahzab 33/51 Onlardan dilediğini geri bırakır, dilediğini yanına alırsın. Ayrıldıklarından istediklerini (yeniden almanda) senin üzerine bir vebal yoktur. Onların gözlerinin aydın olması, üzülmemeleri ve kendilerine verdiğinle hepsinin hoşnut olmaları için bu daha uygundur. Allah kalplerinizde olanı bilir. Allah el-alim sınırsız bilendir,El Halim Eşsiz hoşgörü kaynağı ve Cezalandırmada acele etmeyen son derece yumuşak hilim sahibidir.
تُرْجِي مَن تَشَاء مِنْهُنَّ وَتُؤْوِي إِلَيْكَ مَن تَشَاء وَمَنِ ابْتَغَيْتَ مِمَّنْ عَزَلْتَ فَلَا جُنَاحَ عَلَيْكَ ذَلِكَ أَدْنَى أَن تَقَرَّ أَعْيُنُهُنَّ وَلَا يَحْزَنَّ وَيَرْضَيْنَ بِمَا آتَيْتَهُنَّ كُلُّهُنَّ وَاللَّهُ يَعْلَمُ مَا فِي قُلُوبِكُمْ وَكَانَ اللَّهُ عَلِيمًا حَلِيمًا
Turcî men teşâu minhunne ve tu’vî ileyke men teşâu, ve menibtegayte mimmen azelte fe lâ cunâha aleyke, zâlike ednâ en tekarra a’yunuhunne ve lâ yahzenne ve yardayne bimâ âteytehunne kulluhunne, vallâhu ya’lemu mâ fî kulûbikum ve kânallâhu alîmen halîmâ
Ahzab 33/52 Bundan sonra sana artık başka kadınlar helal olmaz. Bunları, başka
eşlerle değiştirmek de -onların güzellikleri hoşuna gitse bile- helal
olmaz. Elinin sahip olabilecekleri müstesna. Şüphesiz Allah Er-Rakip'tir Korumak için her şeyi gözetimi altında tutan.Yarattıklarından bir an bile gafil olmayandır.
لَا يَحِلُّ لَكَ النِّسَاء مِن بَعْدُ وَلَا أَن تَبَدَّلَ بِهِنَّ مِنْ أَزْوَاجٍ وَلَوْ أَعْجَبَكَ حُسْنُهُنَّ إِلَّا مَا مَلَكَتْ يَمِينُكَ وَكَانَ اللَّهُ عَلَى كُلِّ شَيْءٍ رَّقِيبًا
Lâ yahıllu leken nisâu min ba’du ve lâ en tebeddele bihinne min ezvâcin ve lev a’cebeke husnuhunne illâ mâ meleket yemînuke, ve kânallâhu alâ kulli şey’in rakîbâ
Ahzap 33/53 Ey iman edenler Yemek için izin verilmeden, nebînin evlerine girmeyin; davet edilirseniz girin, yemeği yiyince hemen dağılın. ve sohbet etmek istemeyin.Bu haliniz nebîye eziyet oluyordu. ama sizden hayâ ediyor Allah, hakkı söylemekten hayâ duymaz .bir şey sorduğunuz/ istediğiniz zaman perde arkasından sorun.Bu sizin gönülleriniz ve , onların gönülleri için de daha temiz, uygun olur.Allah'ın elçisini üzmeye ve onun arkasından eşlerini nikâhlamaya asla hakkınız yoktur. Çünkü bu, Allah katında büyük bir günahtır
يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا لَا تَدْخُلُوا بُيُوتَ النَّبِيِّ إِلَّا أَن يُؤْذَنَ لَكُمْ إِلَى طَعَامٍ غَيْرَ نَاظِرِينَ إِنَاهُ وَلَكِنْ إِذَا دُعِيتُمْ فَادْخُلُوا فَإِذَا طَعِمْتُمْ فَانتَشِرُوا وَلَا مُسْتَأْنِسِينَ لِحَدِيثٍ إِنَّ ذَلِكُمْ كَانَ يُؤْذِي النَّبِيَّ فَيَسْتَحْيِي مِنكُمْ وَاللَّهُ لَا يَسْتَحْيِي مِنَ الْحَقِّ وَإِذَا سَأَلْتُمُوهُنَّ مَتَاعًا فَاسْأَلُوهُنَّ مِن وَرَاء حِجَابٍ ذَلِكُمْ أَطْهَرُ لِقُلُوبِكُمْ وَقُلُوبِهِنَّ وَمَا كَانَ لَكُمْ أَن تُؤْذُوا رَسُولَ اللَّهِ وَلَا أَن تَنكِحُوا أَزْوَاجَهُ مِن بَعْدِهِ أَبَدًا إِنَّ ذَلِكُمْ كَانَ عِندَ اللَّهِ عَظِيمًا
Yâ eyyuhâllezîne âmenû lâ tedhulû buyûten nebiyyi illâ en yu’zene lekum ilâ taâmin gayra nâzırîne inâhu ve lâkin izâ duîtum fedhulû fe izâ taimtum fenteşirû ve lâ muste’nisîne li hadîs, inne zâlikum kâne yu’zîn nebiyye fe yestahyî minkum vallâhu lâ yestahyî minel hakkı, ve izâ seeltumûhunne metâan fes’elûhunne min verâi hıcâbin, zâlikum atharu li kulûbikum ve kulûbihinne, ve mâ kâne lekum en tu’zû resûlallâhi ve lâ en tenkihû ezvâcehu min ba’dihî ebedâ, inne zâlikum kâne indallâhi azîmâ
Ahzap 33/54 Siz bir şeyi açığa vursanız da gizleseniz de,şüphe yok ki Allah el alim her şeyi gayet iyi bilendir
إِن تُبْدُوا شَيْئًا أَوْ تُخْفُوهُ فَإِنَّ اللَّهَ كَانَ بِكُلِّ شَيْءٍ عَلِيمًا
İn tubdû şey’en ev tuhfûhu fe innallâhe kâne bi kulli şey’in alîmâ.
Ahzap 33/55 Nebi'nin eşleri babalarından, oğullarından, erkek kardeşlerinden, erkek kardeşlerinin oğullarından, kız kardeşlerinin oğullarından, mü’min kadınlardan ve Elleriin sahip olduklarından ötürü bir günah yoktur. Ey Nebi'nin eşleri ! Allah’a karşı takva sahibi olun. Şüphesiz Allah, eş-şehit O'nun şahitliği yücedir. eşsiz ve benzersiz her şeye tanık olandır
لَّا جُنَاحَ عَلَيْهِنَّ فِي آبَائِهِنَّ وَلَا أَبْنَائِهِنَّ وَلَا إِخْوَانِهِنَّ وَلَا أَبْنَاء إِخْوَانِهِنَّ وَلَا أَبْنَاء أَخَوَاتِهِنَّ وَلَا نِسَائِهِنَّ وَلَا مَا مَلَكَتْ أَيْمَانُهُنَّ وَاتَّقِينَ اللَّهَ إِنَّ اللَّهَ كَانَ عَلَى كُلِّ شَيْءٍ شَهِيدًا
Lâ cunâha aleyhinne fî âbâihinne ve lâ ebnâihinne ve lâ ihvânihinne ve lâ ebnâi ihvânihinne ve lâ ebnâi ehavâtihinne ve lâ nisâihinne ve lâ mâ meleket eymânuhunne, vettekînallâh(vettekînallâhe), innallâhe kâne alâ kulli şey’in şehîdâ
Ahzap 33/56 Allah ve melekleri nebîye yusallû /destek oluyorlar. Ey iman edenler! Siz de Ona sallû/destek olun,ve Ona tam bir teslimiyetle selam verin!
إِنَّ اللَّهَ وَمَلَائِكَتَهُ يُصَلُّونَ عَلَى النَّبِيِّ يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا صَلُّوا عَلَيْهِ وَسَلِّمُوا تَسْلِيمًا
innallâhe ve melâiketehu yusallûne alen nebiyyi, yâ eyyuhellezîne âmenû sallû aleyhi ve sellimû teslîmâ.
Ahzap 33/57 Şüphesiz Allah ve Elçisini incitenlere, Allah dünya ve ahirette lânet etmiş ve onlara muhin / aşağılayıcı bir azap hazırlamıştır.
إِنَّ الَّذِينَ يُؤْذُونَ اللَّهَ وَرَسُولَهُ لَعَنَهُمُ اللَّهُ فِي الدُّنْيَا وَالْآخِرَةِ وَأَعَدَّ لَهُمْ عَذَابًا مُّهِينًا
İnnellezîne yu’zûnallâhe ve resûlehu leanehumullâhu fîd dunyâ vel âhırati ve eadde lehum azâben muhînâ
Ahzap 33/58 Mü’min erkeklere ve mü’min kadınlara, yapmadıkları birşeyden dolayı eziyet edenler, şüphesiz bir buhtan/ bir iftira ve apaçık bir günahı yüklenmiş oldular.
وَالَّذِينَ يُؤْذُونَ الْمُؤْمِنِينَ وَالْمُؤْمِنَاتِ بِغَيْرِ مَا اكْتَسَبُوا فَقَدِ احْتَمَلُوا بُهْتَانًا وَإِثْمًا مُّبِينًا
Vellezîne yu’zûnel mu’minîne vel mu’minâti bi gayri mâktesebû fe kadihtemelû buhtânen ve ismen mubînâ
Ahzap 33/59 Ey Nebî! Eşlerine, kızlarına ve mü’minlerin kadınlarına söyle cilbablarını büyük başörtülerini üzerlerine alsınlar..Bu onların tanınmaları ve böylece eziyet edilmemeleri için daha uygundur. Allah çok bağışlayan, çok merhamet edendir
يَا أَيُّهَا النَّبِيُّ قُل لِّأَزْوَاجِكَ وَبَنَاتِكَ وَنِسَاء الْمُؤْمِنِينَ يُدْنِينَ عَلَيْهِنَّ مِن جَلَابِيبِهِنَّ ذَلِكَ أَدْنَى أَن يُعْرَفْنَ فَلَا يُؤْذَيْنَ وَكَانَ اللَّهُ غَفُورًا رَّحِيمًا
Yâ eyyuhân nebîyyu kul li ezvâcike ve benâtike ve nisâil mu’minîne yudnîne aleyhinne min celâbîbihinn(celâbîbihinne), zâlike ednâ en yu’rafne fe lâ yu’zeyne ve kânallâhu gafûran rahîmâ(rahîmen).
Ahzap 33/60 Andolsun eğer, münafıkla ve kalplerinde maraz olanlar ve şehirde yalan , kötü haberler yayanlar vazgeçmezlerse üzerlerine seni göndeririz.senin yakınında ancak az bir zaman kalabilirler.
لَئِن لَّمْ يَنتَهِ الْمُنَافِقُونَ وَالَّذِينَ فِي قُلُوبِهِم مَّرَضٌ وَالْمُرْجِفُونَ فِي الْمَدِينَةِ لَنُغْرِيَنَّكَ بِهِمْ ثُمَّ لَا يُجَاوِرُونَكَ فِيهَا إِلَّا قَلِيلًا
Le in lem yentehil munâfikûne vellezîne fî kulûbihim maradun vel murcifûne fîl medîneti le nugriyenneke bihim summe lâ yucâvirûneke fîhâ illâ kalîlâ
Ahzap 33/61 Nerede bulunurlarsa, lanetlenmiş / Melunlar olarak yakalanır ve öldürülürler.
مَلْعُونِينَ أَيْنَمَا ثُقِفُوا أُخِذُوا وَقُتِّلُوا تَقْتِيلًا
Mel’ûnîne, eyne mâ sukıfû uhızû ve kuttılû taktîlâ
Ahzap 33/62 Daha önce gelip geçenler hakkında da Allah’ın sunnetullallâhı/ kanunu böyleydi.. Allah’ın kanununda asla değişme bulamazsın.
سُنَّةَ اللَّهِ فِي الَّذِينَ خَلَوْا مِن قَبْلُ وَلَن تَجِدَ لِسُنَّةِ اللَّهِ تَبْدِيلًا
Sunnetallâhi fîllezîne halev min kablu, ve len tecide li sunnetillâhi tebdîlâ
Ahzap 33/63 İnsanlar sana O saat'in vaktini soruyorlar. De ki: “Onun ilmi ancak Allah katındadır.” nerden bileceksin, belki de O Saat yakındır.! .
يَسْأَلُكَ النَّاسُ عَنِ السَّاعَةِ قُلْ إِنَّمَا عِلْمُهَا عِندَ اللَّهِ وَمَا يُدْرِيكَ لَعَلَّ السَّاعَةَ تَكُونُ قَرِيبًا
Yes’eluken nâsu anis sâati, kul innemâ ilmuhâ indallâhi, ve mâ yudrîke lealles sâate tekûnu karîbâ
Ahzap 33/64 Şüphesiz Allah, kâfirlere lânet etmiş ve onlara saîr /alevli bir ateş hazırlamıştır.
إِنَّ اللَّهَ لَعَنَ الْكَافِرِينَ وَأَعَدَّ لَهُمْ سَعِيرًا
İnnallâhe leanel kâfirîne ve eadde lehum saîrâ
Ahzap 33/65 Onlar, orada ebedî olarak kalacaklardır. Hiçbir dost, hiçbir yardımcı bulamayacaklardır.
خَالِدِينَ فِيهَا أَبَدًا لَّا يَجِدُونَ وَلِيًّا وَلَا نَصِيرًا
Hâlidîne fîhâ ebedâ(ebeden), lâ yecidûne veliyyen ve lâ nasîrâ
Ahzap 33/66 Yüzlerinin ateşte çevrileceği gün: yâ leyte /Keşke biz Allah’a ve Resûl’e dinleseydik itaat edeydik” diyecekler.
وْمَ تُقَلَّبُ وُجُوهُهُمْ فِي النَّارِ يَقُولُونَ يَا لَيْتَنَا أَطَعْنَا اللَّهَ وَأَطَعْنَا الرَّسُولَا
Yevme tukallebu vucûhuhum fîn nâri yekûlûne yâ leytenâ ata’nâllâhe ve ata’nâr resûlâ
Ahzap 33/67 Derler ki “Ey Rabbimiz! Biz biz ileri gelenlerimize ve büyüklerimize itaat ettik de bizi yoldan saptırdılar.”
وَقَالُوا رَبَّنَٓا اِنَّٓا اَطَعْنَا سَادَتَنَا وَكُبَرَٓاءَنَا فَاَضَلُّونَا السَّب۪يلَا
e kâlû rabbenâ innâ eta’nâ sâdetenâ vekuberâenâ feedallûnâ-ssebîlâ
Ahzap 33/68 Ey Rabbimiz! Onlara iki kat azap ver ve onları büyük bir lânete uğrat.”
رَبَّنَا آتِهِمْ ضِعْفَيْنِ مِنَ الْعَذَابِ وَالْعَنْهُمْ لَعْنًا كَبِيرًا
Rabbenâ âtihim dı’feyni minel azâbi vel’anhum la’nen kebîrâ
Ahzap 33/69 Ey iman edenler! Siz Mûsâ’ya eziyet eden kimseler gibi olmayın. Nihayet Allah onu onların dediklerinden temize çıkarmıştı. Mûsâ, Allah katında itibarlı bir kimse idi.
يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا لَا تَكُونُوا كَالَّذِينَ آذَوْا مُوسَى فَبَرَّأَهُ اللَّهُ مِمَّا قَالُوا وَكَانَ عِندَ اللَّهِ وَجِيهًا
Yâ eyyuhâllezîne âmenû lâ tekûnû kellezîne âzev mûsâ fe berraehullâhu mimmâ kâlû, ve kâne indallâhi vecîhâ
Ahzap 33/70 Ey iman edenler! Allah'a karşı takvalı olun. kavlen sedida = her zaman doğru olan söz söyleyin.
يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا اتَّقُوا اللَّهَ وَقُولُوا قَوْلًا سَدِيدًا
Yâ eyyuhâllezîne âmenûttekullâhe ve kûlû kavlen sedîdâ
Ahzap 33/71 Ki işlerinizi düzeltsin ve günahlarınızı bağışlasın. Kim Allah'a ve Elçisine itaat ederse fevzül azîm büyük bir kurtuluşa ermiş olur.يُصْلِحْ لَكُمْ أَعْمَالَكُمْ وَيَغْفِرْ لَكُمْ ذُنُوبَكُمْ وَمَن يُطِعْ اللَّهَ وَرَسُولَهُ فَقَدْ فَازَ فَوْزًا عَظِيمًا
Yuslıh lekum a’mâlekum ve yagfir lekum zunûbekum, ve men yutıillâhe ve resûlehu fe kad fâze fevzen azîmâ
Ahzap 33/72 Biz emaneti, göklere, yere ve dağlara sunduk, onlar bunu yüklenmekten kaçındılar.ve ondan korktular. Ve insan onu yüklendi. Doğrusu zalim ve cahil olan insan onu yüklendi.
إِنَّا عَرَضْنَا الْأَمَانَةَ عَلَى السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِ وَالْجِبَالِ فَأَبَيْنَ أَن يَحْمِلْنَهَا وَأَشْفَقْنَ مِنْهَا وَحَمَلَهَا الْإِنسَانُ إِنَّهُ كَانَ ظَلُومًا جَهُولًا
İnnâ aradnâl emânete alâs semâvâti vel ardı vel cibâli fe ebeyne en yahmilnehâ ve eşfakne minhâ ve hamelehâl insânu, innehu kâne zalûmen cehûlâ
Ahzap 33/73 Ki, Allah münafık/ ikiyüzlü erkeklerle münafık/iki yüzlü kadınları ve müşrik/şirk koşan erkeklerle, müşrik kadınları azaplandırsın; mü'min erkeklerle mü'min kadınların da tevbelerini kabul etsin. Allah gafuren rahima suçları örterek çok bağışlayıcı, ikramı bol ,çok merhamet edicidir.
لِيُعَذِّبَ اللَّهُ الْمُنَافِقِينَ وَالْمُنَافِقَاتِ وَالْمُشْرِكِينَ وَالْمُشْرِكَاتِ وَيَتُوبَ اللَّهُ عَلَى الْمُؤْمِنِينَ وَالْمُؤْمِنَاتِ وَكَانَ اللَّهُ غَفُورًا رَّحِيمًا
Li yuazziballâhul munâfikîne vel munâfikâti vel muşrikîne vel muşrikâti ve yetûballâhu alâl mu’minîne vel mu’minât(mu’minâti), ve kânallâhu gafûran rahîmâ
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder