Bu Blogda Ara
30 Kasım 2017 Perşembe
32-SECDE
Kur'an'daki Sırası : 32
Nüzul Sırası: : 75
Ayet Sayısı : 30 ayettir. âyetleri yüzden az olan El-Mesani, kısmının birinci grub dördüncü sûresidir
İndiği Dönem: ağırlıklı görüşe göre Mü’minûn sûresinden sonra, Tûr sûresinden önce Mekke’de inmiştir. 16-20 veya 18-20. âyetlerinin Medine’de nâzil olduğuna dair rivayetler de vardır.
Sure adını : Gerçek mü’minlerin teslimiyet ve tevazuyla Allah’a secde etmelerinden bahseden 15. âyetten almıştır.Kur'an'ı kerim'in ikinci secde süresi Fussilet suresinin çok bilinen diğer ismidir.İşte birbirinden ayırt edebilmek için ona Ha-mim secdesi denmiş.Lokman suresinden hemen sonra geldiği için bunada Lokman secdesi denir.Aynı amaçla bu sureye 16. ayette geçen ''medâcı'' ibadet etmek için yanları yataklarından uzaklaşanlar.suresi de denmiş.Hz. Muhammedin a.s. geceleri :Elif lâm mîm tenzil ve Tebârakellezî bi yedihil mulku sûrelerini tefekkür etmeden uyumadığına dair rivayetler bulunmaktadır (Dârimî, “Fezâilü’l-Kur’ân”, )
Rahman ve Rahim olan Allah Adıyla
Secde 32/1 Elif lâm mîm.
الم
Elif lâm mîm.
Hurufu mukatta ile başlıyor Sadece 6 sûrede “elif-lâm-mîm” vardır. Bunlar; Bakara, Âl-i İmrân, Ankebût, Rûm, Lokman ve Secde sûreleridir.
Secde 32/2 Kendisinde şüphe olmayan bu Kitabın indirilişi alemlerin Rabbi tarafındandır.
تَنزِيلُ الْكِتَابِ لَا رَيْبَ فِيهِ مِن رَّبِّ الْعَالَمِينَ
Tenzîlul kitâbi lâ raybe fîhi min rabbil âlemîn
Secde 32/3 Yoksa: 'Onu kendisi uydurdu' mu diyorlar? Hayır o, senden önce kendilerine hiçbir nezir gelmemiş olan bir kavmi uyarman için Rabbinden bir haktır. Umulur ki doğru yola gelirler
أَمْ يَقُولُونَ افْتَرَاهُ بَلْ هُوَ الْحَقُّ مِن رَّبِّكَ لِتُنذِرَ قَوْمًا مَّا أَتَاهُم مِّن نَّذِيرٍ مِّن قَبْلِكَ لَعَلَّهُمْ يَهْتَدُونَ
Em yekûlûnefterâhu, bel huvel hakku min rabbike li tunzire kavmen mâ etâhum min nezîrin min kablike leallehum yehtedûn
Secde 32/4 Allah, O’dur ki, gökleri ve yeri ve aralarında olanları altı günde yarattı; sonra arşı hakimiyeti altına alandır Sizin, O’ndan başka dostunuz , hiç bir şefaatçınız da yok.e fe lâ tetezekkerûn Hâlâ tezekkür etmeyecek misiniz?
اللَّهُ الَّذِي خَلَقَ السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضَ وَمَا بَيْنَهُمَا فِي سِتَّةِ أَيَّامٍ ثُمَّ اسْتَوَى عَلَى الْعَرْشِ مَا لَكُم مِّن دُونِهِ مِن وَلِيٍّ وَلَا شَفِيعٍ أَفَلَا تَتَذَكَّرُونَ
Allâhullezî halakas semâvâti vel arda ve mâ beynehumâ fî sitteti eyyâmin summestevâ alâl arş(arşi), mâ lekum min dûnihî min veliyyin ve lâ şefîi(şefîin), e fe lâ tetezekkerûn
Secde 32/5 Gökten yere kadar her işi tedbir eder (yönetir).sonra, işler sizin hesabınıza göre 1000 yılı bulan bir gün içinde ona yükselir.
يُدَبِّرُ الْأَمْرَ مِنَ السَّمَاء إِلَى الْأَرْضِ ثُمَّ يَعْرُجُ إِلَيْهِ فِي يَوْمٍ كَانَ مِقْدَارُهُ أَلْفَ سَنَةٍ مِّمَّا تَعُدُّونَ
Yudebbirul emre mines semâi ilâl ardı summe ya’rucu ileyhi fî yevmin kâne mıkdâruhu elfe senetin mimmâ teuddûn
Secde 32/6 İşte O, görünmeyen, bilinmeyeni bilen. el- aziz mutlak güç sahibi ve er Rahim işlerinde ikramı bol olandır
ذَلِكَ عَالِمُ الْغَيْبِ وَالشَّهَادَةِ الْعَزِيزُ الرَّحِيمُ
Zâlike âlimul gaybi veş şehâdetil azîzur rahîm
Secde 32/ 7 O ki, her şeyin yaratılışını güzel yaptı ve Ve insanı yaratmaya tinden/ çamurdan başladı.
الَّذِي أَحْسَنَ كُلَّ شَيْءٍ خَلَقَهُ وَبَدَأَ خَلْقَ الْإِنسَانِ مِن طِينٍ
Ellezî ahsene kulle şey’in halakahu ve bedee halkal insâni min tîn
Secde 32/8 Sonra onun soyunu, bir özden /sulâlet''den =bayağı bir sudan yapmıştır.
ثُمَّ جَعَلَ نَسْلَهُ مِن سُلَالَةٍ مِّن مَّاء مَّهِينٍ
Summe ceale neslehu min sulâletin min mâin mehîn
Secde 32/9 Sonra onu düzeltip bir biçime soktu' ona ruhundan üfledi. Sizin için işitme, görme ve idrak duygularını yarattı.Kalîlen mâ teşkurûn ↔ Ne kadar az şükrediyorsunuz!
ثُمَّ سَوَّاهُ وَنَفَخَ فِيهِ مِن رُّوحِهِ وَجَعَلَ لَكُمُ السَّمْعَ وَالْأَبْصَارَ وَالْأَفْئِدَةَ قَلِيلًا مَّا تَشْكُرُونَ
Summe sevvâhu ve nefeha fîhi min rûhihî ve ceale lekumus sem’a vel ebsâra vel ef’idete, kalîlen mâ teşkurûn
Secde 32/10 Dediler ki: 'Yerde kaybolup gittikten sonra mı, biz mi yeniden yaratılacağız?' Gerçekten onlar Rablerine kavuşmayı inkâr edenlerdir.
وَقَالُوا أَئِذَا ضَلَلْنَا فِي الْأَرْضِ أَئِنَّا لَفِي خَلْقٍ جَدِيدٍ بَلْ هُم بِلِقَاء رَبِّهِمْ كَافِرُونَ
Ve kâlû e izâ dalelnâ fîl ardı e innâ le fî halkın cedîd(cedîdin), bel hum bi likâi rabbihim kâfirûn
Secde 32/11 De ki: “Sizin için görevlendirilen ölüm meleği canınızı alacak, sonra Rabbinize döndürüleceksiniz.”
قُلْ يَتَوَفَّاكُم مَّلَكُ الْمَوْتِ الَّذِي وُكِّلَ بِكُمْ ثُمَّ إِلَى رَبِّكُمْ تُرْجَعُونَ
Kul yeteveffâkum melekul mevtillezî vukkile bikum summe ilâ rabbikum turceûn
Secde 32/12 Mücrimler, Rablerinin huzurunda boyunlarını büküp, “Rabbimiz! gördük ve işittik. Artık şimdi bizi döndür ki, salih amel işleyelim. Biz artık kesin olarak inanmaktayız” dedikleri vakit, bir görsen!
وَلَوْ تَرَى إِذِ الْمُجْرِمُونَ نَاكِسُو رُؤُوسِهِمْ عِندَ رَبِّهِمْ رَبَّنَا أَبْصَرْنَا وَسَمِعْنَا فَارْجِعْنَا نَعْمَلْ صَالِحًا إِنَّا مُوقِنُونَ
Ve lev terâ izil mucrimûne nâkısû ruûsihim inde rabbihim, rabbenâ ebsarnâ ve semi’nâ ferci’nâ na’mel sâlihan innâ mûkinûn
Secde 32/13 İsteseydik her cana hidayetini elbette verirdik 'Andolsun benim cehennemi cinlerden ve insanlardan dolduracağım' sözü hak olmuştur
وَلَوْ شِئْنَا لَآتَيْنَا كُلَّ نَفْسٍ هُدَاهَا وَلَكِنْ حَقَّ الْقَوْلُ مِنِّي لَأَمْلَأَنَّ جَهَنَّمَ مِنَ الْجِنَّةِ وَالنَّاسِ أَجْمَعِينَ
Ve lev şi’nâ le âteynâ kulle nefsin hudâhâ ve lâkin hakkal kavlu minnî le emleenne cehenneme minel cinneti ven nâsi ecmaîn
Secde 32/14 Öyleyse bu gününüzle karşılaşmayı unutmanıza karşılık azabı tadın. Biz de sizi gerçekten unuttuk; yaptıklarınıza karşılık ebedi azabı tadın.
فَذُوقُوا بِمَا نَسِيتُمْ لِقَاء يَوْمِكُمْ هَذَا إِنَّا نَسِينَاكُمْ وَذُوقُوا عَذَابَ الْخُلْدِ بِمَا كُنتُمْ تَعْمَلُونَ
Fe zûkû bi mâ nesîtum likâe yevmikum hâzâ, innâ nesînâkum ve zûkû azâbel huldi bi mâ kuntum ta’melûn
Secde 32/15 Bizim ayetlerimize,sadece kendilerine hatırlatıldığı zaman, hemen secdeye kapananlar, her şeyi güzel yapmasına karşılık Rablerini hamd ile tesbih ederek kulluk ederler ve büyüklük taslamayanlar inanır/ iman ederler.(SECDE ÂYETİ)
إِنَّمَا يُؤْمِنُ بِآيَاتِنَا الَّذِينَ إِذَا ذُكِّرُوا بِهَا خَرُّوا سُجَّدًا وَسَبَّحُوا بِحَمْدِ رَبِّهِمْ وَهُمْ لَا يَسْتَكْبِرُونَ*
İnnemâ yu’minu bi âyâtinellezîne izâ zukkirû bihâ harrû succeden ve sebbehû bi hamdi rabbihim ve hum lâ yestekbirûn(yestekbirûne).
Secde 32/16 Onlar, korkarak ve ümid ederek Rablerine ibadet etmek için yanları yataklarından uzaklaşır.Kendilerine rızık olarak verdiğimiz şeylerden de Allah için infâk ederler
تَتَجَافَى جُنُوبُهُمْ عَنِ الْمَضَاجِعِ يَدْعُونَ رَبَّهُمْ خَوْفًا وَطَمَعًا وَمِمَّا رَزَقْنَاهُمْ يُنفِقُونَ
Tetecâfâ cunûbuhum anil medâcıi yed’ûne rabbehum havfen ve tamaan ve mimmâ razaknâhum yunfikûn
Secde 32/17 Yaptıklarına karşılık olarak onlar için, kendileri için gözler aydınlığı olarak nelerin saklandığını bilmez.
فَلَا تَعْلَمُ نَفْسٌ مَّا أُخْفِيَ لَهُم مِّن قُرَّةِ أَعْيُنٍ جَزَاء بِمَا كَانُوا يَعْمَلُونَ
Fe lâ ta’lemu nefsun mâ uhfiye lehum min kurrati a’yun(a’yunin), cezâen bi mâ kânû ya’melûn
Secde 32/18 Hiç mü'min kişi fasık bir kimse gibi olur mu? Bunlar eşit olmazlar.
أَفَمَن كَانَ مُؤْمِنًا كَمَن كَانَ فَاسِقًا لَّا يَسْتَوُونَ
E fe men kâne mu’minen ke men kâne fâsikan, lâ yestevûn
Secde 32/19 İman edip salih amel işleyenlere gelince, onlar için, yapmakta olduklarına karşılık bir ikram olarak Me’vâ cennetleri vardır.
أَمَّا الَّذِينَ آمَنُوا وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ فَلَهُمْ جَنَّاتُ الْمَأْوَى نُزُلًا بِمَا كَانُوا يَعْمَلُونَ
Emmâllezîne âmenû ve amilûs sâlihâti fe lehum cennâtul me’vâ nuzulen bi mâ kânû ya’melûn
Secde 32/20 Fasıklık edenlere gelince; onların barınma yerleri nar /ateştir. Ne zaman oradan çıkmak isteseler oraya geri döndürülürler ve kendilerine: 'Yalanlamakta olduğunuz ateşin azabını tadın' denir.
وَأَمَّا الَّذِينَ فَسَقُوا فَمَأْوَاهُمُ النَّارُ كُلَّمَا أَرَادُوا أَن يَخْرُجُوا مِنْهَا أُعِيدُوا فِيهَا وَقِيلَ لَهُمْ ذُوقُوا عَذَابَ النَّارِ الَّذِي كُنتُم بِهِ تُكَذِّبُونَ
Ve emmâllezîne fesekû fe me’vâhumun nâr(nâru), kulle mâ erâdû en yahrucû minhâ uîdû fîhâ, ve kîle lehum zûkû azâben nârillezî kuntum bihî tukezzibûn
Secde 32/21 Andolsun ki onlara büyük azaptan önce yakın azaptan tattıracağız. Umulur ki dönerler.
وَلَنُذِيقَنَّهُمْ مِنَ الْعَذَابِ الْأَدْنَى دُونَ الْعَذَابِ الْأَكْبَرِ لَعَلَّهُمْ يَرْجِعُونَ
Ve le nuzîkannehum minel azâbil ednâ dûnel azâbil ekberi leallehum yerciûn
Secde 32/22 Kendisine Rabbinin ayetleri hatırlatıldıktan sonra, yüz çevirenden daha zalim kimdir? Gerçekten biz, mücrimlere hak ettikleri cezayı mutlaka vereceğiz
وَمَنْ أَظْلَمُ مِمَّن ذُكِّرَ بِآيَاتِ رَبِّهِ ثُمَّ أَعْرَضَ عَنْهَا إِنَّا مِنَ الْمُجْرِمِينَ مُنتَقِمُونَ
Ve men azlemu mimmen zukkire bi âyâti rabbihî summe a’rada anhâ, innâ minel mucrimîne muntekimûn
Secde 32/23 Andolsun biz Musa'ya Kitab'ı vermiştik, böylece sen ona kavuşmaktan kuşku içinde olma. Biz onu İsrailoğullarına bir yol gösterici kılmıştık.
وَلَقَدْ آتَيْنَا مُوسَى الْكِتَابَ فَلَا تَكُن فِي مِرْيَةٍ مِّن لِّقَائِهِ وَجَعَلْنَاهُ هُدًى لِّبَنِي إِسْرَائِيلَ
Ve lekad âteynâ mûsâl kitâbe fe lâ tekun fî miryetin min likâihî ve cealnâhu huden li benî isrâîl
Secde 32/24 Sabredip âyetlerimize kesin olarak inandıkları zaman, içlerinden emrimizle doğru yolu gösteren önderler çıkardık
وَجَعَلْنَا مِنْهُمْ أَئِمَّةً يَهْدُونَ بِأَمْرِنَا لَمَّا صَبَرُوا وَكَانُوا بِآيَاتِنَا يُوقِنُونَ
Ve cealnâ minhum eimmeten yehdûne bi emrinâ lemmâ saberû ve kânû bi âyâtinâ yûkınûn
Secde 32/25 Şüphesiz Rabbin kıyamet günü, üzerinde ayrılığa düşmekte oldukları şeyler konusunda onlar arasında hüküm verecektir.
إِنَّ رَبَّكَ هُوَ يَفْصِلُ بَيْنَهُمْ يَوْمَ الْقِيَامَةِ فِيمَا كَانُوا فِيهِ يَخْتَلِفُونَ
İnne rabbeke huve yafsilu beynehum yevmel kıyâmeti fîmâ kânû fîhi yahtelifûn
Secde 32/26 Kendilerinden önce, şimdi yurtlarında dolaştıkları nice nesilleri helak etmiş olmamız onları doğru yola iletmedi mi? Şüphesiz bunda ibretler vardır. e fe lâ yesmeûn ↔hala işitmeyecekler mi?
أَوَلَمْ يَهْدِ لَهُمْ كَمْ أَهْلَكْنَا مِن قَبْلِهِم مِّنَ الْقُرُونِ يَمْشُونَ فِي مَسَاكِنِهِمْ إِنَّ فِي ذَلِكَ لَآيَاتٍ أَفَلَا يَسْمَعُونَ
E ve lem yehdi lehum kem ehleknâ min kablihim minel kurûni yemşûne fî mesâkinihim, inne fî zâlike le âyâtin, e fe lâ yesmeûn
Secde 32/27 Görmediler mi ki, biz yağmuru kupkuru yere gönderip onunla hayvanlarının ve kendilerinin yiyeceği ekinler çıkarırız. e fe lâ yesmeûn...!Hâlâ görmeyecekler mi?
أَوَلَمْ يَرَوْا أَنَّا نَسُوقُ الْمَاء إِلَى الْأَرْضِ الْجُرُزِ فَنُخْرِجُ بِهِ زَرْعًا تَأْكُلُ مِنْهُ أَنْعَامُهُمْ وَأَنفُسُهُمْ أَفَلَا يُبْصِرُونَ
E ve lem yerav ennâ nesûkul mâe ilâl ardıl curuzi fe nuhricu bihî zer’an te’kulu minhu en’âmuhum ve enfusuhum e fe lâ yubsirûn
Secde 32/28 “Eğer sadık/doğru söyleyenler iseniz, şu fetih ne zamanmış?” diyorlar.
وَيَقُولُونَ مَتَى هَذَا الْفَتْحُ إِن كُنتُمْ صَادِقِينَ
Ve yekûlûne metâ hâzâl fethu in kuntum sâdikîn
Secde 32/29 “De ki: 'Fetih günü inkâr edenlere imanlarının yararı olmaz ve kendilerine bir süre de tanınmaz.'
قُلْ يَوْمَ الْفَتْحِ لَا يَنفَعُ الَّذِينَ كَفَرُوا إِيمَانُهُمْ وَلَا هُمْ يُنظَرُونَ
Kul yevmel fethi lâ yenfeullezîne keferû îmânuhum ve lâ hum yunzarûn
Secde 32/30 Şimdi sen onlardan yüz çevir ve bekle. Şüphesiz onlar da bekliyorlar.
فَأَعْرِضْ عَنْهُمْ وَانتَظِرْ إِنَّهُم مُّنتَظِرُونَ
Fe a’rıd anhum ventezır innehum muntezırûn
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder