Bu Blogda Ara
4 Kasım 2018 Pazar
Arapça Sözlük
A
Af kelimesinin lugat manası : Arapça kökü َعفو “afv” ve afevnâ siğalarıdır..Yok etmek, silip süpürmek mânalara gelir ,Fiil olarak kullanıldığı gibi Allah için isim-sıfat olarak geçtiği tüm yerlerde bağışlama anlamlarında kullanılır.Günaha ceza vermemek kötülük ve haksızlık edeni, suç veya günah işleyeni bağışlama, cezalandırmaktan vazgeçme anlamlarında kullanılmaktadır.
Adüv kelimesinin lugat manası :Rağıb, “adüv kelimesini , “başkasına zarar vermek için fırsat kollayan, onun iyiliğine olan işlerin tersini yapmaya çalışan kimse” şeklinde tanımlar. Kur’an-ı Kerim’de ‘adavet; meveddet, uhuvvet, veli ve halîl kelimelerinin karşıtı anlamlar ifade edecek şekilde kullanılmıştır. ‘Adavet kelimesinin Türkçe karşılığı “düşmanlıktır. Farsçada, başkasına karşı kötü niyet besleyen, kötü kalpli kimse anlamındaki “düşman’dan ” (düşmen) dilimize geçmiştir.
Arabiyyen kelime anlamı: Kelime anlamınlarına göre sadece Arapça anlaşılmıştır Yalnızca Araplara indirildiği anlamına gelmez.Aynı zamanda ''arabe'' kelimesinden türemiş olup fesahat, fasih konuşma ve ''Arab'' kelime kalıbı ise açık ve anlaşılır. demektir.Kur’an'ın edebî bakımdan, herkesin anlayabileceği evrensel dil ve akıl ölçülerine uygun yönü ile Kur’an’ı bir beşerin yazmadığı ifade eder.Kur’an Arapça indiği toplumun kullandığı dildir.Eğer böyle olmasa, yani mesaj topluma yabancı bir dilde indirilse, mesajın o dili bilmeyen bir toplum tarafından anlaşılması, akledilmesi, uygulaması da mümkün olmayacaktır.
Alem kelime anlamı: Alamet, iz , belge ,işaret anlamına gelen ilm köküne dayanarak isimlendirilmiştir.Bu alem onun varlığının , birliğinin eşsizliğinin delil, iz , belge ve alametleri ile doludur.
Ayet kelime anlamı:Bu kelimenin âyet”in çoğulu “ây” veya "âyat”dır.Kök anlamı "açık alamet, işaret, iz, belirti, öğüt ve nişane" anlamındadır "Öte yandan bir şeyin tanınmasına sebep olan "emare" manasına da gelmektedir. Her gerçek, âyetleriyle, alametleriyle bilinir. Bu bakımdan âyet, duyu organlarının düşünce ve akledilenlerin dışa vurmuş biçimlerini içine alır.Dolayısıyla Kur'ân perspektifinden âyete baktığımızda âyetlerin, insanı, Allah'ın varlığına ve birliğine kılavuzlayan, ona, Allah'a gidişinde iz ve işaretler veren her şey olduğu söyelenebileceği gibi, peygamberlerin hak olduğunu isbat ve iddia mahiyetinde olan mucizelere de âyet adı verilir.
Âyetin Kur'ân'daki anlamlan kısaca şöyle özetlenebilir:
1- Mucize: "İsrail oğullarına sor. Onlara nice apaçık âyetler verdik."
2- Alamet: "Onun hükümdarlığının alameti, size sandığın gelmesidir."
3- İbret: "Elbette bunda bir âyet (ibret) vardır. Fakat yine de ekserisi inanmaz.
4- Hayrete bırakan görülmemiş iş: "Meryem'in oğlunu da annesini de âyet kıldık."[289]
5- Delil: "Gökleri ve yeri yaratması, dillerinizin ve renklerinizin değişik olması da O'nun âyetlerindendir."
Evren âyetlerle doludur. Güneş ve yıldızlar semanın direksiz oluşu, denizin insanların emrine sunulması, üzerinde gemilerin yürütülmesi, kuşların havada uçması, yerlerin yağmur yağınca canlanması, Allah'ın insanlara kendisini tanıtması açısından Kur'ân'da sunmuş olduğu âyetlerdendir, denebilir.
Akid kelime anlamı : Sözleşmek işi.- söz verme -anlaşma- bağ kurma gibi anlamlarına gelir. Kur’ân-ı Kerîm’de sadece bu ayette ve çoğul olarak geçmektedir.Allah ile kulları arasında, gerekse kulların kendi aralarında yaptıkları bütün akidleri/sözleşmeleri içine aldığı konulardır .Müminlerin sözleşmeleri Allah iledir.Allahla kurduğu bu bağa itikad/inanç denir.Allah'ın koyduğu helal ve haram,yasak ,ve emirlerine gönülden inanmak ve uymak inacının gereğidir. Müminler, kendi aralarında ve insanlarla yaptıkları anlaşmalara da Allah'ın gösterdiği şekilde uymak zorundadırlar.
Arşa İstiva kelime anlamı : Arş bir yapının en değerli, en yüksek yerini ifade eder.Mesala ülkeyi idare eden yöneticinin tahtı, izzeti saltanattına kinayedir. Oturduğumuz evin tavanı; tavanın üstündeki çatısı, çardak. gibi yükselen, gölge veren her şey arş kelimesinin anlam sahasına girer.
İstiva kelimesi: Yönetimin başına geçme”anlamındadır. Kâinatın yönetiminin Allah’ın elinde olduğunu ifade eder.İslâm'a göre, Allah subhandır.mekan izafe edilemez Bütün alemi her şeyi kuşatan, sınırlandırılması ve takdir edilmesi beşer aklının dışında kalan ve gerçeğini yanlız Allah'ın bildiği yüce bir makamdır. Bize.Allah’ın en büyük makama sahip olduğu ve en büyük yönetimi gücü sadece kendisinde bulundurduğu anlatır
İstiva ale'larş(arşa istiva etmek/arşın üstünü kaplamak) ifadesi şu anlamlara gelir: İşleri çekip çevirmek, kâinatın denetimini elinde bulundurmak, ona hakim olmak. Kısaca şu denebilir; Allah (c) kâinatı, sonra insanları yaratmış ve onları kendi hallerinde başıboş bırakmamıştır. Kâinatı yönetmekte ve insanları da gözlemektedir. Çünkü O her şeye şahittir.
Allah'ın yeri ve gökleri yarattıktan sonra Arş’ı istivâ ettiği bildirilmiştir. İstivâ fiili "alâ" harf-i cerri ile kullanılmıştır. İstivâ mefhumu Allah'ın bir makama kurulup oturmasını değil, mekân ve cihet olmaksızın O'nun yücelik ve üstünlüğünü, âlemi yönettiğini, her şeyi hâkimiyeti altına aldığını ifade eder.
İstevâ alâ arşihî" tabiri Allah'ın bütün yaratıkların Rabb'i, tedbir edicisi ve koruyucusu olmasından maksat; gücü, kudreti ve iradesinin mutlak yerine gelmesinden kinâyedir. Arş’ı istivâ ettiğini beyandan sonra “yüdebbirü'l-emre (işleri idare eder, çekip çevirir, yürütür), "O geceyi durmadan onu kovalayan gündüze bürüyüp örten, güneşi, ayı ve yıldızları buyruğuna boyun eğmiş vaziyette yaratandır." [A'râf suresi, 54] âyetleri buna karinedir.
Azâb kelime anlamı : küfür ve küfranda ısrarın, ilahî emirlere muhalefetin bir neticesi ve bir ilahî hikmet meselesidir. Allah'ın mülkünden çıkmak mümkün olmadığına göre azab da bunun neticesi olarak ortaya çıkar. Bu netice, Hak ile batıl, hayır ile şer, husn ile kubh yani güzellik, çirkinlik. arasındaki farkı ortaya çıkarmak içindir.
---------------------------------------------
B
Bâis kelime anlamı :“Şiddetli sıkıntı çeken” demektir. Şiddetli darlık, yokluk, çaresizlik, açlık, savaş manalarına gelir. Fukarâ ve mesâkin’den daha şiddetli yoksulluğu ifade eder. İbn Abbas’a göre Bâis, şiddetli yoksulluğu yüzünden ve elbisesinden belli olan kimsedir. Çünkü fakirin fiziki görünümü böyle değildir. Fakirin elbisesi temizdir ve yeterli gıda aldığı da yüzünden belli olmaktadır (Razi). Bu durumda Bâisûn, şiddetli fakr-u zaruret içinde olduklarından istemek zorunda bırakılan hatta yalvartılan “yalınayaklıları” ifade eder. Kur’an’da “el-Bâise’l-Fakîr” şeklinde geçer. (Hac; 22/28).
Basiret kelime anlamı :: Tabsir. Sözlükte, görme. Mecazen, hikmetle bakan iç göz, kalb gözü. Kur´an´da, mü´minin feraseti ve özü kavrayış gücü. Nur. Apaçık hikmetli belgeler. İdrak sahibi kalbin gücü. Çoğulu Basair. Basair, ayetler, hakka yönelten belgeler, marifet, keskin görüş, ibret ve görüş aydınlığı anlamlarında kullanılır.
Bağy :istemede aşırı gitmek, bir şeyi çaba harcayarak arzu etmek, saldırıya geçmek demektir.
Bağy kelime anlamı : kökü olan ‘beğa kelimesi , aşırı kibir yüzünden başkalarına karşı haksız veya hukuksuz davranışta bulunmak anlamına gelir. Başkasına haksız yere saldıran kimsenin bu eylemi ‘beğa’ fiili ile anlatıldığı gibi istemede, arzu etmede aşırı davranma da bu fiilini fade edilmektedir.
Beas kelime anlamı :Doğruluk,çıkış yolu, kurtuluş reçetesi, başarı, kolaylık” anlamına gelir.Aynı kökten Raşîd aklı başında reşid, olgunluk ,anlamına gelir.Kul her şartta Allah’ı anacak hemde başarıya .ulaşması için yardımını isteyecektir.: kelimesi ilk asıl anlamı öldükten sonra dirilmektir.Bu kelimenin diğer anlamları yeniden yaratmak, hayata getirmek , atamak,vazifeli kılmak,, göndermek , yerinden kaldırmak,ulaştırmak, oluşturmak, yetiştirmek,yerinde oturtmak gibi anlamlara gelir .
Belâ kelime anlamı : denemek, yıpratmak, bitkin hale getirmek demektir. İmtihan için başa gelen musibete belâ denir.Arapçada Elbisenin eskidiğini ifade etmek için de bu kelime kullanılır. Denenmek veya bir sınamaya uğramak insanı yıprattığından dolayı ‘belâ` kelimesiyle ifade edilmektedir.
Terim anlamı; Gerek darlıkta ve gerekse genişlikte insanın denenip imtihana tabi tutulması, imtihan maksadıyla başa gelen musibet ve meşakkat bulunan olay karşısında takınacağı tutum demektir. Başa gelen Belâlar, musibetler birer deneme ve sınama olup insanı çeşitli biçimlerde yıprattığından dolayı, başa gelen olaylara “belâ” denmiştir.Üzüntü de “belâ” olarak adlandırılmıştır, zira o da bedeni yıpratır.
Siz hiç kimseye “Allah belanı versin.” Dediniz mi?Ya da size birileri “Allah belanı versin.” Dedi mi?
İnsanlar insanı denedikleri gibi, Allah da insanlara verdiği şeyleri nasıl kullanıyorlar, ne yapıyorlar diyerek emirlerinin yerine getirilip getirilmediğini sınar,dener
Bu durumda bela, bir insana verilen nimetlerin, olması gerektiği gibi kullanılıp kullanılmadığını öğrenmek için yapılan sınavların tümüdür. Bu sınav başarılı olursa sonunda mutluluk, huzur, sevinç ortaya çıkar, kötü olursa sonunda zararlar, içinden çıkılması zor durumlar, cezalarla insan karşı karşıya gelir.İnsan; yesin,içsin, zevklensin, çoğalsın diye yaratılmış olduğunu sanmasın. Geçmişte insanların başlarına felaketler gelmiştir, şimdi de geliyordur, gelecekte de hiç şüphesiz gelecektir. İman edenle etmeyenin ayrılması bilinmesi gereklidir. Bütün bunlar, belalar, sınavlar, denemeler iman edenle etmeyeni ayırt etmek içindir. Allah, insanın sıkıntılarla denenmeden cennete giremeyeceğini açıkça beyan etmiştir. Allah’ın izni olmadan kulun başına hiç bir musibet gelmez…” Teğâbun 11
Kur'an'da İsrailoğullarına Firavun'un işkencesini anlatırken belaun azim= büyük bela eziyet işkence" manasında Hz. İbrahim'in oğlu lsmail'i kurban etme teşebüsü için "açık bela/ belaun mübin"
Dini yükümlülük (mükelefiyet) ler de "bela-ibtila" kelimesiyle
Beyyinat kelime anlamı : :Beyyinât, apaçık mucizeler demektir.Kur'an'da Dilsizleri, alaca hastalığına yakalananları iyileştirmek ve ölüleri diriltmek gibi açık görünen mucizeler demektir.
Beşer kelime anlamı : Kelimesi vucudun cildi anlamındadır . İnsan türünün diğer varlıklardan Maddî ve dış görünümü (iki ayak üzerinde duruşu, dersinin keçi, koyun vs gibi yoğun kıllı olmadığından gözüktüğü için , yemesi içmesi, üremesi vs ile ilgili farklı özel bir tür ifade eder.Allah'ın kulluk üzere yarattığı İlahlık vasfı olmayan İnsan anlamındadır
Birr kelime anlamı : Birr: kelimesinin aslı berr kelimesidir. Lügat anlamı “kara parçası, kıt’a” demek olan berr kelimesi, “deniz” anlamına gelen bahr kelimesinin karşıt anlamlısıdır. Bu iki kavram bir arada fi’l-berri ve’l- bahri, karada ve denizde şeklinde bir deyim olarak da kullanılır ve “her yerde” anlamında “ genişleme ve yayılma, ” ifade eder. Kur’an’da, بَرّ =berr formunda “deniz” kelimesinin zıddı olan “kara” anlamında 12 yerde geçmektedir.Kelimeni,“genişlik” anlamını ihtiva ettiği arap dilinde bu çerçevede kullanımlarının mevcut olduğunu görmekteyiz: Genişliğinden dolayı çöle بر (berr) dendiğini buğdaya burr denmesi boğazdan geçen iyilik olduğu içindir . ve bu bağlamda عسل البر نبات البر (nebatul-berr) ifadesinin çöl bitkileri anlamında kullanıldığını tesbit etmekteyiz.Yine “dört duvar arasından dışarı çıkmak, anlamında خرجت برا (haractu berren – genişliğe, açıklığa çıktım) şeklinde kullanıldığını görmekteyiz.
Aynı kökten türemiş olan teberru: Fiil olarak “iyi olmak, iyilik yapmak” anlamına gelir. Türkçede de herhangi bir sosyal yardım amacıyla yapılan yardımlar geniş ve kapsamlı iyilikler de teberru kelimesiyle ifade edilir.
Ebrar :Birr kelimesi isim olarak kullanıldığı gibi, ismi fail olarak da kullanılır ve bu takdirde “çok iyilik yapan” anlamına gelir. müminler çok iyilik yaparak birr‘in bizzat kendisi hâline gelirler. Kur’an böyle kimseleri berr kelimesinin çoğulu olan ebrar kelimesi ile tanımlamıştır.
Berara Bu kelime “berr” kelimesinin çoğuludur.Berara, çokluk bildiren bir çoğuldur. Melekler de insanoğlundan çok olduğu gibi hepsi takvalıdır, “Allah kendilerine ne emrettiyse karşı koymazlar ve her neye memur iseler yaparlar.” Melekler için kullanıldığı söylenmektedir
Kur'an'da birr kelimesinin kullanımı geçtiği ayetlerde doğruluk, doğru sözlülük, söze sadakat ve itaat tasdik gibi kavramlarla iç içedir.
Sonuç olarak ; Birr,sözcüğünde "şuurlu ve delillere dayalı iyilik etme" anlamı mevcuttur. Yapılmadığı zaman günah olacak türden bir iyilik anlamına gelmektedir .Birr”in gerçekleşmemesinin günah olmasını ifade eder Birr kapsamına giren genişleme ve yayılmadan maksat , doğruluk, doğru sözlülük, söze sadakat ve itaat tasdik gibi iyiliklerin herkesçe bilinmesi ve yapılması gerekli olan iyiliklerdir Allah'ın tavsiye ettiği iyilikler yapıldığında etkisi topluma yayılarak genişleyecek olan ve yapılmadığı takdirde günah sayılan özel bir “iyilik” anlamındadır
Burc kelime anlamı : Buruc çoğul siğasıdır.Dışardan bakınca görkemiyle intişamıyla dikkat çeken korunan yüksek surlar,yüksek saraylar ve kale kulesi, gibi anlamlara gelir. Belirli bir şekil ve surete benzeyen sabit takım yıldızlarına da bu benzetme yoluyla “burç” ismi verilmiştir.Bazı alimlerde Dünya güneşin etrafındaki dönüşünü on iki bölümden oluşan durakların her bir isminede yani koç ,kova vb gibi bildiğimiz burçlar demişler.Ayrıca Buruc kelimesinden gelen teberrüc kadın saraya benzetilerek, açılıp saçılmasına bu kökten kelime ile anlatılmış. teberrüc etti açılıp saçıldı dikkati celbetti anlamında kullanılmıştır.
---------------------------------------------
C-Ç
Cahil kelime anlamı : Arapçada cahil kelimesi, ‘bilmeyen’ değil ‘kendini tutamayan’, kendine hakim olamayan, nefsine yenik düşen kin ve öfkeyle hareket eder anlamına gelir. Allah insanları bilmediğinden sorumlu tutmamıştır. Cahillik eden bilmediği için değil kendine hakim olamadığı için eder. Türkçe’de cahil kelimesine arapça kökenli bir kelime olmasına rağmen farklı anlam yüklenmiştir.
Bilmediği bir şeyi Allah’tan istemek”, cehalet anlamına gelmektedir. Kur’an’daki kavramlar konusunda büyük bir otorite kabul edilen
Rağıb el-İsfehani, cehl kelimesine, Kur’an’a dayanarak üç anlam vermiştir:
1-Nefsin bilgiden boş olmasıdır.
2-Gerçeğin dışında bir şeye inanmaktır.
3-Bir konuda yapılması gerekenin veya hakkın tersini yapmaktır.(Rağıb)
Ceza kelimesinin ayetlerde kullanımı : Uygunsuz davranışlarda bulunanlara uygulanan üzüntü, sıkıntı, acı verici işlem “yeterli olma, hayır veya şer bir davranışın tam karşılığını vermek”. bu kelime “ödemek, ifa etmek, fayda vermek” anlamlarına da gelmetedir Nitekim, “Öyle bir günden sakının ki, o gün hiç kimse bir başkası adına bir şey ödeyemez.”“ceza” kelimesinin mükafat manasına geldiği gayet açıktır.
Cihâd kelime anlamı : Düşmana karşı gerçekleştirilen bir savunmada bütün gücünü harcamak, kullanmak demektir. Cihad üç kısmıdır. Birincisi kendisini açıkça belli eden düşman ile yapılan mücadele ve mücahede. İkincisi, şeytan ile yapılan cihad. Üçüncüsü, nefs ile yapılan cihaddır. Cihad kavramı bu üç anlamı da içinde taşır. Bu nedenle, mücahede (cihad) kavramı mukatele (savaşmak) deyiminden daha genel bir anlama sahiptir.
Allah uğrunda cihadın hakkı da onun hak ve ihlasa uygun olması, haksızlıktan, kötü gaye ve maksatlardan uzak olması, mümkün olduğu kadar gevşeklik ve tembellikten arınmış olmasıdır.
Kur'ân'da türevleriyle birlikte 41 âyette geçmektedir. Cihad, Arapça bir kelime olup, "cehd" ve "cühd" kökünden gelir. Lügatta güç ve gayret sarfetmek, meşakkate katlanmak, kararlı ve şuurlu olarak gayret göstermek, amelde mübalağa etmek, zahmet çekmek gibi manalar ifade eder. Cihad; mal, can ve düşünce unsurlarından birisiyle yapılır.
Cihâd, ister sosyal eylem biçiminde, isterse şahsi gayret biçiminde, ister ekonomik masraf, isterse fiziki mücadele tarzında olsun ve ister dışarıdaki düşmana, isterse içerideki düşmana karşı yapılsın, Allah yolunda yapılan her türlü davranışı içine alır. Dolayısıyla savaş, cihadın önemli bir biçimini teşkil etse de ve cihad hakkındaki çeşitli âyetler esasen savaşmaya yönelik olsa da cihadı sadece savaşa indirgemek ve onunla sınırlamak, ona karşı yanhşhk ve haksızlık olur. Çünkü cihadda esas kasıt insanlarla savaşmak değil, kötülükleri, haksızlıkları, zulümleri ortadan kaldırmaktır.Halbuki cihad gayesiyle yapılmayan savaşlarda yukarıda saydığımız maksatlardan bir çoğu olamayabilir.
İslâm ıstılahında ise "cihâd", Allah Teâlâ'nın dinini tanıtmak ve başka dinlere üstün kılmak için, mal, dil, can ve diğer vasıtalarla elden gelen güç ve gayreti sarfetmeye denir.
Cihâd, Allah'a giden yola dikilen engelleri aşıp ruhla özdeşleşmek, Allah' rızası için güç ve kapasite ölçüsünde uğraşmak, didinmek demektir. Bu itibarla cihad, ister Allah yolunda çekilen zorluklar, isterse nefisle yapılan mücadele olsun, her türlü sıkıntı ve işkenceyi içine alır. Dolayısıyla kişinin hoşuna gitse de, haramlardan kaçması, ibadetleri yerine getirmesi bir cihaddır
Kur'ân hem İslâm'ı yeni iklimlere ulaştırma mücadelesinin hem de İslâm'ın başkalarına karşı direnmesinin adı olmuş ve böylelikle de yeni bir kavram haline gelmiştir. İşte kelimeye yüklenen bu anlam, câhiliye döneminde bilinmemiştir. Zira o dönemde sadece gayret sarfetmek ve çaba göstermek manalarına gelen bu kelimeye İslâm, bu çaba ve gayretin, sadece Allah yoluna hasredilmesiyle ona yeni bir anlam kazandırmıştır.Nitekim bu kavramın câhiliye döneminde dini anlamda değil sadece lügat manasıyla kullanıldığını görmekteyiz.
Cihâd, üç şekilde tefsir edilir:
1. Söz ile cihâd
"Furkan 25/52 :Öyle ise kâfirlere itaat etme, onlara karşı O’nunla (Kur'ân'la) büyük bir mücadele ver
فَلَا تُطِعِ الْكَافِرِينَ وَجَاهِدْهُم بِهِ جِهَادًا كَبِيرًا
Fe lâ tutııl kâfirîne ve câhidhum bihî cihâden kebîrâ
Tevbe 9/ 73 Ey Nebi! ! Kâfirlere ve münafıklara karşı mücadele /cihad et ve onlara sert ,davran. Onların varacakları yer cehennemdir. Orası ne kötü bir varış yeridir!
يَا أَيُّهَا النَّبِيُّ جَاهِدِ الْكُفَّارَ وَالْمُنَافِقِينَ وَاغْلُظْ عَلَيْهِمْ وَمَأْوَاهُمْ جَهَنَّمُ وَبِئْسَ الْمَصِيرُ
Yâ eyyuhân nebiyyu câhidil kuffâra vel munâfikîne vagluz aleyhim, ve me’vâhum cehennem(cehennemu), ve bi’sel masîr
Tahrim 67/ 9 :Ey Nebi Kâfirlere ve münafıklara karşı cihad et, onlara karşı dik dur =tavizsiz sert davran. Onların varacağı yer cehennemdir. Ne kötü varılacak yerdir orası!
يَا أَيُّهَا النَّبِيُّ جَاهِدِ الْكُفَّارَ وَالْمُنَافِقِينَ وَاغْلُظْ عَلَيْهِمْ وَمَأْوَاهُمْ جَهَنَّمُ وَبِئْسَ الْمَصِيرُ
Yâ eyyuhân nebiyyu câhidil kuffâra vel munâfikîne vagluz aleyhim, ve me’vâhum cehennem(cehennemu), ve bi’sel masîr
2. Mallarıyla ve canlarıyla ile savaşma ve mücadele
Nisa 4/95 Mü'minlerden özürsüz olarak yerlerinde oturanlarla Allah yolunda mallarıyla ve canlarıyla cihad edenler bir değildirler. Allah mallarıyla ve canlarıyla cihad edenleri oturanlara derece olarak üstün kılmıştır. Bununla birlikte Allah hepsine güzellik vadetmiştir. Ancak Allah cihad edenleri büyük bir ecirle oturanlara üstün kılmıştır.
لاَّ يَسْتَوِي الْقَاعِدُونَ مِنَ الْمُؤْمِنِينَ غَيْرُ أُوْلِي الضَّرَرِ وَالْمُجَاهِدُونَ فِي سَبِيلِ اللّهِ بِأَمْوَالِهِمْ وَأَنفُسِهِمْ فَضَّلَ اللّهُ الْمُجَاهِدِينَ بِأَمْوَالِهِمْ وَأَنفُسِهِمْ عَلَى الْقَاعِدِينَ دَرَجَةً وَكُلاًّ وَعَدَ اللّهُ الْحُسْنَى وَفَضَّلَ اللّهُ الْمُجَاهِدِينَ عَلَى الْقَاعِدِينَ أَجْرًا عَظِيمًا
Lâ yestevîl kâıdûne minel mu’minîne gayru ulîd darari vel mucâhidûne fî sebîlillâhi bi emvâlihim ve enfusihim. Faddalallâhul mucâhidîne bi emvâlihim ve enfusihim alâl kâidîne dereceh Ve kullen vaadallâhul husnâ. Ve faddalallâhul mucâhidîne alâl kâıdîne ecran azîmâ
3. 'Amel
Ankebut 29/ 6:Her kim cihad /mücadele ederse, ancak kendisi için cihad etmiş olur. Şüphesiz Allah,âlemlerden ganiydir hiçbir şeye muhtaç değildir.
وَمَن جَاهَدَ فَإِنَّمَا يُجَاهِدُ لِنَفْسِهِ إِنَّ اللَّهَ لَغَنِيٌّ عَنِ الْعَالَمِينَ
Ve men câhede fe innemâ yucâhidu li nefsihî, innallâhe le ganiyyun anil âlemîn
Cin kelime anlamı : Bu kelime cenn kökünden türemiş bir kelime olup asıl anlamı, bir şeyi duyulardan saklamaktır. Kur’an’da yabancı insan, insanın idraki dışı, hüner anlamında kullanılmıştır. Kişiye örtülü olan her şey cin’dir. Cennehü’l-leylü: gece onu örttü, ecennehü: onu örttürdü, cenne’aleyhi: üzerine örttü şekillerinde kullanılır.Bu kelimeler de c-n-n kökünden türemiştir. Cennet: Toprağı ağaç yapraklarıyla saklanmış yer demektir. Cinnet: Aklın, fikrin saklanması, delirmek demektir. Cenin: Ana karnında saklandığı için bu adı almıştır. Cünnet: Kişiyi oktan, mızraktan sakladığı için kalkana bu ad verilmiştir. Canan; Duyu organlarından saklandığı için kalp anlamında kullanılmıştır.
Cinn kelimesi bütün eski ve yeni sözlüklerde “İnsanın beş duyusuyla kavrayamadığı, algılanamayan; ancak somut veya soyut, varlığı kesin olan güçler” olarak yer alır. Sözlüklerdeki bu tarife göre melek ve Şeytan terimleri de cin kavramı kapsamına girmektedir. Yani her melek ve Şeytan (algılanamadığı için) cin’dir. Ama her cin’in Şeytan veya melek olduğu söylenemez. (Rağıb)
Cilbab kelime anlamı : Kelime anlamı doğrudan kadınların vücutlarını örtmeleri ile ilgilidir.Cilbab, dış giysiden küçük, başörtüsünden büyük örtü Kadın onunla başını ve göğüs bölgesini örter. (Lisan’ul-arab) kötü niyetli erkeklerin rahatsız edici davranışlarını engeller.Kısaca büyük başörtü anlamında, hem başı hem de göğüs bölgesini örten bir örtüdür cilbâb entari, uzun gömlek anlamında da bilinir.Celb kelimesinin kök anlamlarını biraz incelersek sözlükte ; Yakaları kapatacak şekilde örtülen başörtüsü Diğer kök anlamları 1-isticlâb fiili Getirmek, celbetme çekici anlamı 2-cellâb: büyüleyici, albenisi olan 3-celeb : ithal edilmiş, yabancı mal.4-meclebe fiili : dürtü, münasebet, sebep olan şey 5-celb ilâ nefsih; kendine doğru çekmek,6-celb alâ fersih; atı teşvik için haykırmak gibi anlamlara sahiptir.
Cüyub kelime anlamı : kısaca yaka anlamındadır. ceyb kelimesinin çoğulu. cüyubdur. Ceyb, gömlek, entâri gibi elbiseler giyilirken başın girmesi ya da baştan geçirilmesi için elbisenin ön ve ark asına sarkacak şekilde açılan yarık; elbisenin boyuna isabet eden kısmı ve açıklığın devamı; yakanın eklendiği yer anlamındadır.Nur24/31 Cuyûbihinne :Ayette geçen ikinci kelime ,Başörtüsünün de baştan itibaren yaka yırtmacının uzandığı kısma kadar örtülmesi gerektiğini ifade eder.Kadınların,başörtülerini başlarından itibaren boyunlarını ve önü ve arka yaka açıklığını kapatıncaya kadar örtmesi anlamında
---------------------------------------------
D
Dalâlet kelime anlamı : Doğru yoldan bilerek veya yanlışlıkla sapmaktır. Kelimenin temelindeki mâna “çölde yolunu kaybetmek”tir.Hüdânın karşıtıdır. Hidâyet ise “çölde yolunu bulmak”tır.
Dalâlet:Türkçe sözlükte sapmak, sapkın ve sapıklık olarak cevrilmektedir.Lüğat anlamı Doğru yolu bilerek yada hata ile kaybetmek veya sapmaktır.Hidayet kelimesinin zıddı çölde yolunu kaybetmek dalâl kelimesi ile ifade edilirdi.
Kur'an'ı kerimde ise türevleriyle birlikte bilerek ve ya sonunu düşünmeden ,bilmeden doğru yolunu kaybetmek, ,gaflette/habersiz olmak, şaşkın olma ,unutma ,yanılgı , yolu bulmada kararsızlık, bocalama, arzu ve isteklerine yenik düşmesi ile yanlış yollar peşinde koşan ,yoldan alıkoymak, sapkın helak gibi anlamlara gelen karanlık ve çıkmaz bir yoldur.Tüm bu ve benzeri sapmalardan kurtulmanın yolu ise Hayatımızı Kur’an’a dayandırmaktır.Yoksa sapkın ve sapıklık olarak Yahudiler gibi bilerek ,isteyerek, kasten ,Allahı hakkıyla takdir etmeyen ,elçilerinin getirdikleriyle alay eden,ahireti red eden dünyaya düşkünlüğü olan amelsiz kulluk veyahut ; Hıristiyanlar gibi doğru düşünemediklerinden dolayı sadece ahirete önem verilerek dünyadan el etek ,çekmek, ruhbanlık ,kalbi boş imani bilgisizlikten,doğru yolu bulamadıklardan dinin emirlerine ilaveler ,din alimleri ve elçisini ilahlaştıran,bu ve benzeri sapmalardan Allah'ın elçileriyle davet ettiği hidayet yoluna tabi olmaktır
Din kelime anlamı :Arapçada d-y-n د-ي-ن kelimesinden türeyen isimdir Deyn borç demektir. Bu anlamda ''deyn'', kelimesi ile insanların birbirine olan borcu ifade eder.Bizi yaratan , aciz olduğumuz her türlü ihtiyacımızı var edip, koruyup gözeten her şeyimizi borçlu olduğumuz Allah'ın bizden uymamızı istediği emir ve yasaklarının bütününe din denir.
Kur'an'ı kerimde Din kelimesinin kullanımı
a-Allah’ın gönderdiği Tevhid Dini anlamında
b- Ahiret,ceza, yani amellerin karşılığını verme hesab günü anlamında
c-İlâhî olan en mükemmel nizamı (düzeni) ölçüsü Allahın belirlediği düzenin adı dinü’l-kayyim ç-dosdoğru din islam anlamında
d-Bizzat dinin kendisi anlamında, Hüküm, şeriat ,kanun ve düzen anlamında
e-Millet (bir dine inanan topluluk),anlamında:
Kuran'da kerimde din kelimesiyle gelen kelimeler dinü’l-hâlis -katıksız- Allah’a has din ,dinü’l-hakk’ -dosdoğru hakikat dini -,dinullah -Allah’ın dini gibi olumlu anlamları olduğu gibi ve dinde Aşırılık haddi aşmak, dine ilâvelerde bulunma , âdet ,karşı Din "sizin dininiz size, benim dinim bana! gibi buna benzer olumsuz anlamlarıyla geçmektedir.
---------------------------------------------
E
Ecel kelime anlamı : Bir vakit, bir zaman dilimi, süre veya bir vaktin sonu demektir,Arapçada örneğin, “şu borç bir sene süreyle sınırlandırılmıştır” denildiğinde, bir sene bir eceldir. Sonra “ecel geldi” denildiği zaman da senenin sonunun geldiği anlaşılır.Şu halde, insanın dünyadaki eceli demek, ölümüne kadarki ömrünün müddeti veya o müddetin sonu, ölüm vakti demektir. Öldüğü anda, bu ecel gelmiş ve ecel yetmiş olur. Ölüm, hangi sebeple gerçekleşirse gerçekleşsin, ecel yetmiş, ömür bitmiş olur. Ona ecelsiz öldü demek, çelişkiden başka bir şey değildir.
Ecel kelimesi , insan için kullanıldığı gibi, bir ümmet için, bir topluluk için de kullanılabilir. Bir insanın eceli olduğu gibi bir toplumun da eceli vardır. Sürelerini dolduran ümmetler ve uluslar, tarih sahnesinden silinir ve egemenliklerini kaybeder, başka ulus ve yönetimlerin egemenliği altına girerler. Bu konuyla ilgili âyetler için bkz. Yunus, 49, Hicr, 5, Mü’minûn, 43, A’râf, 34.
Cansız varlıklar da canlı varlıklar gibidirler. Meselâ kimi kayalar, kimi mağaralar, kimi nehirler uzun ömürlüdürler. Kimi kayalar dayanıksız olur, kısa sürede parçalanır gider. Kimi mağaralar da kısa ömürlü olur. Bir bakarsınız ki ya çökmüşler ya da ağızları kapanmıştır. Kimi nehirler de kısa ömürlüdürler. Bir bakarsınız ki, kurumuşlar ya da küçük kollara ayrılarak sularını yitirmişlerdir.
İnsan elinden çıkan cansız eşyalar da öyledirler. Kimi yapı uzun, kimi yapı ise kısa ömürlü olur. Kimi teknik aygıt uzun ömürlü olur, çok dayanır; kimisi de kısa ömürlü olur, dayanıksız çıkar. Kimi elbise uzun ömürlü olduğu gibi, kimi elbise de kısa ömürlü olur.
Ecelin müsema kelime anlamı :Bu kelime belirlik takısı almadığı için bu ömür süresini Allah'tan başka kimsenin bilemeyeceğine delalet eder.İnsanın doğumuyla ölümü arasındaki geçen süreye de ecel denilmiştir. “ takdir edilmiş, belirlenmiş ecel demektir.
Emri kelime anlamı : Burada “iş” anlamına gelen emr kelimesi, yüklem halinde kullanılınca “komut vermek, talimat vermek, emretmek, bir işin yapılmasını istemek”; isim halinde ise, “hal, durum, iş, olay, konum, otorite, güç, irade” mânalarına gelmektedir
Esîm kelime anlamı : Kasıtlı ve kendi iradesiyle günah işleyen kişinin kınanmayı hak etmiş, sonunda üzerine ceza gerektiren günah demektir. Çoğulu ise âsâm Arapça sözlükte kullanımı,ise birini sevaptan alıkoyan ve geri bıraktıran iş, yapılmasıyla hayırdan uzaklaştıran eylem, karşılığın da ceza gerektiren günah demektir. “Esim fiil şeklinde kullanıldığında ise insanın günaha dalması demektir Bazen “zenb” günah ile aynı anlamda kullanılmış ise de aralarında ince fark olduğu söylenebilir. Şöyle ki “işlenilen günahlardır.zenb” kasıtlı ve kasıtsız günahlara delalet ederken, “ism” sadece belirli bir kasıt ve seçim neticesidir .Bu fiileri devamlı olunca yavaş yavaş Mü’mini hayr’dan, takvadan ve Allah rızasından uzaklaştırır, onu sıkıntıya ve cezaya yaklaştırır.
Ensârullâh /havariler kelime anlamı : Ensâr kelimesinin kökü yardım etmek anlamına gelen “nasr”dır. “Ensâr” kelimesi de yardım edenler yani Allah’ın dininin, Allah yolun ,dinini ve şeriatını koruyan ve bu hususta elden gelen gayreti sarfeden kimseler emektir. (Medine halkından olup, Allah rasulu (s.a.s.) ve Mekke’den hicret eden muhâcirleri barındırıp onlara yardım eden Evs ve Hazrec kabilelerine de “yardımcılar” anlamında ensâr denilir.Kur’ân-ı Kerim’de geçen nasr kelimesi “min” harf-i cerri ile birlikte kullanıldığı vakit, kurtarmak anlamına gelir.
Hz. İsa, Allah yolunda kendisine yardımcılar aramış, havârîleri ona yardımcı olacaklarına söz vermiş, yani bey’at etmişlerdir.
Havârî; Hz. İsâ'nın yardımcılarına verilen addır. Bu kişilerin kassâr (çamaşırcı) veya avcı oldukları söylenir. Bazı bilginlere göre bunlara Havâri denmesinin sebebi; onların, insanlara din ve ilim öğreterek arındırmalarından dolayıdır... Avcı olmaları ise, insanları kararsızlıktan kurtararak Hakka döndürmelerindendir (Râğıb Isfahânî, el-Müfredât)Nitekim beyaz giydikleri için bu ismi aldıkları da söylenir (Buhârî, Fedâilu's-Sahâbe, 13).
Kur’an-ı Kerim’de üç Ensar’dan bahsedilir. İkisi tarihî, biri ebedî. Birinci tarihî Ensar, Hz. Îsâ Aleyhisselâmın yardımcılarıdır. Onlara Havârîler denir. 12 civarında sayıları olduğu söylenir. Hz. Îsâ (a.s.) Men ensârî ilallah (Allah’a, Onun rızasına giden yolda, Onun iradesi istikametinde yürürken, bana kim yardım edecek, benim yardımcılarım kimlerdir?) diye sorduğunda, o bir avuç kişi demişlerdi ki: Biz Allah’ın dininin, peygamberinin yardımcılarıyız. Bu hitap ve verilen cevaptan Yüce Allah’ın, Dinine, peygamberine yardım edenlere; peygamberin, dinin yardımcıları değil, Allah’ın yardımcıları olarak isimlendirdiğini ve onlar için Ensarullah tabirini kullandığını anlıyoruz. İkinci tarihi Ensar, Peygamber Efendimiz (s.a.s.)in hayatında, hicret hadisesinden sonra ortaya çıkmıştır. Dinlerini, imanlarını korumak, ilâhî vahyi tam olarak almak, muhafaza etmek ve bütün cihana ulaştırmak maksadıyla, memleketini terk etmek mecburiyetinde kalan ve Mekke’den Medine’ye hicret eden Müslümanlara muhacir, onları Medine’de karşılayan ve her şeylerini paylaşan insanlara da Ensar denilmiştir. İslâm tarihinin bu şerefli camiası, Ensar’ın ikinci halkasını oluşturur. Ensar’ın son halkasını ise ebedî Ensar oluşturur. Bu halkayı Kur’an-ı Kerîm şöyle ifade ediyor; Ey iman edenler! Eğer siz Allah’a yardım ederseniz, O da size yardım eder ve ayağınızı sağlam tutar. Ebedî Ensar olmak, Allah’ın dinini yaşamak ve ona sahip çıkmak, yaşayıp yayılması için fedakârca çalışmak demektir. İkinci Ensar halkasından sonra Kıyamet kopuncaya kadar Allah’ın dinini yaşayan, yaşatılması için maddi manevi her türlü fedakarlıkta bulunanlar bu halka içerisinde yerini alacaktır. Üzerinde durmak istediğim ikinci kavram ise Vakıf kelimesidir. Kısa ve öz olarak Vakıf; “bir malı veya mülkü satılmamak kaydıyla bir hayır işine bağışlamaktır.”..
Etimoloji,kelime anlamı : Bir dildeki kelimelerin ilk/kök anlamlarını meydana çıkarmayı amaç edinen bir ilim dalıdır (Palmer, 1991). Daha açık bir ifadeyle, etimoloji, kelimelerin şekil yapılarıyla, anlamları arasında irtibat sağlayan ve bu kelimelerin yapı ile anlamlarını köklerine doğru takib ederek ilk defa hangi köke dayandıklarını, hangi kavramları yansıttıklarını ve zaman içinde hangi evrelerden geçerek ne gibi gelişmeler gösterdiklerini inceleyen ve köken bilgisi ile diğer konuları araştıran dilbilimi dalıdır.
Ezkâ kelime anlamı :Zekât kelimesinden gelir. En çok artan,en temiz anlamına gelir.Allah rasulu sahabileri bu ayet için onlar temizlikten kasıt helâl olanına bakın denmiş olabileceğini düşünmüşler.
Ezvâc kelime anlamı : Bu kelime, “zevc”in çoğuludur. “Zevc” kelimesi de hem “çiftlerden birini” hem de “erkek dişi iki cinsin oluşturduğu bir çifti” ifade etmektedir. Ragıb’a göre, iki yakının her birine de ve bir diğerine benzer veya zıt olarak ilgili bulunan şeye de “zevc” denir. Bu itibarla dünyadaki şeylerin hepsi, bir zıddı, benzeri, herhangi bir terkip ve karşıtı bulunması nedeniyle çifttir. Mesela, cisim ve ruh, madde ve kuvvet, cevher ve araz, iç ve dış, dünya ve ahiret gibi.
Âyette eşler halinde yaratılışa üç örnek verilmektedir.
Toprağın çıkardığı eşler: Toprağın çıkardığı eşler deyince akla ilk gelen bitkilerdeki dişilik ve erkeklik özelliğidir.
1-Tohumlu ve çiçekli bitkilerde erkek ve dişi üreme hücreleri vardır. Bu hücreleri her ikisi de çiçeğin ortasında bulunan erkek organ ile dişi organ üretir. Dişi organın yumurtalık denen şişkince bölümünde küçük ve yuvarlak tohum taslakları, bunların içinde de dişi üreme hücreleri bulunur. Erkek üreme hücreleri ise erkek organın başçık bölümünün ürettiği çiçek tozlarının içinde saklıdır. Çok hafif olan çiçek tozları rüzgârla ya da çeşitli hayvanlar aracılığıyla çiçekten çiçeğe taşınırken, içlerinden bir bölümü dişi organın tepeciğine yapışıp kalır. Daha sonra bu çiçek tozu taneciği boyuncuktan aşağıya doğru inerek, yumurtalıklardaki tohum taslaklarına ince bir borudan uzanır. Erkek üreme hücresi de bu borudan geçer ve tohum taslağının içindeki dişi üreme hücresiyle birleşir. Erkek ve dişi üreme hücrelerinin birleşmesiyle tohum taslakları onlardan da tohumlar oluşur. Bu tohumlardan da yeni bitkiler gelişir.
2- Kendi benliklerimizden eşler: Akla ilk gelen insanların dişi-erkek şeklinde yaratılışlarıdır. Fakat insan benliğindeki ters karakterleri; yani cesurluk-korkaklık, sevgi-nefret, cömertlik-cimrilik gibi özellikleri de âyetin işareti içinde değerlendirenler olmuştur.
3- Bilinmeyen eşler: Evren’deki eşli yaratılışların birçoğundan Kuran’ın indiği dönemde insanların haberi yoktu. Buna kısaca değinirsek:
---------------------------------------------
F
Fasık kelime anlamı : :kavramının kelime/sözlük anlamı: "fe-se-ke" fiilininden türeyen fısk Sözlükte; meyvenin özellikle olgun hurmanın filizlenip kabuğundan dışarı çıkması anlamında bilinirdi. Hayvanların özellikle de farenin yuvasının deliğinden çıkmasınada fısk denirdi Fasık ise fıskın ism-i faili olup, kabuğundan çıkan, deliğinden çıkan demektir.Arap dili ve şiirinde asla insanlar için kullanılmamıştır.Terim anlamıyla ilk defa,Kur'ân'ın nuzûlü inmesinden sonra kullanılmaya başlamiştır.
Fasık kavramının (Kur'an'a göre)anlamı:
Kavram olarak fısk; Allah'ın emrinden, itaatinden ve yolundan çıkmak, Allah'ın kulları için tayin ettiği sınırların, hudutların dışına çıkan ve bunu ısrarla yapmasıdır.Böyle bir kimseye fasık denir Allah'ın emrinden, itaatinden ve yolundan çıkan, bu çıkışı gerçekleştiren kişidir.Günah işleyene fasik, işlenen günaha fisk denir.Fasıkın karşıtı ise müttakidir
Kur’an içinde geçen Fasık ve türevleri
Kur'an'da fâsık kavramı, lügat anlamına uygun olarak Allah'a itaatten çıkan, günaha ve isyana yönelen kimse anlamında kullanılmıştır.Bu anlamıyla bazen kâfirleri bazen de münâfıkları niteler.
İman” ile “Fısk” ın bir arada durması gibi bir durum asla mümkün olmayıp, birisinin olduğu yerde diğerinin olması imkânsızdır.Kişi hem iman sahibi hem de fasık olamaz, “Fasık Müslüman” veya “Fasık imam” “Kâfir Müslüman”, “Münafık Müslüman”, “Müşrik Müslüman denilemez.Cünki hak batıl bir arada olamayacağı kuranı kerimde defalarca ifade etmektedir.
Fasl kelime anlamı : Aralarında bir boşluk oluşuncaya kadar iki şeyden birini diğerinden ayırma uzaklaştırmak demektir. Fasl Gününe yani,Hüküm verileceği gün. ayrım/ayrılık Günü'ne ki O Gün, insanlar arasında hüküm verilecek Doğru ile yanlışın, haklı ile haksızın ayırt edileceği o ayrılma gününün (kıyametin) belirlenmiş bir vakti vardır.bir fırka cennete, bir fırka da alevli ateşe gidecek .O günde oluşacak dehşetin, insan zihninin ötesinde olduğunu anlatmaktadır.
Fusuk kelime anlamı : Fasık kelime kökü türevlerinden Allah'a itaatsizlik ana-babaya saygısız,yakın akrabayla ilişkiyi kesmek,insanları çekiştirmek gıybet ve insanlar arasında laf taşımak koğuculuk gibi günahların hepsini kapsar. füsûk yalancılık demektir, doğruluk ve itaatten kavlen çıkan.Yalan söylemek ve küfretmek diğerlerine karşı övünmek de füsûk sayılmaktadır.
Fasit :Fe-se-de kökünden gelen fâsit bozan, geçersiz kılan, batıl demektir. Fesat isim olarak ;bozulma ,kuraklık, kıtlık, darlık, düzensizlik, çalkantı, telef olma ve kokuşma gibi anlamlarda da kullanılır.
Fetîl kelime anlamı :Hurma çekirdeğindeki küçük iplik (zerre kadar,kıl kadar ) Az olduğunu ifade eden mesel/ örnek verilerek kinaye yapılmıştır
Ferc kelime anlamı : Bu kelimenin çoğulu Füruc'dur.Sözlükte Ferç, bir şeydeki yarık, çatlak; duvardaki ayrık; parmak aralarındaki açıklık; çatallı bir nesnede tarafların ayrılma noktası; delik; elbisedeki yırtık; insanda iki bacak arası/apış arası, yani avret mahalli anlamlarına gelmektedir Ferç’ten maksat, kadının ve erkeğin avretlerinin bütün halinde uygun giysi ile örtülmesi istenmektedir.
Fers kelime anlamı : bağırsaklara kadar hazmedile hazmedile gelen gıdaların bağırsaklardan süzüldükten sonraki haline denir. Bağırsaklardan süzülen fers kana karışır ve kan ile vücutta gezer. Kan fersin taşıyıcısıdır. Fersi alan kan önce karaciğere gelir ve orada işlenir sonra vücudun her yerine gider ve tüm hücreleri bu fers ile besler. Kan bağırsaktan alınan fersi doğum yapmış bir hayvanın memesine getirince meme kandaki fersi kandan ayırıp alır, kan yoluna devam eder. Meme özel bir sıvı salgılayarak bu fertsen süt imal eder.
Kan da fers de aslında pistir. Bunlar yalın halde yenmez içilmez. Ama Allah Teala bu iki pis maddeyi önce ayırıyor sonra (bir sıvı ile) fersin kimyasını değiştiriyor. Sonra mucize içecek olan süt meydana geliyor. İşte bu Allah’ın ayetlerindendir. Allah Teala bundan ibret alın diyor.
Fidye kelime anlamı : Sayesinde (verilip) kurtulunulan şeydir. Artık sizden ne iman, ne de tevbe ile dönüş kabul edilir. Artık hesab günü mükellefiyet kalkmış, mecburiyet doğmuştur yani mecburiyen cehenneme gidiş var. Bu manaya göre ayet tıpkı, Bakara,2/123"O kimseden ne bir fidye kabul edilir, ne de herhangi bir şefaat ona fayda verir" ayeti gibi olur.
Fitne kelime anlamı : Lisânu'l-'Arapça Sözlükte Fitne kelimesi f-t-n 'harflerinden,türemiş bir isimdir.Bu kelimenin ilk anlamı yakmak, bir şeyi ateşle yakmak anlamındadır.Başlangıçta, bu kelime toplumda altın, gümüş gibi madenlerin hâlis olandan ,sahtesini ayırmak için ateşte eritilmesini hakkında kullanılmıştır.Madeni yakıp eriten fitne işlemini yapan ustaya fettan” denildiği gibi,bu kelime gönül ayartıcı,cilveli sevda ateşi ile yakan kadınlara da “fettan denmiştir.
Kuran’da altmış yerde kullanılan ve çok anlamlı olan bu kelimeyi, her yerde “fitne” diye tercüme etmeden olduğu gibi kullanmak doğru değildir. Bu durumda çeviride izlenmesi gereken yol, kelimeyi kullanıldığı bağlam içersinde Türkçeleştirmektir. Bunu yapabilmek için de, “fitne”nin Kuran’daki kullanımlarına bakmak gerekir. Fitne” kelimesi ‘Kuran’da en fazla, “imtihan (deneme / sınama)” anlamıyla, sonra da sırayla “baskı (işkence / eziyet)”, “belâ (musibet / dert)”, “saptırma (kandırma / inkâr)”, “delilik (cinnet)”, “Azap (Ateşe atılma / yakılma”, “Cevap (mazeret / çare)”, “günah”, “savaşma (öldürme),” “fitne (kargaşa / karışıklık)”, anlamlarında kullanılır.
Allah'a nispet edildiği zaman Cenab-ı Hakk'ın yarattığı insanın lehlerine ya da aleyhlerine olmak üzere, kulların iyi ya da kötü şeylerle denenmeleri ,sınanması, farklı yollarla kullarının niyet ve tutumunu ortaya çıkarması anlamını ifade etmektedir. Bu nedenle fitne Allah’a nispet edildiğinde insanların saflaştırılmasına yönelik olan hikmet dolu olumlu imtihandır.Yüce Rabbimiz, gönderdiği elçiler dahil herkesi (Müslümanları, insanları, toplumları) fitnelendirmekte;onları ateşe atıp eritmekte, cüruflarını dışa attırıp saf, arı duru hâle getirmektedir.
Kur'an'da fitne sözcüğünün ifade ettiği iki kaynağı
1-İnsan kaynaklı fitneler
İnsandan kaynaklandığı zaman her türlü kötülük,manevi çöküntü, baskı, dini-siyasî, sosyal kargaşa ,kaos,zulüm, fesatlık,sapma,gibi insan davranışlarına bağlı olarak ortaya çıkan sözlü ve fiilî kötülüklerdir.
Fitne kelimesi kâfirlerin başta Hz. Rasullullah olmak üzere müminleri dinlerinden döndürmek zulüm ve işkence yapmak,,engellemek için giriştikleri birlik ve beraberliğini bozmaya yönelik yıkıcı faaliyetler fitne olarak tanımlanır.Allah yolunda müminlerin inanç uğruna maruz kalan ağır işkencelerin ve çekilen sıkıntıların da bu kavramla ifade edildiği görülmektedir..Fitneye maruz kalanların sabır ve tahammül göstermeleri tavsiye edilmekte, ahirette de çeşitli mükafatlara nail olacakları haber verilmektedir. Medine dönemindeki âyetlerde ise sorun bireysel bir sıkıntı olmaktan çok toplumsal bir sorun olarak ele alınmış müminlere bunu önlemeye yönelik çözümler sunulmuştur
2-Şeytan kaynaklı fitneler
Şeytanla ilgili olduğu zaman saptırma, ayartma ,insana iğvâ vermesi, ayartması ve baştan çıkarması onun çeşitli hileleri fitnedir.Fitne ve türevleri bu iki varlığa nispet edildiğinde olumsuzluğu fitne çıkaranlar kınanıp, ilahi bir cezaya duçar olacakları belirtir
Fi sebilillah kelime anlamı : Kur’an-ı Kerim de ’Fi sebilillah Sebil yol, sebilullah kelimesi Allah`ın yolu Allah yolunda demektir.En meşhur anlamları “Allah yolunda cihad ve cihadedenler anlamına gelir.Dünya ve âhiret hayatında insanlara yararlı olan, insanlığın iyi yönde gelişmesini sağlayan, geçici dünya menfaatlerini arzulamaksızın yapılan bütün hayırlı işleri kapsar.a-)Birinci Fi sebilillah infak,Allah yolunda infak;Allah yolunda olmayan infak değildir.Kur'an'a göre İnfak Karşılıksız yapılması dünyadan ahirete gittiğine iman etmemiş bir insanın yardımı infak adını almıyor. tek dünyalı infak olmaz.b-) İkincisi Fi sebilillah cihad ;Allah yolunda cihat, c-Üçüncüsü Fi sebilillah hicret
Fucur-Facir /Fuccar kelime anlamları Fucur takvanın zıddı ,Azmak, günaha dalmak, doğru yoldan ayrılmak, yemin ve sözünde yalancı çıkmak. Allah'ın emirlerinden çıkmak, dinî ölçü ve prensiplere aykırı hareket etmek, fısk ve isyana düşmek demektir Takva olan söz eylem ve davranışları bırakıp Fucur olan söz eylem ve davranışları yapan kimselere Kuran’da işlenen kötülüğe fucur işleyene tekil fâcir veya arapçada çoğul kalıbı fuccar denilmiştir.
Fukarâ kelime anlamı : “Fakirler”demektir. Kök olarak “Omurga kemiği kırılmış” manasındadır. Türkçe’de “fıkra” da aynı kökten. Bu durumda “fıkra anlatmak” yazı gibi tüm ayrıntıları içermeyen, kırılmış omurga gibi atlanmış, kırık anlatım demek. Eskiden köşe yazarlarına “fıkra muharriri” denirdi. Yani anlatımı zayıf, konularını derinlemesine ele almayan, üstünkörü yazan manasında. Arap zayıf deveye de “fakr” demiş…
--------------------------------
G-Ğ
Gaflet kelime anlamı : İnsanın tam anlamıyla kendine yabancılaşması demektir.
Gadab kelime anlamı : Rızanın zıddıdır, yani razı olmama ve öfkelenme halidir.Kur’an’da yer alan ve “duygu”ifade eden bazı kavramlar hem Allah için hem de insan için kullanılmıştır.Kur’ân’da Allah’ın İlâhî gadabından hem de insanların beşeri gadabından bahsedilmektedir.Allah’ın bazı amellerden razı olmadığı ve bunları şiddetle cezalandıracağı yönünde ifade edilmektedir .İnsanın kendi öfkesine kıyasla Allah’ın öfkesini anlamaya çalışmasını istemektedir. Allah’ın gadabının, insan açısından tam anlamıyla idrâk edilemez .İnsanın gadabının ortaya çıkartan engellenme, aciz kalma, güç yetirememe, söz dinletememe ve benzeri bir takım beşeri zaaflardandır. Allah ise bu eksikliklerden münezzehtir. Müminlerin, gadab ettikleri zaman bağışlayıcı olduklarından bahsedilmiştir. Dolayısıyla gadab etme fiili,Kur’ân’da sadece Allah’a ve mü’min kullara izafe edilmektedir. Kâfir, müşrik ve münâfıkların öfkeleri ise “gadab” kavramıyla ifâde edilmemiştir (alıntıdır)
Gayz kelime anlamı Gayz kalsik luğat bilgisinde gadabın şiddetlisi, gadabın başlangıcı ve gizli gadap olarak tarif edilir.İntikam almaya güç yetiremeyenlerin acizlerin içlerinde sakladıkları nefret ve hüzünle karışık şiddetli öfke ifade eder.Kuran'da bu kökten türeyen kelimeler değişik şekilleriyle on ayrı âyette zikredilmiştir Öfkenin çok daha şiddetlisi ve heyecanlısıdır. Cehennem’in, müşriklerin, kâfirlerin, münâfıkların,Firavun ve yardımcılarının öfkelerinden alçalışlarını zikredilmiştir. Kur’ân’da müminlerin gayzından bahsedilirken bile olumlu anlamda, onların gayzlarını yuttuklarından ve kâfirlere karşı kalplerinde hissettikleri gayzın ancak Allah yolunda cihat ettikleri zaman giderildiğinden bahsedilmektedir.
Kur'an'da Öfke Çeşitleri şunlardır.
Sehatin Suht : Kur’ânı Kerîm'in dört yerinde geçenسخط razı ve hoşnut olmanın tersini iğrenç, tinsinç, tiksindirici.,buğzetmek olduğunu ifade etmektedir.Kur’ânı Kerîm'in üç yerinde Allah’ın öfkesini ve hışmını anlatan bu söz,bir yerde de münafıkların kızgınlığını ifade etmek için kullanılmıştır.
mak مَقْ :Kur’ân’da Allah’ın gazabı, öfkesi anlamında kullanılan mak kelimesi, Çirkin, fena, kötü, yakışıksız, ayıp.bir işe karşı duyulan öfke ve buğzetmenin en şiddetlisi nefret, sevmemek hoşlanma mak şeklinde tarif edilmiştir
Esef :Kanın intikam arzusuyla hareketlenmesi anlamına gelir Bu heyecan, karşıdaki daha zayıf olduğu zaman genişleyip gadab haline, daha güçlü olduğu zaman ise azalıp hüzne dönüşü
Kılâ : Duhâ Suresi’nin 93/3: “Rabbin seni bırakmadı ve sana darılmadı.Olumsuz Yaygın kulanımı, şiddetli buğzetti, hoşlanmadı, kerâhetin nihâyet sınırı ile kerih gördü, terk etti,hicret ile terk etti gibi anlamlara gelmektedir.yürekten öfkelenenler” manasındadır.Şuarâ, 26/168: “
Ben sizin amelinize şiddetle, yürekten öfkelenenlerdenim
Gava /ğay kelime anlamı : Gayy, "rüşd"ün zıddıdır. Aklın istikametini ve yolun doğrusunu kaybetmiş demektir. Yanlış bir dini inanç, boş hayallere kapılarak bişeyler yapmak demektir.
Ğarûr kelime anlamı :Başkasının gafletinden istifade eden çok aldatıcı anlamına gelir.nsanı ahlâkî anlamda saptıran herhangi bir saptırıcıyı ifade etmektedir. Bu saptırıcı şeytan, başka bir insan, soyut bir kavram veya boş bir kuruntu olabilir Bu .ayet, hem dünya hayatının ayartısına hem de çarpık düşüncelerin saptırıcı etkisine karşı insanı uyarmaktadır.
--------------------------------
H
Hasenet kelime kelime anlamı :الحسنة kökünden türetildiği husn güzellik,hoşluk,iyilik demektir. Kur’an’da geçen husnâ,:güzel ve iyi son demektir.Hasenât’ın zıttı seyyiât’tır.Seyyiât: kötülükler demektir.Hasenet kişinin kendisine dönük olan iyiliklerdir , ikincisi sonuçları başkalarına dönük olan iyiliktir. Hasenat, insanın sırf kendisi için yaptığı iyiliklerdir. Bu iyiliklerden bir başkası yararlanmaz. Sadece kişinin kendisi yararlanır. Mesela namaz kılmak, oruç tutmak, hacca gitmek gibi ibadetler hasenattır.
Haram aylar : Arapçada şehril harâm denir.Bunlar, Zilkade, Zilhicce, Muharrem ve Recep aylarıdır.
Hanif kelime anlamı :İslam geldiği zaman hanifin kelime manası ,müslimdir Teslim olan demektir.Birleyen, Tevhid inancını kabul eden, ALLAH’ı bir olarak kabul eden.dinde düz ve doğru yolu tutan insan demektir İslam dininden olan herkes Müslümandır.Kur'an özellikle Hz. İbrahim'in örneğinde gecen bu kelime hakkında bize bilgi vermektir.Hz İbrahim putperest bir ortamda yetişmişti ve yine de atalarının çoklu ilah anlayışını benimseyememişti, o, tek bir ilah olabileceği düşüncesine kapılmıştı ve onu aramaya koyulmuştu.
Rabbine yönelip,yıldızları, ayı, güneşi,tüm dünyayı çıkarmıştı Haniflik bâtıl ve şer tarafından hak ve hayır tarafına yönelmedir.Yanlış yoldan uzak ,selamete eğilmek ,doğru yolu araştırıp doğru yoluna girmek demektir. Hz İbrahim gibi kendi inancınızı kendi zihin sancılarınızla doğurabilmek, hakikat peşinde olanların en büyük sorumluluğudur.Kısaca Hanif :Doğru ve hakikate /tevhide meyleden ,batıldan şirkten uzak duran.Karşısına çıkan olaylardan hangisi haksa ona yönelmesi demektir.
Halef kelime anlamı :Başkasının yerine atana demektir.Selef ise ; bir görev, bir işi olan , bir makamda kendinden önce bulunmuş olan kimse demektir.Halife, selefin yerini alan, sonradan gelen nesil ,birinin yerine bırakılan demektir. Kısaca ‘halef-selef’ bir herhangi bir sebepden dolayı ayrılan bir öğretmen selef ,yeni tayin olunan,atanan ,yerine geçen, ardından gelen anlamlarında öğretmen halef.Her halifenin yerine geçtiği kişi, onun selefi olur. Böylece bir halef-selef sistemi oluşur.
Helak kelime anlamı : Şüphesiz Allah, doğru yoldan sapmak isteyenin, sapmasına dilediği şekilde izin verir, doğru yola ulaşmak isteyeni de, dilediği şekilde doğru yoluna ulaştırır.
Rağıb’a göre helâk üç türlüdür: 1- Var olan bir şeyin yok olması, elden çıkmasıdır. “Heleke annî sultâniyeh ‘Gücüm (saltanatım) benden yok olup gitti” (Hâkka, 29) âyetinde bu tür helâkten söz edilmektedir.
2- Bir şeyin değişim ve bozulma yoluyla yok olmasıdır. “Heleke’t-taâm”: Yemek bozuldu, demektir. “Dönüp gitti mi (veya iş başına geçti mi) yeryüzünde bozgunculuk yapmaya, ekin ve nesli helâk (yok) etmeye (yühlike) çalışır; Allah da fesâdı/bozgunculuğu sevmez.” (Bakara 205) âyetindeki ihlâk/helâk etme de bir şeyi bozarak yok etmektir.
3- Üçüncüsü ölmektir: Nisâ 176, Mü’min 34, Câsiye 24 âyetlerinde helâk, ölüm anlamındadır.
Hevâ kelime anlamı ;Arapça lügatte, bu kelime h-v-y fiil kökünden gelmektedir. Bir şeyin aniden yukardan aşağıya düşmesi, Kabın boş olması, Yer ve gökler arasındaki boşluk/ hava, Her boş şey, Yükselmek, Düşmek, Mahvolmak, Değersiz olmak.gibi anlamlara gelmektedir.
Ayrıca hevâ bu kelimenin sürat, kötülük, hayır ve şer anlamına gelebilen aşk, insanın bir şeyi sevmesi ve o sevginin kalbe galip gelmesi, sevgi, tutku yerilimiş sevgi ,meyletmek, isteme kişinin nefsinden kaynaklanan muhabbet, övgü anlamında da kullanılmaktadır.
Heva kelimesinin asıl kök anlamının düşmek ve boşluk olduğudur, .Düşme eylemi genellikle boşlukla yakından ilgilidir. Bir yerden düşme söz konusu olduğunda bu düşüş boşluk içerisinde olur. Bu anlamda heva kelimesi, maddi bir düşüş, boşluktan ziyade manevi bir düşüş ve alçalma ile manevi boşluğu ifade eder
Kur'an kişinin boş arzu ve heveslerine uymayı Vahye değil de kendi arzu ve heveslerine tabi olanları kınamaktadır. İnsanın psikolojik olaylarından olan heva bedene yönelik arzuları temsil eden ilkel eğilimlerdir .İnsanın kendi benliğini onu kötülüğe sevk edebildiği gibi kişisel tatmin ve zevklere de yöneltebilir.Bir şeyi ilah edinmek için ona Rab adını vermek şart değildir.Bazı insanlar farkında olmadan şirke düşmektedir Fatiha 4 ayette yanlızca sana ibadet eder yalnızca senden yardım isteriz tevhide aykırı olan kalptekini tasdiklememiş olmaktadırBuna göre davranışlarında boş arzu ve heveslerine uyup bedelli arzularının peşinden koşanlar hevalarını ilah edinmiş sayılmalıdır. Bunlar peşlerinden gidenleri de Allah'ın yolundan saptırırlar.
Himar/Hamr kelime anlamı : :Başörtüleri /humuruhinne kelimesinin hımar tekildir çoğulu Humurdur Baş örtüsü olarak geçen bu kelime HAMR kökünden gelir .Hımâr kelimenin en önemli özelliği baş ile ilgili olmasıdır.Bu kelime çeşitli sigalarıyla humur, hımar, hamr hep başı ifade eder ..Bu kelimeden gelen diğer kök anlamlar ise ;1-Hamr: Sözlükte Örtmek, kapamak, Örtünmek, 2-Himâr :Başörtüsü, yemeni, eşarp kelimeleri bu köktendir 3-Hamr :başı döndürüp zihni karıştıran, aklı örten, baş döndüren iceçek 4-Hamîra : hamurun içine örtülüp karışan, maya , örtülü, kapalı 5-Hummuru: buruşturmak, buruş buruş yapmak, çöllerde yaşayan insanlar kendilerini güneş'ten ve çöl tozlarından saklayabilmek için başlarını da içeren bu büyük, kırışık örtüler kullanırlar.6-Hamr” bazı ayetlerde içki anlamına gelir. zihni örtmesinden /beyni uyuşturmasından dolayıdır.Beyin baş kısmında olduğu için hamr -örten kelimesi ile ifade edilmiştir.
Hikmet kelime anlamı : , Hikmet, doğru hüküm demektir.Vahy edilen ayetlerdeki doğru hükümlerin tilavet edilmesi yani zihnin ve kalble okunması ile toplanmış ve anlaşılmış bilgiye uyulursa kitaptaki hikmete ulaşmış olurlar. Allah her nebîye kitap ve hikmet vermiştir.Hikmet, Allah’ın indirdiği ve yarattığı âyetlerden çıkarılan doğru hükümleri anlamak ve o hükümleri çıkarma yöntemidir.
Hıristiyanlık kelime anlamı :Hz. lsa'nın getirmiş olduğu dinin adı olan Hıristiyanlık için Kur'an-ı Kerlm'de kullanılan kelimeler, Nasrani" ve "Nasara" ve "Nasara" kelimeleridir. hıristiyanlığın peygamberi Hz. lsa'nın Filistin'deki Nasara kentinde yaşamış olmasıdır. Bu yoruma göre "Nasarani", Nasıra'lı lsa'ya tabi olan kimse manasma gelmektedir. Nasara" ise "Nasrani" kelimesinin çoğulu olup Hıristiyanlar manasını ifade eder
Hidayet kelime anlamı :Kur'an'nın indiği toplumda çöl hayatı vardır.Zor şartlar ve son derece tehlikeli bir yerdi. Tecrübeli kılavuzlar bile bir noktada şaşırıp sapabilirlerdi.ünlü şairler şiirlerinden anlaşıldığına göre cahiliye döneminde bu iki kavramın kullanım alanı lügat mânalarıyla sınırlıdır. “çölde yolunu bulmaya” Zıttı çölde yolunu kaybedene dalalet denmekteydi..İslam gelince bu kelime ; Doğru yolu bulma, açıklama, ilham etme, muvaffak kılma anlamlarına gelmektedir.
Hüdâ, hedy doğru yol gösterme , kılavuzluk anlamında isim olarak da kullanılır .İslam'ın bir adı sırat-ı müstakîm dosdoğru yol diğer adı da hidayettir Kur'an İslamı kabul edip yaşayanlar için hidayeti bulan ,hidayette olanlar tanımlamasını yapıyorHidayet zıddı Dalâlet Saptırmak, yanıltmak, dalâlete düşürmektir sapıklıktır, karanlıkta kalmaktır.Aynı kökten gelen şu kelimelerbulunur
El Hadi : Allah'ın güzel ilahi isimlerinden hidayete erdirici, hidayete eriştirenEl Hüda : Kitabımızın bir özelliği sıfatıdır hidayet’i gösteren, Hakkın delillerini bildiren delil, doğru yolu gösteren belge anlamındadır.
İhtida : Hidayeti buldurmak, doğru yolda olmasını sağlamak,
Muhtedi ve ihtidâ : hidâyete eren,, doğru yola iletilen hak ve doğru hak dine girmek
He-da :Doğru yolu bulmak, yola girmek, yol göstermek
Hidayetin Anlam Sahası: Allah'ın insanlarda duyacak kulak,görecek göz,söyleyecek dil,idrak edecek akıl v.s.halketmesi,birinci derecede bir hidayettir.Bu sadece insanlara değil her varlığa kendine mahsus özellikler vermiş hepside Allah'ın gösterdiği yolda sapmadan vazifelerini yapması mecazi anlamda tüm varlıkların hidayetidir. İnsanların çeşitli uzuvları şekilce başkasına benzemeyen ayrı ayrı suret ihsan etmiştir.Böylece Allah'ın her uzuv için kendine layık olan hidayeti vardır. Mesela ayaklar yürümek için,eller tutmak ve amel için,dil konuşmak için,kulak işitmek için göz görebileceği şeyleri keşfetmek için akletme bilgi için kalp, akıl kısacası her ruzuv kendisiyle ilgili fonksiyon için yaratılmıştır..Eğer Allah,onları böyle yaratmamış olsaydı,onlar şimdi bulunduklan doğrultuda görev yapamazlardı.
Husnül-meâb kelime anlamı : Geri dönülecek, dönüp gelinecek, rücû olunacak yer, husnu takısı alınca en güzel yer en güzel sığınak anlamına gelir.Meab kelimesi Evvab kökünden gelmektedir.Yukarıda evvab kelimesini vermiştik dönüşünde azimli çok tevbekar ve Allah'ı çok anan ,tesbih , takdis eden demektir. evvab”, tevvab gibi Mim ekiylen en güzel dönüş yeri sığınak anlamındadır.
İman kelime anlamı : أمن fili kökündendir.Korkunun zıddı olan iman, emn,fiili ile korkuyu atıp rahatlama ve güven duymak demek olup emn-ü ,emân fiili ile de emniyet, güven içine girme,güvene kavuşan emin olan demektir.Kısaca ,bu kelime türevleri olumlu olan şekli; kalbin sukunet ve huzura kavuşması her türlü korku karşısında kendini emniyette hissetmesi ve cevresine de güven vermesidir.
İslamda terim olarak iman: Muhammed Aleyhisselamın Allah Teâlâ'dan getirdiği kesin olarak bilinen hükümlerini tasdik etmek ,onun haber verdiği şeyleri tereddütsüz kabul edip bunların gerçek ve doğru olduğuna gönülden inanmak demektir.İnanıp güvenenlere mümin denir
E-Mi-Ne أَمِنَ :İnsanın kendisi, emin oldu, güvende hissetti.Kişinin kalbin tatmin oldu
Â-Me-Ne ءَامَنَ : İnsan hem kendini veya başkasını emin kıldı . Güvenliğini sağladı emniyet verdi
inanıp güvendi anlamına gelir
--------------------------------
İ-I
İcazıl-kur'an kelime anlamı : kuranın kendi benzerini getirmede insanları aciz bırakması
İman Kelime anlamı : “güvenmek, emin olmak, güven içinde bulunmak; inanılır güvenilir olmak anlamındaki emn (emân) kökünden türeyen iman (ibranice emunah)tır
İman manası birine güvenmek, güven duygusu içinde birini veya birinin sözünü doğrulamak, sözünün doğruluğunu onaylamak (tasdik) demektir.Arap dilbilim uzmanları üzerinde ittifak ettiği anlama göre de : iman, tasdik, yani, doğrulamak, bir sözün doğruluğunu onaylamaktır tasdik etmektir. Yani inanılan şeyi tasdik etmenin adı ''imandır''. Bu yalnız kalple, ruhla ilgilidir.
İman Tasdik ilişkisi
Kuran'da elçilerin inanç esaslarını (mü’menün bih) Mutlak tasdik etmek,doğrulamaktır. Bu yönü itibariyle iman: Mutlak tasdik etmek,doğrulamaktır. samimiyetle bağlanmak, inanmak, yalan zan ve şüphenin iman olmadığını inanmaktır tasdik Bu kelimenin asıl manası samimi bir kalp ile inanmak ve yakine ulaşmaktır Arapça kullanımda da aynı anlamdadır.
Lügatte “amene lehu”nun manası “saddeka ve i’temede aleyhi” “tasdik etti ve itimat etti”dir.
Amene bihi”nin anlamı, “eykane bihi” “ona yakin etti, onun hakkında kesin kanaat sahibi oldu” demektir.
İğvâ kelime anlamı : :Sözlükte “şaşırmak, hedefe ulaştıracak yoldan ayrılmak” mânasındaki gayy kökünden türemiş olup “şaşırtmak, azdırıp doğru yoldan uzaklaştırmak” anlamında kullanılır. Râgıb el-İsfahânî, kelimenin kökünde bâtıl inançtan doğan bilgisizlik mânasının bulunduğunu söyler.İğvâyı gerek şeytana gerekse putlara izâfe eden âyetlerde kelime “bâtılı süsleyip hak gibi gösterme” mânasına gelmektedir.
İfrat kelime anlamı : Terim olarak inançta, sözde ve amelde aşırıya gitmek, haddi (Hududullah’ı) aşmaktır; sınırları zorlamaktır ;
Tefrit, Rabbimizin helal – haram sınırları konusunda duyarsız ve gevşek davranmak helal – haram konusunda vahyin ölçülerinin ötesine geçerek, hassasiyet adına Rabbimizin haram kılmadığı bir şeyi haram, sayma ise ifrattır.Tefrit,Hududullah’a tâbi ve teslimiyet konusunda aşırı gevşeklik göstermektir. Geride kalmak, öne geçmede yetersiz kalmak. Ortalamanın altında kalıp, sınırları zorlamak anlamına geliyor.Rabbani yükümlülükler konusunda gerekli duyarlılığı göstermemek anlamına gelmektedir.Örneğin Neyin İtidal, Neyin Aşırılık Olduğunun Referansı Vahiydir .kur'an'ı anlamak için değil, sadece yüzünden okuyup yeterli görüp bu konuda gayret göstermemek.
İtidal /mutedil /vasat : Kavramlar kur'an'a göre ele alınmayınca içi boşaltılmış kelimelerin anlatılmak istenen mesajı göz ardı edilmiştir.İtidal ,mudedil ve vasat kelimelerinin anlamları daraltılmış Kur'an'a göre bu kavramlar, inanç, söz ve amelde adalet üzere olmak demektir. Adalet teriminin, “her şeyi yerli yerine koymak, her şeye hakkını teslim etmek” anlamına geldiğini ve bunun da ancak Hududullah’a tâbi olmakla mümkün olduğunu hatırladığımızda, İtidal ,mudedil ve vasat üzere olmanın, asıl anlamı Allah’ın sınırlarına sadakat demek olduğunu görürüz. İtidal üzere olmak, önümüze çıkan üç şıktan ortadakini işaretlemek demek değildir. İtidal, üç şeyden ortadakini benimsemek ve ona tâbi olmak değildir. İtidal, yüce Allah’ın ölçülerini gözetmek, eksiltmeden ve artırmadan bu ölçülere bağlı kalma cehdi göstermektir. Sırat-ı mustakîm üzere bulunma gayretinde olmak ve onun ötesine geçmekten de, berisinde kalmaktan da sakınmaktır.
Demek ki, itidal “orta yol”, itidal üzere olmak da “orta yolda olmak” değildir. İtidal, Allah’ın yolu ve mutedil olmaksa Allah’ın yolunda olmaktır. Yani itidalin referans noktası Allah’ın ölçüleridir. Hududullah’tır. Allah'ın gösterdiği şekilde Allah rasulunun vahiy olunan kur'an ahlakı ,ile yaratılış gayesine uygun ölçüsüde,hareket etmektir. En Hayırlısı, bu ifrat ve tefritin tam ortasında durur ki bu durduğu çizgiye de istikamet çizgisi denir
Hz Muhammed Sallallahü Aleyhi ve Sellem bu konuda şöyle buyurmaktadır:
Her işte ifrat ve tefritten uzak dur, vasatını tercih et. Çünkü işlerin en hayırlısı istikamet üzere olanıdır. (Beyheki)
Bu bilgiler ışığında ifrat ve tefritten arınmanın,inanç, düşünce ve amelde her türlü bâtıl,yönelimlerden geleneksel ve modern bidatlardan, her türlü cahiliye kalıntısından uzaklaşmak olduğunudur. Zira kaynağını vahiyden, yani yüce Allah’tan almayan ne varsa cahiliye ürünüdür, aşırılıktır. Aşırılık, insanların teşkil ve temsil ettiği ortalama inanç, düşünce ve yaşayış biçiminin dışında olan değil, yüce Allah’ın ölçülerinin dışına taşandır. Şayet aşırılığın ölçüsü insanlara göre belirlenmiş olsaydı, küresel ve yerel istikbarın Müslümanlar için kullandığı “aşırı dinci” tanımı haklı olurdu!
İhsan kelime anlamı : Hüsn ,İhsan ve muhsin aynı kökten gelir .İhsan iyilik, lütuf, bağışlamak, güzel düşünüp güzel davranmak, Allah ile her an beraber olma şuuru ile yaşamaktır. Muhsin ise, ihsan eden, iyilik eden, güzel düşünüp güzel davranan demektir. El-Muhsin olan Allah, güzeli ve güzellik sergileyenleri sever. Her kimde muhsin özellikleri varsa, onda muhsin olan İlâhî Kudret'ten insana tecellisi belgesi demektir.
İkrah kelime anlamı : Bir kimseyi istemediği bir sözü söylemeğe veya bir işi yapmaya zorlamaktır. Istılahta ikrah, bir kimseyi tehdit ile korkutmakla rızası olmaksızın bir sözü söylemeğe veya bir işi yapmaya haksız yere sevk etmektir. Buna “icbar” da denilir.
İttiba kelime anlamı :Bu kelime bir kimsenin izini takip etmek anlamına gelir. Kelime bazen bedenle izlemeyi bazen de örnek almayı ifade eder.
İki Doğu İki Batı kelime anlamı : Kur’an’da bazen çoğul bazen de tekil olarak kullanılıyor doğu ve batı kelimeleri. Tekil olduğu zaman kolayca anlayabiliriz, bir doğu, bir de batı var. Dikkatli gözlem yapanlar güneşin hep aynı yerde batmadığını farketmişlerdir. Güneşin 21 haziranda battığı bir uç nokta vardır ve bir de 21 aralıkda battığı ayrı bir uç nokta vardır.Bu iki tarih arasında iki tane uç batış noktası vardır ve bunları arasındaki geri kalan yerlerde çoğul batış noktaları vardır. Güneşin doğuşu için de aynı şey geçerlidir. Yani ayetde iki doğu ve iki batı diyerek çok büyük bir incelik sergilenmektedir.
İkâme kelime anlamı :Bir şeyi kaldırıp dikmek, düzeltip doğrultmak, dosdoğru yapmak, özenle ve şartlarına riayet ederek uygulamak, devamlı ve itibarlı hale getirmek anlamlarına gelir.
İhlas kelime anlamı : Sözlükte arınmak, saflaşmak, kurtulmak” mânasındaki hulûs / halâs kökünden gelmiştir.Bir şeyi, içine karışmış ve değerini düşürmüş olan başka şeylerden temizleyip arındırmak, saflaştırmak terim olarak “ibadet ve iyilikleri riyadan ve çıkar kaygılarından arındırıp sadece Allah için yapmak” demektir. İslâmî literatürde ihlâs daha geniş olarak şirk ve riyadan, bâtıl inançlardan, kötü duygulardan, çıkar hesaplarından ve genel mânada gösteriş arzusundan kalbi temizlemeyi, her türlü hayırlı faaliyete iyi niyetle yönelmeyi ve her durumda yalnızca Allah’ın rızâsını gözetmeyi ifade eder (Râgıb el-İsfahânî, Müfredât,)
--------------------------------
K
Kader kelime anlamı : Kur’an-ı Kerim'de K-d-r ( قدر ) kökünden türemiş “kader” kelimesi, lügatte “Ölçülü ve planlı iş yapmak, bir varlığı ölçülü ve planlı olarak oluşturmak, meydana getirmek, yaratmak” anlamlarına gelmektedir.Türkçe’deki ‘kadar’, ‘mikdar’, ‘takdir’, ‘mukadder’, ‘kudret’, ‘kadir’, ‘muktedir’, ‘iktidar’ sözcükleri ‘kader’ sözcüğü ile aynı kökten gelmektedir.
Kadar ve miktar :ölçüyü,
Takdir ve mukadder : Değerlendirme ve düzenlemeyi,
Kudret, kadir, muktedir ve iktidar : Bunları yapabilecek gücü ifade etmektedir.Yüce Allah'ın Tekvin sıfatlarının yansıması Kur’an’da bu tür ayetlerde geçen ‘kaddera-yukaddiru-takdir-kader-mikdar’ ifadeleri ilim, irade, kudreti ifade eder
El-Kadir; sadece Allah’ın fiilleri hakkında kullanılır Her şeye güç yetiren, her şeyin üstünde muktedir olan, iktidarın tümü kendisinden olan ALLAH'tır.Evrendeki her şeyin bir ölçü, bir düzen ve intizam ile olması,hepsini sünnetullah’ dediğimiz genel geçer yasalara bağlaması anlamındadır.Gökten su ölçüyle iner,inen suyun yeryüzünde vadilerde dolaşması bile ölçüyledir,Topraktan pınarlar fışkırması, fışkıran suların birleşmeleri yine belli bir ölçüye göredir.
Takdir ; Allah’ın varlıklara ilişkin takdiri iki anlama gelir: Birincisi, yarattığı nesnelere güç vermek, ikincisi ise yaratılmışları, ilâhî hikmetinin gereği olarak bir sonucu sağlayan özelliklerine kavuşturmak İnsan fiillerinde,Allah'ın kaderi, Allah koyduğu ölçüleri ve sonuçlarını insanlara nebilere vahyederek öğretmiştir.İnsanın tercih imtihanı ile Allah insana,fiillerinde haraket etme alanı tanımıştır.İmtihan alanıyla ilgili insana önceden Allah bir şey “takdir” etmemiş ve bu “takdir” etmeyi insanın ,fiillerine göre olacağını bildirmiştir.Bu, insanın sorumluluk alanında ve sonuçlarının oluşmasında kendi tercihinin ve yönelmelerinin bir sonucu olarak karşısına çıkacaktır.
Kısacası kader, Yüce Allah’ın mahlûkata yüklediği kapasite ve yaratılmışların varlıklarını idame ettirme noktasında koymuş olduğu kurallar-ölçüler bütününün adıdır.
Kâfir kelime anlamı :كفر Arapçada “ke-fe-ra”fiilinden türemiş olup kökünden gelen KFR kökünün temel manâs «setr» (örtme) dir. Çoğulu “kefere, küffar” kelimeside şiddetli anlamda yani aşırı kâfir anlamındadır. Arapça`da karanlığı ile her şeyi örttüğü için geceye “كافر kâfir (örten)” dendiği gibi ,Araplar çiftçilere kâfir derler .Tohumu toprağa gömen, üzerini örterek gizleyen anlamına gelir.Çiftçi tohumun üzerini örtmüştür. Tohumu gizlemiştir.Tohumun toprağın içinde olduğunu bilir toplumdaki kullanılan anlamı budur.Kur'an bu kök anlamından hareketle anlam alanı genişleyerek kâfir olmayın gerçekleri bildiğin halde gizlemeyin, örtmeyin” demektedir.
Allah’ın ayetlerini yalanlayanlar ayetleri bildikleri ya da duydukları halde inkar etmeyen ama hiç bir mazereti olmadığı halde gereğini yapmayanlardır. Diğer bir ifade ile ayetleri bilmezlikten ve duymazlıktan gelerek hareket edenlerdir. Kısaca, bunlar Ayetleri ciddiye almayan, kendilerini ayetlere muhtaç hissetmeyen ve ayetler karşısında kibirlenen yaptıklarını da kendi kendinelerine yettiğini düşünen kimselerdir.
Kâfir, bu suretle Allah'ın lûtfuna muhatap olduktan sonra, davranışında hiçbir minnettarlık ifadesi taşımayan ve hatta isyankâr davranan kişidir Allah'ın hayır ve keremine karşı takınılan bu temel nankörce davranış, en bariz ve etkin biçimde tekzib'de yani. Allah'a, Elçisi'ne ve Elçi'nin geıirdigi ilâhi habere iftirada kendini göstermektedir.Kısaca Kafirler,kendilerini doğrulara kapatanlar.Bilmemezlikten gelendir
İnkar etmek ve Nankörlük yapmak Kafirliği fiilleridir
Aynı kökten erişilen nimetlere teşekkür etmeyerek yapılan nankörlüğe de “küfür” denir. Kur'an'da kâfirikle alakalı, anlam boyutu nankör ve inkâr kelimelerinin aynı kökün kalıpları olduğunu görüyoruz.Kâfirliğin, bir anlamda nankörlükle başlayan yaratılışına, yaratıcısına, nimetlere, iman nimetine, akletme nimetine, irade nimetine nankör olan kâfirdir.
Karine kelime anlamı : İstenilen bir şeye delâlet eden belirti. Bir Şeyin varlığını gösteren emâre, belirti ve nişan anlamına gelen bir fıkıh terimi. İslâm hukukunda yedi tane hüküm sebebi vardır. Bunlardan birisi kesin karînedir. Diğerleri şâhitlik, ikrar, yemin, yeminden kaçmak, kasâme
Karye kelime anlamı : Ortak kök anlamında toplanma k-r-e kelimesinden türemiştir.Bu kelimenin en çok bilinen sözlük anlamı insanları bir araya getiren ,bir yerde evler ,bir arada toplanınca köy ,kasaba,şehir ,kent, ülke olması , gibi yerleşim yerlerinin adıdır.Harfler bir araya getirilmesi toplanması da karye'dir. harfler bir araya gelirse okuma yapılmış oluyor
Kânitîne kelime anlamı : Kıyamın türevlerinden ,Allah'ın huzurunda durmak huzurunda divan durmak ,huzurunda huşû içinde anlamıdır.Allah’ın kayyumiyeti ile var olan ve dilemesiyle kaim kendisiyle birlikte dinini ayak ta tutan insan, haşyet ve muhabbet ile huzur-u maneviyesinde, daima kıyam halinde bulunmaktadır.Dosdoğru kıyam insanı namazdan sonra da egodan uzak kalması sağlayan ;Yüce Allah'ın insana verdiği çok güzel hikmetidir.
Karanlığa taş atmak /Gaybe taş atmak bir arapça deyimidir .yani görünmeyen,bilgisi olmayan bilinmeyen şey /gayb hakkında atıp tutmak/bilmeden tahminde bulunmak ,zanla konuşmak,
Kazıklar sahibi arapçası evtad kelime anlamı :Bu kelime hakkında tefsirlerde başlıca üç yorum yapılmıştır: a) Eski Bedevî Araplar'da çadırların büyüklüğü, sağlamlığı, çadır kazıklarının, direklerinin çokluğu, orada yaşayanın gücüne ve toplumsal itibarına, statüsüne bir işaret sayıldığı için sayısız direkler üstünde duran çadırın sahibi” gibi deyimlerle ifade edilirdi; b) Firavun, kızdığı kimseleri ellerinden ve ayaklarından yere çakılı kazıklara bağlayarak cezalandırdığı için âyette kendisinden "kazıkların sahibi" diye söz edilmiştir; c) "Evtâd" kelimesinin temelleri sağlam, görkemli binaları ifade ettiğini. buna göre "zü'1-evtâd" deyimi, (ehramlar gibi) "görkemli yapıların sahibi" anlamına gelmektedir. Sonuç itibariyle evtad deyimi her üç anlamıyla da Firavun'un sahip olduğu büyük gücü, iktidar ve statüyü ifade etmektedir.
Keyd kelime anlamı :keyd. (الكيد) inkârcıların ilâhî daveti engellemeye yönelik planları; Allah’ın bunları hazırlayanların komplolarını aleyhlerine çevirmesi anlamlarında kur’an terimi.
Sözlükte “tuzak ve pusu kurma, hile yapma, entrika çevirme; ceza verme, tedbir alma” anlamında masdar olan keyd “tuzak, hile, plan, komplo, ceza” gibi mânalarda isim olarak da kullanılır. râgıb el-isfahânî keydi “bir tür hile” şeklinde tanımladıktan sonra bunun olumlu veya olumsuz anlamda olabileceğini, ancak olumsuz anlamda kullanımının daha yaygın olduğunu belirtir (el-müfredât, )
Keyd, türevleri : kur’an’da hem şeytana ve yandaşı olan inkârcılara hem de Allah’a nisbet edilerek türevleriyle birlikte otuz iki yerde tekrarlanmıştır.Bu kullanımlarda kelime şeytana ve inkarcılara nisbet edildiğinde ilâhî daveti engellemeye, kutsal de ğerleri tahrip etmeye yönelik her türlü kötü, yıkıcı eylem ve faaliyetin ön hazırlığını; Allah’a nisbet edildiğinde ise ilâhî cezalandırmanın bir çeşidi olarak kötü eylem ve hazırlıkların hedef ve amacına ulaşmasını engellemeye yönelik her türlü karşı tedbirin alınmasını ve bunları hazırlayanların komplo larını aleyhlerine çevirmek suretiyle cezalandırılmasını ifade etmektedir.
Allah teâlâ tuzak kurup aldatmaktan münezzehtir.Kur’an’da geçen keyd ve türevlerinin “Allah’ın iyiliklere ve güzelliklere, hak dine, onun peygamberine ve diğer mensuplarına karşı kötülük planlayan şeytan ve yandaşlarının kazdıkları kuyuya kendilerinin düşmesini sağlaması, böylece onları kendi plan larıyla cezalandırması” şeklinde anlaşılması gerekir.alıntı
Kelime-i Tayyibe kelime anlamı :İman'dır Kur'an ahlakına sahip bir müminden çıkan dallar ve dallar üzerine bina edilen zikir,takva,salih amel,infak , tevekkül ,teslimiyet ,tefekkür, gibi her bir ameller /dallar göge alemlerin rabbine yükselir.Allah bu dallardan bizlere hoşnutluğunu ecir ,mükafatları,ikramları da iman ağacının ,doyumsuz tükenmeyen meyveleridir.Bu meyve her an olmaktadır.
Güzel söz güzel ağaca benzetiliyor. Çünkü ağacın diri kalması için nasıl sulanmaya, bakılmaya ihtiyacı varsa, bunlar bulunmadan kurursa kalpteki iman ağacı da böyledir. Eğer sahibi faydalı ilim, sahih amel, zikir ve tefekkürle her zaman bakıp onu gözetmezse kuruyabilir.
Rabbimiz tevhid inancını Âli İmrân Sûresinde “kelime” olarak nitelemiştir. (bkz Âli İmrân: 64)
Kezzebe kelime anlamı : كذّب yalanlama eylemidir. Tekzîb kelimesin fiil şeklidir.Arapça’da Tekzib; “bir haberin tamamen yalan olduğuna kesin karar vermek” demektir.Ayetler, yalanlanamayan gerçekler olduğu için ona yalan diyen, yalana sarılan anlamındadır. Tekzîb insanı inkâra götürür ve kişiyi kâfir yapar. Kur’an’da yalanlayan,yalana sarılan ,hakkı yalanladığı zaman O ,kişiye mükezzib denilmiştir.Çoğul gelirse “mükezzibîn denilmiştir.Bu kelimenin zıddı ise saddeka- tasdik eden, doğrulayan inanıp güvenendir
Karzen Hasenen kelime anlamı : Karz ödünç vermek demektir.Karşılığını Allah’tan bekleyerek, malın iyisinden, helalinden gönül hoşluğu ile gösterişsiz olarak Allah yolunda vermektir.Bu da Allah’a vermek gibidir (Beydâvî). Sırf Allah rızası için darda kalmış müslümana borç vermek veya tahsilinde kolaylık sağlamak da böyledir.
Bir yardımın karzı hasen olması için şu özellikleri taşıması gerektiği ifade edilmiştir.
(1) Sarf edilecek malın helal maldan olması lazımdır.
(2) Kişinin sahip olduğu malın en iyisinden olmalıdır.
(3) Karzı hasen sahibi sıhhatli, yaşama ümidi besleyen, fakirlik korkusu içinde tutumlu hareket eden birisi olmalıdır.
(4) Malı, en muhtaç ve en uygun olana vermelidir.
(5) Verdiği malı gizlemeli, açığa vurmamalıdır.
(6) Arkasından başa kakmamalı, eziyet etmemelidir.
(7) Maksadı sırf Allah rızası olmalıdır.
(8) En sevdiği malından vermelidir.
(9) Malı, fakire evine götürerek vermek suretiyle onu en fazla memnun edecek yöntemi seçmelidir. (Elmalılı)
Kıraat kelime anlamı : Kur’ân, “çok okunan metin” anlamıyla öncelikle Müslümanlardan, sonrasında da bütün insanlardan kendisini düşünerek,anlayarak ve hissederek okuma istemektedirBu haliyle kıraat,Allah tarafından oluşturulmuş anlam kümelerini ortaya cıkararak onlara riayet ederek okumayı ifade eder. ‘Alak 96/1’deki ilk emir de ; yani ayetlerle kâinatı, insanı ilişkilendirmek,keşfetmek, düşünmek ve anlamaya çalışmak. Bu yönüyle kıraat, “aklın ve zihnin okuması” anlamında bilgilenme ve bilinçlenme faaliyetidir.
Kıst kelime anlamı Muksit :kıstas,iktisas ,gibi kelimeler kıst kelimesinin kök türevleridir Bu kelimelerin her biri kıst kelimesinin ayrıntılarını ifade eder.Kıst genellikle sadece adalet diye açıklanmıştır.Adalet daha çok manevi bir özelliğe sahiptir.Kıst kelimesi tam olarak adalet demek değildir. Adalet ,kelimesi bire bir karşılık, denge, denklik, eşitlik” demektir. Bir şeyin tam karşılığını ifade eder.Kıst,ise daha açık, görünürde,ortada olan bir adalet türüdür Kist, adaleti de aşan bir insaf ve merhamet ifade etmektedir.Teraziye, mizana kist denir. Kıst kelimesi arapça sözlük anlamı “nasip, pay, hak edilmiş olan pay demektir. (Lisanül-Arab) Allah yol gösterici olarak indirdiği Kitabında , insanların birbirleri ile olan ilişkilerinde olması ve olmaması gereken"El kıstu usulu ile insanların aralarında eşit faydalar elde etmesine yani alışverişte ki adalete,benzer biçimde adil olarak paylaştırılan paya , hisseye denilir. (Elmüfredat) Bu kelimin zıddı ise Kast zulmetmek, haktan sapmak, adalet üzere davranmamak, başkasının hakkına el koymak anlamına gelir. kasıt şeklinde Kur'ân-ı Kerim'de kullanılmış ve "Cehennem odunu" oldukları belirtilmiştir. Allah kıstı emretmiş fakat kasttan sakındırmıştır.
Allah'ın en güzel isimlerinden biride muksıt ismi “kullarına adalet duygusu lutfeden” ve“kullarından her birine kendi fazlından pay ayıran” Tüm işleri birbirine denk,birbiriyle uyumlu ,hükümlerinde çok adil ve insaflı olan anlamına gelmektedir.Muksıt kul ise, aşırılığa kaçmamak, doğru davranmak suretiyle her hak sahibine hakkını tam olarak veren anlamındadır. Allah, "dosdoğru kıstasla ölçülmesini" emrederken,Muksıt kullarını da sevdiğini ifade eder.
Kıyam kelime anlamı : Namazın rükünlerinden ikincisi kıyam yani ayakta durmaktır.Yüce Allah'ın Kayyum sıfat ismiyle tecellileri bulunmakta, bütün varlıklar da bu İlâhî isim ile, O’nun cilvesi ve tecellisiyle ayakta kıyamda kalmaktadır
Kitab-ı Mübîn kelime anlamı : Apaçık kitap” ana kitap, veya levh-i mahfuz denir. Levh-i Mahfuz Korunmuş Levha anlamına gelir Gökte ve yerde gizli (kapalı) olan şeylerden maksat, kâinat ilgili Allah’ın, yarattığı âlem için koyduğu yasalar ve ilkeler kısaca Yüce Allah’ın ilmi demektir.
---------------------------------------------
L
Lemem kelime anlamı : Bu kelime lemme fiilinden türemiştir. Lemme: toplamak, biriktirmek, bir şeyi ısrarlı ve devamlı olmamak şartıyla yapmak ve düzeltmek anlamlarına gelir.
La’net kelime anlamı :Bu kelime, kovmak, uzaklaştırmak, iyilik ve faydadan mahrum bırakmak anlamındaki la’n kelimesinden türemiş bir isimdir. Eski Araplar bu kelimeyi, “ailenin veya sülalenin bir ferdinin dışlanması” anlamına kullanırlardı. La’înve mel’un kelimeleri de buradan gelmiştir. Tel’în; lânet etmek ve azaba uğratmak demektir.
Lanet, Sözlükte “ilahi rahmetinden kovmak, uzaklaştırmak, dışlanma iyilik ve manevi nimetten mahrum olma hali ” la‘n kökünden türemiş bir isim olup dinî bir terim olarak Allah’ın bağış ve merhametinden uzak bırakılmayı ifade eder. Aynı kökten türeyen mel‘ûn ve laîn kelimeleri “kovulmuş” mânasına gelir.Allah’ın rahmetinden uzaklaştırıldığı için şeytan laîn veya mel‘ûn olarak da anılır.
---------------------------------------------
N
Nefs kelime anlamı : Bu kelimenin ilk anlamı “kendi, zatı” demektir. Nefs denilince her şeyden önce “insan” hatıra gelirse de, Allah’ın yarattığı her canlı varlık bir nefs’tir. “Külli nefsin zâikatul mevt“âyetinde her nefes alan, yani her canlı demektir. Bu kelime mecaz olarak ruh, can, nefes, kan, benlik, ego, zihin, iç, büyüklük anlamlarında da kullanılmaktadır.
Necise /Necaset kelime anlamı : , İslâm’a göre murdar ve pis olan şeylere denir.pis olmak; çirkin bir fiil işlemek" anlamlarındaki reces masdanndan türemiş bir isim olan rics kelimesi "pis olan şey, pislik" demektir Birincisi, hislerle anlaşılan, İkincisi de gözle görülebilen, maddi olan mecaz anlamıyla bu manadan hareketle Doğası itibariyle akıl açısından, din açısından ve bunların hepsi bakımından olmak üzere dört türlü ricsten söz edilebileceğini belirtir. Bunlar için sırasıyla şu örnekler verilebilir: pis olan nesne., Allah'a ortak koşmak, içki, murdar hayvan eti (meyte)gibi..
Nebi kelime anlamı :Arapça ( ن ب أ ) n-b- e kökünden türemiştir Birincisi, “hemzeli” olan “nebîü” haber alan şeklidir.Arapça dil kuralarına göre Nebi, ism-i fâil özne olarak;Kısaca Allah’tan haber -vahiy alan kişi ve bu haberi vahyi diğer insanlara ulaştıran kişi anlamlarını birlikte içermektedir.
2-Rağıp el isfehani görüşü Nebi kelimesinin vavlı olarak gelirse (ن ب و ) n-b-v bu kökten,değeri yükseltilmiş olan kişi anlamına gelmektedir.Arap dil kuralına göre ism-i mef‘ûl formatı ( sıfat-fiil)“hemzesiz” olan “nebî” şeklinde geldiğinde ''değeri Allah tarafından yükseltilmiş kişi'' anlamındadır. Nebi Kelimesinin Çoğulu enbiyâ veya nebîyyün”dur Muhammed aleyhisselam nebilerin sonuncusu Hatemül Enbiya'dır.
Nübüvvet kelime anlamı:Yüce Allah’ın vahiy yoluyla öğrettiği bilgileri ve O’nun emirlerini insanlara ulaştırıp, ilâhî elçilik görevini yapan demektir.
Nutfe kelime anlamı:Sözlük anlamı bir su damlası demektir.Bu su damlası hem erkek üreme hem kadın üreme hücresi sperma/ meni insanlığın ilk aşamasıdır.Bu ayetlerin insanoğluna, nasıl yaratıldığı hususunda, biyolojik yapısı hakkında bilgi vermek değil; müşrik ve kâfir insana bu şirkinden, küfründen dönmesi için bir hatırlatma ve ikaz olduğu gerçeğini zihnine nakşetmektir. O günkü insanların bilgi düzeyine uygun olarak Allah’ın kudretini kavratarak “Büyük bir kudretle bir damla sudan muhteşem bir varlık yarattım, sen de kalktın acziyetini, bayağılığını unutarak bu varlığı yaratana karşı büyüklük tasladın.” gerçeğini hatırlatmaktır.
Ne’am ve Belâ kelime anlamı : Arapçada evet anlamına gelen bu iki kelime farklı anlamlara sahiptir Örnekle açıklarsak ; Zeyd, kalkıyor mu?” ifadesinde olduğu gibi, müsbet (olumlu) bir ifade kullanıp, birşeyi sorduğunda, karşısındaki “Evet (ne’am)” der. Eğer menfi (olumsuz) bir ifade ile “(Zeyd, kalkmıyor mu?)” şeklinde sorulursa, sen “ne’am (evet), kalkmıyor” diye değil, “bela(evet, kalkıyor)” diye cevap verirsin. O halde neam kelimesi, müsbet-olumlu ifadelerin cevabında, belâ kelimesi ise, menfi olumsuz ifadelerin cevabında kullanılır.(Râzî)
---------------------------------------------
M
Mahcûra kelime anlamı: : Mahcur, kendi adına işlem yapabilmesi, fiil ehliyeti sınırlanmış kişi demektir. Engellenen, kısıtlı, kayıtlı. ... çevresini ve mali haklarını sıkıntıya sokarak büyük zararlara sebep olursa, bazı davranışlarına sınırlama getirmek;.Hıcran mahcûra: hıcran mahcûran” Kur'an indiği toplumun kullandığı bir bedevî deyimidir.Şöyle ki bedevîlerin genellikle haram aylarda savaşmanın öldürmenin yasak olduğu korktukları bir kişiyle karşılaştıklarında kullandıkları bir ifadedir. Bu tabirin anlamı “Bana zarar verme! Bana zarar vermen yasaklanmıştır!” demektir.(Râzî) Bu suretle adamın korktuğu kişiden zarar gelmedi İşte yeniden diriliş gününde mücrimler, melekleri görünce “hıcran mahcûran” diyecekler ve bu sözlerinin dünyada yaptıkları gibi kendilerine fayda vereceklerini zannedecekler.
Mârid kelime anlamı: Allah'ın koyduğu hududlardan ,itaatten çıkan haddi aşan,hayırlardan uzak kalan demektir.murūd inatçı ısrarcı demektir.Türkçede karşılığı meret'tir Sıkıntı veren, hoşlanılmayan şeyler veya kimseler için kullanılan sövgü sözü:dür
Emr-i Bi’l-Ma’rûf ve Nehy-i Ani’l-Münker kelime anlamı: Emr-i bi’l-Ma’rûf ve Nehy-i Ani’l-Münker; İyiliği emretme ve kötülüğü yasaklayıp ondan alıkoyma demektir.Öncelikle bu iki kelimenin anlamını veren hem dilsel ,deyimsel islam öncesi kullanımı ve islam sonrası aslını koruyarak genişletilmiş kullanımlarına, kuran'ın öğretisi ile hayatımıza nasıl aktaracağımızı rabbimizin yardımıyla detaylı analiz ederek öğrenelim inşaallah
Ma'ruf kelime anlamı: Arapça da arafe- fiilinden gelmiştir.Arafe fiili her hangi bir şeyi görünümüne bakarak tanınan, bilinen , yani sureti zihninde olan ve duyularla idrak edilen ,şeyler demektir. Ayrıca 'türkçede örf dediğimizde, arapçada karşılığı urf kelimesi , marifet - Allahı tanıtan bilgi ,tearafu tanınma,tanışıklık,inkar gibi kelimeler hepsi arafe kelimesinin birbiriyle yakın anlamda türevleridir.
Kur'an'a göre maruf : Vahiy bilgisi , zikir ile bilinen tecrübe ile tanınan islam'ın güzel gördüğü onayladığı anlaşılan fiil ,söz ve davranışlardır.
Cahiliye döneminde ma’ruf ve münker kavramlarının kullanışı Dini anlamda değildi.Cahiliye de kabile geleneklerine uygunluğu,tanınmışlığı esas alınan kavramdı. Ma’ruf kelimesinin ‘iyilik, ikram, gönül okşayıcı söz ve davranış’ anlamlarında, münker ve türevlerinin ise ‘yadırgama, birinin varlığından huzursuz olma’ anlamlarında kullanılmıştır.,Eski Arap edebiyatında ma’ruf yerine urf,/Örf münker yerine nükr çirkin/kötü anlamında kullanılmıştır Kur'an ise bu kavramı dinî ölçülere ve fıtrat kurallarına uygunluğu ölçü almıştır.Her iki kavramın da eski anlamlarını korumakla birlikte kapsamı genişletilmiştir.
Maruf Allah’ın, yapıldığında kendisine itaat kabul ettiği, emir buyurduğu, sevdiği ve razı olduğu her şeydir.” Zıddı münker'dir kelimesidir Kur'ân-ı Kerim'de Kullanımın tamamına yakın bir kısmında harfi tarif almış olarak, "el-ma'rûf" şeklindedir.Maruf diye bilinen tanınan bu güzel eylemler girdiği her toplumda ,sürekli ve sürekli devam ettikçe örf /urf haline gelmesini ifade eder .İyi düşünen akıl sahipleri bu davranışları hemen tanırlar
Kur'ân-ı Kerim'de, ma'rûf kelimesi toplam 39 yerde geçer. Münker kelimesi ise 18 yerde kullanılır. Kur'ân-ı Kerim'de, ma'rûf ve münker kelimeleri, 9 âyette "ma'rûfu emretme ve münkeri nehyetme" anlamına gelen ifâde kalıplarıyla geçmektedir. Bu âyetlerde hangi davranışların ma'rûf, hangilerinin münker olduğu belirtilip ma'rûfun dinin yapılmasını gerekli gördüğü veya tavsiye ettiği, münkerin de bunların zıddı olan söz ve davranışların tamamını kapsadığını göstermektedir.
Buna göre, Maruf insanlara elçilerin elleriyle getirilen ve her elçinin gelişi ile bir bölümü de değişebilen insanları birleştirici ,güzellikle,iyilikle ıslah edici temiz ve bozulmamış fıtrat sahiblerinin sahip olduğu vahiy bilgisi ile bilinen iyiliğe sevk etmedir Yani emrettiğimiz veya kendisinden sakındırdığımız şeyin ne olduğunu bilmek, mahiyetini kavramak ve onun için gerekli olan bilgilere sahip olmak gerekmektedir .
İslam'ın getirdiği değerler hayat tarzına, görgü kurallarına uygun olan söz ve davranışlar ma’ruf'tur.En büyük maruf tevhid'dir Kur’an-ı Kerim’de ma’ruf ve münker kelimeleri dokuz ayette ‘ma’rufu emretme, münkeri nehyetme’ anlamına gelen İyiliği emretme kötülüğü yasaklayıp ondan alıkoyma ifade kalıplarıyla geçmektedir.
Münker kelime anlamı: :Marufun zıddı Nekr kökünden türemiş Bu fiil Sözlükte tanınmayan bilinmeyene iten demektir.Bunun aslı kalbin tasavur etmediği ,anlayamadığı ,hayal edemediği şeyi bilmezliğe gelmesi şüphe duymasıdır .Tanınmayan inkar edilen,çirkin temiz fıtrata uymayan red edilen şeydir .Münker tanımama ve inkar etme tutumudur. Bu fiiler “Allah’ın, uzak durulması nehyettiği ve kesin bir dille yasakladığı şeylerdir.”en büyük münker de şirktir. Münker; tasvip edilmeyen, yadırganan, sıkıntı duyulan şey demektir.” Bu fiili işleyenlere münkir denir
Münker, sağlam aklın çirkin dediği, güzel olup olmadığı konusunda şüphe duyduğu fiillerdir . Daha kısa bir tanımla şöyle söylenebilir: İslâm’ın ve akl-ı selimin (sağlam aklın) hoş görmediği şeydir. Aynı kökten gelen inkâr, ‘irfan’ın karşıtıdır. Münkerin karşıtı ise‘ma’rûf’tur. ‘Ma’rûf’ nasıl ki, sağlam aklın ve şeriatın (İslâm’ın) güzel saydığı şey ise,‘münker’ de tam bunun zıddıdır. Bu açıdan, İslâm’ın haram ve mekruh dediği bütün hükümler münker kapsamına girmektedir. Bir insan münkeri işlemeye devam ederse, onu bir kural, terkedilmesi zor bir adet haline getirir. Insan, şeytanın aldatmalarıyla yüzyüze geldiği için, her an ‘münker’e sapabilir. Bu bakımdan insanın, devamlı ‘ma’ruf’ işlerle meşgul olması, toplumda herkesin münkerlerle mücâdele etmesi gerekir.
Mesel kelime anlamı :Mesel kelime anlamı :Mesel, sözde iki şey arasındaki benzeşmedir.Genel anlamıyla konuyu açan bir eşi, bir benzer, bir örnek demektir. Mesel ve Temsil kelimeside bir kissa veya bir beyan etmek,yazı veya başka bırşeyle,bırşeyin kendisine bakıyormuşcasına misalini surelendirmek. tasvir etmek demektir Yani benzerini örnek örneğini gözünün önüne getirmek , delil, işareti, ibret, ilginç, farklı haller, durum,gibi anlamlarda kullanılmaktadır
Kur’ân’ın belli başlı eğitim metotlarından birisidir Mesel'in çogulu emsaldır .Kur'an'ımızın bu metoduna EMSÂLU'L KUR'AN denir Kuran'da meseller Muhatabın ; a- Hem Akla Hem de Vicdana Hitap Etmek b-Herhangi Bir Düşünceye İkna Etmek ,c- En doğru yola gidebilmesi için bir konunun güzelliklerini göstermek d- Ona Özendirmek yada Çirkin Göstererek Ondan Sakındırmak, Uzaklaştırmak ve Nefret Ettirmek. e-Duygulara hitap edip gönülleri okşadığı için sözü son derece etkili ve dokunuşla derinden etkileyerek düşündürmeye sevk ederek karmaşık konuların anlaşılmasında ve zor konuların kavranmasında son derece önemlidir
Mesih kelime anlamı: Mesih sözcüğünün kökü olan مسح’in mesh‘in anlamı, “herhangi bir şeyi elle sıvazlayarak temizlemek”tir.Mesih sözcüğü, mübalağa ism-i fail olduğundan, “ileri derecede kirli nesnelerin kirini sıvazlayıp temizleyen, tozunu kirini gideren” anlamına gelir.Sözcüğün bu anlamına göre Îsâ aleyhisselam'a bu ismin veriliş nedeni olarak şu görüşler ortaya atılmıştır: “Yeryüzünü meshettiği, yani birçok yerde dolaşıp tebliğde bulunduğu için, “hastaya el sürdüğünde hasta iyileştiği için”, yetimleri çok sevip yetimlerin başını okşadığı için, günahları temizlettiği için Îsâ’ya Mesih denilmiştir.Genel anlayışa göre ise Tevrât’a sürülen lekeleri temizlediği, temizleyeceği için Îsâ Mesih olarak nitelenmiştir.
MekraAllâh kelime anlamı: :Mekr. Hile yapmak, aldatmak; hile yapanı cezalandırmak anlamında Kur'an terimidir.Sözlükte "aldatmak, hile yapmak suretiyle birinin amacına ulaşmasını engellemek" anlamında masdar ve "hile, aldatma" mânasında isim olarak kullanılır. Allah'a nisbet edildiğinde "kötüleri hilelerinden dolayı cezalandırmak, tuzak ve düzenlerini etkisiz hale getirmek" mânasına gelir.Bazı âyetlerde de inkarcıların elçilere ve inananlara karşı düzenledikleri hileler mekr kökünden türeyen fiillerle ifade edilerek bu tür hilelerin yalnız sahiplerine zarar vereceği, Allah'ın bunları tesirsiz hale getireceği ve sahiplerini cezalandıracağı bildirilmiştir
Mîsâk kelime anlamı: V-S-Ka ve Ve-Sü-Ka fiil kökünden türemiştir.. Lûgatta “sağlam yapmak veya işi sağlama bağlamağı ifade eder Vesseka; sağlam resmileştirdi demektir. Türkçe’de belgeyle kanıtlama, belgeleme.tevsik etmek şeklinde kullanan kelime de bu köktendir. Türkçe’de vesika kelimesi kendisiyle delilendirilen , güçlendirilen ve sağlam bağlanan mânasına kullanılır
Muslih kelime anlamı: kendisi doğru olmakla birlikte, başkalarını da ıslah eden düzelten, onların yararına olacak şeyleri yapan ve yapmalarını sağlayan demektir.Muslih; ıslah eden, düzelten, tamir eden, bir şeyi iyi ve doğru yapan, insanların arasını düzelten demektir. Muslih, aynı zamanda üretken insan demektir. Sâlih kendisi için iyi, ama muslih hem kendisi için iyidir, hem de başkalarının iyi olması, onların da ıslah olup sâlih insan olmaları için çaba gösterendir. Bu bir açıdan cihad faaliyetidir.
Muslih kelime anlamı: , içine kapalı bir kimse değil; dışa açık, dışa doğru faaliyet gösteren, kendi tattığı güzellikleri başkasına da taşıyan, kendi ne ile ıslah olmuşsa, onlarla başkasını da ıslah etmeye çalışan kişidir. Islah olmak kendisine ne kazandırmışsa başkalarının da aynı şeyleri kazanması için faaliyet gösterendir.
Muhlisin kelime anlamı: İçini küfür, tuğyan, haksızlık, gösteriş ve alayiş kirinden temizleyip aklıyla, vicdanıyla, bilgi ve araştırmasıyla Allah'a yönelerek kulluk görevini ve gereğini ıhlâs düzeyinde samimi anlayış, derunî zevk içinde yerine getirenlere denir.
Muhsin kelime anlamı: Allah görüyormuş gibi davranan Güzel işler yapan takva emir yasaklarını hatırlayarak davranan İhsan sahibi ,ahsen ,hasenet hepsi aynı kökten faydalı ve hayırlı güzel davranışların, işleri güzel yapan ihsan sahibi anlamlarında Allah ‘muhsinleri onları ayetlerde övüyor
Mutmain kelime anlamı: Bu kelime ve bu kökten türeyen anlamları idrak eden, anlayan, sakin , uslu emin olan,huzurlu, mutlu ,yatışmak , gibi anlamları bulunmaktadır
Musrif kelime anlamı: Kur’an’da müsrif .Arapça da ‘israf’ kavramının kökü olan س ر ف ‘se-re-fe’ ismidir.Kuran'da arapça kullanımları وَإِسْرَافَنَا = isrāfenā emir kalıbı تُسْرِفُوا tusrifū israf etmeyin يُسْرِفْ =yusrif aşırı gitme أَسْرَفَ = esrafe israf eden مُسْرِفُونَ musrifūne haddi aşan aşırı giden,sınırı aşan kimseler verilen isimdir.Sözlükte yaptığı her işte normal olan sınırı aşan demektir.Halk arasında müsrif daha çok malını çekine çekine harcayanlar hakkında kullanılır. Müsrifliğin lüzumu yok” derler.az vermek için veya hiç vermemek için Böylece vermekten kurtulmak isterler.Kur’an’da müsrif tevhid inancından uzaklaşıp şirke, küfre ve zulme sapan,günah bataklığına düşerek kendi kendine kötülük eden,İslami hükümlere muhalefet eden, dinin ölçülerine tecavüz eden , kendisine emanet edilen malı ve imkanları islama düşman olanlara ,kendi arzularıiçin har vurup harman savuranlar, ölçüsüz harcıyanlar toplumda ki bu ni’met dengesini bozanları ifa eder. kısaca insan ve toplum bünyesinde İlâhí ölçülere uygun kurulması gereken dengeyi tanımayan ve bozan insandır.
Mufsidîn kelime anlamı:Bu kelime fesâda kelimesinden gelen türevlerindendir. Kur’an’ın üzerinde durduğu önemli kavramlardan birisi de “FESAT”kavramıdır.FE-SE -DE kelimesi önceleri yiyecekler ve içecekler için "bozulma, kokma gibi anlamlar ifade ederken.Kur'an'da ameller için "geçersiz olma, hükmü olmama", toplumda ortaya çıkan "kokuşma ve dengeden sapma" durumlarını ifade eder. Bir bakıma her türlü kötü işi kapsar veya "az veya çok olsun herhangi bir şeyin sınırı aşması anlamına gelir.Fesad kelimesinin türevlerinden ifsad kelimeside bir şeyin normal seyrinden çıkması anlamına gelen bozucu işler.Yapılan bu eylemlere ifsad etmek denir.
Kur'an'a Göre Müfsidun :1-Allah’a verdiği sözü unutanlar,bir şey önceden düzgün, düzenli ve yararlı iken sonradan nitelikleri değiştirenler 2-Toplumun yeryüzü ve çevrenin, barış ve huzûru, mal, can ve nâmus güvenliğini bozmak 3- îmân, kulluk , ahlâk, hakk ve istikâmetten sapılmasını,4-Hayatın gereği olan insanlarla ve akrabalarla ilişkisini kopartılması,5- ölçü ve tartıda , ekin ve nesli inanç, kaybedilmesine yol açan şirk, küfür, nifâk ve isyan gibi benzer söz, fiil ve davranışları ifade eder Bu fiileri adet haline getirene kur'an müfsidin der. Müfsidinlerin/ Bozguncuların en önemli ortak özellikleri kendilerini hiçbir zaman bozguncu olarak görmemeleridir.Hatta kendilerini sürekli yapıcı kimseler olarak tanıtmalarıdır.fesâda kelimesinin türevleri lâ tufsidū bozgınculuk yapmayın ,yufsidūne bozgunculuk yaparlar yufsidu bozgunculuk yapan , linufside bozgunculuk yapmak için liyufside gibi olumlu olumsuz çoğul tekil çeşitli siğalarda gelir
Musibet kelime anlamı: Ansızın gelen felaket, sıkıntı veren şey.mutlak anlamda “sıkıntı”yı ifade etmektedir. Sıfat olarak da mecazen “uğursuz” anlamlarında kullanılmaktadır
Münir kelime anlamı: başkası tarafından aydınlanan, hem de başkasını aydınlatan anlamıdadır. Ayın güneşten aldığı ışıkla aydınlanan ve başkalarına da yansıtan münir olan bir gök cismi olduğuna işaret etmektedir.
Muvahhid kelime anlamı ; Tüm putları Her Şekilde reddeden Mü’min‘Vahdet’ ve ‘Tevhid’ kökünden gelen bu kelime, birleyen, Tevhid inancını kabul eden, ALLAH’ı bir olarak kabul eden kişi demektir
Mücrim kelime anlamı .Günahkâr veya suçlu anlamında bir kur'an terimidir. Kelime aslı "cürm- cerm kelimelerinden türemiştir. Esas anlamı ; henüz olgunlaşmamış meyveyi ağaçtan kopararak ve ya keserek almaktır.Kuranı kerim bu kelimeyi her tülü haksızlık ve çirkin davranışların karşılığı olarak kullanmıştır.Bu kavramın özünde iyi ve güzel olana karşı zıt davranışları gerçekleştirmektir. Genellikle toplumun ileri gelenleri,her türlü ,imkanları olan bu kişiler Bencillik ,,kibir ,Allah'a iftira,bildiği halde yalanlayan,haktan nefret ,alaya alma,haksızlığa prim vermek,düzenbaz ,hilekar, sahtekar ,servet ve refahla şımarmak , ahiret inancı inkar ve elçilere düşmanlık sergileyendir.Kur'an'ın en fazla yerdiği kötülüklerin büyük kısmı ,bu suçlulardır.Mücrimler için kur'an'da verilen cezalar arasında hakir olma ,sonsuz ve kesintisiz azap,düzenbaz ve hilakarlıkla kazandığı amelleri karşılığını Allah'ın azabına maruz kalacağı gibi ağır cezalarla ifade edilmektedir
Münafık kelime anlamı , içi kafir dışı mümin olanlar iki yüzlü Çıkarı neyse öyle görünen kişiye münafık denir. Bu kişi Türkiye’de Müslüman, Çin de Budist, Amerika’da Hıristiyan, İsrail’de Musevi olmaktan zevk alır. böyle bir anlayış içerir . Kur’an,münafıkların, cehennemin endibinde olacaklarını,cennete girmelerinin söz konusu olamayacağını haber vermektedir.
Müteşabih kelime anlamı :Kısaca birbirine benzeyen anlamındadır.Kelime kökü şibh ve şebehtir. Müteşabih,birbirine benzeyen birden çok ve birbirinden güzel anlaşılır anlamlar içeren kinaye ve mecaz,diğer edebî sanatların da kullanıldığı yapılan benzetme ve örneklemelerden dolayı kültür seviyesi en alt düzeyde olanların bile anlayabilecekleri ayetlerdir.
Kur'ân'ın baştan sona lafızları, anlatım üslûbu ve mânâları birbirine benzemekte ve birbiriyle uyum içerisindedir. Kur'ân'ın bir âyeti, başka bir âyetiyle çelişmez.Birden çok ayetlerle ve birbirinden güzel anlaşılır şekilde anlamlar gerek kinaye,mecaz,diğer edebî sanatların da kullanıldığı yapılan benzetme ve örneklemelerden dolayı her insanın saf duru bir şekilde okunduğunda anlayabileceklere hitab ayetlerdir.
Müteşabih Özellikleri
a-Kur’an’ın bütün ayetleri manalarının sıhhati, sözlerinin belagati, anlatımda ki üslubu hususunda birbirinin benzeridir. Her ayetin ve kıssanın bir manası vardır. Fakat bu manalar ve kıssalar hiç bir zaman birbirine zıt değildir.
b- Müteşabih ayetler cinsleri nevileri ve sınıfları oluşturur tüm İnsanlara her devirde onun üzerinde düşünme ve yorum yapma imkanına sahip olur.Kimse nihaı noktayı koyma yetkisine sahip olamaz Dolayısıyla değişen zaman ve mekan şartlarına göre Allah'ın koyduğu kurallara göre sürekli aktif ayetlerdir.
c-Kur'an,insana bir nimet olarak verilen aklın kullanımını sıkça tembihlemiştir."Düşünmezler mi?""Akletmezler mi?" gibi Allah bu ayetlerle insanları bir imtihana tabi tutmuştur.
d- Hedefi muhkem ayetlerdir Kalplerinde hastalık bulunanların müteşabihe yoğunlaşarak fitneye bulaştıkları ifade edilmiştir. ilimde Sağlam, temeli güçlü, güven duyanlar ise herhangi bir şüpheye düşmezler.Allah'ın koyduğu hükümü kabul edip bilgiye ulaşanlar fıtratı bozulmamış, kendisi için gerçek ortaya çıktığında bunu kavrayan, kabul eden, kişisel zaaf ve beklentiler sebebiyle görmezlikten gelmeyen kişilerdir.
Muhkem kelime anlamı :Arapçada üçlü kök sistemine sahip olan bu kelimenin kök anlamı dediğimiz şey esas anlamıdır.Muhkem h-k-m yani arapça harflerinden ha-kef- mim men etmek engel -koymak anlamı vardır.ilk anlamı budur.men etmek türkçemizdeki bir şeyi korumak için diğerler şeyler uzak tutulursa o şeyi diğerlerinden korumuş olur .mesala türkçede bu kelime arapça kökenli olan hakim kelimeside hakim bir konu hakkında hüküm vermişse başı sonu bellirlenim insanlardan zulum yapanlara engel koymuş olur ve hükme bağlanan konu sağlanlaşmış olur
Muhkem /uhkimet : Muhkem sözcüğü "hüküm içeren" demektir.Kelime kökü محكم -Ha-ke-me"dir.hâkim ve hikmetli olmak, sağlam ve metin bir yapıda olmak anlamlarına gelir. Muhkem luğat manası ;sağlamlaştırılmış,Kendisi ile neyin kastedildiği anlaşılabilecek derecede Lafız ve anlam bakımından; şüphe doğuracak bir yanı olmayan, anlaşılabilecek derecede açık olan,herhangi bir ihtilâfa yol açmayan ve tek bir anlamı olan ayetlerdir.
Muhkem ayetlerin özellikleri
a-Kesin hüküm içerir.Her asırda muhataplara insanlar ve cinlerlerın benzerini getirmekten aciz kaldığı sözler
b-Net olmasından dolayı insanları kargaşa ve zulme düşmekten engeller
c-Muhkem ayetler açıktır, nettir ve tek bir anlam ifade eden kesin ilkelerin bulunduğu ayetlerdir.
d-Muhkem ayetlerden, ifade ettikleri birincil anlamlardan başka anlamlar çıkarılmaz.
Mesâni kelime anlamı :İkişer demektir mesnâ kelimesinin çoğuludur. “Çok anlamlı, Hakikatleri tekrar tekrar ortaya koyan usluplardır. Gerçekleri ifade etmek için çeşitli şekilde tekrarlanan ikişerli kümeler halinde pek çok ayetle ilişkili gelmektedir Allah, Kur’an’ı öğüt olması için indirdiğini birçok ayette tekrarlarken, verdiği öğütleri de Kur’an’ın her suresinde sürekli tekrarlamaktadır.Bu anlamlara göre müteşâbih ayetlerin te’vîli ayetlerin anlamlı şekilde güzel, ayetlerin birbirine benzeyen ikişerli ilişkisiyle açıklamaktadır.Bir konuyu özet olarak anlatan ana âyete muhkem, ona benzeyen ve açıklayan âyete de müteşabih denir. Bunları açıklayan iki müteşabih (benzer) âyette daha olur ve birçok konu çok sayıda ikili âyet ile (mesânî) açıklanır..
Mühürlenmiş kalp kelime anlamı : İşlevini fonksiyonunu yerine getiremeyen kalptir.Kuran akletmeyi kalbe izafe eder. Onun bir fonksiyonu olarak görür. Günah ile , şeytan ile sürekli bir ilişkiye giren kalp artık kararıp , kabuk bağlayıp görevini yapamaz olur. Kalp akledemeyince göz görmez , kulak duymaz olur.
Müslüman/ Mümin kelime anlamı Allah’a teslim olmaya söz veren” demektir. Savaşta teslim olan kişi ne yapar? Teslim alanın bütün şartlarını kabul ettiğini beyan eder.Kişinin Allah ile savaş yapması söz konusu değil. Buradaki teslim oluş;iradî bir teslim oluştur. Kişi şöyle ifade eder: “Hiçbir baskı altında olmaksızın, kendi iradem ile Allah ’ın bütün şartlarını kabul ediyorum”. Bu kabul edişe müslüman oluş denilir.Mümin; sözünde duran güvenen güven veren demektir. Allah’ın bütün şartlarını yerine getirmeye söz veren kişi, hayatının sonuna sözünde durur güvenen güvenilen
Müşrik kelime anlamı : Kısaca Allah’a ortak koşana” denir. “Şirk” ve aynı kökten gelen şirket, müşâreket,sözlükte; mülk ve saltanatta ortak olmak demektir. Bir şeyin birden fazla kişiye ait olduğunu ifade ederler. Aynı kökten gelen ‘eşreke’ fiili, ortak koşmak, ortak olmak anlamına gelir.Allah’tan başka varlıklara ilahi sıfatlar yakıştıranlar
---------------------------------------------
R
Rasûl kelime anlamı : Bu kelimesinin kök anlamı : arapça'da ( ر س ل) r-s-l kökünden türeyen acele etmeden gönderilen, yollanmak anlamına gelmektedir.Rasul kelimesi ise hem gönderilen mesaj için ,hem de mesajı yüklenip ileten götüren kimse anlamındadır. Çoğu meallerde bu ayete Allah ve rasulu denmiş.Rasul kelime anlamı gönderilen” demektir. Allah'tan aldığı vahiy ileten ,tebliğ edene rasul dendiği gibi , gönderilen kitaba da rasul denir Kur'an'da resul kelimeleri ya elçi ya da Allah’ın Kitabı anlamındadır.Yüce Allah Uhud savaşında dönüşü Hz Muhammed A.S öldüğüne dair haberler yayılması üzerine Ali-İmran 44 ayet nazil olur Allah şöyle buyurur :Muhammed, yalnızca bir elçidir. Ondan önce nice elçiler gelip geçmiştir. Şimdi o ölürse ya da öldürülürse, siz topuklarınız üzerinde gerisin geriye mi döneceksiniz? Elçi ölümlü, Kitap kıyamete kadar kalıcıdır,Bu ayette gönderilen ( resul) kitaptaki hükümlerdir. Elçi'si içinde ,hükümler kapsadığı için bu ayette rasul /Allah'ın gönderdiği kitab anlamındadır.Ayrıca rasul kelime sinin farklı kullanımları olan ayetler vardır.( insan,kitap ve melekler için de kullanılmaktadır.)Ama Nebi (nübüvvet) hususidir.
Kur'an'da geçen resul kelimesinin türkçede tam karşılığı elçi kelimesidir.Çoğul olarak Rusûl -Rasûl -Mürsel kelimeleri gelir
Rasul kelimesi kur'an'daki anlamı nebilerin vasıfları için tebliğ eden ,duyuran , çağrı ,davet eden,gösteren,örnek alınması anlamında gelmektedir.Bu kelimenin alanı umumîdir Kuran-ı kerimde Rasul kelimesi,sadece insanlara has bir olgu değildir,bu kelime insan,kitap ve melekler için de kullanılmaktadır
Raşedâ kelime anlamı :Doğruluk,çıkış yolu, kurtuluş reçetesi, başarı, kolaylık” anlamına gelir.Aynı kökten Raşîd aklı başında reşid, olgunluk ,anlamına gelir.Kul her şartta Allah’ı anacak hemde başarıya .ulaşması için yardımını isteyecektir.
Rics kelime anlamı : "Çirkin iş işlemek, pis olmak" anlamındaki çağulu ercas olan , rics kelimesi sözlükte kısaca "pislik, murdar, çirkin iş, işkence, küfür, günah, şeytan vesvesesi" gibi manaları ifade etmektedir.On yedi yerde geçen bu kelime, şeytan işi sayılan içki, kumar, dikili taşlar, kumar aletleri; kan,-leş,-domuz eti; ikiyüzlü kafirler ve putların bizatihi kendisi gibi maddi pislikler yanında, namusa halel getirecek cinsel suçlar/ öfke,azap ve imansızlık gibi. Şöyle ki ; ricz” kirletici günah,-rucz ‘terketilecek günah’,-neces -çirkeflik,-rics -iğrençlik’manen mecazi pislikler anlamında kullanılmaktadır. Rafes ; çirkin ve açık-saçık (müstehcen) söz anlamına da gelir.
Rics İslâm’a göre Necise /Necaset, murdar ve pis olan şeylere denir.Pis olmak; çirkin bir fiil işlemek" anlamlarındaki reces masdanndan türemiş bir isim olan rics kelimesi "pis olan şey, pislik" demektir Birincisi, hislerle anlaşılan, İkincisi de gözle görülebilen, maddi olan mecazidir. Doğası itibariyle akıl açısından, din açısından ve bunların hepsi bakımından olmak üzere dört türlü ricsten söz edilebileceğini belirtir. Bunlar için sırasıyla: pis olan nesne., Allah'a ortak koşmak, içki, murdar hayvan eti (meyte)gibi..
Çirkin iş işlemek, pis olmak" anlamındaki çoğulu ercas olan , rics kelimesi on yedi yerde şeytan işi sayılan içki, kumar, dikili taşlar, kumar aletleri; kan,-leş,-domuz eti; ikiyüzlü kafirler ve putların bizatihi kendisi gibi maddi pislikler yanında, namusa halel getirecek cinsel suçlar/ öfke,azap ve imansızlık gibi.arapça ricz kirletici günah,-rucz terketilecek günah’neces -çirkeflik,-rics -iğrençlik manen mecazi siğalarında gelir.
Kur’an’da rics sakınılması gereken pisliklerdir
Allah’ın yarattığı selim fıtrat çizgisi üzerinde yine O’nun lutfettiği aklı kullanmayıp küfür veya şirk bataklığına saplananlar, içi kararmış inatçı münafıklar, onur kırıcı itham ve iftira eylemi, domuz eti, içki, kumar, dikili putlar ve gaybdan haber alma amacıyla falcılık yapma. Rics ae maddî ve mânevî kirliliği ifade etmek üzere kullanılmıştır Arapça’da aşağılanmayı hak etmiş kişileri veya tiksinti uyandıran durumları nitelemek için kullanılan rics kelimesinin âyet ve hadislerde bazı nesnelere, davranışlara ve insan tiplerine nisbet edilmesinin sebebi, yetkin vasıflarla donatılıp üstün konumda tutulan insanın bazı durumlarda bu mertebesini korumaması ve bir âyette işaret edildiği gibi (et-Tîn 95/5) kendisini “aşağıların aşağısı”na indirmesidir. Bu sebeple ricsin yer alan söz konusu kötü nitelik ve davranışları insan psikolojisi açısından iğrenç telakki edilecek biçimde tasvir ederek onurunu koruyan kişilerin bunlardan sakınması gerektiği mesajını vermektedir.
Rububiyet kelime anlamı :Allah’ın rububiyeti O’nun yaratılmışlar âlemine bakan yönüdür sonsuz kuvvet ile idaresi altına alan, tedbir ve terbiye eden . Yani bunları yapabilecek sonsuz bir güce sahip olmaktır. Yaratmak, rızık vermek, diriltmek, öldürmek, yağmur yağdırmak, bitkileri yeşertmek ve kâinattaki işleri çekip-çevirmek gibi, yegâne Rab olan Allah Teâlâ'nın fiilleridir.
Uluhiyet kelime anlamı : ibadet edilmeye lâyık olan yegâne mabud bütün varlıkları yaratan Allahtır" diye ifade edilebilen hakikat. Yalvarıp-yakarmak,korkmak, ümit etmek, tevekkül etmek,tevbe etmek, istemek, ürpermek, adak adamak ve imdat dilemek gibi kulun fiili olan ibâdetlerdir Bunu yapan mü’minler, sadece Allah’a itaat etmek ve O’nun rızasını kazanmak için yaparlar.
Rüşd kelime anlamı : Doğru yolu bulup bağlanmak, hayra isabet etmek, akıl ve ruh bakımından olgunlaşmak, dinine ve malına gelecek zararı bilmek, doğru düşünmek, iyi ve doğru olan şeyleri yapabilme olgunluğuna ulaşmak demektir.
Rüşd, kavram olarak ‘ğayy’ın, (yani şaşırma, sapıtma ve doğru yolu bilememenin) zıddıdır.Rüşd, doğruluktur, yani istikamet üzere olmaktır. Kur’an-ı Kerim’in pek çok yerinde Rüşd kelimesi, dosdoğru yol, Hakk yol manalarında kullanılmaktadır. Türkçe’de kullanılan ‘Rüştünü ispat etmek’ deyimi, kişinin aklını iyi kullanması, doğru olan şeyi yapabilme, iyi olan şeyleri tercih edebilme olgunluğuna ulaştığını ifade eder. Rüşd bir bakıma mükemmelliğin başlangıcıdır. Çünkü kemale giden yolun ilk basamağını Rüşd oluşturmaktadır.
Rab kelime anlamı : Kur’an-ı Kerim’de tam 968 yerde geçer. Rab kelimesinin çoğulu olan “erbâb” 4 yerde ve bu kelimeden türemiş olan “rabbâniyyûn” 3, “ribbiyyûn” ise bir yerde kullanılır. Toplam olarak “Rab” kelimesi ve türevleri Kur’an’da 976 yerde tekrar edilir Rab ismi, Kur’an’da Allah lafzından sonra en çok kullanılan isimdir. İlginçtir ki, ilk nazil olan 30 sûrede “Rab” ismi 80 kez geçtiği halde, “Allah” ismi sadece 20 kez geçer. Buna göre Rab lafzı, Allah lafzının dört katı olmuş oluyor. Elbet bu gerçek, bizlere çok mesaj verir.
Rab kelimesinin öncelikli ve ağırlıklı mânasının, terbiye etmek, büyütüp yetiştirmek olduğunu söyleyebiliriz.Her şeyi yaratan sonra da onu yaratılış amacına yöneltendir.“bir şeyi yetkinlik noktasına varıncaya kadar kademe kademe inşa edip geliştiren” mânasında daha çok sıfat gibi kullanılır ve kelimeye hepsi de Allah hakkında olmak üzere “mâlik, seyyid, idare eden, terbiye eden, gözetip koruyan, nimet veren, ıslah edip geliştiren, mâbud” gibi anlamlara gelir.
“Rab” kavramı, başka bir dilde tek kelimeyle kolayca ifade edilmeyecek kadar geniş kapsamlı ve zengin anlamlıdır.
Bu kelimenin taşıdığı belli başlı anlamlar şunlardır:
1-Terbiye etmek, Mürebbi: sorumluluğunu üstlendiği eğitimciye denir. Sahipi olması Besleyip büyütmek: Rab kelimesi, bu anlama geldiği için Arapçada çocuk bakıcısı veya yetiştiricisi olan anneye rabbe, babaya da rab denir.
2- Malik ve sahip olmak: Arapçada, bir şeye sahip ve malik olan kişi için o şeyin rabbi denir. Rabbe hezel beyt (bu evin sahibi)
3- Melik, efendi, sözü dinlenen kişi: “Buradan çıkınca efendine benden söz et” dedi. Ne var ki şeytan berikine efendisinin yanında (Yusuf’tan) söz etmeyi unutturdu. Bu âyette yer alan Rab kelimesi, bu sözcüğün değinilen anlamlara geldiğini kanıtlar.
4-Toplamak, yığmak: Rab kökünden türeyen ve “insanların toplandıkları yer” anlamına gelen el-mereb kelimesi, Rabkelimesinin, belirtilen anlamlara geldiğini gösterir.
5- Islah edip düzeltmek: Bir şey üzerinde otorite sahibi olmak: Arap dilinde “bir şeyi düzeltip tamamlayan” yahut “bir toplumu idare edip insanları kendine itaat ettiren” kimseyi belirtmek için de Rab kelimesi kullanılır.
Görüldüğü gibi Rab kelimesi terbiye eden, yöneten, besleyip gözeten, sahip ve malik olan gibi pek çok anlamlar taşımaktadır. Ancak bu anlamlarının hepsini birden tek kelime dile getirmek mümkün değildir. Bu özelliğinden dolayı Rab kelimesi,konunun hangi bağlamda kullanıldığına bakılarak manalandırılmalıdır.
--------------------------------
S-Ş
Salihat kelime anlamı .Bu kelimenin kök türevi Islâh: düzeltmek, iyileştirmek .Salihat sâlih ameller, ıslah edici iyilikler demektir. Sâlihât’ın türetildiği sulh =salah kökü ise birden fazla taraf arasında barışı sağlamak anlamına gelir. Üçüncü kişileri bağlayan iyiliği ifade eder.Sâlih amel el-‘amelu’s-sâlihât 6 kez tek başına, 56 kez ise iman kelimesiyle bulunur.Sâlihât, Kur’an’da tek başına sâlihât olarak da geçer.Kur’anî bir kavramdır ve Islah, musalaha ve ıstılah kelimelerinin de barıştırmak manasında da kullanılınır
Kur’an’da salih amel sâlih kelimesi iyi , güzel ve faydalı iş anlamına ve genel veya özel isim olarak da yer almaktadır. Sâlih kelimesi cahiliye de güzel yaşayış iyi gün anlamlarında iyi insan veya insan türü şeklinde deyimsel kullanılıyordu.Kur'an sâlih kavramını inancında, davranışlarında, yaşantısında amellerinde doğru olan demektir.Bizde salih samimiyetle yapılan ameller bilinir Kur'an'a Göre Sâlih Amel, Allah’ın kendisi üzerindeki haklarını yerine getiren, Allah’a karşı ödevlerini , kullara karşı da haklarını ödeyerek, toplumda örnek olan insan önce kendini düzeltmiş sonrada başkalarına ıslah edici teşvik edici gibi anlamlarda kullanılmaktadır.
Salihatın zıd anlamıda İfsaddır.İfsadın kökü ‘fe-se-de’ fiilidir. Bu da bozulmak, çürümek, sağ duyudan sapmak, kokuşmak, orta yoldan ayrılmak demektir. Bunun masdarı olan fesat; bir şeyin faydalı olmaktan çıkıp zararlı olmaya başlamasıdır. Ya da bir şeyin az veya çok itidalden çıkması demektir Fe-se-de fâsit bozan, geçersiz kılan, batıl demektir. Fesat isim olarak ;bozulma ,kuraklık, kıtlık, darlık, düzensizlik, çalkantı, telef olma ve kokuşma gibi anlamlarda da kullanılır.
Kur’an’da Sâlih ve ıslah’ın özne ismi muslih, önemli kavramlardır.
Bu iki kelime terim olarak Sâlih; kendisi doğru olan, -kendini düzelten, eğiten, fesat içinde olmayan, faydalı ve yararlı olan demektir Muslih; kendisi doğru olmakla birlikte, başkalarını da ıslah eden düzelten, tamir eden, bir şeyi iyi ve doğru yapan, insanların arasını düzelten aynı zamanda üretken insan demektir. onların yararına olacak şeyleri yapan ve yapmalarını sağlayan kişilere demektir
Sâil kelime anlamı :İsteyen” demektir. istemek zorunda kalan manasındadır. “Bâis” ile benzer anlamdadır. Bâis’de istemenin nedeni (şiddetli fakr-u zaruret) öne çıkarılırken, Sâil de şiddetli fakr-u zaruretin sonucu (isteme, dilenme, yalvarma) öne çıkarılır. Bu duruma düşmüş olan için peygambere şöyle ‘emredilir’; “Sakın isteyeni/yalvaranı azarlama!” (Duha; 93/10). Keza bu tabir, Allah’ın, yarattığı dünya nimetlerini ona ihtiyacı olanlar/isteyenler arasında “eşitçe” takdir ettiğini söylerken de kullanılır: “Yeryüzünde sabit dağlar yarattı. Yeryüzünü (rızık ve ürünlerle) bereketlendi. Orada ihtiyacı olanlar/isteyenler (sevaen li’s-sâilîn) eşitçe (paylaşsın) diye dört günde (dört mevsim) gıdalar takdir etti.” (Fussilet; 41/10). Sâil, aynı zamanda suâl soran demek, mes’ele de buradan gelir. Dolayısıyla soru soranı, bir mes’elesi olduğunu söyleyeni, senden yardım isteyeni sakın azarlama, küçük görme manasına da gelir.
Salat kelime anlamı Türkçede salât’a “namaz” derler. Namaz,Farsça ibadet anlamına gelen nemaz’dan Türkçe’ye geçmişti. (Lisan'ul-Arab) uzman alimleri tarafından 18 kadar anlamı tesbit edilmiştir.Salat çok anlamlı ilk bakışta birbiriyle alakasız gibi duran kök anlamlara nisbet eden kelimelerden biridir.Kur’an’da da farklı vurgular ve farklı anlamlarda kullanılmıştır.. En çok kullanıldığı anlam hiç şüphesiz namaz ibadeti manasıdır.Dua ve istiğfar -ibadethane-destek-din ve dindarlık -davet- devamlı kulluk-yaratılış amacına uygun hareket - keffaret-anlamlarında kullanılmaktadır İnsanın dinini desteklediği için namaza da “salât” denmiştir. Efendimiz’in “Namaz dinin direğidir, onu doğrultan dini doğrultmuş olur, onu yıkan dini yıkmış olur” hadisinde salât’ın kök anlamına da bir atıf vardır. Hadisteki “direk” manasına gelen imâd ile salât’ın manalarından biri olan ve “omurga” anlamına da gelen ‘amud arasındaki akrabalık dikkat çekicidir.Ancak tüm anlamları kök anlamı destek manası kelimeleri ortak anlamında buluşturmaktadır Kur’an’da her salât’ kelimesine namaz denmesi ,ayetleri konuları hikmetlerini doğru kavramamaya sebep olmuştur.
salâvât kelime anlamı :salât = صلاة kelimesinin çoğulu salâvat'tır. Bir şeyi bırakmamak ve sürekli arkasında olmaktır. (Lisan'ul-Arab) Kuran'a tarihsel boyutu ve anlam bütünlüğü çerçevesinde bakıldığında "salat" kelimesinin tek manada değil,başka manalarda da kullanıldığı görülmektedir.Kuran'da salat kelimesi sadece namaz manasına gelmemektedir. Kuran'ın anlam bütünlüğüne göre; Allah'ın yaptığı imtihanları, büyük bir sabırla kazanmaya odaklanan kişi, onun sürekli desteğini ve yardımını hak etmiş olur.İnsanlara izafe edildiğinde Dua, ,dine destek, niyaz gibi manalara da gelmektedir Salat kelimesi YUKIMUNESSALATE-EKIMUSSALATE gibi tek değil ek alırsa kıldığımız Namaz manasınadır, tek olduğu yerlerde ise islama Allah'a taraf olmak,destek olmak yardım etmek manasındadır.
Sebeb kelime anlamı :Bu Kelimenin sebeb, vesile aracı ,çare anlamı olduğu gibi , ayrıca kelimenin anlamında Hurma ağacına çıkmak için hurmanın tepesine bağlanarak aşağı sarkıtılan ip anlamı vardır.Kafirler Allah Peygambere asla yardım etmez diyorlardı. Bu anlamı kullanarak kimi merdivenle göğe çıksın ,kimi tavana ip bağlasın o kimse tavana bir ip atsın; (boğazına geçirsin); sonra da (ayağını yerden) kessin! Şimdi bu kimse baksın! Acaba, hilesi (bu yaptığı), öfke duyduğu şeyi (Allah'ın Peygamber'e yardımını) gerçekten engelleyecek mi?.şeklinde sadece bu anlamı öne çıkarmışlar.Ancak bu sürenin siyakında 11-12-13- ayetleri ve diğer çağrı ve duada ayetlerine uygun düşmemektedir
Semavi din, kelime anlamı Yüce Allah'ın gönderdiği vahye dayanan dinlere denir. Bunlar, Yahudilik, Hıristiyanlık ve İslam dinleridir.Yahudilik,Hz.Musa'yav eisrail peygamberlerine gönderilen Tevrat'a;Hıristiyanlık,Hz.isa'ya gönderilen İncil'e ve İslam ise Hz.Muhammed'e gönderilen Kur'an-ı Kerim'e dayanır. Semavi olmayan dinler de vardır. Bunlar, Allah'tan vahiy almamış insanlar tarafından kurulmuşlardır. Konfüçyüs'ün kurduğu dine Konfüç-yüsçülük, Budda'nın kurduğu dine Buddizm, Tao'nunkine Tao culuk, Hindliler'in atalarından gelen dinede Hinduizm denmektedir.
Dinler, böylece kaynak bakımmdan ikiye ayrılmış oluyorlar.Vahye dayananlara semavi, vahye dayanmayanlara beşeri dinler deniliyor.İsimlerini zikrettiğimiz dinler tarihi en eski ve inanıp kabul edenleri en çok olanlarıdır. Şüphesiz bunların dışında başka dinler de vardır. Ancak, inananları
ya hiçkalmadığı için veya sayıca az insan tarafından kabul edildikleri için onlara burada değinilmemiştir.
Sayha kelime anlamı : Sesin en yüksek halidir. Türkçede çığlık diye çevrilir.Kur’an’da beş yerde insan yüreğinin dayanamayacağı bela, Yürekleri yerinden oynatan “gürültülü bir sarsıntı”, yıldırım misali korkunç bir ses, ,gürültülü bir sarsıntısı /deprem gibi ifadeler geçmektedir
Sevaes-Sebîl kelime anlamı Sebîl, yol demektir. Her hangi bir şeye ulaşmayı sağlayan her şey, onun yolu/sebilidir. Sebil kolayca yürünen yol demektir. Çoğulu sübül veya sübldür. İster hayır, isterse şer olsun, vasıta olmasıyla bir başka şeye ulaşmayı sağlayan her nesneye sebil denir. Kelime Kur'ân-ı Kerim'de çok geniş bir alanda kullanılmıştır. Sevaes aslı s-v-y dir.Bu kelimeden gelen türevleri Sevâun” birdir mânasına gelir.Sevva dizany edilmiş manasında seviye de aynı köktendir. Aşağıda ya da yukarıda ifrat veya tefritte değil düzgün bir seviyede manasındadır.Bu âyette ise ölçülü, dengeli ve amaçlı sevvâ edilmiş, Allâh'a ulaştırmak üzere dizayn edilmiş yoldan düzgün yol -yolun ortası şeklinde kısaltılmış olarak verilmektedir
Seyyie kelime anlamı kötülük, çirkinlik kelimesi, hasene kelimesinin karşıt anlamı olarak kullanılır
Siyak-Sibak kelime anlamı :Kuran ayetleri arasındaki öncesine ve sonrasına dikkat etmeyi(ayetler arasındaki anlam ilişkisinin ve bütünlüğünün olmasını ) ifade eden terimdir Siyak / Sibak kavramları: Siyak, “öncesi” anlamına; sibak ise “sonrası” anlamına gelir. Bir ayetin siyak ve sibakına bakmak demek, o ayetin öncesinde ve sonrasında gelen ayetlere bakmak demektir.
Sırât kelime anlamı : Sırât-ı müstakim: Dosdoğru olan yol anlamındadır. İki nokta arasındaki en kısa çizgiye de denir. Kısaca hiçbir yerinde meyil ve eğrilik bulunmayan, dümdüz ve dosdoğru demektir. Konumu ve durumu değişmeyen anlamına da gelir. Yani sapmaya izin vermeyen yol demektir.Dünya'da başlayan ahirete kadar ve ahirette de devam eden bir yoldur Dünya da bir tane olan sırat, ahirete ulaşınca ikiye ayrılarak birisi Cennet’e, diğeri Cehennem’e gidecek şekilde çatallaşır.
Sultân kelime anlamı : Genel olarak “kanıt, delil” olarak anlamlandırılmıştır. Bu kelimenin Kur’an’da “yetki, güç, açık bir delil, yaptırım gücü, hâkimiyet” gibi anlamlarda kullanıldığını görüyoruz. (bkz Necm 23, A’râf 71, Zâriyât 38, İbrahim 10- 22,Sâffât 30–151, Kasas 35, İsra 33- 65- 80) Kelimenin “yetki, iktidar” anlamından yola çıkarak Allah’ın Hz. Musa’ya verdiği mucizeler ve peygamberliğinin yanı sıra devlet başkanlığı, yani siyasi gücü kullanma yetkisini de verdi diyebiliriz.(bkz Kasas 35)Zâriyât 38’de Hz Musa’nın Firavuna gönderilişinden bahsederken sadece “sultânin mübîn” ifadesi geçiyor. Bu âyete göre sultân; asa ve yedi beyza mucizeleri de olabilir. Bu durumda âyetler kelimesi ile de Tevrat veya ilahi mesajlar kast edilmiş olur.
Sûre kelimesinin lugat manası, Yüksek rütbe, mevki, şeref, binanın kısmı veya katları manasına gelir. Çoğulu suverdir katlara sûre denildiğinden dolayı, Kur'ânn muhtelif kısım ve tabakaları teşkil eden parçalarına da böylece süre adı verilmiştir. Her sûre Allahın ilahi mesajlarını kapsadığı için ve yüksek bir mevkiye layık bulunduğundan bu ismi almış
Sıdk kelime anlamı ve türevleri ’, sözlükte, yalanın (kizb’in) zıddı olan doğruluktur. Bu doğruluk geçmişte olduğu gibi gelecekte de olabilir. Söz vermede veya başka bir konuda doğru olmayı, sözünde durmayı da ifade eder.
Kur’an, Peygamberlere ve Hz. Muhammed’e indirilmiş olan vahyi kabul etmeyi ‘tasdik’ (doğrulama), onu yalanlamayı da ‘tekzib’ (yalanlama) kelimeleriyle ifade ediyor. Bu anlamda İslâmı din olarak kabul eden kimseler ‘sadık’ kişilerdir.Doğru sözlü ve sözünde sadık olanlara Sadıkun denir Bu ’ kimslerin içi ve dışı birdir. Yalan söylemez, hile yapmaz, kimseyi aldatmaz, işini düzgün yapar. Gittiği yol doğru bir yoldur.
Mü’min, önce özünde kalbinde ‘sadık’ olmalıdır. Kalbinde yalana, hileye, düsmanlığa, üç kağıtçılığa, fitneye yer vermemelidir. Ondan sonra da sözünde doğru olmalıdır. Konuşurken yalana, uydurmaya ve iftiraya baş vurmamalıdır. Yalanın zararları açıktır, doğruluğun faydaları ise tartışılmayacak kadar çoktur.Mü’min sonra da işinde doğru olmalıdır. İşini düzgün yapmalı, hileden ve aldatmadan uzak durmalıdır.Sıdk’ sahibi olmaya ‘sadâkat’ denir. Sadık kimseler, aynı zamanda ‘sadâkat’ sahibi kimselerdir.Mü’minlerin en önemli sıfatlarından biri de ‘sadâkat’ sahibi olmaktır. Türkçede sadâkat; müslüman kardeşinin iyiliğini istemek anlamına geldiği gibi, insanlara karşı dürüst davranmaya, dostluğa bağlı olmaya da denir. Bu anlamdaki sadâkatın zıddı ‘hıyanet’tir. Bu sıfat ise olgun bir müslümana yakışmaz.
--------------------------------
Ş
Şahit kelimesinin lugat manası, kavramının sözlük anlamının aracı, ortada, sözü dinlenen, haberci, bütün gözlerin kendisine çevrildiği kişi, örnek alınan, model edilinen, kendisine tabii olunan kişi demektir. bir insan bir kitabı değil Bir insanı örnek alır elçinin örnekliğini, şahit olmanın canlı olmayı gerektirir.Müslüman'ın, Allah yolunda sürekli çaba sarfedenin dirisine şahit ölüsüne şehit denir. Şehit olmanın ölçüsü ölüm biçimi değil yaşam biçimidir
Şaki kelimesinin lugat manası, Şaki , ruhuna vahyin nurunu ulaştırmamış kişidir. Öğütten kaçanlar ise “şaki”lerdir. Bedene ve dünyaya kendini kaptırmış , hakikati dinlemeden ondan yüz çevirmiş ve yalanlamış , isyan etmiş kişidir. Şakiler , öğüt almayanlar , bedbahtlar Kuran’ın deyimi ile mutlaka “büyük ateşe” gireceklerdir.
Şerr kelimesinin lugat manası : Bu kelimenin çoğulu şurûr ve ''eşrâr'dır.Her türlü hayrın ve iyiliğin karşıtıdır.Dört anlamda 1-Beklenmeyen arzu edilmeyen, kendisinden kaçınılan 2- fesat, bozukluk, kötülük, kötü şey, 3-Zulüm, cezayı gerektiren iş 4-.Sıkıntı, belâ ve musibet mânalarına gelir.
Şifa kelimesinin lugat manası :: Yaygın kabule göre “derde deva olmak” anlamına gelen eş-şifâ’ kelimesi, Kur’ân’ın Kur’ân’daki isimlerinden biridir. “Ey insanlar! Rabbinizden size bir öğüt ve kalplerde oluşabilecek her tür manevi hastalık için bir şifa, inananlar için de bir rehber ve rahmet gelmiştir.” Şüphe yok ki Kur’ân’ın şifa olması, manevî hastalıklarla, yani inanç hastalıklarıyla ilgilidir. Kur’ân, insanların iç dünyalarını onaran bir şifadır. Nitekim Yüce Allah, aynı kökten bir kelimeyi yeşfi kullanarak, Allah yolunda savaşanlara yardım edeceğini ve müminlerin gönüllerine ferahlık vereceğini ifade etmekte, böylece şifâ’ kelimesinin gönülle alakasını ortaya koymaktadır. Bu kelimenin elbette maddî ve bedensel anlamda bir deva anlamı da vardır. Hz. İbrahim’in duasında Hastalandığımda bana şifayı O verir” (yeşfîni) ve “Bal nimetinde insanlar için şifa vardır”şifâ’ âyetlerindeki kelimeler bu anlamdadır.
Şükür kelimesinin lugat manası : “hayvanın yediği besini, verdiği süt ve semizliği ile belli etmesi” demektir. (Lisan ül Arab; c:5, s:163–165 ve Tac ül Arus; c:7, s:48–51)Sözcüğün yukarıdaki lügat anlamı biraz daha açılacak olursa “şükür”; “beslenen hayvanın, yediklerinin karşılığını maddeten vermesi” olarak, yani “bir tavuğun yumurta vermesi, bir ineğin süt vermesi, bir koyunun yün vermesi ve her üçünün de et verecek şekilde semirmesi” olarak tanımlanabilir. Bu tanımın ifade ettiği karşıt anlamdan ise, beslenen bu hayvanların sahiplerine sesle veya beden dili ile gösterdikleri yaranma, yaltaklanma hareketlerinin “şükür” kapsamında olmadığı anlaşılmaktadır. Ama sesi için beslenen papağan, bülbül, kanarya gibi hayvanların ötüşlerini de bir “şükür” olarak değerlendirmek gerekeceği açıktır.
Aynı kökten türemiş olan “teşekkür”, “müteşekkir” ve “şükran” sözcükleriyle birlikte Türkçede de kullanılan “şükür” sözcüğü, türevleriyle birlikte Kur’an’da toplam 74 kez yer almıştır. Aşağıda verilen ayetlerdeki anlamları dikkate alındığında görülmektedir ki din terminolojisinde “şükür”; “insanların Allah’ın kendilerine verdiği nimetlere karşı nimetin karşılığını Allah’a vermeleri” demektir.Sözcüğün hem ayetlerdeki kullanımı hem de gerçek anlamı, verilen nimetlere karşılık olarak verilenin, yani “şükür”ün de o nimet cinsinden bir karşılık olmasını gerektirmektedir
şâe = شاء” fiili, bir şeyi var etti, yarattı anlamındadır.Bu fiil iki özne ile birlikte verilmektedir.Birinci özne kul dileyen 'men' dir İkinci özne dileyen Allah’tır gizli özne huve O=. مَنْ يشاء يهدي dilediğini=dileyen yani Allah'ın gösterdiğini şekilde tercih edip gönülden dileyen kimseye hidayet eder يضِلّ مَنْ يشاء Allah'tan başkalarının din adına söylemleri araştırmadan, bilgisiz bir şekilde zanla dileyen kimseyi saptırır.Allah bazı şeyleri kulunun tercihine göre yarattığından öznesi kul olursa diledi ,tercih edip yaptı.Allah olursa tercih edip şâe yarattı” anlamına gelir.Allah idare özgürlüğü vermeseydi ya sapıklıkta yada iman etmiş olursak imtihanın bir anlamı kalmazdı. Hidayet Allah’tan, sapmak insanın kendisindendir.
--------------------------------
T
Tâğût,kelime anlamı : tuğyân kökünden gelir; tuğyân isyanda sınırı aşmak ,hak hukuk tanımayan demektir. Tâğût, sınırı aşanlara ve Allah ile kul arasına ilah olarak konan varlıklara verilen ortak addır. Hem tekil, hem çoğul olarak kullanılır. Kuran’daki tevhid inancına saldıran , zarar vermek isteyen azdıran her şey tağuttur.Sihirbaza, kâhine, şeytana ve hayra engel olan her varlığa tâğût denebilir.
Tâiru kelime anlamı : Şe’m kökünden türeyen teşe”üm, “uçmak” anlamındaki ,tayr kökünden türeyen tıyere (tetayyur), tâir kelimesiyle birlikte kullanıldığında Kur’an’ın nazil olduğu dönemde Araplarda kuş; kader, kısmet, talih, nasip, hisse veya pay belirlemek için kullanılan bir hayvandır. Bu sebeple Araplar; kuş uçurarak hayatlarını anlamlandırıp vakitlerini şekillendirirler, kuşun sağa, sola, dikine uçuşlarına farklı farklı yorumlar yapar, aşağı inişlerine de kötü olan yorumlar çıkarırlardı. Câhiliye Arapları kuşların yanı sıra bir kısım özellikler taşıyan insanlarla kulağı yarık, boynuzu kırık hayvanları ve bazı sesleri de uğursuz kabul ederlerdi. .Kur’ân-ı Kerîm’de “tıyere” kavramı inkârcıların kendilerini haklı göstermek için başvurdukları bir bahane olarak zikredilir.Kur’an’da aynı tepkiyi Hz. Sâlih’in kavmi Semûd Hz. Mûsâ’nın muhatapları Firavun ve taraftarlarının ve Yâsîn sûresinde bir “karye” halkına gönderilen hak davetçileri muhatapları tarafından yalancılıkla itham edilmiş ve uğursuzluk getirdikleri ileri sürülmüştür.
Uğursuzluk “işlerin ters gitmesine yol açtığına inanılan nesne, olay, fiil ve durum” anlamına gelen uğursuzluk kelimesi “uğur, uğurlu şeyleri gösteren simge” anlamındaki fâlin zıddı olup “gören ve işiten kişinin nefret duyup reddettiği şey” demektir.
Allah rasulu bir rivayette ise, “Uğursuzluk anlayışı yüzünden işinden vazgeçen kimse şirke düşmüş olur” demiş, bunun kefâretinin ne olduğu sorulduğunda, “Allahım! Senin hayrından başka hayır, senin takdirinden başka takdir ve senden başka ilâh yoktur” denmesini öğütlemiştir(Müsned, II, 220).
Çağımızda da bu batıl ,hurafe anlayışı benimsemiş ,uğursuz kabul ettikleri şeylerden, kendilerine kötülük ve zarar geleceğini sanır ve onlardan uzak durmaya çalışırlar.Bu yüzden de korku ve endişe içinde yaşarlar. Aslında hiçbir şeyde uğursuzluk bulunmadığı gibi hiçbir şey uğurlu da değildir. Uğursuzluk herkesin kendinde, kendi yorumunda ve anlayışındadır. Halk arasında kullanılan, “Uğurlu geldi, uğursuzluk getirdi” gibi sözler birer zan ve kuruntudan ibarettir
Takva; kelime anlamı :Takva' kelimesinin esas anlamı v-k-y kökünden gelen 'vikaye, vakyen, vâkıeten, vikâü' kelimeleri yaklaşık aynı manada, zarar verecek şeylerden çekinmek, bir şeyi korumak, birşeyi başka birşeyle bir tehlikeye karşı korumaya alma demektir.Kur'an gelmeden önce Arapça'da takva (veya fiil hâlinde ittika) 5 Harfli fiil kalıbları , insan ve hayvan gibi bir canlı varlığın kendini, dışarıdan gelebilecek bir zarara karşı savunması anlamına gelen dinî bir mana da kullanılmayan kelimedir Ancak Kur'an, bütün diğer kavramlar gibi 'takva' kavramını da sözlük anlamını temel alarak ve öz manasını koruyarak onu daha da zenginleştirdi, ona yepyeni bir anlam kazandırdı.
Takvâ sözlük anlamı ; Kuran'a göre çekinme ,takvalı olma anlamında kullanılan ,sakınma, gibi sadece, Allah karşı günahtan kaçınmak ,Allah'ın emir ve yasaklarına uymakta titizlik göstermektir. Allah'ın himâyesine girmek,analarında kullanılmakta Takva kelime kökü ittekaa şeklinde 5 harfli fiili korunmak sorumluluk duyularak davranma hassas ve bilinçli davranan takva sahibleri müminler sorımluluk bilinci ile hassas / dikkatli ve titiz davranan mü’minlere “Müttakî denir
Tebâreke kelime anlamı : Bu kelime aslı üreme ve fazlalık anlamındaki berk, bereket kalıbından bir türevidir.Hayırlı olan bir şeyin bolluğu tebareke derken,temel mânası, kaynağa ve devamlılığa işaret edip, tüm eşyanın, varlığın, insanın, hayatın, yani kâinatın ve içindekilerinin ne kadar değeri varsa, bunun kaynağı Allah’tır denilmek isteniyor. Tebâreke teâlâ fiili yalnız Allah için ve tenzih içinde kullanılır.Bu fiil olarak şanı ne yüce ,asıl bereketin kaynağı,cömertlikte eşi olmayan,kutlu olan gibi anlamlarından kullanılmış.Hepsi Yüce Allah'a nispet edilir.Tebareke fiilinden gelen Mubarek kelimeside kur'an'ın bir sıfatıdır.Kur'an bereketin kaynağı yüce Allah tarafından indirilmiştir.Kur'an'ın artan bereketinden yararlanmak isteyen ona uymak zorundadır.
Teberrüc kelime anlamı : muteberricât kelimesi burc kökündendir Açılıp saçılarak dikkat çekmek ve vücudu göstermek, ortaya çıkarmak manasına gelir. .Bu kelimenin açılımları 1- ibrâc Kule yapmak, burç dikmek, yüksekçe yapı kurmak ,2- tebrîc kale yapmak,3- teberrüc süslenip püslenmek 4-burç /burcu’l-irsâ kule, yayın kulesi ,burcu’s-saa’ saat kulesi kelimeleri bu köktendir.Yine Araplar kendi güzelliklerini göstermesi açısından kadının saraya benzemesi teberreceti’l-mer’etu demektedirler: Aramice’de burgâ, Hind-Avrupa dil kökünde yüksek yer, hisar anlamına gelir. Türkçe’ye girmiş olan burç, burgaz,burjuva kelimeleri bu köktendir..
Tecessüs kelime anlamı : =التجسّـس Sözlükte “araştırmak, dikkatle bakmak” anlamındaki cess kökünden türeyen (التجسّـس) tecessüs “gözetlemek, bir haberi araştırmak, iyice öğrenmek” demektir. Ahlâk terimi olarak bir kimsenin özel durumunu merak edip öğrenmek için onun bilgisi ve rızası dışında gizlice araştırma yapmayı ifade eder. Aynı kökten düşmanın sırlarını öğrenip bilgi sızdıran kişiye câsûs denir.
Tecessüs kavramı her türlü gizli bilgi edinme çabasını içerirse de kaynaklarda daha çok kötü maksatlı araştırmalar hakkında kullanıldığı belirtilir.
Tahassüs :Hiss kökünden türeyen tahassüs kelimesi de “gizli konuşulanları dinleme, kulak kabartma, bilgi toplama” gibi anlamlara gelmekle birlikte tecessüsün özellikle gizli kalması istenen bir duruma vâkıf olmak için kötü niyetle araştırmayı, tahassüsün ise bir konuda haber toplamaya çalışmayı ifade ettiği, ilkinin kendi adına, ikincisinin başkası adına yapılan araştırmayı belirttiği veya ikisinin aynı mânada olduğu yolunda açıklamalar yapılmaktadır (Lisânü’l-Arab, İbnü’l-Esîr, I, 272; Şevkânî, Fetĥu’l-ķadîr, V, 75).
Kur’ân-ı Kerîm’de tecessüs ve tahassüs masdarlarından birer fiil bulunmakta olup ilkinde
Hüsnü Zan: Bir konuda güzel düşünmeye denir.
Sui Zan: Bir konuda kötü niyet olduğunu düşünmek, hoş olmayan duygular beslemektir. Sû-i zan kötü ahlakın en büyüklerindendir. Sû-i zan’da tehlikeli, hüsnü-ü zan ise iyidir.” denmiştir
Peygamberimiz (sav), “Hüsnü zan güzel ibadetlerden biridir”, “Başkası hakkında bana kötü bilgi getirmeyin; ben yanınıza hakkınızda iyi düşünerek selim bir kalple gelmek isterim” demiş ve hüsn-ü zanna teşvik etmiştir.
Tesbîh kelime anlamı :Tesbih kelimesinin kökü ‘se-be-ha’ fiilidir. Se-be-ha sözlükte yüzmek,hızlı uzaklaşmak,yıldız ,hareket etmek, bir topluluğun yeryüzünde yayılıp hakim olması, suyun yayılıp kaplaması gibi anlamlara gelir.es-Sebhu’ suda ve havada hızlı yayılışı ifade eder. Mecazen yıldızların uzaydaki hareketleri için kullanılır:
Tesbih kelimesinin geçtiği ayetler de kullanıma bakalım
1-“ve kullün fi felekin yesbehûn” Hepsi bir yörüngede akıp/yüzüp gitmektedir
Enbiya 21/33 O, geceyi, gündüzü, güneşi ve ayı yaratandır. Her biri bir yörüngede yüzmektedirler.
وَهُوَ الَّذِي خَلَقَ اللَّيْلَ وَالنَّهَارَ وَالشَّمْسَ وَالْقَمَرَ كُلٌّ فِي فَلَكٍ يَسْبَحُونَ
Ve huvellezî halakal leyle ven nehâra veş şemse vel kamer(kamere), kullun fî felekin yesbehûn,
2-Es-Sebhu’ suda ve havada hızlı yayılışı
Yasin 36/40 Ne güneşin aya erişmesi mümkün olur, ne de gece gündüzü geçebilir. Her biri bir yörünge üzerinde yüzmektedir.
لَا الشَّمْسُ يَنبَغِي لَهَا أَن تُدْرِكَ الْقَمَرَ وَلَا اللَّيْلُ سَابِقُ النَّهَارِ وَكُلٌّ فِي فَلَكٍ يَسْبَحُونَ
Leşşemsü yembeğiy leha en tüdrikel kamera velel leylü sabikun nehar ve küllün fı felekiy yesbehun
3-Sebhan İşlerdeki süratli bir yarış koşuşturma için de Atların hızlı koşması ‘sebh’ fiili ile ifade edilir.
Müzemmil 73 /7 Zira gündüz vakti, sana uzun bir uzun bir yüzüş vardır (birçok meşguliyetin vardır).
إِنَّ لَكَ فِي اَلنَّهَارِ سَبْحًا طَوِيلًا
İnne leke fîn nehâri sebhan tavîlâ( elmalı meali )
Kelimenin kök anlam kümeleri göz önüne alındığında, Bu anlamda Allah’ı tesbih etmenin anlamı “Allah adına hareket etmektir” Allah’ı iman ve amelle tenzih edişte sürekliliği, sağa sola sapmamayı ve tezliği ifade ettiği düşünülebilir. Elmalılı Hamdi Yazır, Kur'an'da Allaha boyun eğmek,emirlerini uygulamak , insanın hayatının her alanında tesbih etmesi demektir Dil- kalb ve ilimle O'nun rızasına uygun islam ahlakına göre hareket etme, görevini yapma, kullukta caba göstermektir Böylece göklerdekiler ve yerde ve tüm varlıklar yaratılışa nasıl uygun hareket ediyorsa kul olarak bizler de, onların kervanına katılıp Rabbimizi tesbih etmiş oluruz bağlamında .Bu kelimenin temel özünde Cenâb-ı Hakk'ı, O'na yakışmayan şeylerden tenzih etmektir, uzak ve beri olduğunu ,yasalarına boyun eğmeyi hududları aşmamayı hafızalara kazımaktadır.
Allah’ın tesbih edilmesi, O'nun, Subhan hiçbir eksik sıfat taşımadığının, her şeye gücü yeten, yoktan var eden, hiçbir varlığa benzemeyen, eşi ve benzeri olmayan bir İlah olduğunun kabulü ve ikrarıdır. Bu şuura eren insanların huşu içinde içtenlikle sübhanellah der. Allah’ı tesbih sadece dille değil,hareket, fiil de gerekir. İnsanın Allah adına hareket etmesi hem tazimi hem tenzihi hem de sözlü tesbihi içermektedir.
Tezekkür-Tedebbür-Taakkul-Tefakkuh kelime anlamı :Zikir yani bilgiyi hatırlama öğüt alma,idrak etmede insanın Kalbî ve Zihni 5 önemli aşaması
1-Tezekkür: geçmişe yönelik düşünce demektır.Hatırlamaya ve hafızaya yönelik gerçeği hatırlamak
2-Tedebbür: gelecege yönelik düşünce demektir.Hadiselerin ve eşyanın arkasına geçmek (dübür)Bir meselenin köküne/ arka planına inmek demektir.
3-Taakkul: bağlantılardan sonuç çıkarma geçmis ve gelecek arasıda bağ kurmak demektir.akıl bağ demektir.aklını çalıştırmak
4-Tefakkuh: geçmis, gelecek ve bunlar arasındaki bağlantıdan yola çıkarak bugüne ilişkin sonuçlar çıkarmaktır.Anlayıp hayatın pratiklerine dönüştürmeye çalışmak
5-Tefekkür: tefehhüm anlama, farkına varma bütün bu süreçlerin tümünü kapsayan düşünme sonrası teffeküre fikir üretme aşamasıdır
Ayrıntılı açıklama sırasıyla verilmiştir;
Tedebbür, دبر d-b-r kelimesinden türemiş,dubur, önün zıt anlamlısı olup, arka ve ard anlamına gelir.Arka plana göre, arkayı anlamak.Bize aktarılmak istenen şeyler düz bir biçimde değil onu anlayacağımız şekilde gönderilmiştir. Onu okuyup ama anlamamız gerektiğini vurgulamaktadır. Fiil halindeki kullanımları ise bir şeyin ardınca gitmek, birşeyi takip etmek anlamlarına gelir.Bu kökten gelen tedbîr kelimesiyle de sonuç hakkında düşünerek gereken önlemleri almak demektir.Arka, ard, geri, iz takip etmek için ardınca gitmek gibi anlamlarla bağlantılı ; gözleme dayalı bir düşünme eylemidir.Bir işin sonucunu;,başından itibaren , göz önünde bulundurma ve sonunun nereye varacağını hesaplamak anlamlarına gelir.
Tezekkür التذكر zikr, kelimesinden türetilmiş,Geçmişe yönelik düşünce demektir. Hatırlamaya ve hafızaya dayanır. Kelimenin kökü olan zikr, unutulmuş bir şeyi hatırlama gayreti demektir,Birşeyin Akleden kalple düşünerek ve dile getirilmesi anlamına da gelir. Tezekkür, sıkıntılara katlanarak yapılan geçmişe yönelik bir düşünme biçimi; hatırlama eksenli olan, unutulan veya aktif olarak kullanılmayan bir bilginin, bir tecrübenin yeniden bilinç düzeyine çıkarılarak kullanılmasını temin etmeyi amaçlar.
Özelikleri
1- Derine indiğin şeylerle ilgili gerçeği hatırlamaya denir.
2- Zihin sebepler üzerinde yoğunlaşır,geçmişe yöneliktir,Unutanı hatırlamaya yönelik derin düşüncedir,
Teakkul: Geçmiş ve gelecek arasında bağ kurmak "akil" bağ demektir.Aklını çalıştırmak ,düşünmek anlamında tanım yapılmıştır.Akıl, duyu organları aracılığıyla kendisine ulaşan bilgileri değerlendirerek doğru ile yanlışı ayırabilen, her türlü kavram ve fikirler arasında mukayeseler yapabilen; varlıkları, gaye, imkân ve ihtimal noktasından inceleyip onlar hakkında doğru bilgiler ortaya koyabilen zihinsel bir güçtür.Kur'an Akıl kullanılmayınca doğrudan doğruya varlıklar ile onları yaratan arasında olması gereken bağlantıların kurulamayacağını belirtmiş. Allah’ın lütfuyla sahip olduğumuz bu yeteneği, uzun tecrübelerimizden sonra elde ettiğimiz alışkanlıklar, doğru tahmin yeteneklerimizin gelişmesini sağlar.Hayatı doğru okumak ve anlamak için Yüce Allah'ın insanlığa kazandırdığı kur'an'ın öğretisidir.
Tefekkür: Bütün bu süreçlerin tümünü kapsayan düşünme melekesidir.Fikir üretme aşaması,hatırlamak, iyice düşünmek.Tefekkür التفكر kelime kökü : فكر F-k-r kökünden gelen lügatte; hatırlamak, iyice düşünmek.Tefekkür, “Bilinmeyeni elde etmek için bilinenleri sıraya koymaktan ibarettir.Kısaca “maksada ulaşmak için işleri incelemeye, araştırma ve olaylara akıl yormaya denir. Allah’ın zâtı hakkında düşünülemez çünkü Allah, şekil ve suretten münezzehtir.Bundan dolayı tefekkür, somut ve gözlemlenebilir deliller üzerinde,düşünme eylemidir Bu yönüyle de tüfekkür, gözlemin bir çeşididir.Muhammed (as)’in“Allah’ın nimetleri hakkında tefekkür edin,Zâtı hakkında tefekkür etmeyin! tefekkürdeki bu anlamı görebiliriz
Tefakkuh: Geçmiş, gelecek ve bunlar arasındaki bağlantıdan yola çıkarak bugüne ilişkin sonuçlar çıkarmaktır. “fıkh” kökünden gelir.ince ve tam bir anlayış ve kavrayış bağ kurmaya yarayan düşünme şeklidir.Kast ettiği aklın merkezi kalptir. Yani akletme kalple gerçekleşir.
özellikleri ;
1-Birinin ne söylediğini anlarız, bu "fehm"dir yani anlayış; iyiyi kötüden ayıran anlama kuvveti. ; fakat söylenenin, olup bitenin bir şeyin özünü, aslını anlama, gerçeğine erme, onu bütünüyle kavrayıp bir sonuca varma "tefakkuh"dur.
2-Dini tefakkuh ettiğiniz zaman onu şekilde değil özde yaşamaya başlarsınız. Kur’an’ın kıssalarını hayatın içinde okumaya başlarsınız. Kıssadan hisse almak tefakkuh ile mümkündür.
Sonuç olarak Kur'an-ı Kerim'de düşünmeye yönelik bu kavramlar Rabbimiz, birçok konuyu düşünebilmemiz için bizi, soru sorarak eğitir. Soru sorarken de, Kur’an’da anlatılan her bir konu hakkında tedebbür, tezekkür, tefekkür, tefakkuh etmemizi ister. Kısaca ayetler ve olaylar arasında bağ kurmamızı ve aklı selim olmamızı ister. Hiç düşünmezmisin? görmezmisin? akletmezmisin? der. Zihni ve kalbi düşünme boyutları arapçada tefa’ul babından gelen bir fiil kalıbıdır Bir işin aşama aşama yapıldığını ifade eder
Teşbih kelime anlamı : Bir şeyi başka bir şeye benzetmek manasına gelir. Aynı zamanda teşbih, İki şeyin bir manada müşterek olduklarını; ister hakikat ister mecaz olsun, bunlardan her birinin diğerinin yerini tutup, onun yerine geçeceğini göstermektedir.
Tertil kelime anlamı : :Kalbin okuması acele etmeden, Bir metni yavaş yavaş, dura dura, bazı şeyleri görünür şekilde, en uygun düzen içinde ve acele etmeden sindirerek bir araya getirmek anlamına gelir.manasının hakkını vererek okumaktır.kalbinle okuyup ön yargısız hissederek yaşarak yavaş yavaş okuyarak hayatını yaşantını kuran ahlakını hücrelerine kadar yedirmek
Tenzil: Tenzil vahyin indirilişine, Allah’dan gelişine, asıl kaynağını ifade eder. Allah ile Nebi arasındaki Yukardan aşağı dikey inişidir. İnzal de vahiy metodu ve hükümleri ve içeriğinin Resul ile insanlar arasındaki yatay ilişkisi tebliğini ifade eder.Tenzil Kur’an için kullanıldığında parça parça yani ayet ayet sure sure inişi vurgusu vardır.İnzal kelimesi tek seferde iniş olarak anlaşılmıştır. Bu mânayı destekleyen Kur’an’da kullanımlar vardır. Önceki vahiylerin inişi inzal ile anlatılır. Yani Kur’an gibi âyet âyet değil de tek seferde indiği mânasına gelir.
Tevekkül kelime anlamı : :Allahü teâlâya teslim olma. Bir işe başlarken sebeplere yapıştıktan sonra O'na güvenme; kalbin, her işte Allahü teâlâya îtimâd etmesi, güvenmesidir.Kur’an’da herhangi bir şekilde tevekkülden bahsedilen âyetlere bakıldığında, önce ne yapılması gerektiğinin açıklandığı, sonra da bir bağlaçla tevekkülün emredildiği görülüR
Tevfîk kelime anlamı : Vifāk kökünden.Allah’ın, kulun yararına olan şeyi yapmayı dilemesi ve kulu; kendisinin beğeneceği, râzı olacağı şeyleri sevmeye, dilemeye ve yapmaya muktedir kılması; kendisinin beğenmeyeceği, gazap edeceği fiillerden tiksindirmesidir ikrâh ettirmesidir. Bu sevdirme ve nefret ettirme eylemi, Allah’ın işidir. Kul, sadece bu eylemin ortaya çıktığı mahalden/yerden ibarettir.
Tevil kelime anlamı : Te’vîl sözcüğü “yorum tefsîr etme gibi anlamlara çekilmiş çarpıtılmıştır. Tevil kelimesi, Kur'an'da tefsir manasında değil, işin varacağı netice anlamında kullanılmıştır. Bu sözcük الرّجوع – “rücû etmek ve varacağı yere vardırmak, aslına döndürmek, bir şeyin vakti geldiğinde vuku bulması, ortaya çıkması anlamındaki yani birinci, ikinci, üçüncü şeklinde ardı ardına dizmek, sıralamak, öncelik sırasına koymak anlamlarında olur.
Tevvab kelime anlamı : Kullar için kullanıldığı zaman tek başına, Allah için kullanıldığı zaman ‘âlâ’ edatı ile kullanılmaktadır.İnsan için kullanıldığında “çok tövbe eden”, Allah’a nisbet edildiğinde “tövbeleri çok kabul eden” demektir. İnsana nispetle kullanıldığında her türlü günah ve mâsiyetten itaate dönmeyi anlatır. tevbe işini her daim yapan manalarına gelir.Böylece “Allah kuluna tevbe etme gücü verdi, kul da tevbe etti” anlamına gelir. Yüce Allah'ın sıfatı et-Tevvab" ise; günahlardan rucu edip, Allah'a yönelen kişinin tevbesini her daim ve sürekli kabul edip, kulunu affeden manasınadır. Bu itibarla tevbe kul hakkında günahlardan dönmeyi, Yüce Rabbimiz hakkında da cezalandırmaktan dönmeyi ifade eder, yani kul Rabbine döner, Rabbi de onun bu yönelişini kabul eder ve onu cezalandırmaktan vazgeçer.
Tevbe, kelime anlamı :Arapça 't-v-b' fiilinin kökünden türemiş bir isimdir. Mastarı ‘tevbeten’ ve ‘tevben’ dir. Lûgatta dönüş, geriye dönmek, pişman olmak, günahtan dönmek ve günahtan pişman olmak anlamlarına gelir.‘Taib’ kelimesinin mübalağa kalıbı olan ‘tevvab’ kelimesi insan için kullanıldığında,Tevbe eden kişiye denilmektedir. Tevbe kelimesi, Arapçadaki ‘ila’harfi cer’i ile insan için ‘âlâ’ harfi cer’i ile Allah’ a nispet edilir.Tevbe Kişinin işlediği günahların farkına vararak pişmanlık duyması, bu günahları bir daha işlemeye gücü yetecek durumda olsa dahi işlememeye karar vermesidir.’
Tevbe-i Nasuhu kelime anlamı Tevbe kelimesi ile birlikte kullanılan Nasuh kelimesi n-s-h den kökünden gelen halis, saf, samimi anlamlarında kullanılır. Nasuh kelimesi bunların yanında bir söküğü dikmek, bir yırtığı onarıp düzeltmek anlamlarında da kullanılır.
Kulun geçmişte işlemiş olduğu günah, hata ve eksikliklerden, içtenlik ve saf bir gönülle pişmanlık duyarak, gelecekte bu günah, hata ve kusurları bir daha işlememeye azmederek terk etmesidir,
Tilavet arapçada ''utlu '' olarak çeşitli anlamları türevleriyle geçer. Dilin okumasıdır Okuduğu bilgiyi aktarması gereğini yapmak, takip etmek” nakletme, lafızları arka arkaya dizmek, tekrar etmek, anlamlarına gelmektedir.Tilavette de yapılması gereken sesli telaffuzudur , sesli olmayan okuma tilavet sayılmaz.
Tuğyan kelime anlamı : azmak, sapmak; taşmak” anlamına gelen tuğyân (tağy),Taşkınlık, azgınlık, sınırı aşmak demektir. "tağut kâfir, zorba kişiyi ifade eder. Tuğyan kelimesine küfür, şirk ve zulüm olarak iki şekilde mana vermek gerekir Fiziksel güçlerin normal sınırları aşacak şekilde faal hale gelmeleri de tuğyanla ifade edilmiştir. Bu şekilde taşan ve her yeri kaplayan şeye tâğıye denilmektedir. Kavram olarak tuğyan, isyan ve günahta, sınır tanımayacak ölçüde ileri gitmektir. İnsanın haddi ve ölçüyü aşması demektir., Allah’ın insan için koymuş olduğu aşılmaması gereken hududu aşar, ölçüyü kaçırırsa tuğyana düşmüş, Allah’a isyan etmiş olur.
Kur'an'da Allah müminlerin dostu ve yardımcısı, "tağut" da kâfirlerin dostu ve yardımcısı olarak gösterilmiş; "müminlerin Allah yolunda savaştıkları" kâfirlerin ise, "tağut yolunda savaştıkları" ifade edilmiştir:
--------------------------------
U-Ü
Uluhiyet kelime anlamı "ibadet edilmeye lâyık olan yegâne mabud bütün varlıkları yaratan Allahtır" diye ifade edilebilen hakikat. Yalvarıp-yakarmak,korkmak, ümit etmek, tevekkül etmek,tevbe etmek,istemek,ürpermek, adak adamak ve imdat dilemek gibi kulun fiili olan ibâdetlerdir
Uluhiyet; namaz, oruç, zekat, hac ve kurbanda, duâda, adakta, korkuda, ümit ve sevgide, ibadet ve itaatte sadece Allah’ı birlemek, bu ibadetleri yalnız O’nun için yapmaktır. Bunu yapan mü’minler, sadece Allah’a itaat etmek ve O’nun rızasını kazanmak için yaparlar.
Ulü’l-elbâb kelime anlamı :Zikir'den bilgi sahibi olan saf akıl sahipleri”.Güçlü bir iradeye, kavrayış yeteneğine sahip ,anlayışı keskin olanlar, her şeye dikkat ederek ibret gözüyle bakanlara Ebsar sahibi kimseler denir. (Bkz: Ragıp el-İsfahani, el-Müfredat,) Kur’an-ı Kerim’de 16 ayette geçen Fıtratı bozulmamış, kendisi için Hakikat ortaya çıktığında şüphe duymadan kabul eden, kavrayan, zaaf ve beklentiler sebebiyle görmezlikten gelmeyen akıl sahipleri Bu tür insanlar, herhangi bir konuda donanımlı olsun veya olmasın, doğrulara açıktırlar ve gerçek ortaya çıktığında herhangi bir tarafa çekmeden,kabul edenler,.Hareketlerini ona göre düzenlerler. Önyargı ve saplantıları olmadığı için sürekli gelişir arınırlar
Usvetun hasenetun kelime anlamı:Usve tıpkı kelimesinin, kendisine tabi olma,uyma, uyulan şeyin ismi olması gibi, kendisi örnek alınıp uyulan şeydir. Arapça'da, "Sen onun gibi, o da senin gibidir" anlamında denilir İbrahim'deki örneklik kafir kavminden uzaklaşması hususunda, İbrahim'de ve ona inananlarda güzel bir örnekliğini ifade etmektedir.
Hasene ve çoğulu Hasenat Kur'an'da ‘Husn’ ve bu kökten türeyen; Hasene hasen, husnâ, ihsan, ahsen, muhsin gibi kelimeler Arapça'da kök anlamı iyiliğin ve güzelliğin çeşitli ayrıntıları anlatmak için kullanılan bir kelimelerdir. Karşıtı, suç, kötülük, günah demek olan "Seyyie"dir.Hakikatini yaşamayı niyete alan kimseden açığa çıkan güzel davranışlardır.Rast gele her müslümanın yaptığı bildik iyilikler değil, körü körüne iyilik değildir.Örnekliği kur'an'da Uyulması gereken, şüpheden uzak olan ‘güzel söz’. İnsanı yücelten, Allah’a yaklaştıran güzel imtihanları vermek,Allah’ın işleyenlere güzel bir geçimlik verdiği hasene Kötülükleri seyyiât’ı ‘hasenât’ iyilikler ile gidermektir
Tevekkül :Allahü teâlâya teslim olma. Bir işe başlarken sebeplere yapıştıktan sonra O'na güvenme; kalbin, her işte Allahü teâlâya îtimâd etmesi, güvenmesidir.Kur’an’da herhangi bir şekilde tevekkülden bahsedilen âyetlere bakıldığında, önce ne yapılması gerektiğinin açıklandığı, sonra da bir bağlaçla tevekkülün emredildiği görülür.
Ümmet kelime anlamı :Arapçada dilinde bir kelime, pek çok benzer yada farklı anlamlara sahiptir.Bunlardan biriside'' Ümmed'' kelimesi kur’an’da birbirini tamamlayan benzer manalarda gelir Ümmet terimi imam kelimesinin çoğuludur.İslamdan önce bu kelimenin, ümm, imâm, ümmî türevleriyle bilinen anlamları şunlardı:Hedef , gaye,niyet , merkezî bir konum ve bir şeye yönelmek ,geçmek ve başı çekmek, sevk ve idare etmek ,asıllık ve kaynak, cemaat ve topluluk gibi anlamlar taşıyan gibi emm’ kökünden türetilmiştir.Toplumda Hem neseb, hem de sebeb asabiyetini (bir başka sebeple aralarında yakınlık ) ifade için kullanıldığı gibi .Toplanma" ve aynı cinsten bir şey etrafında buluşma.anlatır. Arapça’da ümm= anne, ümmi ve imam =önder= lider kelimeleri, ümmet ile aynı kökten gelmesine rağmen, farklı anlamları ifade ederler. Ümm (anne) bir şeyin vücûduna vesile olan ve asıllık eden,türün devamını sağlayan terbiyesine , ıslahına veya başlangıcına asıllık eden manâsınadır.
Kur'an'a göre ise ümmed,kelimesinin kullanımları
1-Ümmet İmam, önder kendine has bir dine sahip olan kimsedir.
2-Zaman, uzun zaman anlamında : Ümmet'i tanımlamada yer; ümmetin üzerinde yaşadığı ülke, vatan veya ümmetin siyasî olarak hâkim olduğu toprak parçası, beraberce yaşadıkları çağ ve zaman, din; aynı yer ve zamanında aynı dine bağlı insanların oluşturduğu topluluk anlamında.
3-Cemaat, topluluktur: Bir imamın önderin, başkanlığı altında sağlam bir topluluk oluşturup düzenli bir şekilde faâliyette bulunan ve diğer insanlara önderlik bir topluluktur. Kendi irâdeleriyle veya bir zorunluluk sonucunda aynı yerde, aynı zamanda veya aynı dine uymak sûretiyle bir arada yaşayan insan topluluğudur. Ümmed , iman üzere olduğu gibi, küfür üzere de bulunabilir; Faâliyetleri sâlih amel de olabilir, fitne ve fesat da. Kişilere göre ‘imam-önder’ hangi konumda ise, gruplara/topluluklara göre de ‘ümmet’ o konumdadır.
4-İslâm ümmetidir, Kur’an’a göre bir tek ümmed anlamında İnsanlık içerisinden çıkartılmış en hayırlı ümmettir. Allah’ın yarattıkları arasında bazı ümmetler, hakka iletirler ve hak ile adâlet yaparlar. İnsanlar arasından çıkartılmış en hayırlı ümmet olan İslâm ümmeti, diğer ümmetlere karşı üstün bir konumdadır.5-İslami,Allah'a karşı sorumluluk bilinci salihati amel fiileriyle öğretisi ile gelir.
Ülü’l-azm kelime anlamı :Kur’ân-ı Kerîm’de bazı peygamberler için kullanılan bir tabir. Sözlükte “sabırlı, gayretli ve kararlı kimseler” demektir Peygamberler, aldıkları ağır görev ve yüklendikleri sorumluluk karşısında herhangi bir yılgınlık göstermeden dini insanlara tebliğ görevini yerine getiren, bütün zorluklara göğüs germede azim ve sebat gösteren Peygamberler demektir. Kur’an’da ulü’l-azm Peygamberlerin isminin geçtiği bir âyette şöyle buyrulur: “O, dini ayakta tutun, onda ayrılığa düşmeyin diye dinden Nûh’a tavsiye ettiğini, sana vahy ettiğimiz, İbrâhim’e, Mûsâ’ya ve Îsâ’ya tavsiye ettiğimizi Allah size de din kıldı.” (Şûrâ, 42/13; Ahzâb, 33/7) Ulü’l-azm Peygamberler Hz. Nuh, Hz. İbrahim, Hz. Mûsâ ve Hz. Îsâ ile Hz Peygamber’dir.
--------------------------------
V
Vasat ümmed ; Allah bu ümmeti milletlerin ortasında ve onlar için hayırlı örnek olacak bir topluluk kılmış.Ortada bir ümmet Ortada olan, herkes tarafından görülen demektir. Bu ümmetin ortada olması, herkes tarafından görülmesi, örnek ve model alınması içindir. Allah insana, bütün ilişkilerinde “dengeli” olmayı tavsiye buyurdu; şaşmaz ilahi ilkelerine inanıp bunları uygulayan ve böylece hayatın her alanında dengeyi ve ölçüyü gözeten model/örnek topluma da "vasat ümmet adını koydu.Bunlar Hayatın her alanında Allah’a teslim olarak bireysel ve toplumsal barışı(silm) sağlayanlardır.
Vaad kelime anlamı : Va’ada fiili, söz verdi, vaadde bulundu, anlamına gelmektedir.Aynı kökten gelen ev’ada“va’îd” ve “iyad” acı ve korkunç olan olaylarda kullanılır. Tehdit ve korkutma ifade eder. şerle, kötülükle, fenalıkla tehdit etti, gözdağı verdi anlamında kullanılmaktadır. Va‘d kavramı hem hayır ve iyilikle, hem de şerle; kötülük ve fenalıkla ilgili olarak kullanılmaktır. Münafıklara vaidi vaat etmiştir, müminlere ise vaad vaat etmiştir
Velayet kelime anlamı :"velâ" fiilinden türeyen sözlükte; yardım eden , seven, dost olan, yakın, himaye eden, korumak, birinin işlerini üstlenmek ve akrabalık tesis etmek anlamlarına gelmektedir.Kabul etsin veya etmesin birinin bir başkası üzerinde söz sahibi olmasıdır.Velâ' fiilinden türeyen velî; zaman, mekan, din, inanç ve nispette yakınlık anlamına gelir,
Vekîl kelime anlamı : :savunucu koruyucu ve gözetici anlamlarına gelir. Kur’an’da Allah’ı niteleyen ve sıfatı olarak vekil,yarattıklarının tedbirini üzerine alan Vahiyi , peygamberi ,.Allaha yönelenleri savunan, koruyan ve gözeten Yüce Allah olduğu herşeyin üzerinde bir gözetici ve hakkın üstün gelmesini sağlayıcı olarak ifade eder.
Vech kelime anlamı : Kelime anlamı vucudun yüz kısmıdır .Arapçada mecazen Kişinin kendisi zatı ve varlığı anlamındadır.İnsanın varlığını ,kendisini benliğini Allah’a adaması ,teslim olması demektir.
Vesvese kelime anlamı ; şeytanların dürtüsü olup, bazen kulağa bir fısıltıymış gibi gelebilen veya beyinimize bir düşünce halinde doğan, bir çok insanın bunların ne olduğunu ayıramayıp kendi fikri sanarak çelişkiye düştüğü bir durumdur.
İlham kelime anlamı : Bunlar kendi arasında ikiye ayrılır. Meleki vasıtası ile kulağa veya kalbe gelen fısıltı halinde veya düşünce şeklindeki düşünceler ya da, Allah’ın vasıtasız olarak doğrudan kalbte yarattığı İlahi mesajlardır. Kulağa fısıltı olarak gelen veya beyinde düşünce olarak beliren hatırlatmalar kuvvet takva ilhamıdır. Bütün vücüda yayıldığı ve her zerre ile işitildiği sanılan ilham ise, ruhumuza bir fikir veya bir uyarı veya bir müjde halinde doğan İlahi ilhamdır.
Peygamberimiz a.s buyuruyor ki:
-“ Melekten gelen ilham,Allah'ın rızasına İslamiyet’e uygun olur Şeytandan gelen vesvese, İslamiyet’ten haktan ,ayrılmaya,muhalef etmesine sebep olur ” [Tirmizi]
Vücûh -Nezâir kelime anlamı :çeşitli anlamlarda kullanılan müşterek (çok anlamlı) lafızlara; Nezâir ise, bir çok kelimenin aynı anlamda kullanılmasına denir. Sâlat kelimesinin Kur'ân'da beş vakit namaz (Bakara, 2/3), ikindi namazı (Mâide, 5/106), Cuma namazı (Cum'a, 62/9), cenaze namazı (Tevbe, 9/84), dua (Tevbe, 9/103), din (Hûd, 11/87), kırâat (İsrâ, 17/110), rahmet ve istiğfar (Ahzâb, 33/56), namaz kılınacak yer (Hac, 22/40) anlamlarında kullanılması vücûha..
sakar, nâr, hutame, cahim, hâviye, saîr kelimelerinin cehennemi ifade etmek için kullanılması ise nezâire örnektir.
Vizr kelime anlamı : Kur’an günah olgusunu ifade etmek üzere on beş kelime kullanmaktadır. Bunların arasında bir anlam yakınlığı olsa bile, her biri başka bir hataya, hatanın farklı bir boyutuna işaret eder. Vizr sözlük anlamı, sığınılan dağ geçidi veya oyuk demektir. ‘Vizr’ günah, borç, yük ve sorumluluk anlamına gelmektedir.Aynı kökten gelen ‘vezir’, işi yüklenen demektir ki yöneticinin sorumluluğunu paylaşan kimselere de vezir denmektedir.İslâm’a göre herkes kendi yaptığından sorumludur. Hiç kimse bir başkasının işlediği suçtan dolayı ceza çekemez. yani bir kimsenin cezasını vekâleten, onun yerine bir başkası çekmez Bu bakımdan İslâm, Hırıstiyanlıktaki ilk günah olayını, ya da günahın babadan oğula geçmesi inancını reddetmektedir.Fakat nasıl ki iyi bir çığır açmak, sevap işlemesine sebep olmak insana sevap kazandırırsa; günaha sebep olmak, günahın işlenmesine zemin hazırlamak, kötü (münker) bir gelenek başlatmak, kişiyi günah kazandırdığı gibi, o günahı işleyenlerin günahlarında bir eksilme olmadan ona ilave bir ‘vizr’ kazandırır. (Bakınız: Bid’at) Kötü bir çığır açmanın ‘vizr’ini yüklenmek kötü olduğu gibi, bir takım insanları cahillikleri sebebiyle doğru yoldan saptırıp inkâra ya da günaha sürüklemek te büyük bir vebâldir, ağır bir vizr (yük)dir.
--------------------------------Y
Yaratılış (insanın )aşamaları Kur'an insanın yaratılışı ile ilgili ruh üflenmeden önceki yaratılış ilgili aşamalar sırasıyla okuyalım
1-Türab toprak aşaması,
2-Tin :Toprağın su ile karışımıdır çamur veya balçık aşaması,
3-Tın-i lâzib , toprak, su, hava ve ateş (sıcaklık) birbirine karıştırılırsa buna 'tın-i lazib -yapışkan cıvık çamur aşamasıdır.
4- Hame-i mesnun cıvık çamurun yoğrulduktan sonra biçim verilmeye uygun duruma gelmesi Mesnun' ise kalıba dökülmüş, belli bir sûrete sokulan şekil verilmiş çamur aşaması,
5- Sülâletin min tîn süzme çamur aşaması,insanların bedenlerinde ete kemiğe dönüştüren erkeklik suyu veya bu suyu meydana getiren elementlerin birleşme aşamasıdır.Türkçede, çoluk çocuğa, torunlara, soya sülâle denmesinden dolayıdır.
6-Sâlsâlin kel-fahhar işlenmiş ve pişirilmiş kurumuş balçık demektir. Çamura belli bir şekil verildikten sonra kurumaya bırakılır, iyice sertleşir ve vurulunca ses çıkarmaya başlar.
7-Ruh verilme aşaması beşer kalıbı/cesedi bu haliyle henüz insan olmamıştı. Şekli tamamlanmıştı ama, onu değerli kılacak bir canlılığı yoktu. İşte bu cesede ilâhî ruh üflendi ve o bir insan/beşer Hayat buldu ve yaşamaya başladı. İnsanı değerli kılan da aslı topraktan gelen cesedi/kalıbı değil, özünde taşıdığı ilâhî nefes ruhdur. Ana rahminde yeni yeni oluşmaya başlayan cenine de belli bir zaman sonra ruh üflenir, yani can verilir. Tıpkı ilk insan verildiği gibi. O zaman cenin canlı olur, ruh sahibi olur. Ölen kimseler için de 'ruhu alındı, ruhu çıktı' denilir. Başlangıçta değersiz, cıvık, rengi değişmiş, zayıf ve kokuşmuş bir çamur, ya da adi, basit ve sıradan bir şey olan bu varlık; şekillendi, en güzel bir biçim aldı. Her birinin ayrı görevi olan organlara sahip oldu.Topraktan süzülüp gelen, bünyesinde topraktan cevherler taşıyan, toprakla aynı öze sahip olan insan ölünce ait olduğu yere geri dönüyor. Toprak onu bağrına alıyor sanki verdiklerini geri alıyor.Kaynak :Hüseyin ece
Yetim kelime anlamı :“Öksüz” demektir. Arapların “eşsiz inci” (durre yetim) sözünden alınmıştır. İnci nasıl diğer taşlar arasında benzersiz ise yetim de diğer insanlar arasında kimsesi olmaması bakımından benzersizdir. Öksüz, Eski Türkçede ise Ög / Ök Kelimesi Ana / Anne Anlamında Kullanıldı. Ög / Ök Kelimesinin Sonuna süz yokluk eki aldığında Ögsüz / Öksüz Olmuştur. Yani Annesiz ( Anasız ) Göğüssüz (öğ-süz) yani yaslanacak bir anne göğsü bulamayan demektir. Kur’an’da yukarıdaki sâil için söylenen aynen yetim için de söylenir: “Sakın öksüzü hor görme/üzme” (Duha; 93/9).
Daha geniş açıdan bakarsak, bugün için kimisi annesi babası olmama anlamında, onları bir şekilde kaybetme anlamında, kimisi toplumu içinde yalnız kalma anlamında öksüzdür. Babası, annesi olsada olmasada , toplumunda yanlış anlaşılan, doğruyu söylediği için dokuz köyden kovulan, onca gürültü arasında sesini duyuramayan, sözü yarım kalan, dışlanan, mahkûm edilen, çaresiz kalan, kapısı çalınmayan, unutulan, terk edilen, bazı şeylerden yoksun olan taşlanan kimselerde yetimdir
Yevm kelime anlamı Bu kelime bize zaman olarak güneşin doğması ile batması arasındaki süreyi ifade eder.Kur'an'da ayetlerin tümünde ‘eyyamin’ kelimesi, Bizim bildiğimiz anlamda ‘gün’ olarak kullanılıyor. Herhangi bir zaman dilimini anlatır. Yevm, dört şekilde tefsir edilir:Sitteti eyyam terkibi, “altı gün, altı evre , altı aşama” vb anlamına geldiği ifade edilmektedir..Bu terkip, Kur’an’ın tamamında “yedi kez” geçer
--------------------------------
Z
Zalim kelime anlamı : :Allah’a ve Resûlüllah’a iman ettiği halde talimatlara kuran'a uymayan zıddı yanlış işler yapanlara denir. Üç çeşit zalim vardır:
Birincisi: Allah’a karşı isyan eden kâfir veya Allah’a ortak koşan müşriktir. Allah’ın ayetleri kendisine hatırlatıldığı zaman kibirlenerek yüz çeviren inkârcılar zalimdirler.
İkincisi: Toplum ve kişi haklarına tecavüz edenlerdir. Bu kamu haklarına saldırı ve kişinin -ister doğuştan ister sonradan elde ettiği- haklarını gasp etme, kişiye veya kamuya her türlü işkence, baskı ve hak ihlâli şeklinde ortaya çıkar. Hak ve adaleti dağıtma makamında olanlar, adaletten ayrılırlarsa; zalim olurlar. Zulmün kişiden kitleye, kitleden kişiye doğru gerçekleşmesi arasında fark yoktur. Zulüm zulümdür.Zulmu işleyenlere zalim denir
Üçüncüsü: Kendi kendine zulmeden zalimler. Bu, kişinin Allah’a karşı hata işleyerek içine düştüğü günahkârlık, ya da bedenin veya ruhun hakkını vermeyerek, kendi bünyesindeki dengeyi bozmaktır
Zulüm kelime anlamı : Zulmün’ çoğulu zulumât’tır. Zulüm’,kelime yapısı mecazen de karanlıkları ifade eder. Bu karanlıklar, inkâr, şirk, isyan gibi şeyler olduğu gibi; haksızlık, işkence hakkı yerli yerine koymamak, yer ve zaman, nitelik ve nicelik olarak yanlışlık yapmak. Bunların her biri karanlık gibidir, hakkın yerine konulmamasıdır, aydınlık gibi insana rahatlık veren bir şey değildir.Zulmedene de ‘zâlim’ denir.Yani “zulüm”; ister fazla, isterse eksik olsun, herhangi bir şeyin kendine ait olan yerin dışında başka bir yere konulması anlamındadır. Aslında herhangi bir şeyi yerli yerinde kullanmamak da zulümdür. Ayrıca bu kelimenin, maksadı aşmak, hakkı teslim etmemek ve haddi tecavüz etmek anlamlarına geldiği de ifade edilmiştir.
Zenb kelime anlamı :Arapça lügatte, “isyan, karşı gelme, suç, kabahat gibi günaha “zenb” denmektedir. Zenb, kuyruk, arka, peşi anlamına gelir. Günahın zenb olarak adlandırılmasının nedeni günahın arkasının geleceği, insanı rahat bırakmayacağı ve sonuçta azaba neden olacağından dolayıdır.iş sonuç itibariyle ona vebal yüklüyorsa, ceza almasına sebep oluyorsa o işi ‘zenb’tir.-
Zebûr kelime anlamı : =زَبُور, Hikmet/ hüküm veren bir kitap anlamındadır. Sadece Davut aleyhisselama indirilmiş bir kitapın değil ,tüm nebilere verilen kitaplardan bir kitap anlamındadır
Zekat:(z-k-y) Bu kelimenin kök anlamında çoğalma, gelişme, arınma ve bereket ,temizlik gibi ” anlamlara sahiptir.Zekat kelimesi sadece zekat -ibadetini değil bazende bu formatta gelir Örneğin Sevgi arttı (zeka’l-hubb), mal çoğaldı (zeka’l-mâle), (zeka’r-racul) adam kendini geliştirdi ,temizledi şeklinde de kullanılılabilir.Bu ayette o hallerini değiştirsin çoçuğun huyu temiz olsun şeklinde gelmiştir..
Zikir kelime anlamı :Toplumuzda Zikir kavramı, Kur’an’da çok geniş bir anlama ve muhtevaya sahip olduğu halde günümüzde neredeyse tek anlama düşürülmüş zikir denilince belli sayılarda islami sözcükleri dil ile tekrar tekrar okumaktır..
Kur'an'a göre zikir ise sadece sayı ile dil okumak değildir . Zikir-Zikra-, Tezkir, Mezkür,Müzekkir,Zakirat ,Zakiriyn,zeker,Zükür,Zükran,Ehli Zikir Çoğulu zükûr, ezkâr gibi gibi türevleriyle gelir.Bu kelimeler kuran daki bilgi ile anmak, hatırlamaktır. Kısaca kurani hayat bilgisini hatırlama , hatırlatma ya da hatırda olanı muhafaza etme, söylemek, bahsetmek, hatırlamak, hatırlatmaya ,düşünceye sevkeden ibret ,düşünme,öğüt, ihtar, uyarı diyebiliriz
Zikir kur'anda geçtiği ayetlere göre kullanılan anlamları ;
Anlamak, anlatmak, besmele, bilme, davet etmek, delil, düşünmek, görmek, hatırlamak, hatırlatmak, Yol gösterme,Kulluk yapmak, ibret, iman, kulluk yapmak, itaat etmek,kıssa, konuşmak,Kitab,Kur’an, Allah’tan başkasına kulluğu yasaklayan vahiyler Kur'an dışında ilâhî kitaplar, daha önce kendilerine kitap verilen kitap ehli,zikir ehli .mükâfatlandırma, namaz kılma, okumak, öğüt, öğüt almak, öğüt vermek, sevmek, söylemek, şan, şeref, şükretmek, Tevrat, uyarı, vahiy, yol göstermek. Aynı kökten gelen zekere, zikreden erkek anlamına gelmektedir.
Kuran tezkir bir zikirdir. Hatırlatmadır.Hatırlatıcıdır.Allah insanların fıtratını islama uygun hale getirerek yaratmıştır.Ve İnsanlara tercih etme hakkı tanımıştır.Fıtratında Var olduğu olduğu halde bir şekilde kaybolmuş olanı yeniden ortaya çıkarmaktır.Bu yüzden Allah insanın farkına varamadıklarını ve bilmediklerini öğretir ve bu bilgileri kullanıma hazır bir şekilde zihnimizde izni ile yer eder.Dünya hayatımızda o bilgileri sürekli hatırlayarak kullanırız.Unutsakta Allah'a koruması altında güncellenir.Kuran'ımızdaki ibretleri bilgileri kendi hayatımıza öğüt olacak şekilde tekrar tekrar hatırlarız.Her öğütü hatırlama ve fiili kullanma birer zikir olur insanın zihnini , hayatını , yaşamını , düşünce yapısını ve tasavvurunu inşa eder.Hatırlattıkları Fıtratımızla Kurani hakikatler asla çelişmez-çatışmaz.
Ziynet kelime anlamı : :Arapça, Süs ve süslemek anlamına gelen za’ne زَانَ kökünden gelen bir sözcüktür. Güzellik katan veya çirkinliği gideren hal, durum, Ziynetin takı, mücevher ve doğal tabii süsler, bir şeyin zatında, tabiatında var olan güzellik, süslülük, lekesizlik, kusursuzluk bunun zıttı ise bir şeyin zatındaki süsü veya süslülüğü, güzelliği bozan çarpıklık anlamında çirkinlik zuyyine :süslü gösterildi. , gibi olan anlamları olduğu gibi kadının ve erkeğin ferçlerine sev’e denilmesi, bu organlar İnsanın özeli ,sahsiyetine ait olan unsurların çıplaklık hali ,açılıp saçılması ,bedensel ziynetini ,bir leke gibi süsü bozan davranışlardır.
Kur'an'da ziynet ve aynı kökten türeyen kelimeler gerek maddi gerekse manevi anlamda mecazen kinaye yoluylada süsü ve süslenmeyi güzellik ,iyilik , İmanı sevdirip kalplerine sindirdiği belirtilirken onu süslü iman süsü ile süslenmesi anlamında .anlatmak üzere kullanılmıştır .
Zûntikâm kelime anlamı :hak edildiği kadar ceza veren Allah’tır.anlamında-dır
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder