Resmi sıralamada : 98. sûresidir.
Nuzulu Sırası :100.
Toplam Ayet Sayısı : 8 âyettir.
İndiği Dönem :Mekkî olduğuna dair çeşitli rivayetler bulunmakla birlikte diğer bazı rivayetlere göre Medine devrinde nâzil olduğu söylenmektedir. Hem Mekke hem de Medine devrinin özelliklerini taşıdığını göstermekte Ancak genel olarak ,Medine döneminde indiği söylenmektedir.Din konusunda vahiy ve nübüvvetin -elçiliğin kesin belge olduğunu bildiren ilk beş âyet Mekkî sûreleri, müşriklerle birlikte Ehl-i kitap’tan ve müminlerden söz eden son üç âyet ise Medenî sûreleri andırmaktadır.
Sure adını :Sûre, adını birinci âyette geçen Beyyine, açık ve kesin delil, açık, apaçık olup da başkasını da aydınlatan, açıklığa kavuşturan anlamına gelen kelimeden almıştır Onun için, iddia sahibinin davasını açık surette ispat eden şahide, sağlam delile de beyyine denir. İnsanı aradığı gerçeğe ulaştırabilecek doğruluğundan şüphe duyulmayan anlamına gelen el-beyyine kelimesinden başka ,bu sureye dört farklı isimlendirmede olmuştur .Sûrenin başlangıcını oluşturan “lem yekün” lafzıyla, anılmış ,ayrıca içinde geçen kelimelerden alınmış isimleri Münfekkîn, Kayyime ve Beriyye gibi adlarla da anılmaktadır.Münfekkîn ayrılmak, ayrılık çıkarmak, ayrı kalmak, ayrıştırmak demektir Kayyime =dosdoğru ve Beriyye =yaratılmış gibi adlarla da anılmaktadır.
Alak sûresinde ilk vahiy, Kadr sûresinde ilk vahyin geldiği gece konu edilmiş, bu sûrede ise vahiy ve nübüvvetten maksat ve gayenin ne olduğu ve Allah’ın kitap ve peygamber göndermesindeki hikmetler açıklanmıştır.
30.Cüz.
Rahman Ve Rahim Olan Allah Adıyla
Beyyine 98/ 1 Kitap ehli inkâr edenlerden ve müşriklerden , kendilerine açık delil gelinceye kadar ayrılacak değillerdi.
لَمْ يَكُنِ الَّذِينَ كَفَرُوا مِنْ أَهْلِ الْكِتَابِ وَالْمُشْرِكِينَ مُنفَكِّينَ حَتَّى تَأْتِيَهُمُ الْبَيِّنَةُ
Lem yekunillizîne keferû min ehlil kitâbi vel muşrikîne munfekkîne hattâ te’tiye humul beyyinetu.
Müşrik :Allah’a ortak koşarak iman edenler demektir. Allah’ın emri ve otoritesinin önüne bir başka görüşü, otoriteyi, anlayışı ya da düşünceyi geçirerek kendini mümin gösterenlerdir.
Kitâb Ehli ve Müşrikler : Önceki vahiylerin muhattabları İnandıkları ilahi kitabı iyi bilenlerden Yahûdi’lerle Hristiyanlardan “kendilerine kitap verilenler” anlamındaki bu terim, müslümanlar dışındaki ilâhî kitap sahibi din mensupları için kullanılır.
Kendilerine açık delil gelinceye kadar kadar ayrılacak değillerdi.Kitâb ehlinden ve müşriklerden kendilerine apaçık bir delil gelinceye kadar üzerinde bulundukları hayat tarzından ayrılacak değillerdir Onlar nankörlük ve saygısızlık ediyorlar, akıllarını başlarına almıyorlar, haddi aşan davranışlarda bulunuyorlar diye Allah onlara öğüt vermekten vaz geçmemekte, sürekli olarak onlara uyarı mesajları göndermektedir.vahiy göndermeden gözden çıkarılmadılar.serbest bırakılmadılar anlamındadır.
Beyyine 98/ 2 Tertemiz sayfaları okuyan, Allah tarafından gönderilmiş bir elçidir
رَسُولٌ مِّنَ اللَّهِ يَتْلُو صُحُفًا مُّطَهَّرَةً
Resûlun minallâhi yetlû suhufen mutahharaten
Beyyine 98/ 3 O sayfalarda, dosdoğru hükümler vardır.
فِيهَا كُتُبٌ قَيِّمَةٌ
Fîhâ kutubun kayyimetun.
Beyyine 98/ 4 Kitap ehlinden olanlar, ancak kendilerine beyyine =apaçık belgeler geldikten sonra fırkalara ayrıldılar.
وَمَا تَفَرَّقَ الَّذِينَ أُوتُوا الْكِتَابَ إِلَّا مِن بَعْدِ مَا جَاءتْهُمُ الْبَيِّنَةُ
Ve mâ teferrakallezîne ûtûl kitâbe illâ min ba’di mâ câet humul beyyinetu.
Beyyine 98/5 Hâlbuki onlara, ancak dini Allah’a has kılarak, hakka yönelen kimseler olarak O’na kulluk etmeleri, namazı kılmaları ve zekâtı vermeleri emredilmişti. İşte bu dînul kayyimet=.dosdoğru dindir.
وَمَا أُمِرُوا إِلَّا لِيَعْبُدُوا اللَّهَ مُخْلِصِينَ لَهُ الدِّينَ حُنَفَاء وَيُقِيمُوا الصَّلَاةَ وَيُؤْتُوا الزَّكَاةَ وَذَلِكَ دِينُ الْقَيِّمَةِ
Ve mâ umirû illâ li ya’budûllâhe muhlisîne lehud dîne hunefâe ve yukîmûs salâte ve yu’tûz zekâte ve zâlike dînul kayyimeti.
Beyyine 98/ 6 Şüphesiz, kitap ehlinden ve müşriklerden inkâr edenler, içinde sürekli kalıcılar olmak üzere cehennem ateşindedirler. İşte onlar, şerrul beriyyet =yaratılmışların en kötüleridir.
إِنَّ الَّذِينَ كَفَرُوا مِنْ أَهْلِ الْكِتَابِ وَالْمُشْرِكِينَ فِي نَارِ جَهَنَّمَ خَالِدِينَ فِيهَا أُوْلَئِكَ هُمْ شَرُّ الْبَرِيَّةِ
İnnellezîne keferû min ehlil kitâbi vel muşrikîne fî nâri cehenneme hâlidîne fîhâ, ulâike hum şerrul beriyyeti.
Beriyye : toprak mânâsına olan "bera"dan türetildiğini, "beriyye"nin topraktan yaratılmış halk ve beşer olduğunu savunmuşlardır. Müfessirlerin büyük çoğunluğu "beriyye kelimesini beşer/insan olarak yaratılmışlar şeklinde tefsir etmişlerdir
Beyyine 98/ 7 İman edip salih amellerde bulunanlar ise; işte onlar da,hayrul beriyyet yaratılmışların en hayırlılarıdır.
إِنَّ الَّذِينَ آمَنُوا وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ أُوْلَئِكَ هُمْ خَيْرُ الْبَرِيَّةِ
İnnellezîne âmenû ve amilûs sâlihâti ulâike hum hayrul beriyyeti.
Beyyine 98/ 8 Rableri katında onların ödülleri, içinde ebedi kalıcılar olmak üzere altından ırmaklar akan Adn cennetleridir. Allah, onlardan razı olmuştur, kendileri de O'ndan razı (hoşnut, memnun) kalmışlardır. İşte bu, Rabbinden 'içi titreyerek derin saygı duyanlara mahsustur.
جَزَاؤُهُمْ عِندَ رَبِّهِمْ جَنَّاتُ عَدْنٍ تَجْرِي مِن تَحْتِهَا الْأَنْهَارُ خَالِدِينَ فِيهَا أَبَدًا رَّضِيَ اللَّهُ عَنْهُمْ وَرَضُوا عَنْهُ ذَلِكَ لِمَنْ خَشِيَ رَبَّهُ
Cezâuhum inde rabbihim cennâtu adnin tecrî min tahtihâl enhâru hâlidîne fîhâ ebedâ ebeden, radıyallâhu anhum ve radû anhu, zâlike li men haşiye rabbehu.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder