Bu Blogda Ara

1 Aralık 2017 Cuma

58-MÜCÂDELE


Mushaf’taki resmi sırası :58
Nuzul Sırası: :  105
Toplam Ayet Sayısı : 22
Sure adını :ilk âyette sözü edilen olaydan almıştır. “Mücâdele”, münakaşa etmek, tartışmak demektir.Zıhâr, câhiliyye dönemi talâk çeşitlerinin en sıkıntılı ve şiddetlisi idi  Surede Hakkını Arayan Kadın” veya “Hakkını almak için mücadele eden kadın adı verilen sure ismidir.
İndiği dönem :Medine döneminde inmiştir.Sadece 7. âyetinin Mekke’de indiğine dair bir rivayet vardır

28 Cüz
Rahman Ve Rahim Olan Allah Adıyla 

Mucadele 58/1 Semiallâhu =Allah  işitmiştir Kocası hakkında seninle tartışan ve Allah’a şikâyette bulunanın sözünü .Ve Allah, sizin sürdürdüğünüz konuşmayı  dinledi.Şüphesiz Allah,es-semi  her türlü müracaatı duyar,O El Basir'dir kemâliyle her şeyi görendir
قَدْ سَمِعَ اللَّهُ قَوْلَ الَّتِي تُجَادِلُكَ فِي زَوْجِهَا وَتَشْتَكِي إِلَى اللَّهِ وَاللَّهُ يَسْمَعُ تَحَاوُرَكُمَا إِنَّ اللَّهَ سَمِيعٌ بَصِيرٌ
Kad semiallâhu kavlelletî tucâdiluke fî zevcihâ ve teştekî ilallâhi vallâhu yesmeu tehâvurekumâ, innellâhe semî’un basîr.
Mucadele 58/2 İçinizden kadınlarınıza  “Zihâr,yaparak ↔sen bana anamın sırtı gibisin diyenlerin eşleri  onların anaları değildir. Anaları, ancak onları doğurmuş olanlardır. Şüphesiz onlar  hoş karşılanmayan ve yalan bir söz söylüyorlar.Şüphesiz Allah El Afuv pişman olanları çok affeden ve O El Gafur tecelisi ile günahları örterek çok bağışlayandır  
الَّذِينَ يُظَاهِرُونَ مِنكُم مِّن نِّسَائِهِم مَّا هُنَّ أُمَّهَاتِهِمْ إِنْ أُمَّهَاتُهُمْ إِلَّا اللَّائِي وَلَدْنَهُمْ وَإِنَّهُمْ لَيَقُولُونَ مُنكَرًا مِّنَ الْقَوْلِ وَزُورًا وَإِنَّ اللَّهَ لَعَفُوٌّ غَفُورٌ
Ellezîne yuzâhirûne minkum min nisâihim mâ hunne ummehâtihim, in ummehâtuhum illâllâî velednehum, ve innehum le yekûlûne munkeran minel kavli ve zûrâ( zûran), ve innallâhe le afuvvun gafûr..

Mucadele 58/3  Kadınlarına "zıhar"da bulunanlar, sonra söylediklerinden geri dönenlerin, birbirlerine dokunmadan önce bir esiri  özgürlüğüne kavuşturmaları gerekir. İşte size verilen öğüttür Cünki Allah, El Habir Her şeyin iç yüzünü tüm ayrıntısıyla haberdar olandır.
وَالَّذِينَ يُظَاهِرُونَ مِن نِّسَائِهِمْ ثُمَّ يَعُودُونَ لِمَا قَالُوا فَتَحْرِيرُ رَقَبَةٍ مِّن قَبْلِ أَن يَتَمَاسَّا ذَلِكُمْ تُوعَظُونَ بِهِ وَاللَّهُ بِمَا تَعْمَلُونَ خَبِيرٌ
Velleziyne yuzahirune min nisaihim summe ye´udune lima kalu fetahriyru rekabetin min kabli en yetemassa zalikum tu´azune bihi vallahu bima ta´melune habiyrun.

Mucadele 58/4  Kim bulamazsa, yine birbirleriyle temas etmeden önce aralıksız iki ay oruç tutması gerekir. Buna da güç yetiremeyen altmış yoksulu doyursun. Bu Allah'a ve Elçisine iman etmeniz içindir. Bunlar, Allah'ın sınırlarıdır. İnkâr edenler için ise acıklı bir azap vardır
فَمَن لَّمْ يَجِدْ فَصِيَامُ شَهْرَيْنِ مُتَتَابِعَيْنِ مِن قَبْلِ أَن يَتَمَاسَّا فَمَن لَّمْ يَسْتَطِعْ فَإِطْعَامُ سِتِّينَ مِسْكِينًا ذَلِكَ لِتُؤْمِنُوا بِاللَّهِ وَرَسُولِهِ وَتِلْكَ حُدُودُ اللَّهِ وَلِلْكَافِرِينَ عَذَابٌ أَلِيمٌ
Fe men lem yecid fe siyâmu şehreyni mutetâbiayni min kabli en yetemâssâ, fe men lem yestetı’ fe ıt’âmu sittîne miskînâ(miskînen), zâlike li tu’minû billâhi ve resûlihî, ve tilke hudûdullâh(hudûdullâhi), ve lil kâfirîne azâbun elîm
 
Mucadele 58/5 ALLAH'a ve elçisine karşı gelenler, kendilerinden evvelkiler  nasıl alçaltıldıysa öylece alçaltılacaklardır. Biz, apaçık ayetler indirmiş bulunuyoruz. İnkarcılar için utandırıcı bir azap vardır.
إِنَّ الَّذِينَ يُحَادُّونَ اللَّهَ وَرَسُولَهُ كُبِتُوا كَمَا كُبِتَ الَّذِينَ مِن قَبْلِهِمْ وَقَدْ أَنزَلْنَا آيَاتٍ بَيِّنَاتٍ وَلِلْكَافِرِينَ عَذَابٌ مُّهِينٌ
İnnellezîne yuhâddûnallâhe ve resûlehu kubitû kemâ kubitellezîne min kablihim ve kad enzelnâ âyâtin beyyinâtin, ve lil kâfirîne azâbun muhîn
Mucadele 58/6 Allah’ın onları hepsini  birden beas↔diriltiteceği gün yaptıklarını kendilerine haber vereceği günü hatırla. Allah onları  bir bir saymıştır. onlarsa bunları unutmuşlardır. Allah,Eş şehid her şey üzerinde tam bir tanık -şahittir.
يَوْمَ يَبْعَثُهُمُ اللَّهُ جَمِيعًا فَيُنَبِّئُهُم بِمَا عَمِلُوا أَحْصَاهُ اللَّهُ وَنَسُوهُ وَاللَّهُ عَلَى كُلِّ شَيْءٍ شَهِيدٌ
Yevme yeb’asuhumullâhu cemîan fe yunebbiuhum bi mâ amilû, ahsâhullâhu ve nesûhu, vallâhu alâ kulli şey’in şehîd
Mucadele 58/7 Allah'ın göklerde ve yerde olanların tümünü gerçekten bilmekte olduğunu görmüyor musun? Kendi aralarında  gizli toplantılar düzenleyip Necva↔ Fısıldaşmakta olan üç kişiden dördüncüleri mutlaka O'dur; beşin altıncısı da mutlaka O'dur. Bundan az veya çok olsun, her nerede olsalar mutlaka O, kendileriyle beraberdir. Sonra yaptıklarını kıyamet günü kendilerine haber verecektir. Şüphesiz El-Alim  her şey üzerinde sınırsız bilgisi olan.,Allah'tır
أَلَمْ تَرَ أَنَّ اللَّهَ يَعْلَمُ مَا فِي السَّمَاوَاتِ وَمَا فِي الْأَرْضِ مَا يَكُونُ مِن نَّجْوَى ثَلَاثَةٍ إِلَّا هُوَ رَابِعُهُمْ وَلَا خَمْسَةٍ إِلَّا هُوَ سَادِسُهُمْ وَلَا أَدْنَى مِن ذَلِكَ وَلَا أَكْثَرَ إِلَّا هُوَ مَعَهُمْ أَيْنَ مَا كَانُوا ثُمَّ يُنَبِّئُهُم بِمَا عَمِلُوا يَوْمَ الْقِيَامَةِ إِنَّ اللَّهَ بِكُلِّ شَيْءٍ عَلِيمٌ
Elem tere ennallahe ya´lemu ma fiyssemavati ve ma fiyl´ardi ma yekunu min necva selasetin illa huve rabi´uhum ve la hamsetin illa huve sadisuhum ve la edna min zalike ve la eksere illa huve me´ahum iyne ma kanu summe yunebbiuhum bima ´amilu yevmelkıyameti innallahe bikulli şey´in aliymun

Mucadele 58/8 Necva ↔Gizli konuşmaktan nehyedildikten  yasaklandıktan sonra o neyhi ↔yasaklananı yapmaya kalkışarak günah, düşmanlık ve elçiye karşı gelmek hususunda gizlice toplananları görmedin mi? Onlar sana geldikleri zaman, seni Allah'ın selâmlamadığı bir şekilde selâmlıyorlar. İçlerinden de, “Söylediklerimiz yüzünden Allah'ın bizi cezalandırması gerekmez miydi?” diyorlar. Cehennem onlara yeter. Oraya gireceklerdir. Orası ne kötü varış yeridir!
أَلَمْ تَرَ إِلَى الَّذِينَ نُهُوا عَنِ النَّجْوَى ثُمَّ يَعُودُونَ لِمَا نُهُوا عَنْهُ وَيَتَنَاجَوْنَ بِالْإِثْمِ وَالْعُدْوَانِ وَمَعْصِيَتِ الرَّسُولِ وَإِذَا جَاؤُوكَ حَيَّوْكَ بِمَا لَمْ يُحَيِّكَ بِهِ اللَّهُ وَيَقُولُونَ فِي أَنفُسِهِمْ لَوْلَا يُعَذِّبُنَا اللَّهُ بِمَا نَقُولُ حَسْبُهُمْ جَهَنَّمُ يَصْلَوْنَهَا فَبِئْسَ الْمَصِيرُ
E lem tera ilâllezîne nuhû anin necvâ summe yeûdûne li mâ nuhû anhu ve yetenâcevne bil ismi vel udvâni ve ma’siyetir resûli, ve izâ câûke hayyevke bi mâ lem yuhayyike bihillâhu, ve yekûlûne fî enfusihim lev lâ yuazzibunâllâhu bi mâ nekûlu, hasbuhum cehennem(cehennemu), yaslevnehâ, fe bi’sel masîr
Mucadele 58/ 9 Ey iman edenler! Aranızda gizli konuşacağınız zaman ismi↔ günahı düşmanlığı ve Rasul'e karşı gelmeyi fısıldamayın.Birr  ↔İyilik ve takvayı konuşun. Huzuruna toplanacağınız Allah'a karşı takvalı olun
يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا إِذَا تَنَاجَيْتُمْ فَلَا تَتَنَاجَوْا بِالْإِثْمِ وَالْعُدْوَانِ وَمَعْصِيَتِ الرَّسُولِ وَتَنَاجَوْا بِالْبِرِّ وَالتَّقْوَى وَاتَّقُوا اللَّهَ الَّذِي إِلَيْهِ تُحْشَرُونَ
Yâ eyyuhâllezîne âmenû iza tenâceytum fe lâ tetenâcev bil ismi vel udvâni ve ma’siyetir resûli ve tenâcev bil birri vet takvâ, vettekûllâhellezî ileyhi tuhşerûn
Mucadele 58/10   O; Necva ↔kötü fısıltılar iman edenleri  mahzun etmek için ancak şeytandan kaynaklanmaktadır.Oysa şeytan, bi iznillâh Allah’ın izni olmadıkça, mü’minlere hiçbir zarar verebilecek değildir. Öyle ise mü’minler ancak Allah’a tevekkül etsinler.
إِنَّمَا النَّجْوَى مِنَ الشَّيْطَانِ لِيَحْزُنَ الَّذِينَ آمَنُوا وَلَيْسَ بِضَارِّهِمْ شَيْئًا إِلَّا بِإِذْنِ اللَّهِ وَعَلَى اللَّهِ فَلْيَتَوَكَّلِ الْمُؤْمِنُونَ
İnnemân necvâ mineş şeytâni li yahzunellezîne âmenû ve leyse bi dârrihim şey’en illâ bi iznillâh, ve alâllâhi felyetevekkelil mu’minûn
Mucadele 58/11  Ey iman edenler! Size, “Meclislerde yer açın” denildiği zaman açın ki, Allah da  size yer açsın,↔genişlik versin. Size, “Kalkın”, denildiği zaman da kalkın ki, Allah içinizden inananların ve kendilerine ilim verilenlerin derecelerini yükseltsin. Allah, yaptıklarınızdan hakkıyla haberdardır.
يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا إِذَا قِيلَ لَكُمْ تَفَسَّحُوا فِي الْمَجَالِسِ فَافْسَحُوا يَفْسَحِ اللَّهُ لَكُمْ وَإِذَا قِيلَ انشُزُوا فَانشُزُوا يَرْفَعِ اللَّهُ الَّذِينَ آمَنُوا مِنكُمْ وَالَّذِينَ أُوتُوا الْعِلْمَ دَرَجَاتٍ وَاللَّهُ بِمَا تَعْمَلُونَ خَبِيرٌ
Yâ eyyuhâllezîne âmenû izâ kîle lekum tefessehû fîl mecâlisi fefsehû yefsehıllâhu lekum, ve izâ kîlenşuzû fenşuzû yerfeillâhullezîne âmenû minkum vellezîne ûtûl ilme deracât(deracâtin), vallâhu bi mâ ta’melûne habîr
Mucadele 58/12  Ey iman edenler! Siz Elçi'ye necva↔ gizli bir şey arzedeceğiniz zaman gizli konuşmanızdan önce sadaka verin. Bu sizin için daha hayırlı ve daha temizdir. Eğer bulamazsanız, Allah El -Gafûr'dur suçları örterek, çok  bağışlayan,Rahîm tecellisi ile size  ikramı bol, çok merhamet edicidir
يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا إِذَا نَاجَيْتُمُ الرَّسُولَ فَقَدِّمُوا بَيْنَ يَدَيْ نَجْوَاكُمْ صَدَقَةً ذَلِكَ خَيْرٌ لَّكُمْ وَأَطْهَرُ فَإِن لَّمْ تَجِدُوا فَإِنَّ اللَّهَ غَفُورٌ رَّحِيمٌ
Yâ eyyuhâllezîne âmenû izâ nâceytumur resûle fe kaddimû beyne yedey necvâkum sadakaten, zâlike hayrun lekum ve athar(atharu), fe in lem tecidû fe innellâhe gafûrun rahîm
Mucadele 58/13   Gizli konuşmanızdan önce sadakalar vermekten  çekindiniz mi?Madem ki yapmadınız, Tâballâhu↔ Allah da sizin tevbelerinizi kabul etti; şu halde namaz kılın, zekât verin, Allah'a ve Elçi'sine itaat edin. O, El Habir'dir  kullarının gizli taraflarından en iyi haberdar olan Allah'tır
أَأَشْفَقْتُمْ أَن تُقَدِّمُوا بَيْنَ يَدَيْ نَجْوَاكُمْ صَدَقَاتٍ فَإِذْ لَمْ تَفْعَلُوا وَتَابَ اللَّهُ عَلَيْكُمْ فَأَقِيمُوا الصَّلَاةَ وَآتُوا الزَّكَاةَ وَأَطِيعُوا اللَّهَ وَرَسُولَهُ وَاللَّهُ خَبِيرٌ بِمَا تَعْمَلُونَ
E eşfaktum en tukaddimû beyne yedey necvâkum sadakâtin, fe iz lem tef’alû ve tâballâhu aleykum, fe ekîmûs salâte ve âtûz zekâte ve etîûllâhe ve resûlehu, vallâhu habîrun bi mâ ta’melûn
Mucadele 58/14  Gadıballâhu ↔Allah’ın  gazabına uğrayan  bir topluluğu dost edinenleri görmez misin? Onlar ne sizdendirler, ne de onlardan. Onlar bile bile yalan yere yemin ederler.
أَلَمْ تَرَ إِلَى الَّذِينَ تَوَلَّوْا قَوْمًا غَضِبَ اللَّهُ عَلَيْهِم مَّا هُم مِّنكُمْ وَلَا مِنْهُمْ وَيَحْلِفُونَ عَلَى الْكَذِبِ وَهُمْ يَعْلَمُونَ
E lem tera ilâllezîne tevellev kavmen gadıballâhu aleyhim, mâ hum minkum ve lâ minhum ve yahlifûne alâl kezibi ve hum ya’lemûn
Mucadele 58/15 Allah, onlara çetin bir azap hazırlamıştır. Gerçekten onların yaptıkları şey ne kötüdür!
أَعَدَّ اللَّهُ لَهُمْ عَذَابًا شَدِيدًا إِنَّهُمْ سَاء مَا كَانُوا يَعْمَلُونَ
Eaddallâhu lehum azâben şedîdâ(şedîden), innehum sâe mâ kânû ya’melûn
Mucadele 58/16  Yeminlerini bir kalkan edindiler de böylece sebîlAllâh =Allah'ın yolundan alıkoydular. Artık onlar için aşağılayıcı bir azap vardır.
اتَّخَذُوا أَيْمَانَهُمْ جُنَّةً فَصَدُّوا عَن سَبِيلِ اللَّهِ فَلَهُمْ عَذَابٌ مُّهِينٌ
İttehazû eymânehum cunneten fe saddû an sebîlillâhi fe lehum azâbun muhîn
Mucadele 58/17 Onların emvâlu-hum↔ malları da, evlâdu-hum ↔evlatları da Allah’a karşı kendilerine bir yarar sağlamayacaktır. Onlar, nar ↔ateş ehlidir  Onlar orada hâlidûn =ebedî kalacaklardır.
لَن تُغْنِيَ عَنْهُمْ أَمْوَالُهُمْ وَلَا أَوْلَادُهُم مِّنَ اللَّهِ شَيْئًا أُوْلَئِكَ أَصْحَابُ النَّارِ هُمْ فِيهَا خَالِدُونَ
Len tugniye anhum emvâluhum ve lâ evlâduhum min allâhi şey’â(şey’en), ulâike ashâbun nâr(nâri), hum fîhâ hâlidûn
Mucadele 58/18  Allah'ın kendilerini toplayarak  beas edecek↔ yeniden dirilteceği günde size yemin ettikleri gibi O'na da yemin edecekler ve bir şey üzerinde olduklarını sanırlar.. İşte onlar hep o el kâzibûn ↔yalancılardır
يَوْمَ يَبْعَثُهُمُ اللَّهُ جَمِيعًا فَيَحْلِفُونَ لَهُ كَمَا يَحْلِفُونَ لَكُمْ وَيَحْسَبُونَ أَنَّهُمْ عَلَى شَيْءٍ أَلَا إِنَّهُمْ هُمُ الْكَاذِبُونَ
.Yevme yeb’asuhumullâhu cemîan fe yahlifûne lehu kemâ yahlifûne lekum ve yahsebûne ennehum alâ şey’in, e lâ innehum humul kâzibûn
Mucadele 58/19   Şeytan üzerlerine istîlâ etmiştir de kendilerine Allah düşüncesini unutturmuştur, onlar  Hizbeş,Şeytan↔ şeytan  taraftarlarıdır.Dikkatli olun Şeytanın hizbi hep husrana düşenlerdir.
اسْتَحْوَذَ عَلَيْهِمُ الشَّيْطَانُ فَأَنسَاهُمْ ذِكْرَ اللَّهِ أُوْلَئِكَ حِزْبُ الشَّيْطَانِ أَلَا إِنَّ حِزْبَ الشَّيْطَانِ هُمُ الْخَاسِرُونَ
İstahveze aleyhimuş şeytânu fe ensâhum zikrallâh(zikrallâhi), ulâike hizbuş şeytân(şeytâni), e lâ inne hizbeş şeytâni humul hâsirûn
Mucadele 58/20  Allah'a ve Elçisi'ne karşı  haddi aşanlar  var ya, onlar en alçaklar arasındadırlar.
إِنَّ الَّذِينَ يُحَادُّونَ اللَّهَ وَرَسُولَهُ أُوْلَئِكَ فِي الأَذَلِّينَ
İnnellezîne yuhâddûnallâhe ve resûlehû ulâike fîl ezellîn
Mucadele 58/21 Allah “Şüphesiz ben ve Elçilerim galip geleceğiz” diye yazmıştır. Şüphe yok ki, Allah El-Kavî sonsuz güç ve kudret sahibi  ve el aziz mutlak mağlup olmayan galipdir.
 كَتَبَ اللَّهُ لَأَغْلِبَنَّ أَنَا وَرُسُلِي إِنَّ اللَّهَ قَوِيٌّ عَزِيزٌ
Keteballâhu le aglibenne ene ve rusulî, innallâhe kaviyyun azîz
Mucadele 58/22   Allah'a ve ahiret gününe iman eden bir topluluğun; babaları, oğulları, kardeşleri veya aşiretleri bile olsa Allah'a ve Elçilerine karşı gelenlerle dostluk ettiklerini görmezsin. Onlar, Allah'ın kalplerine imanı yazdığı ve kendilerini tarafından bir ruhla desteklediği kimselerdir. Onları içinde sonsuza kadar kalmaları üzere altından ırmaklar akan cennetlere sokar. Allah onlardan hoşnut olmuş, onlar da O'ndan hoşnut olmuşlardır. İşte onlar Allah'ın taraftarlarıdırlar. İyi bilin ki  hizballâhi =Allah'ın taraftarları, kurtuluşa erecek olanların tâ kendileridir.
لَا تَجِدُ قَوْمًا يُؤْمِنُونَ بِاللَّهِ وَالْيَوْمِ الْآخِرِ يُوَادُّونَ مَنْ حَادَّ اللَّهَ وَرَسُولَهُ وَلَوْ كَانُوا آبَاءهُمْ أَوْ أَبْنَاءهُمْ أَوْ إِخْوَانَهُمْ أَوْ عَشِيرَتَهُمْ أُوْلَئِكَ كَتَبَ فِي قُلُوبِهِمُ الْإِيمَانَ وَأَيَّدَهُم بِرُوحٍ مِّنْهُ وَيُدْخِلُهُمْ جَنَّاتٍ تَجْرِي مِن تَحْتِهَا الْأَنْهَارُ خَالِدِينَ فِيهَا رَضِيَ اللَّهُ عَنْهُمْ وَرَضُوا عَنْهُ أُوْلَئِكَ حِزْبُ اللَّهِ أَلَا إِنَّ حِزْبَ اللَّهِ هُمُ الْمُفْلِحُونَ
Lâ tecidu kavmen yu’minûne billâhi vel yevmil âhiri yuvâddûne men hâddallâhe ve resûlehu ve lev kânû âbâehum ve ebnâehum ve ihvânehum ev aşîratehum, ulâike ketebe fî kulûbihimul îmâne ve eyyedehum bi rûhin minhu, ve yudhıluhum cennâtin tecrî min tahtihâl enhâru hâlidîne fîhâ, radıyallâhu anhum ve radû anhu, ulâike hizbullâh(hizbullâhi), e lâ inne hizballâhi humul muflihûn

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder