Bu Blogda Ara
30 Kasım 2017 Perşembe
30-RUM
Kur'an'daki Sırası :30
Nüzul Sırası: 84
Ayet Sayısı : 60 Ayettir Ayet sayısına göre mesânî kısmının birinci sûreler grubunun ikinci sûresi El-Mesani, âyetleri yüzden az sureler denir.
İndiği Dönem: ağırlıklı görüşe göre Mekke döneminde inmiştir.17. âyetinin Medine’de nâzil olduğuna dair bir rivayet de vardır
Sûre, adı :2. âyette geçen “erRûm” kelimesinden almıştır. Arapların Yunanlı, Slav ve Latin asıllı Romalılardan oluşan halkı anlatmak üzere kullandıkları bir isimdir. Romalı arapçada rûmu-veya rum'dur. Cünki arapçada O ve Ö harfleri yer almaz.Örneğin Ömer ismi gerçekte Umar olarak yazılır ve telaffuz edilir.Rumlar, Hristiyan idiler. Hristiyan kitap ehli Doğu Romalılar diğer ismi Bizans İmparatorluğu ve ateşperest olan İranlılar arasında meydana gelecek savaşta Bizanslıların galip geleceğini bildirerek başlamaktadır.
Ateşe tapan iranlılar daha önce kitap ehli romalılarla yaptığı savaşta galip gelmiş.O beldede çok zulum yapmışlardı .İşte inkarcı Mekke müşriklerinin önceki bu galibiyeti müslümanlara karşı sürekli böbürlenme aracı olarak kullanması üzerine Yüce Allah, Elçisi ve mü’minlerin maneviyatını yükseltecek bir haberi önceden müjde olarak verdi: İlahi bir kitaba inanan Bizanslılar galibiyete kavuşacaklardı ve o zaman müslümanlar büyük bir sevinç yaşayacaklardır.Ayetler indiği dönemde henüz gerçekleşmemiş, daha sonra meydana gelecek olan tarihi olayları ve sonuçlarını haber vermektedir. Geçmiş ve geleceğe dair tüm bilgileri veren Kur’an’ın Allah tarafından indirildiğinin en büyük kanıtlarındandır.Diğer önemli mesajları surenin içeriğinden beraber öğrenelim inşaAllah
21.Cüz
Rahman ve Rahim olan Allah Adıyla
Rum 30/1 Elif lâm mîm.
الم
Elif lâm mîm.
Hurufu mukatta ile başlıyor “elif-lâm-mîm”Sadece 6 sûrede vardır. Bunlar; Bakara, Âl-i İmrân, Ankebût, Rûm, Lokman ve Secde sûreleridir. Â’râf Sûresi’nde de Elif-lâm-mîm-sâd-bulunmaktadır.
Rum 30/2 Rum’lar mağlub oldu,
غُلِبَتِ الرُّومُ
Gulibetir rûm
Rum 30/3 Yakın bir yerde.. Ama onlar, yenilgilerinden sonra yeneceklerdir.
فِي أَدْنَى الْأَرْضِ وَهُم مِّن بَعْدِ غَلَبِهِمْ سَيَغْلِبُونَ
Fî ednâl ardı ve hum min ba’di galebihim se yaglibûn
Rum 30/4 Birkaç yıl içinde. Bundan önce de, sonra da emir Allah'ındır. Ve o gün mü'minler sevineceklerdir.
فِي بِضْعِ سِنِينَ لِلَّهِ الْأَمْرُ مِن قَبْلُ وَمِن بَعْدُ وَيَوْمَئِذٍ يَفْرَحُ الْمُؤْمِنُونَ
Fî bıd’ı sinîn(sinîne), lillâhil emru min kablu ve min ba’du, ve yevme izin yefrahul mu’minûn
Rum 30/5 Bi nasrillâhi,↔ Allah'ın yardımıyla. O, dilediğine yardım eder. O Allah ki el aziz güç ve kuvvet sahibidir. Er-Rahim işinde , ikramı bol, merhamet sahibidir.
بِنَصْرِ اللَّهِ يَنصُرُ مَن يَشَاء وَهُوَ الْعَزِيزُ الرَّحِيمُ
Bi nasrillâhi, yansuru men yeşâu, ve huvel azîzur rahîm
Rum 30/6 Va’dallâh ↔ Allah'ın vaadidir. Allah vaadinden dönmez. Fakat insanların çoğu bilmezler.
وَعْدَ اللَّهِ لَا يُخْلِفُ اللَّهُ وَعْدَهُ وَلَكِنَّ أَكْثَرَ النَّاسِ لَا يَعْلَمُونَ
Va’dallâhi, lâ yuhlifullâhu va’dehu ve lâkinne ekseran nâsi lâ ya’lemûn
Rum 30/7 Onlar sadece bu dünya hayatının görünür yüzünü tanırlar; Ahiretten ise tamamen gaflettedirler..
يَعْلَمُونَ ظَاهِرًا مِّنَ الْحَيَاةِ الدُّنْيَا وَهُمْ عَنِ الْآخِرَةِ هُمْ غَافِلُونَ
Ya’lemûne zâhiran minel hayâtid dunyâ, ve hum anil âhırati hum gâfilûn
Rum 30/8 Kendi içlerinde hiç tefekkür etmiyorlar mı ?Allah gökleri ve yeri ve ikisinin arasındaki şeyleri ancak hak ile ve Ecelin müsemma ile yarattı. Gerçekten insanların çoğu Rablerine kavuşmayı inkar etmektedirler.
أَوَلَمْ يَتَفَكَّرُوا فِي أَنفُسِهِمْ مَا خَلَقَ اللَّهُ السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضَ وَمَا بَيْنَهُمَا إِلَّا بِالْحَقِّ وَأَجَلٍ مُّسَمًّى وَإِنَّ كَثِيرًا مِّنَ النَّاسِ بِلِقَاء رَبِّهِمْ لَكَافِرُونَ
E ve lem yetefekkerû fî enfusihim, mâ halakallâhus semâvâti vel arda ve mâ beynehumâ illâ bil hakkı ve ecelin musemmâ ve inne kesîran minen nâsi bi likâi rabbihim le kâfirûn
Rum 30/9 Yeryüzünde dolaşıp da, kendilerinden, öncekilerin akıbetlerinin nasıl olduğuna bakmadılar mı? Onlar kendilerinden daha güçlü idiler.Toprağı altı üstüne getirip ,işlediler ve Onların imar ettiklerinden daha çok imar etmişlerdi. Elçileri onlara, beyyinelerle /açık delillerle gelmişlerdi. Allah, onlara zulmetmiyordu Fakat onlar kendi kendilerine zulmediyorlar
أَوَلَمْ يَسِيرُوا فِي الْأَرْضِ فَيَنظُرُوا كَيْفَ كَانَ عَاقِبَةُ الَّذِينَ مِن قَبْلِهِمْ كَانُوا أَشَدَّ مِنْهُمْ قُوَّةً وَأَثَارُوا الْأَرْضَ وَعَمَرُوهَا أَكْثَرَ مِمَّا عَمَرُوهَا وَجَاءتْهُمْ رُسُلُهُم بِالْبَيِّنَاتِ فَمَا كَانَ اللَّهُ لِيَظْلِمَهُمْ وَلَكِن كَانُوا أَنفُسَهُمْ يَظْلِمُونَ
E ve lem yesîrû fîl ardı fe yanzurû keyfe kâne âkıbetullezîne min kablihim, kânû eşedde minhum kuvveten, ve esârûl arda ve amarûhâ eksera mimmâ amarûhâ ve câethum rusuluhum bil beyyinâti, fe mâ kânallâhu li yazlimehum ve lâkin kânû enfusehum yazlimûn
Rum 30/10 Sonra, o fenalık yapanların sonu çok fena oldu. Çünkü onlar, Allah'ın âyetlerini yalanlıyorlar ve alaya alıyorlardı.
ثُمَّ كَانَ عَاقِبَةَ الَّذِينَ أَسَاؤُوا السُّوأَى أَن كَذَّبُوا بِآيَاتِ اللَّهِ وَكَانُوا بِهَا يَسْتَهْزِؤُون
Summe kâne âkıbetellezîne esâus sûâ en kezzebû bi âyâtillâhi ve kânû bihâ yestehziûn
Rum 30/11 Allah yaratmayı ilk olarak başlatır, sonra onu yeniden tekrarlar . Sonra O'na döndürülürsünüz.
اللَّهُ يَبْدَأُ الْخَلْقَ ثُمَّ يُعِيدُهُ ثُمَّ إِلَيْهِ تُرْجَعُونَ
Allâhu yebdeul halka summe yuîduhu summe ileyhi turceûn
Rum 30/12 O saat çattığı gün, mücrimler her ümidi keserler
وَيَوْمَ تَقُومُ السَّاعَةُ يُبْلِسُ الْمُجْرِمُونَ
Ve yevme tekûmus sâatu yublisul mucrimûn
Rum 30/13 Ortak koştuklarından, bir şefaatçileri de bulunmaz. Ve onlar, ortaklarını inkâr edenler oldular.
وَلَمْ يَكُن لَّهُم مِّن شُرَكَائِهِمْ شُفَعَاء وَكَانُوا بِشُرَكَائِهِمْ كَافِرِينَ
Ve lem yekun lehum min şurakâihim şufeâu ve kânû bi şurakâihim kâfirîn
Rum 30/14 O saat başladığı gün, işte o gün birbirinden ayrılırlar.
وَيَوْمَ تَقُومُ السَّاعَةُ يَوْمَئِذٍ يَتَفَرَّقُونَ
Ve yevme tekûmus sâatu yevmeizin yeteferrakûn
Rum 30/15 İman edip salih ameller işleyenler; işte onlar cennetin bahçelerinde sevinç içinde ağırlanırlar.
فَأَمَّا الَّذِينَ آمَنُوا وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ فَهُمْ فِي رَوْضَةٍ يُحْبَرُونَ
Fe emmâllezîne âmenû ve amilûs sâlihâti fe hum fî ravdatin yuhberun
Rum 30/16 Âyetlerimizi ve âhiret buluşmasını inkar edenlere gelince, işte onlar azapla yüz yüze bırakılacaklardır.
وَأَمَّا الَّذِينَ كَفَرُوا وَكَذَّبُوا بِآيَاتِنَا وَلِقَاء الْآخِرَةِ فَأُوْلَئِكَ فِي الْعَذَابِ مُحْضَرُونَ
Ve emmâllezîne keferû ve kezzebû bi âyâtinâ ve likâil âhırati fe ulâike fîl azâbi muhdarûn
Rum 30/17 Öyleyse akşama girdiğiniz vakit de, sabaha erdiğiniz vakit de SubhanAllah'ı tesbih edin.
فَسُبْحَانَ اللَّهِ حِينَ تُمْسُونَ وَحِينَ تُصْبِحُونَ
Fe sübhanellahi hiyne tübsune ve hıyne tusbihun
Rum 30/18 Göklerde ve yerde yaptığını güzel yapmak hamd sadece O’na mahsustur. Gündüzün sonunda ve öğle vaktine girdiğinizde Allah’ı tespih edin.
وَلَهُ الْحَمْدُ فِي السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِ وَعَشِيًّا وَحِينَ تُظْهِرُونَ
Ve lehul hamdu fîs semâvâti vel ardı ve aşiyyen ve hîne tuzhırûn
Rum 30/19 O, Ölüden diriyi, diriden de ölüyü O çıkartıyor; yeryüzünü ölümünün ardından O canlandırıyor. İşte siz de böyle çıkartılacaksınız.
يُخْرِجُ الْحَيَّ مِنَ الْمَيِّتِ وَيُخْرِجُ الْمَيِّتَ مِنَ الْحَيِّ وَيُحْيِي الْأَرْضَ بَعْدَ مَوْتِهَا وَكَذَلِكَ تُخْرَجُونَ
Yuhricul hayye minel meyyiti ve yuhricul meyyite minel hayyi ve yuhyil arda ba’de mevtihâ, ve kezâlike tuhracûn
Rum 30/20 Sizi topraktan yaratması O'nun ayetlerindendir. sonra siz, yayılmakta olan bir beşer oldunuz.
وَمِنْ آيَاتِهِ أَنْ خَلَقَكُم مِّن تُرَابٍ ثُمَّ إِذَا أَنتُم بَشَرٌ تَنتَشِرُونَ
Ve min âyâtihî en halakakum min turâbin summe izâ entum beşerun tenteşirûn
Rum 30/21 Size, kendileriyle rahatlayıp huzur bulasınız diye kendinizden eşler yaratması Ve sizin aranızda sevgi ve merhamet meydana getirmesi de O'nun delillerindendir. Muhakkak ki bunda tefekkür eden /düşünen bir toplum için ibretler vardır.
وَمِنْ آيَاتِهِ أَنْ خَلَقَ لَكُم مِّنْ أَنفُسِكُمْ أَزْوَاجًا لِّتَسْكُنُوا إِلَيْهَا وَجَعَلَ بَيْنَكُم مَّوَدَّةً وَرَحْمَةً إِنَّ فِي ذَلِكَ لَآيَاتٍ لِّقَوْمٍ يَتَفَكَّرُونَ
Ve min âyâtihî en halaka lekum min enfusikum ezvâcen li teskunû ileyhâ ve ceale beynekum meveddeten ve rahmeten, inne fî zâlike le âyâtin li kavmin yetefekkerûn
Rum 30/22 O’nun âyetleri ki Göklerin ve yerin yaratılması, dillerinizin ve renklerinizin farklı olması da Şüphesiz bunda bilenler için ibretler vardır.
وَمِنْ آيَاتِهِ خَلْقُ السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِ وَاخْتِلَافُ أَلْسِنَتِكُمْ وَأَلْوَانِكُمْ إِنَّ فِي ذَلِكَ لَآيَاتٍ لِّلْعَالِمِينَ
Ve min âyâtihî halkus semâvâti vel ardı vahtilâfu elsinetikum ve elvânikum, inne fî zâlike le âyâtin lil âlimîn
Rum 30/23 Geceleyin uyumanız ve gündüzün O’nun lütfundan istemeniz de O’nun âyetleridir Şüphesiz bunda, dinleyen bir kavim için dersler vardır.
وَمِنْ آيَاتِهِ مَنَامُكُم بِاللَّيْلِ وَالنَّهَارِ وَابْتِغَاؤُكُم مِّن فَضْلِهِ إِنَّ فِي ذَلِكَ لَآيَاتٍ لِّقَوْمٍ يَسْمَعُونَ
Ve min âyâtihî menâmukum bil leyli ven nehâri vebtigâukum min fadlihi, inne fî zâlike le âyâtin li kavmin yesmeûn
Rum 30/24 Size korku ve ümit içinde şimşeği göstermesi de O'nun ayetlerindendir.ve gökten su indirip onunla ölümünden sonra yeryüzünü diriltmesi de Şüphesiz bunda ya’kılûn /akıl eden bir topluluk için ibretler vardır.
وَمِنْ آيَاتِهِ يُرِيكُمُ الْبَرْقَ خَوْفًا وَطَمَعًا وَيُنَزِّلُ مِنَ السَّمَاء مَاء فَيُحْيِي بِهِ الْأَرْضَ بَعْدَ مَوْتِهَا إِنَّ فِي ذَلِكَ لَآيَاتٍ لِّقَوْمٍ يَعْقِلُونَ
Ve min âyâtihî yurîkumul berka havfen ve tamaan, ve yunezzilu mines semâi mâen fe yuhyî bihil arda ba’de mevtihâ, inne fî zâlike le âyâtin li kavmin ya’kılûn
Rum 30/25 Göğün ve yerin O'nun emriyle durması da O'nun ayetlerindendir. Sonra sizi bir sizi bir defa çağırdığı zaman hemen yerden çıkacaksınız
وَمِنْ آيَاتِهِ أَن تَقُومَ السَّمَاء وَالْأَرْضُ بِأَمْرِهِ ثُمَّ إِذَا دَعَاكُمْ دَعْوَةً مِّنَ الْأَرْضِ إِذَا أَنتُمْ تَخْرُجُونَ
Ve min âyâtihî en tekûmes semâu vel ardu bi emrihî, summe izâ deâkum da’veten minel ardı izâ entum tahrucûn
Rum 30/26 Göklerde ve yerde kim varsa yalnızca O’na âittir. Hepsi O'na Kânitin buyruğuna boyun eğip, itaat etmektedir.
وَلَهُ مَن فِي السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِ كُلٌّ لَّهُ قَانِتُونَ
Ve lehu men fîs semâvâti vel ard, kullun lehu kânitûn
Rum 30/27 Yaratmayı ilk başlatan, sonra onu yeniden gerçekleştirecek olan O'dur.. Bu, O’nun için çok kolaydır.Göklerde ve yerde en yüce misal O'nundur.O, El Azîz' Gücü mükemmel şerefi olan,El-Hakim doğru karar verir ve.Onun her işinde pek çok hikmetler vardır.
وَهُوَ الَّذِي يَبْدَأُ الْخَلْقَ ثُمَّ يُعِيدُهُ وَهُوَ أَهْوَنُ عَلَيْهِ وَلَهُ الْمَثَلُ الْأَعْلَى فِي السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِ وَهُوَ الْعَزِيزُ الْحَكِيمُ
Ve huvellezî yebdeul halka summe yuîduhu, ve huve ehvenu aleyhi, ve lehul meselul a’lâ fîs semâvâti vel ard(ardı), ve huvel azîzul hakîm
Rum 30/28 Size , kendinizden şöyle bir misal verdi .Size rızık olarak verdiğimiz şeylerde, elleriniz altındakileri ortaklar görüp onlarla (yetkinizi) paylaşır; size eşit konumda olanlarlardan çekindiğiniz gibi onlardan da çekinirmisiniz? İşte Biz, akleden bir kavim için ayetleri böyle açıklarız.
ضَرَبَ لَكُم مَّثَلًا مِنْ أَنفُسِكُمْ هَل لَّكُم مِّن مَّا مَلَكَتْ أَيْمَانُكُم مِّن شُرَكَاء فِي مَا رَزَقْنَاكُمْ فَأَنتُمْ فِيهِ سَوَاء تَخَافُونَهُمْ كَخِيفَتِكُمْ أَنفُسَكُمْ كَذَلِكَ نُفَصِّلُ الْآيَاتِ لِقَوْمٍ يَعْقِلُونَ
Darabe lekum meselen min enfusikum, hel lekum min mâ meleket eymânukum min şurakâe fî mâ razaknâkum fe entum fîhi sevâun tehâfûnehum ke hîfetikum enfusekum, kezâlike nufassılul âyâti li kavmin ya’kılûn
Rum 30/29 Hayır, o zulmedenler, ilim sahibi olmaksızın kendi arzu ve heveslerinin peşine giderler. Allah'ın sapık saydığını kim doğru yola ulaştırabilir? Onların hiçbir yardımcıları da olmayacaktır.
بَلِ اتَّبَعَ الَّذِينَ ظَلَمُوا أَهْوَاءهُم بِغَيْرِ عِلْمٍ فَمَن يَهْدِي مَنْ أَضَلَّ اللَّهُ وَمَا لَهُم مِّن نَّاصِرِينَ
Belittebeallezîne zalemû ehvâehum bi gayri ilmin, fe men yehdî men edallallâhu, ve mâ lehum min nâsırîn
Rum 30/30 Sen yüzünü hanîf olarak bu dine, Allah’ın insanları da ona göre yarattığı fıtrata çevir. Allah'ın yaratışında değişme yoktur. İşte dosdoğru din budur; fakat insanların çoğu bilmezler.
فَأَقِمْ وَجْهَكَ لِلدِّينِ حَنِيفًا فِطْرَةَ اللَّهِ الَّتِي فَطَرَ النَّاسَ عَلَيْهَا لَا تَبْدِيلَ لِخَلْقِ اللَّهِ ذَلِكَ الدِّينُ الْقَيِّمُ وَلَكِنَّ أَكْثَرَ النَّاسِ لَا يَعْلَمُونَ
Fe ekim vecheke lid dîni hanîfen, fıtratallâhilletî fataran nâse aleyhâ, lâ tebdîle li halkıllâhi, zâliked dînul kayyimu ve lâkinne ekseran nâsi lâ ya’lemûn
Rum 30/31 Hepiniz munib =O'na yönelerek, O'na karşı takvalı=sorumluluğunuzun bilincinde olun, namazı kılın; müşriklerden olmayın.
مُنِيبِينَ إِلَيْهِ وَاتَّقُوهُ وَأَقِيمُوا الصَّلَاةَ وَلَا تَكُونُوا مِنَ الْمُشْرِكِينَ
Munîbîne ileyhi vettekûhu ve ekîmûs salâte ve lâ tekûnû minel muşrikîn
Rum 30/32 Dinlerini parçalayan ve gruplara ayrılanlardan olmayınız! Her grup, kendilerinde olan ile övünüp sevinç duymaktadır.
مِنَ الَّذِينَ فَرَّقُوا دِينَهُمْ وَكَانُوا شِيَعًا كُلُّ حِزْبٍ بِمَا لَدَيْهِمْ فَرِحُونَ
Minellezine ferraku dınehüm ve kanu şiyea küllü hızbim bima ledeyhim ferihun
Rum 30/33 İnsanlara bir darlık dokunduğunda gönülden boyun eğerek Rablerine dua ederler. Sonra kendinden onlara bir rahmet tattırdığında hemen içlerinden bir grup Rablerine ortak koşarlar.
وَإِذَا مَسَّ النَّاسَ ضُرٌّ دَعَوْا رَبَّهُم مُّنِيبِينَ إِلَيْهِ ثُمَّ إِذَا أَذَاقَهُم مِّنْهُ رَحْمَةً إِذَا فَرِيقٌ مِّنْهُم بِرَبِّهِمْ يُشْرِكُونَ
Ve izâ messen nâse durrun deav rabbehum munîbîne ileyhi summe izâ ezâkahum minhu rahmeten izâ ferîkun minhum bi rabbihim yuşrikûn
Rum 30/34 Bunu da kendilerine verdiğimiz nimetlere nankörlük etmek için yaparlar. Haydi metalanıp yararlanın bakalım, yakında bileceksiniz.
لِيَكْفُرُوا بِمَا آتَيْنَاهُمْ فَتَمَتَّعُوا فَسَوْفَ تَعْلَمُونَ
Li yekfurû bimâ âteynâhum, fe temetteû fe sevfe ta’lemûn
Rum 30/35 Yoksa onlara bir sultan /kesin bir delil indirdik de o mu onlara ortak koşmalarını söylüyor?
أَمْ أَنزَلْنَا عَلَيْهِمْ سُلْطَانًا فَهُوَ يَتَكَلَّمُ بِمَا كَانُوا بِهِ يُشْرِكُونَ
Em enzelnâ aleyhim sultânen fe huve yetekellemu bimâ kânû bihî yuşrikûn
Rum 30/36 Ve , İnsanlara bir ikram tattırdığımız zaman onunla rahatlayıp şımarırlar. Elleriyle yaptıklarından dolayı başlarına bir seyyietun / kötülük geldiğinde de hemen ümitsizliğe kapılırlar.
وَإِذَا أَذَقْنَا النَّاسَ رَحْمَةً فَرِحُوا بِهَا وَإِن تُصِبْهُمْ سَيِّئَةٌ بِمَا قَدَّمَتْ أَيْدِيهِمْ إِذَا هُمْ يَقْنَطُونَ
Ve izâ ezaknân nâse rahmeten ferihû bihâ, ve in tusıbhum seyyietun bimâ kaddemet eydîhim izâ hum yaknetûn
Rum 30/37 Allah'ın dilediğine rızkı genişlettiğini ve daralttığını görmediler mi? Şüphesiz bunda iman edecek bir topluluk için ibretler vardır.
أَوَلَمْ يَرَوْا أَنَّ اللَّهَ يَبْسُطُ الرِّزْقَ لِمَن يَشَاء وَيَقْدِرُ إِنَّ فِي ذَلِكَ لَآيَاتٍ لِّقَوْمٍ يُؤْمِنُونَ
E ve lem yerav ennellâhe yebsutur rızka li men yeşâu ve yakdiru, inne fî zâlike le âyâtin li kavmin yu’minûn
Rum 30/38 Öyleyse yakınlara hakkını ver, yoksula da, yolcuya da. Allah'ın yüzü rızasını isteyenler için bu daha hayırlıdır ve felaha erenler onlardır.
فَآتِ ذَا الْقُرْبَى حَقَّهُ وَالْمِسْكِينَ وَابْنَ السَّبِيلِ ذَلِكَ خَيْرٌ لِّلَّذِينَ يُرِيدُونَ وَجْهَ اللَّهِ وَأُوْلَئِكَ هُمُ الْمُفْلِحُونَ
Fe âti zel kurbâ hakkahu vel miskîne vebnes sebîl zâlike hayrun lillezîne yurîdûne vechallâhi ve ulâike humul muflihûn
Rum 30/39 İnsanların mallarından artsın diye, verdiğiniz Ribâ” /faiz Allah katında artmaz. Ama Allah'ın yüzünü rızasını isteyerek verdiğiniz zekat ise, işte sevablarını ve gelirlerini kat kat arttıranlar onlardır.
وَمَا آتَيْتُم مِّن رِّبًا لِّيَرْبُوَ فِي أَمْوَالِ النَّاسِ فَلَا يَرْبُو عِندَ اللَّهِ وَمَا آتَيْتُم مِّن زَكَاةٍ تُرِيدُونَ وَجْهَ اللَّهِ فَأُوْلَئِكَ هُمُ الْمُضْعِفُونَ
Ve mâ âteytum min riben li yerbuve fî emvâlin nâsi fe lâ yerbû indallâhi, ve mâ âteytum min zekâtin turîdûne vechallâhi fe ulâike humul mud’ıfûn(mud’ıfûne)
Rum 30/40 Allah O'dur ki sizi yarattı, sonra da size rızık verdi; sonra sizi öldürür; sonra sizi diriltir. Hiç sizin ortak koştuklarınızdan, bunlardan birini yapacak var mı? Allah Sübhan’dır Çok münezzeh ve O, onların koştukları şeylerden yücedir.
اللَّهُ الَّذِي خَلَقَكُمْ ثُمَّ رَزَقَكُمْ ثُمَّ يُمِيتُكُمْ ثُمَّ يُحْيِيكُمْ هَلْ مِن شُرَكَائِكُم مَّن يَفْعَلُ مِن ذَلِكُم مِّن شَيْءٍ سُبْحَانَهُ وَتَعَالَى عَمَّا يُشْرِكُونَ
Allâhullezî halakakum summe razakakum summe yumîtukum summe yuhyîkum, hel min şurakâikum men yef’alu min zâlikum min şey’in, subhânehu ve teâlâ ammâ yuşrikûn,
Rum 30/41 İnsanların kendi ellerinin kazandığı dolayısıyla, karada ve denizde fesad ortaya çıktı. Onlara yaptıklarının bir kısmını kendilerine taddırmaktadır. Umulur ki, dönerler
ظَهَرَ الْفَسَادُ فِي الْبَرِّ وَالْبَحْرِ بِمَا كَسَبَتْ أَيْدِي النَّاسِ لِيُذِيقَهُم بَعْضَ الَّذِي عَمِلُوا لَعَلَّهُمْ يَرْجِعُونَ
Zaheral fesâdu fîl berri vel bahri bimâ kesebet eydin nâsi, li yuzîkahum ba’dallezî amilû leallehum yerciûn
Fesâd:bozulmak, çürümek,bir şeyin, istikametinden saparak yararlı halinden çıkmasına” fesâd denir.
Rum 30/42 De ki: "Yeryüzünde gezip dolaşın, böylece daha öncekilerin nasıl bir sona uğradıklarını görün. Onların çoğu müşrik kimselerdi."
قُلْ سِيرُوا فِي الْأَرْضِ فَانظُرُوا كَيْفَ كَانَ عَاقِبَةُ الَّذِينَ مِن قَبْلُ كَانَ أَكْثَرُهُم مُّشْرِكِينَ
Kul sîrû fîl ardı fanzurû keyfe kâne âkıbetullezîne min kablu, kâne ekseruhum muşrikîn
Rum 30/43 Allah'tan, geri çevrilmesi mümkün olmayan o gün gelmeden önce yüzünü dosdoğru dine çevir. O gün bölük bölük ayrılırlar.
فَأَقِمْ وَجْهَكَ لِلدِّينِ الْقَيِّمِ مِن قَبْلِ أَن يَأْتِيَ يَوْمٌ لَّا مَرَدَّ لَهُ مِنَ اللَّهِ يَوْمَئِذٍ يَصَّدَّعُونَ
Fe ekim vecheke lid dînil kayyimi min kabli en ye’tiye yevmun lâ meradde lehu minallâhi yevme izin yassaddeûn
Rum 30/44 Kim inkâr ederse, inkârı kendi aleyhinedir. Kimler de salih amel işlerse, ancak kendileri için hazırlık yaparlar.
مَن كَفَرَ فَعَلَيْهِ كُفْرُهُ وَمَنْ عَمِلَ صَالِحًا فَلِأَنفُسِهِمْ يَمْهَدُونَ
Men kefere fe aleyhi kufruhu, ve men amile sâlihan fe li enfusihim yemhedûn
Rum 30/45 Bu hazırlığı Allah’ın; iman edip salih amel işleyenleri kendi lutfu ile mükâfatlandırması içindir.Şüphesiz O, inkâr edenleri sevmez.
لِيَجْزِيَ الَّذِينَ آمَنُوا وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ مِن فَضْلِهِ إِنَّهُ لَا يُحِبُّ الْكَافِرِينَ
Li yecziyellezîne âmenû ve amilûs sâlihâti min fadlihî, innehu lâ yuhıbbul kâfirîn
Rum 30/46 Rüzgârları, yağmurun müjdecileri olarak göndermesi, Allah’ın âyetlerindendir O, bunu, size ikramından rahmetinden tattırmak, emriyle gemilerin yol alması, O’nun lütfundan rızkınızı arayasınız diye yapar ve Belki şükredersiniz
وَمِنْ آيَاتِهِ أَن يُرْسِلَ الرِّيَاحَ مُبَشِّرَاتٍ وَلِيُذِيقَكُم مِّن رَّحْمَتِهِ وَلِتَجْرِيَ الْفُلْكُ بِأَمْرِهِ وَلِتَبْتَغُوا مِن فَضْلِهِ وَلَعَلَّكُمْ تَشْكُرُونَ
Ve min âyâtihî en yursiler riyâha mubeşşirâtin ve li yuzîkakum min rahmetihî ve li tecriyel fulku bi emrihî ve li tebtegû min fadlihî ve leallekum teşkurûn
Rum 30/47 Andolsun, senden önce biz nice elçileri kendi kavimlerine gönderdik. onlara apaçık beyyine/mucizeler getirdiler. Biz de mücrimlerden hak ettikleri cezayı verdik.Mü’minlere/ İnananlara yardım etmek üzerimizde bir haktır.
وَلَقَدْ أَرْسَلْنَا مِن قَبْلِكَ رُسُلًا إِلَى قَوْمِهِمْ فَجَاؤُوهُم بِالْبَيِّنَاتِ فَانتَقَمْنَا مِنَ الَّذِينَ أَجْرَمُوا وَكَانَ حَقًّا عَلَيْنَا نَصْرُ الْمُؤْمِنِينَ
Ve lekad erselnâ min kablike rusulen ilâ kavmihim fe câûhum bil beyyinâti fentekamnâ minellezîne ecramû, ve kâne hakkan aleynâ nasrul mu’minîn
Rum 30/48 O Allah’tır ki,El mürsil'dir Rüzgârları da gönderendir. Onlar da bulutları harekete geçirir. Sonra semada onu dilediği gibi yayar. Ve onu kısımlara ayırır, bundan sonra onun arasından yağmurun çıktığını görürsün Onu kullarından belirlediğine uğrattığı zaman bir de bakarsın sevinirler.
اللَّهُ الَّذِي يُرْسِلُ الرِّيَاحَ فَتُثِيرُ سَحَابًا فَيَبْسُطُهُ فِي السَّمَاء كَيْفَ يَشَاء وَيَجْعَلُهُ كِسَفًا فَتَرَى الْوَدْقَ يَخْرُجُ مِنْ خِلَالِهِ فَإِذَا أَصَابَ بِهِ مَن يَشَاء مِنْ عِبَادِهِ إِذَا هُمْ يَسْتَبْشِرُونَ
Allâhullezî yursilur riyâha fe tusîru sehâben fe yebsutuhu fîs semâi keyfe yeşâu ve yec’aluhu kisefen fe terâl vedka yahrucu min hılâlihî, fe izâ esâbe bihî men yeşâu min ibâdihî izâ hum yestebşirûn
Rum 30/49 Oysa onlar bundan önce, üzerlerine indirilmesinden umutlarını kesmişlerdi.
وَإِن كَانُوا مِن قَبْلِ أَن يُنَزَّلَ عَلَيْهِم مِّن قَبْلِهِ لَمُبْلِسِينَ
Ve in kânû min kabli en yunezzele aleyhim min kablihî le mublisîn
Rum 30/50 Allah'ın ikramı ,eserlerine bak ki, yeryüzünü ölümünden sonra nasıl diriltiyor? Şüphesiz o ölüleri de diriltecektir. O, her şeye gücü yeten her şeye tam bir ölçü koyandır
فَانظُرْ إِلَى آثَارِ رَحْمَتِ اللَّهِ كَيْفَ يُحْيِي الْأَرْضَ بَعْدَ مَوْتِهَا إِنَّ ذَلِكَ لَمُحْيِي الْمَوْتَى وَهُوَ عَلَى كُلِّ شَيْءٍ قَدِيرٌ
Fanzur ilâ âsâri rahmetillâhi keyfe yuhyil arda ba’de mevtihâ, inne zâlike le muhyîl mevtâ, ve huve alâ kulli şey’in kadîr
Rum 30/51 Andolsun ki biz bir rüzgar göndersek de onun ekinleri sararmış görseler ardından hemen nankörlük devam ederler.
وَلَئِنْ أَرْسَلْنَا رِيحًا فَرَأَوْهُ مُصْفَرًّا لَّظَلُّوا مِن بَعْدِهِ يَكْفُرُونَ
Ve le in erselnâ rîhan fe raevhu musfarran le zallû min ba’dihî yekfurûn
Rum 30/52 Çünkü sen ölülere işittiremezsin. O çağrıyı arkalarını dönmüş giderlerken sağırlara da duyuramazsın.
فَإِنَّكَ لَا تُسْمِعُ الْمَوْتَى وَلَا تُسْمِعُ الصُّمَّ الدُّعَاء إِذَا وَلَّوْا مُدْبِرِينَ
Fe inneke lâ tusmiul mevtâ ve lâ tusmius summed duâe izâ vellev mudbirîn
Rum 30/ 53 Körleri de dalâletlerinden kurtarıp yola getiremezsin. Sen ancak ayetlerimize inananlara işittirebilirsin ki onlar hemen müslim / teslim olurlar.
وَمَا أَنتَ بِهَادِي الْعُمْيِ عَن ضَلَالَتِهِمْ إِن تُسْمِعُ إِلَّا مَن يُؤْمِنُ بِآيَاتِنَا فَهُم مُّسْلِمُونَ
Ve mâ ente bi hâdil umyi an dalâletihim, in tusmiu illâ men yu’minu bi âyâtinâ fe hum muslimûn
Rum 30/ 54 O Allah ki Sizi önce zayıf yaratıp sonra bu zayıflığın ardından size güç veren, sonra bu gücün ardından sizi tekrar zayıf ve yaşlı kıldı. Allah dilediğini yaratır. O alîmul sınırsız bilendir ; O,Her şeye gücü yeten,herşeye tam ölçü koyan kaadîr'dir
اللَّهُ الَّذِي خَلَقَكُم مِّن ضَعْفٍ ثُمَّ جَعَلَ مِن بَعْدِ ضَعْفٍ قُوَّةً ثُمَّ جَعَلَ مِن بَعْدِ قُوَّةٍ ضَعْفًا وَشَيْبَةً يَخْلُقُ مَا يَشَاء وَهُوَ الْعَلِيمُ الْقَدِيرُ
Allâhullezî halakakum min da’fin summe ceale min ba’di da’fin kuvveten summe ceale min ba’di kuvvetin da’fen ve şeybeten, yahluku mâ yeşâu, ve huvel alîmul kadîr
Rum 30/ 55 O saatin koptuğu gün mücrimler, bir saatten fazla kalmadıklarına yemin ederler. İşte onlar böyle döndürülüyorlardı.
وَيَوْمَ تَقُومُ السَّاعَةُ يُقْسِمُ الْمُجْرِمُونَ مَا لَبِثُوا غَيْرَ سَاعَةٍ كَذَلِكَ كَانُوا يُؤْفَكُونَ
Ve yevme tekûmus sâatu yuksimul mucrimûne mâ lebisû gayra sâatin, kezâlike kânû yu’fekûn
Rum 30/ 56 Kendilerine ilim ve iman verilmiş olanlar ise onlara şöyle diyeceklerdir: “Andolsun, siz, Allah’ın Kitabı’ndaki göre, siz, yeniden dirilme gününe kadar kaldınız. İşte bu yeniden dirilme günüdür. Fakat siz bilmiyordunuz.
وَقَالَ الَّذِينَ أُوتُوا الْعِلْمَ وَالْإِيمَانَ لَقَدْ لَبِثْتُمْ فِي كِتَابِ اللَّهِ إِلَى يَوْمِ الْبَعْثِ فَهَذَا يَوْمُ الْبَعْثِ وَلَكِنَّكُمْ كُنتُمْ لَا تَعْلَمُونَ
Ve kâlellezîne ûtûl ilme vel îmâne lekad lebistum fî kitâbillâhi ilâ yevmil ba’si fe hâzâ yevmul ba’si ve lâkinnekum kuntum lâ ta’lemûn
Rum 30/ 57 O gün zulmedenlere mazeretleri bir yarar sağlamaz, onlardan artık hoşnut edecek bir şey yapmaları da istenmez.
فَيَوْمَئِذٍ لَّا يَنفَعُ الَّذِينَ ظَلَمُوا مَعْذِرَتُهُمْ وَلَا هُمْ يُسْتَعْتَبُونَ
Fe yevme izin
lâ yenfeullezîne zalemû ma’ziratuhum ve lâ hum yusta’tebûn
Rum 30/ 58 Andolsun biz bu Kur'an'da insanlara her tür örneği verdik. Onlara bir mucize getirsen inkar edenler mutlaka: 'Siz ancak batıla yöneltenlersiniz' diyeceklerdir.
وَلَقَدْ ضَرَبْنَا لِلنَّاسِ فِي هَذَا الْقُرْآنِ مِن كُلِّ مَثَلٍ وَلَئِن جِئْتَهُم بِآيَةٍ لَيَقُولَنَّ الَّذِينَ كَفَرُوا إِنْ أَنتُمْ إِلَّا مُبْطِلُونَ
Ve lekad darabnâ lin nâsi fî hâzâl kur’âni min kulli meselin, ve le in ci’tehum bi âyetin le yekûlennellezîne keferû in entum illâ mubtılûn
Rum 30/ 59 Allah, bilmeyenlerin kalplerini işte böyle mühürler.
كَذَلِكَ يَطْبَعُ اللَّهُ عَلَى قُلُوبِ الَّذِينَ لَا يَعْلَمُونَ
Kezâlike yatbaullâhu alâ kulûbillezîne lâ ya’lemûn
Rum 30/ 60 Öyleyse fasbir =sen sabret; şüphesiz Allah'ın va'di haktır; kesin bilgiyle inanmayanlar sakın seni telaşa kaptırıp ,gevşekliğe sürüklemesinler.
فَاصْبِرْ إِنَّ وَعْدَ اللَّهِ حَقٌّ وَلَا يَسْتَخِفَّنَّكَ الَّذِينَ لَا يُوقِنُونَ
Fâsbir inne va’dallâhi hakkun ve lâ yestahıffennekellezîne lâ yûkınûn
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder