Kur'an'daki Sırası :39
Nüzul Sıras : 59
Toplam Ayet Sayısı : 75 Mesâni grubu sürelerindendir âyetleri yüzden az olduğu için
İndiği dönem :Sebe'sûresinden sonra, Mü'min sûresinden önce Mekke döneminde inmiştir.
Sure Adı :İnkarcıların guruplar halinde cehenneme sürüleceğini, müminlerin de yine topluluklar halinde cennete götürüleceğini anlatan 71 ve 73. âyetlerde geçen “Zümer” kelimesinden almıştır. Zümer; zümreler, gruplar demektir.Hz ayşe validemizden nakledilen bir rivayette ise bu sürenin 20 ayetinde altlarında ırmaklar geçen cennnet köşkleri anlamına gelen El-Guraf» Suresi de ikinci adı denilmektedir.
23.Cüz
“Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla”
Zümer 39 /1 Kitab’ın indirilmesi El aziz Gücü mükemmel ,şerefi yüksek olan ve El-Hakim doğru kararlar veren, her işinde pek çok hikmetler olan Allah tarafından indirilmiştir
تَنزِيلُ الْكِتَابِ مِنَ اللَّهِ الْعَزِيزِ الْحَكِيمِ
Tenzîlul kitâbi minallâhil azîzil hakîm
Zümer 39 /2 Şüphesiz biz sana Kitab'ı hak olarak indirdik. O halde dini yalnız O'na halis kılarak Allah'a ibadet et.
إِنَّا أَنزَلْنَا إِلَيْكَ الْكِتَابَ بِالْحَقِّ فَاعْبُدِ اللَّهَ مُخْلِصًا لَّهُ الدِّينَ
İnnâ enzelnâ ileykel kitâbe bil hakkı fa’budillâhe muhlisan lehud dîn
Zümer 39 /3 Halis katıksız olan din yalnızca Allah'ındır. O'ndan başka evliyâ edinenler şöyle derler:"Biz, bunlara bizi Allah'a daha fazla yaklaştırsınlar diye ibadet ediyoruz." Muhakkak ki Allah, kendi aralarında hakkında ihtilaf ettikleri şeylerden hüküm verecektir. Gerçekten Allah, yalancı, kafir olan kimseyi hidayete erdirmez.
أَلَا لِلَّهِ الدِّينُ الْخَالِصُ وَالَّذِينَ اتَّخَذُوا مِن دُونِهِ أَوْلِيَاء مَا نَعْبُدُهُمْ إِلَّا لِيُقَرِّبُونَا إِلَى اللَّهِ زُلْفَى إِنَّ اللَّهَ يَحْكُمُ بَيْنَهُمْ فِي مَا هُمْ فِيهِ يَخْتَلِفُونَ إِنَّ اللَّهَ لَا يَهْدِي مَنْ هُوَ كَاذِبٌ كَفَّارٌ
E lâ lillâhid dînulhâlisu, vellezînettehazû min dûnihî evliyâe, mâ na’buduhum illâ li yukarribûnâ ilâllâhi zulfâ, innallâhe yahkumu beynehum fî mâ hum fîhi yahtelifûn innallâhe lâ yehdî men huve kâzibun keffâr
Zümer 39 /4 Eğer Allah bir çocuk edinmek isteseydi, yarattıklarından dilediğini seçerdi. O, Subhan'dır .herşeyden münezzeh'dir O, El -vahid' dir ortağı yoktur ,bölünüp çoğalma olmaz ve O el Kahhar'dır tüm varlıklara boyun eğdirecek mutlak otorite sahibi olandır
لَوْ أَرَادَ اللَّهُ أَنْ يَتَّخِذَ وَلَدًا لَّاصْطَفَى مِمَّا يَخْلُقُ مَا يَشَاء سُبْحَانَهُ هُوَ اللَّهُ الْوَاحِدُ الْقَهَّارُ
Lev erâdallâhu en yettehıze veledenlestafâ mimmâ yahluku mâ yeşâu subhânehu, huvallâhul vâhıdul kahhâr
Zümer 39 /5 Gökleri ve yeri hak ve hikmete uygun olarak yaratmıştır. Geceyi gündüzün üzerine örtüyor, gündüzü de gecenin üzerine örtüyor. Güneşi ve ayı da koyduğu kanunlara boyun eğdirmiştir. Bunların her biri belli bir zamana kadar akıp gitmektedir. İyi bilin ki O, Azizdir Gücü mükemmel şerefi yüksektir ,El gaffar ,suçları en çok affeden, çirkinlikleri örten ve ayıpları gizleyen çok mağfiret ,merhamet edendir
خَلَقَ السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضَ بِالْحَقِّ يُكَوِّرُ اللَّيْلَ عَلَى النَّهَارِ وَيُكَوِّرُ النَّهَارَ عَلَى اللَّيْلِ وَسَخَّرَ الشَّمْسَ وَالْقَمَرَ كُلٌّ يَجْرِي لِأَجَلٍ مُسَمًّى أَلَا هُوَ الْعَزِيزُ الْغَفَّارُ
Halakas semâvâti vel arda bilhakk, yukevvirul leyle alân nehâri ve yukevvirun nehâre alâl leyli ve sahharaş şemse vel kamer(kamere), kullun yecrî li ecelin musemmâ(musemmen), e lâ huvel azîzul gaffâr
Zümer 39 /6 Sizi bir , tek bir nefisten yarattı, sonra o nefisten eşini varetti. Sizin için En’am’dan sekiz çift indirdi Sizi annelerinizin karınlarında üç karanlık içinde bir yaratışın ardından başka yaratışa geçirerek yaratmaktadır. İşte bu sizin Rabbiniz olan Allah'tır. Mülk O'nundur. O'ndan başka ilah yoktur. Öyleyse nasıl döndürülüyorsunuz?
خَلَقَكُم مِّن نَّفْسٍ وَاحِدَةٍ ثُمَّ جَعَلَ مِنْهَا زَوْجَهَا وَأَنزَلَ لَكُم مِّنْ الْأَنْعَامِ ثَمَانِيَةَ أَزْوَاجٍ يَخْلُقُكُمْ فِي بُطُونِ أُمَّهَاتِكُمْ خَلْقًا مِن بَعْدِ خَلْقٍ فِي ظُلُمَاتٍ ثَلَاثٍ ذَلِكُمُ اللَّهُ رَبُّكُمْ لَهُ الْمُلْكُ لَا إِلَهَ إِلَّا هُوَ فَأَنَّى تُصْرَفُونَ
Halakakum min nefsin vâhıdetin summe ceale minhâ zevcehâ ve enzele lekum minel en’âmi semâniyete ezvâcin, yahlukukum fî butûni ummehâtikum halkan min ba’di halkın fî zulumâtin selâsin, zâlikumullâhu rabbukum lehul mulku, lâ ilâhe illâ huve, fe ennâ tusrafûn
Zümer 39 /7 Eğer inkâr ederseniz, şüphesiz ki Allah Gani'dir zengindir hiç bir şeye, hiç kimseye muhtaç değildir. Ama O kullarının inkâr etmesine razı olmaz. Eğer görevlerinizi yerine getirseniz şükretmiş olursunuz. İşte Sizin için bundan razı/hoşnut olur. Hiçbir günahkâr başka bir günahkârın yükünü yüklenmez. Sonra dönüşünüz ancak Rabbinizedir. O El Habir'dir size yaptıklarınızı haber verir. Çünkü O, göğüslerin özünü bilen Alim'dir.
إِن تَكْفُرُوا فَإِنَّ اللَّهَ غَنِيٌّ عَنكُمْ وَلَا يَرْضَى لِعِبَادِهِ الْكُفْرَ وَإِن تَشْكُرُوا يَرْضَهُ لَكُمْ وَلَا تَزِرُ وَازِرَةٌ وِزْرَ أُخْرَى ثُمَّ إِلَى رَبِّكُم مَّرْجِعُكُمْ فَيُنَبِّئُكُم بِمَا كُنتُمْ تَعْمَلُونَ إِنَّهُ عَلِيمٌ بِذَاتِ الصُّدُورِ
İn tekfurû fe innallâhe ganiyyun ankum, ve lâ yerdâ li ıbâdihil kufra, ve in teşkurû yerdahu lekum, ve lâ teziru vâziratun vizra uhrâ, summe ilâ rabbikum merciukum fe yunebbiukum bimâ kuntum ta’melûn(ta’melûne), innehû alîmun bi zâtis sudûr
Zümer 39 /8 İnsana bir zarar dokunduğu zaman Rabbine yönelerek O’na yalvarır. Sonra kendi tarafından ona bir nimet verdiği zaman daha önce O’na yalvardığını unutur ve Allah’ın yolundan saptırmak için O’na eşler koşar. De ki: “Küfrünle az bir süre daha yaşayıp geçin! Şüphesiz sen ateşin halkındansın..
وَإِذَا مَسَّ الْإِنسَانَ ضُرٌّ دَعَا رَبَّهُ مُنِيبًا إِلَيْهِ ثُمَّ إِذَا خَوَّلَهُ نِعْمَةً مِّنْهُ نَسِيَ مَا كَانَ يَدْعُو إِلَيْهِ مِن قَبْلُ وَجَعَلَ لِلَّهِ أَندَادًا لِّيُضِلَّ عَن سَبِيلِهِ قُلْ تَمَتَّعْ بِكُفْرِكَ قَلِيلًا إِنَّكَ مِنْ أَصْحَابِ النَّارِ
e izâ messel insâne durrun deâ rabbehu munîben ileyhi summe izâ havvelehu ni’meten minhu nesiye mâ kâne yed’û ileyhi min kablu ve ceale lillâhi endâden li yudılle an sebîlihi, kul temetta’ bi kufrike kalîlen inneke min ashâbin nâr
Zümer 39 /9 Rabbinin merhametini, ikramını umarak ahiretten çekinerek , gecenin bölümlerinde secde hâlinde ve kıyamda durarak içtenlikle boyun eğen mi ? De ki: “Bilenlerle bilmeyenler hiç bir olur mu!” Doğru bilgiyi Sadece ulûl’elbab / derin akıl sahipleri hatırlar /tezekkür eder.
أَمَّنْ هُوَ قَانِتٌ آنَاء اللَّيْلِ سَاجِدًا وَقَائِمًا يَحْذَرُ الْآخِرَةَ وَيَرْجُو رَحْمَةَ رَبِّهِ قُلْ هَلْ يَسْتَوِي الَّذِينَ يَعْلَمُونَ وَالَّذِينَ لَا يَعْلَمُونَ إِنَّمَا يَتَذَكَّرُ أُوْلُوا الْأَلْبَابِ
Em men huve kânitun ânâel leyli sâciden ve kâimen yahzerul âhırate ve yercû rahmete rabbihî, kul hel yestevîllezîne ya’lemûne vellezîne lâ ya’lemûn innemâ yetezekkeru ulûl elbâb
Zümer 39 /10 De ki: “Ey iman eden kullarım! Rabbinize karşı takvalı olun ki . Bu dünyada ahsen /güzel amel yapanlar için bir hasenet vardır. Allah’ın yeryüzü geniştir. Sabredenlere mükâfatları elbette hesapsız olarak verilir.”
قُلْ يَا عِبَادِ الَّذِينَ آمَنُوا اتَّقُوا رَبَّكُمْ لِلَّذِينَ أَحْسَنُوا فِي هَذِهِ الدُّنْيَا حَسَنَةٌ وَأَرْضُ اللَّهِ وَاسِعَةٌ إِنَّمَا يُوَفَّى الصَّابِرُونَ أَجْرَهُم بِغَيْرِ حِسَابٍ
Kul yâ ıbâdıllezîne âmenûttekû rabbekum, lillezîne ahsenû fî hâzihid dunyâ hasenetun, ve ardullâhi vâsiatun, innemâ yuveffes sâbirûne ecrahum bi gayri hisâb
Zümer 39 /11 De ki: "Bana dini yalnız Allah'a hâlis kılarak, O'na kulluk etmem emredildi."
قُلْ إِنِّي أُمِرْتُ أَنْ أَعْبُدَ اللَّهَ مُخْلِصًا لَّهُ الدِّينَ
Kul innî umirtu en a’budallâhe muhlisan lehud dîn
Zümer 39 /12 “Bana, müslümanların ilki olmam da emredildi.”
وَأُمِرْتُ لِأَنْ أَكُونَ أَوَّلَ الْمُسْلِمِينَ
Ve umirtu li en ekûne evvelel muslimîn
Zümer 39 /13 De ki: “Eğer ben Rabbime isyan edersem, şüphesiz büyük bir günün azabından korkarım.”
قُلْ إِنِّي أَخَافُ إِنْ عَصَيْتُ رَبِّي عَذَابَ يَوْمٍ عَظِيمٍ
Kul innî ehâfu in asaytu rabbî azâbe yevmin azîm
Zümer 39 /14 De ki: “Ben dinimi Allah’a halis kılarak sadece O’na ibadet ediyorum.”
قُلِ اللَّهَ أَعْبُدُ مُخْلِصًا لَّهُ دِينِي
Kulillâhe a’budu muhlisan lehu dînî.
Zümer 39 /15 “Siz de Allah’tan başka dilediğiniz şeylere ibadet edin!” De ki: “Şüphesiz hüsrana uğrayanlar, kıyamet gününde kendilerini ve ailelerini hüsrana sokanlardır. İyi bilin ki bu, apaçık hüsranın ta kendisidir.”
فَاعْبُدُوا مَا شِئْتُم مِّن دُونِهِ قُلْ إِنَّ الْخَاسِرِينَ الَّذِينَ خَسِرُوا أَنفُسَهُمْ وَأَهْلِيهِمْ يَوْمَ الْقِيَامَةِ أَلَا ذَلِكَ هُوَ الْخُسْرَانُ الْمُبِينُ
Fa’budû mâ şi’tum min dûnihi, kul innel hâsirîne ellezîne hasirû enfusehum ve ehlîhim yevmel kıyâmeti, e lâ zâlike huvel husrânul mubîn
Zümer 39 /16 Onların üstünde ve altında ateşten gölgeler vardır. İşte böyle, Allah kullarını onunla uyarıyor.Ey kullarım! Öyleyse Bana karşı takva sahibi olun.
لَهُم مِّن فَوْقِهِمْ ظُلَلٌ مِّنَ النَّارِ وَمِن تَحْتِهِمْ ظُلَلٌ ذَلِكَ يُخَوِّفُ اللَّهُ بِهِ عِبَادَهُ يَا عِبَادِ فَاتَّقُونِ
Lehum min fevkıhim zulelun minen nâri ve min tahtihim zulelun, zâlike yuhavvifullâhu bihî ıbâdehu, yâ ıbâdi fettekûni.
Zümer 39 /17 Tâğût’tan , ona kulluk etmekten kaçınan ve içtenlikle Allah’a yönelenler için müjde vardır. Öyleyse kullarımı müjdele!
أَمَّنْ هُوَ قَانِتٌ آنَاء اللَّيْلِ سَاجِدًا وَقَائِمًا يَحْذَرُ الْآخِرَةَ وَيَرْجُو رَحْمَةَ رَبِّهِ قُلْ هَلْ يَسْتَوِي الَّذِينَ يَعْلَمُونَ وَالَّذِينَ لَا يَعْلَمُونَ إِنَّمَا يَتَذَكَّرُ أُوْلُوا الْأَلْبَابِ
Em men huve kânitun ânâel leyli sâciden ve kâimen yahzerul âhırate ve yercû rahmete rabbihî, kul hel yestevîllezîne ya’lemûne vellezîne lâ ya’lemûn(ya’lemûne), innemâ yetezekkeru ulûl elbâb
Zümer 39 /18 Sözü dinleyip de onun en güzeline uyanlar var ya, işte onlar Allah’ın hidayete erdirdiği kimselerdir. İşte onlar Ulü’l-elbâb = akıl sahiplerinin ta kendileridir.
الَّذِينَ يَسْتَمِعُونَ الْقَوْلَ فَيَتَّبِعُونَ أَحْسَنَهُ أُوْلَئِكَ الَّذِينَ هَدَاهُمُ اللَّهُ وَأُوْلَئِكَ هُمْ أُوْلُوا الْأَلْبَابِ
Ellezîne yestemiûnel kavle fe yettebiûne ahsenehu, ulâikellezîne hedâhumullâhu ve ulâike hum ulûl elbâb
Zümer 39 /19 Hakkında azap sözü gerçekleşenler, hiç onlar gibi olur mu? ateşte girecek olanı sen mi kurtaracaksın?
أَفَمَنْ حَقَّ عَلَيْهِ كَلِمَةُ الْعَذَابِ أَفَأَنتَ تُنقِذُ مَن فِي النَّارِ
E fe men hakka aleyhi kelimetul azâbi, e fe ente tunkızu men fîn nâr
Zümer 39 /20 Fakat Rabbine karşı takva sahibi olanlar için, için üst üste yapılmış ve altlarından ırmaklar akan Köşkler ↔ Guraf vardır. Allah, gerçek bir vaadde bulunmuştur. Allah, va’dinden dönmez.
لَكِنِ الَّذِينَ اتَّقَوْا رَبَّهُمْ لَهُمْ غُرَفٌ مِّن فَوْقِهَا غُرَفٌ مَّبْنِيَّةٌ تَجْرِي مِن تَحْتِهَا الْأَنْهَارُ وَعْدَ اللَّهِ لَا يُخْلِفُ اللَّهُ الْمِيعَادَ
Lâkinillezînettekav rabbehum lehum gurafun min fevkıhâ gurafun mebniyyetun tecrî min tahtihâl enhâru, va’dallâhi, lâ yuhlifullâhul mîâd
Zümer 39 /21 Görmedin mi, Allah gökten su indirdi de, onu yeryüzündeki kaynaklara ulaştırdı. Sonra onunla renkleri çeşit çeşit ekinler çıkarıyor. Sonra ekinler kuruyor da onları sapsarı kesilmiş görüyorsun. Sonra da Allah onları kurumuş çer çöp hâline getirir. Şüphesiz ki bunda ulîl elbâb= akıl sahipleri için bir öğüt vardır.
أَلَمْ تَرَ أَنَّ اللَّهَ أَنزَلَ مِنَ السَّمَاء مَاء فَسَلَكَهُ يَنَابِيعَ فِي الْأَرْضِ ثُمَّ يُخْرِجُ بِهِ زَرْعًا مُّخْتَلِفًا أَلْوَانُهُ ثُمَّ يَهِيجُ فَتَرَاهُ مُصْفَرًّا ثُمَّ يَجْعَلُهُ حُطَامًا إِنَّ فِي ذَلِكَ لَذِكْرَى لِأُوْلِي الْأَلْبَابِ
E lem tera ennallâhe enzele mines semâi mâen fe selekehu yenâbîa fîl ardı summe yuhricu bihî zer’an muhtelifen elvânuhu summe yehîcu fe terâhu musferran summe yec’aluhu hutâmâ(hutâmen), inne fî zâlike le zikrâ li ulîl elbâb
Zümer 39 /22 Allah’ın, göğsünü İslâm’a açtığı, böylece Rabbinden bir nur üzere bulunan kimse, kalbi imana kapalı kimse gibi midir? Allah’ın zikrine karşı kalpleri katı olanların vay hâline! İşte onlar açık bir sapıklık içindedirler.
أَفَمَن شَرَحَ اللَّهُ صَدْرَهُ لِلْإِسْلَامِ فَهُوَ عَلَى نُورٍ مِّن رَّبِّهِ فَوَيْلٌ لِّلْقَاسِيَةِ قُلُوبُهُم مِّن ذِكْرِ اللَّهِ أُوْلَئِكَ فِي ضَلَالٍ مُبِينٍ
E fe men şerahallâhu sadrahu lil islâmi fe huve alâ nûrin min rabbihi, fe veylun lil kâsiyeti kulûbuhum min zikrillâhi, ulâike fî dalâlin mubîn
Zümer 39 /23 Allah sözlerin en güzelini, birbirine benzer, ikişerli âyetler içeren bir kitap olarak indirmiştir. Rablerinden huşû duyanların derileri ürpertir; Sonra Allah'ın zikrine kalpleri yumuşar yatışır.İşte bu, Allah’ın hidayet yoludur.Onunla, dilediğini ↔dileyenleri doğru yola iletir. Allah , kimi saptırırsa, artık onun için de bir yol gösterici yoktur
اللَّهُ نَزَّلَ أَحْسَنَ الْحَدِيثِ كِتَابًا مُّتَشَابِهًا مَّثَانِيَ تَقْشَعِرُّ مِنْهُ جُلُودُ الَّذِينَ يَخْشَوْنَ رَبَّهُمْ ثُمَّ تَلِينُ جُلُودُهُمْ وَقُلُوبُهُمْ إِلَى ذِكْرِ اللَّهِ ذَلِكَ هُدَى اللَّهِ يَهْدِي بِهِ مَنْ يَشَاء وَمَن يُضْلِلْ اللَّهُ فَمَا لَهُ مِنْ هَادٍ
Allahü nezzele ahsenel hadisi kitabem müteşebihem mesaniye takşeırru minhü ccüludüllezıne yahşevne rabbehüm sümme telınü cüludühüm ve kulubühüm ila zikrillah zalike hüdellahi yehdı bihı mey yeşa´ ve mey yudlilillahü fe ma lehu min had
Zümer 39 /24 Kıyamet günü o fena azabtan kendini yüzü ile kim koruyabilecek? Ve zalimlere "Kazandığınızı tadın" denmiştir.
أَفَمَن يَتَّقِي بِوَجْهِهِ سُوءَ الْعَذَابِ يَوْمَ الْقِيَامَةِ وَقِيلَ لِلظَّالِمِينَ ذُوقُوا مَا كُنتُمْ تَكْسِبُونَ
E fe men yettekî bi vechihî sûel azâbi yevmel kıyâmeti, ve kıyle liz zâlimîne zûkû mâ kuntum teksibûn
Zümer 39 /25 Onlardan öncekiler de yalanladılar. Bu yüzden kendilerine hiç düşünmedikleri yerden azap geldi.
كَذَّبَ الَّذِينَ مِن قَبْلِهِمْ فَأَتَاهُمْ الْعَذَابُ مِنْ حَيْثُ لَا يَشْعُرُونَ
Kezzebellezîne min kablihim fe etâhumul azâbu min haysu lâ yeş’urûn
Zümer 39 /26 Böylece Allah dünya hayatında onlara zilleti tattırdı. Elbette ki ahiret azabı daha büyüktür. Keşke bilselerdi!
فَأَذَاقَهُمُ اللَّهُ الْخِزْيَ فِي الْحَيَاةِ الدُّنْيَا وَلَعَذَابُ الْآخِرَةِ أَكْبَرُ لَوْ كَانُوا يَعْلَمُونَ
Fe ezâkahumullâhul hızye fîl hayâtid dunyâ, ve le azâbul âhırati ekber(ekberu), lev kânû ya’lemûn
Zümer 39 /27 Biz bu Kur'ân'da insanlara,tezekkür etsinler / öğüt alsınlar diye her türlü misali verdik
وَلَقَدْ ضَرَبْنَا لِلنَّاسِ فِي هَذَا الْقُرْآنِ مِن كُلِّ مَثَلٍ لَّعَلَّهُمْ يَتَذَكَّرُونَ
Ve lekad darabnâ lin nâsi fî hâzâl kur’âni min kulli meselin leallehum yetezekkerûn
Zümer 39 /28 Biz onu, Allah’a karşı takva sahibi olsunlar diye hiçbir ivece ↔eğriliği bulunmayan Arapça bir Kur’an olarak indirdik.
قُرآنًا عَرَبِيًّا غَيْرَ ذِي عِوَجٍ لَّعَلَّهُمْ يَتَّقُونَ
Kur’ânen arabiyyen gayra zî ivecin leallehum yettekûn
Zümer 39 /29 Allah, birbirleriyle çekişen bir çok ortakların sahip olduğu bir adam ile, yalnız bir adama ait olan bir adamı örnek vermektedir. Bu ikisinin durumu bir olur mu? Hamd Her şeyi güzel yapan Allah'a mahsusdur Hayır. Fakat çoğu bilmiyor.ضَرَبَ اللَّهُ مَثَلًا رَّجُلًا فِيهِ شُرَكَاء مُتَشَاكِسُونَ وَرَجُلًا سَلَمًا لِّرَجُلٍ هَلْ يَسْتَوِيَانِ مَثَلًا الْحَمْدُ لِلَّهِ بَلْ أَكْثَرُهُمْ لَا يَعْلَمُونَ
Daraballâhu meselen raculen fîhi şurekâu muteşâkisûne ve raculen selemen li racul(raculin), hel yesteviyâni mesel(meselen), el hamdulillâh(el hamdulillâhi), bel ekseruhum lâ ya’lemûn
Zümer 39 /30 Şüphesiz sen öleceksin ve şüphesiz onlar da öleceklerdir.
إِنَّكَ مَيِّتٌ وَإِنَّهُم مَّيِّتُونَ
İnneke meyyitun ve innehum meyyitûn
Zümer 39 /31 Sonra siz muhakkak kıyamet gününde Rabbinizin huzurunda birbirinizden davacı olacaksınız.
ثُمَّ إِنَّكُمْ يَوْمَ الْقِيَامَةِ عِندَ رَبِّكُمْ تَخْتَصِمُونَ
Summe innekum yevmel kıyâmeti inde rabbikum tahtasımûn
24.Cüz
Zümer 39 /32 Allah'a karşı yalan uydurandan ve kendisine gelen doğruyu yalanlayandan daha zalim kim olabilir? İnkâr edenler için cehennemde barınacak yer mi yok?
فَمَنْ أَظْلَمُ مِمَّن كَذَبَ عَلَى اللَّهِ وَكَذَّبَ بِالصِّدْقِ إِذْ جَاءهُ أَلَيْسَ فِي جَهَنَّمَ مَثْوًى لِّلْكَافِرِينَ
Fe men azlemu mimmen kezzebe alâllâhi ve kezzebe bis sıdkı iz câehu, e leyse fî cehenneme mesven lil kâfirîn
Zümer 39 /33 Dosdoğru Kur’an’ı getiren ile onu tasdik edenler var ya, işte onlar Allah’a karşı muttaki olanlardır.
وَالَّذِي جَاء بِالصِّدْقِ وَصَدَّقَ بِهِ أُوْلَئِكَ هُمُ الْمُتَّقُونَ
Vellezî câe bis sıdkı ve saddeka bihî ulâike humul muttakûn
Zümer 39 /34 Onlar için Rableri katında diledikleri her şey vardır. İşte bu, muhsinlerin mükâfatıdır.
لَهُم مَّا يَشَاءونَ عِندَ رَبِّهِمْ ذَلِكَ جَزَاء الْمُحْسِنِينَ
Lehum mâ yeşâûne inde rabbihim, zâlike cezâul muhsinî
Zümer 39 /35 Çünkü Allah ,onların yaptıklarının en kötülerini örtecek ve kendilerine yapmakta olduklarının, en güzeliyle karşılık verecektir.
لِيُكَفِّرَ اللَّهُ عَنْهُمْ أَسْوَأَ الَّذِي عَمِلُوا وَيَجْزِيَهُمْ أَجْرَهُم بِأَحْسَنِ الَّذِي كَانُوا يَعْمَلُونَ
Li yukeffirallâhu anhum esveellezî amilû ve yecziyehum ecrahum bi ahsenillezî kânû ya’melûn
Zümer 39 /36 Allah kuluna yeterli değil midir? Seni O'ndan başkalarıyla korkutuyorlar. Allah kimi saptırırsa artık onun için hiçbir yol gösterici yoktur.
أَلَيْسَ اللَّهُ بِكَافٍ عَبْدَهُ وَيُخَوِّفُونَكَ بِالَّذِينَ مِن دُونِهِ وَمَن يُضْلِلِ اللَّهُ فَمَا لَهُ مِنْ هَادٍ
E leysallâhu bi kâfin abdehu, ve yuhavvifûneke billezîne min dûnihî, ve men yudlilillâhu fe mâ lehu min hâdin.
Zümer 39 /37Allah, kimi de doğru yola iletirse artık onu saptıracak hiç kimse yoktur. Allah şüphesiz El aziz Gücü mükemmel şerefi yüksek ve hak edilen cezayı veren değil midir?
وَمَن يَهْدِ اللَّهُ فَمَا لَهُ مِن مُّضِلٍّ أَلَيْسَ اللَّهُ بِعَزِيزٍ ذِي انتِقَامٍ
Ve men yehdillâhu fe mâ lehu min mudıllin, e leysallâhu bi azîzin zîntikâm
Zümer 39 /38 Andolsun, eğer onlara, “Gökleri ve yeri kim yarattı?” diye sorsan elbette, “Allah”, derler. De ki:" Peki Allah dışındaki yakardıklarınız hakkında ne diyorsunuz? Allah bana herhangi bir zarar dokundurmak isterse, onlar Allah’ın dokundurduğu zararı kaldırabilirler mi? Yahut Allah bana bir rahmet dilese, onlar O’nun rahmetini engelleyebilirler mi?” De ki: Hasbiyallâhu, aleyhi yetevekkelul mutevekkılûn ↔Allah bana yeter.Tevekkül edenler ,Sadece O’na tevekkül ederler.”
وَلَئِن سَأَلْتَهُم مَّنْ خَلَقَ السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضَ لَيَقُولُنَّ اللَّهُ قُلْ أَفَرَأَيْتُم مَّا تَدْعُونَ مِن دُونِ اللَّهِ إِنْ أَرَادَنِيَ اللَّهُ بِضُرٍّ هَلْ هُنَّ كَاشِفَاتُ ضُرِّهِ أَوْ أَرَادَنِي بِرَحْمَةٍ هَلْ هُنَّ مُمْسِكَاتُ رَحْمَتِهِ قُلْ حَسْبِيَ اللَّهُ عَلَيْهِ يَتَوَكَّلُ الْمُتَوَكِّلُونَ
Ve le in seeltehum men halakas semâvâti vel arda le yekûlunnallâhu, kul e fe raeytum mâ ted’ûne min dûnillâhi in erâdeniyallâhu bi durrin hel hunne kâşifâtu durrihi ev erâdenî bi rahmetin hel hunne mumsikâtu rahmetihi, kul hasbiyallâhu, aleyhi yetevekkelul mutevekkılûn
Zümer 39 /39 De ki: «Ey kavmim! Durumunuza göre bildiğinizi yapın! Ben de bildiğimi yapıyorum. Yakında bileceksiniz.
قُلْ يَا قَوْمِ اعْمَلُوا عَلَى مَكَانَتِكُمْ إِنِّي عَامِلٌ فَسَوْفَ تَعْلَمُونَ
Kul yâ kavmi’melû alâ mekânetikum innî âmilun, fe sevfe ta’lemûne.
Zümer 39 /40 "Kendisini rezil edecek azâb kime geliyor ve sürekli azâb kimin üzerine konuyor?"
مَن يَأْتِيهِ عَذَابٌ يُخْزِيهِ وَيَحِلُّ عَلَيْهِ عَذَابٌ مُّقِيمٌ
Men ye’tîhi azâbun yuhzîhi ve yahıllu aleyhi azâbun mukîm
Zümer 39 /41 Şüphesiz biz sana Kitab'ı insanlar için hak olarak indirdik. Kim hidayete ererse bu kendi lehinedir. Kim de sapıtırsa yalnız kendi aleyhine sapıtır. Sen onların üzerine vekil değilsin.
إِنَّا أَنزَلْنَا عَلَيْكَ الْكِتَابَ لِلنَّاسِ بِالْحَقِّ فَمَنِ اهْتَدَى فَلِنَفْسِهِ وَمَن ضَلَّ فَإِنَّمَا يَضِلُّ عَلَيْهَا وَمَا أَنتَ عَلَيْهِم بِوَكِيلٍ
İnnâ enzelnâ aleykel kitâbe lin nâsi bil hakkı, fe men ihtedâ fe li nefsihi, ve men dalle fe innemâ yadıllu aleyhâ, ve mâ ente aleyhim bi vekîl
Zümer 39 /42 Allah, ölüm esnasında ruhları/ canları alır. Ölmeyenin de uykusunda. alır .Böylece hakkında ölüm hükmü verdiklerini tutar diğerini ise ecelin musemmâ ↔belli bir süreye kadar salıverir. Şüphesiz bunda düşünen bir topluluk için ayetler vardır.
اللَّهُ يَتَوَفَّى الْأَنفُسَ حِينَ مَوْتِهَا وَالَّتِي لَمْ تَمُتْ فِي مَنَامِهَا فَيُمْسِكُ الَّتِي قَضَى عَلَيْهَا الْمَوْتَ وَيُرْسِلُ الْأُخْرَى إِلَى أَجَلٍ مُسَمًّى إِنَّ فِي ذَلِكَ لَآيَاتٍ لِّقَوْمٍ يَتَفَكَّرُونَ
Allâhu yeteveffel enfuse hîne mevtihâ velletî lem temut fî menâmihâ, fe yumsikulletî kadâ aleyhâl mevte ve yursilul uhrâ ilâ ecelin musemmâ(musemmen), inne fî zâlike le âyâtin li kavmin yetefekkerûn
Zümer 39 /43 Yoksa Allah’tan başka şefaatçiler mi edindiler? “De ki; Onlar hiçbir şeye güç yetiremez ve akıl ve şuurdan mahrum olsalar da mı ?أَمِ اتَّخَذُوا مِن دُونِ اللَّهِ شُفَعَاء قُلْ أَوَلَوْ كَانُوا لَا يَمْلِكُونَ شَيْئًا وَلَا يَعْقِلُونَ
Emittehazû min dûnillâhi şufeâe, kul e ve lev kânû lâ yemlikûne şey’en ve lâ ya’kılûn
Zümer 39 /44 De ki: "Şefaatin tümü Allah'ındır. Göklerin ve yerin mülkü/hakimiyeti O'nundur. Sonra O'na döndürüleceksiniz."
قُل لِّلَّهِ الشَّفَاعَةُ جَمِيعًا لَّهُ مُلْكُ السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِ ثُمَّ إِلَيْهِ تُرْجَعُونَ
Kul lillâhiş şefâatu cemîan, lehu mulkus semâvâti vel ard(ardı), summe ileyhi turceûn
Zümer 39 /45 Allah, tek olarak anıldığı zaman, ahirete inanmayanların içine sıkıntı basar. Ama Allah’tan başkası anıldığı zaman hemen yüzleri güler.
وَإِذَا ذُكِرَ اللَّهُ وَحْدَهُ اشْمَأَزَّتْ قُلُوبُ الَّذِينَ لَا يُؤْمِنُونَ بِالْآخِرَةِ وَإِذَا ذُكِرَ الَّذِينَ مِن دُونِهِ إِذَا هُمْ يَسْتَبْشِرُونَ
Ve izâ zukirallâhu vahdehuşmeezzet kulûbullezîne lâ yu’minûne bil âhırati, ve izâ zukirellezîne min dûnihi izâ hum yestebşirûn
Zümer 39 /46 De ki: 'Ey gökleri ve yeri yaratan, gizliyi de görüneni de bilen Allah'ım! Aralarında ayrılığa düşmüş oldukları konularda, kullarının arasında sen hüküm vereceksin.'
قُلِ اللَّهُمَّ فَاطِرَ السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِ عَالِمَ الْغَيْبِ وَالشَّهَادَةِ أَنتَ تَحْكُمُ بَيْنَ عِبَادِكَ فِي مَا كَانُوا فِيهِ يَخْتَلِفُونَ
Kulillâhumme fâtıras semâvâti vel ardı âlimel gaybi veş şehâdeti ente tahkumu beyne ıbâdike fî mâ kânû fîhi yahtelifûn
Zümer 39 /47 Eğer yeryüzünde bulunan her şey tümüyle ve onlarla beraber bir o kadarı da zulmedenlerin olsa,kıyamet günü kötü azaptan kurtulmak için hepsini verirlerdi. Artık, Ve hesaba katmadıkları şeyler, Allah tarafından karşılarına çıkarılacaktır.
وَلَوْ أَنَّ لِلَّذِينَ ظَلَمُوا مَا فِي الْأَرْضِ جَمِيعًا وَمِثْلَهُ مَعَهُ لَافْتَدَوْا بِهِ مِن سُوءِ الْعَذَابِ يَوْمَ الْقِيَامَةِ وَبَدَا لَهُم مِّنَ اللَّهِ مَا لَمْ يَكُونُوا يَحْتَسِبُونَ
Ve lev enne lillezîne zalemû mâ fîl ardı cemîan ve mislehu meahu leftedev bihî min sûil azâbi yevmel kıyâmeti, ve bedâ lehum minallâhi mâ lem yekûnû yahtesibûn
Zümer 39 /48 Kazandıkları seyyiat karşılarına çıkmış ve alaya aldıkları şey kendilerini kuşatmıştır.
وَبَدَا لَهُمْ سَيِّئَاتُ مَا كَسَبُوا وَحَاقَ بِهِم مَّا كَانُوا بِهِ يَسْتَهْزِئُون
Ve bedâ lehum seyyiâtu mâ kesebû ve hâka bihim mâ kânû bihî yestehziûn
Zümer 39 /49 İnsana bir zarar dokunduğunda bize yalvarır. Sonra ona tarafımızdan bir nimet verdiğimizde, “Bu, bana ancak bilgim sayesinde verilmiştir” der. Hayır, o bir fitne/imtihandır. Fakat onların çoğu bilmezler.
فَإِذَا مَسَّ الْإِنسَانَ ضُرٌّ دَعَانَا ثُمَّ إِذَا خَوَّلْنَاهُ نِعْمَةً مِّنَّا قَالَ إِنَّمَا أُوتِيتُهُ عَلَى عِلْمٍ بَلْ هِيَ فِتْنَةٌ وَلَكِنَّ أَكْثَرَهُمْ لَا يَعْلَمُونَ
Fe izâ messel insâne durrun deânâ, summe izâ havvelnâhu ni’meten minnâ kâle innemâ ûtîtuhu alâ ilmin, bel hiye fitnetun ve lâkinne ekserahum lâ ya’lemûn
Zümer 39 /50 Onlardan öncekiler de bunu söylemişlerdi. Ama kazandıkları kendilerine bir yarar sağlamamıştı.
قَدْ قَالَهَا الَّذِينَ مِن قَبْلِهِمْ فَمَا أَغْنَى عَنْهُم مَّا كَانُوا يَكْسِبُونَ
Kad kâlehâllezîne min kablihim fe mâ agnâ anhum mâ kânû yeksibûn
Zümer 39 /51 Böylece kazandıklarının kötülükleri başlarına geldi. Ve Bunlardan zulmedenlere de kazandıklarının kötülükleri ulaşacaktır. Ve onlar, bunu atlatacak değillerdir.
فَأَصَابَهُمْ سَيِّئَاتُ مَا كَسَبُوا وَالَّذِينَ ظَلَمُوا مِنْ هَؤُلَاء سَيُصِيبُهُمْ سَيِّئَاتُ مَا كَسَبُوا وَمَا هُم بِمُعْجِزِينَ
Fe esâbehum seyyiâtu mâ kesebû, vellezîne zalemû min hâulâi se yusîbuhum seyyiâtu mâ kesebû ve mâ hum bi mu’cizîn
Zümer 39 /52 Ve Bilmiyorlar mı ki Allah rızkı dilediğine bol bol verir, dilediğinden de kısar. Şüphesiz bunda inanan bir kavim için ibretler vardır.
أَوَلَمْ يَعْلَمُوا أَنَّ اللَّهَ يَبْسُطُ الرِّزْقَ لِمَن يَشَاء وَيَقْدِرُ إِنَّ فِي ذَلِكَ لَآيَاتٍ لِّقَوْمٍ يُؤْمِنُونَ
E ve lem ya’lemû ennallâhe yebsutur rızka li men yeşâu ve yakdiru, inne fî zâlike le âyâtin li kavmin yu’minûn
Zümer 39 /53 De ki: “Ey kendilerinin aleyhine aşırı giden kullarım! Allah’ın rahmetinden ümidinizi kesmeyin. Şüphesiz Allah, bütün günahları affeder. Çünkü gafûr'dur suçları örterek, çok bağışlayan, Rahim'dir , ikramı bol, çok merhamet edicidir
قُلْ يَا عِبَادِيَ الَّذِينَ أَسْرَفُوا عَلَى أَنفُسِهِمْ لَا تَقْنَطُوا مِن رَّحْمَةِ اللَّهِ إِنَّ اللَّهَ يَغْفِرُ الذُّنُوبَ جَمِيعًا إِنَّهُ هُوَ الْغَفُورُ الرَّحِيمُ
Kul yâ ıbâdiyellezîne esrefû alâ enfusihim lâ taknetû min rahmetillâhi, innallâhe yagfiruz zunûbe cemîâ(cemîan), innehu huvel gafûrur rahîm
Zümer 39 /54 Azap size gelmeden önce Rabbinize dönün ve O’na teslim olun. Sonra size yardım edilmez.
وَأَنِيبُوا إِلَى رَبِّكُمْ وَأَسْلِمُوا لَهُ مِن قَبْلِ أَن يَأْتِيَكُمُ الْعَذَابُ ثُمَّ لَا تُنصَرُونَ
Ve enîbû ilâ rabbikum ve eslimû lehu min kabli en ye’tiyekumul azâbu summe lâ tunsarûn
Zümer 39 /55 Siz farkında değilken ansızın size azap gelip çatmadan önce Rabbinizden size indirilenin en güzeline uyun.'
وَاتَّبِعُوا أَحْسَنَ مَا أُنزِلَ إِلَيْكُم مِّن رَّبِّكُم مِّن قَبْلِ أَن يَأْتِيَكُمُ العَذَابُ بَغْتَةً وَأَنتُمْ لَا تَشْعُرُونَ
Vettebiû ahsene mâ unzile ileykum min rabbikum min kabli en ye’tiyekumul azâbu bagteten ve entum lâ teş’urûn
Zümer 39 / 56 Kişinin:Allah'ın yanında yaptığım kusurlardan dolayı yazık bana! Doğrusu ben alay edenlerdendim.»dediği gibi
أَن تَقُولَ نَفْسٌ يَا حَسْرَتَى علَى مَا فَرَّطتُ فِي جَنبِ اللَّهِ وَإِن كُنتُ لَمِنَ السَّاخِرِينَ
En tekûle nefsun yâ hasratâ alâ mâ ferrattu fî cenbillâhi ve in kuntu le mines sâhirîn
Zümer 39 /57 Veya: "Gerçekten Allah bana hidayet verseydi, elbette muttakilerden olurdum" diyeceği,
أَوْ تَقُولَ لَوْ أَنَّ اللَّهَ هَدَانِي لَكُنتُ مِنَ الْمُتَّقِينَ
Ev tekûle lev ennallâhe hedânî le kuntu minel muttakîn
Zümer 39 /58 Yahut azabı gördüğü an: 'Keşke benim için bir geri dönüş olsaydı da muhsinlerden olsaydım' dediğinde
أَوْ تَقُولَ حِينَ تَرَى الْعَذَابَ لَوْ أَنَّ لِي كَرَّةً فَأَكُونَ مِنَ الْمُحْسِنِينَ
Ev tekûle hîne terâl azâbe lev enne lî kerraten fe ekûne minel muhsinîn
Zümer 39 /59 'Hayır. Sana ayetlerim geldi de sen onları yalanladın, büyüklük tasladın ve inkâr edenlerden oldun.'
بَلَى قَدْ جَاءتْكَ آيَاتِي فَكَذَّبْتَ بِهَا وَاسْتَكْبَرْتَ وَكُنتَ مِنَ الْكَافِرِينَ
Belâ kad câetke âyâtî fe kezzebte bihâ vestekberte ve kunte minel kâfirîn
Zümer 39 /60 Kıyamet günü, Allah'a karşı yalan söyleyenleri, yüzleri simsiyah halde görürsün .Mutekebbirlerin barınacak yeri cehennemde değil mi?
وَيَوْمَ الْقِيَامَةِ تَرَى الَّذِينَ كَذَبُواْ عَلَى اللَّهِ وُجُوهُهُم مُّسْوَدَّةٌ أَلَيْسَ فِي جَهَنَّمَ مَثْوًى لِّلْمُتَكَبِّرِينَ
Ve yevmel kıyâmeti terâllezîne kezebû alâllâhi vucûhuhum musveddetun, e leyse fî cehenneme mesven lil mutekebbirîn
Zümer 39 /61 Allah, takva sahiplerini,başarıları sebebiyle kurtarır. Onlara kötülük dokunmaz.Ve onlar mahzun da olmazlar.
وَيُنَجِّي اللَّهُ الَّذِينَ اتَّقَوا بِمَفَازَتِهِمْ لَا يَمَسُّهُمُ السُّوءُ وَلَا هُمْ يَحْزَنُونَ
Ve yuneccîllâhullezînettekav bi mefâzetihim lâ yemessuhumus sûu ve lâ hum yahzenûn
Zümer 39 /62 Allah (el halık )her şeyin yaratıcısıdır. O, Herşey üzerine vekil'dir.
اللَّهُ خَالِقُ كُلِّ شَيْءٍ وَهُوَ عَلَى كُلِّ شَيْءٍ وَكِيلٌ
Allahu hâliku kulli şey’in ve huve alâ kulli şey’in vekîl
Zümer 39 /63 Göklerin ve yerin anahtarları O’nundur. Allah’ın âyetlerini inkâr edenler var ya, işte onlar ziyana uğrayanların ta kendileridir.
لَهُ مَقَالِيدُ السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِ وَالَّذِينَ كَفَرُوا بِآيَاتِ اللَّهِ أُوْلَئِكَ هُمُ الْخَاسِرُونَ
Lehu makâlîdus semâvâti vel ard(ardı), vellezîne keferû bi âyâtillâhi ulâike humul hâsirûn
Zümer 39 /64 De ki: “Ey cahiller! Siz bana Allah’tan başkasına ibadet etmemi mi emrediyorsunuz?”
قُلْ أَفَغَيْرَ اللَّهِ تَأْمُرُونِّي أَعْبُدُ أَيُّهَا الْجَاهِلُونَ
Kul e fe gayrallâhi te’murûnnî a’budu eyyuhâl câhilûn
Zümer 39 /65 Andolsun, sana ve senden önceki elçilere şöyle vahyedildi: “Eğer Allah’a ortak koşarsan elbette amelin boşa çıkar ve elbette hüsrana uğrayanlardan olursun.”
وَلَقَدْ أُوحِيَ إِلَيْكَ وَإِلَى الَّذِينَ مِنْ قَبْلِكَ لَئِنْ أَشْرَكْتَ لَيَحْبَطَنَّ عَمَلُكَ وَلَتَكُونَنَّ مِنَ الْخَاسِرِينَ
Ve lekad ûhıye ileyke ve ilâllezîne min kablike, le in eşrakte le yahbetanne ameluke ve le tekûnenne minel hâsirîn
Zümer 39 /66 Hayır. Sen yalnızca Allah'a kulluk et ve şükredenlerden ol.
بَلِ اللَّهَ فَاعْبُدْ وَكُن مِّنْ الشَّاكِرِينَ
Belillâhe fa’bud ve kun mineş şâkirîn
Zümer 39 /67 Onlar Allahı hakkıyle takdir edemediler, Oysa kıyamet günü yer tamamen O'nun avucundadır ve gökler sağ elinde dürülmüştür. O, Sübhan’dır onların ortak koştuklarından münezzeh ve yücedir.
وَمَا قَدَرُوا اللَّهَ حَقَّ قَدْرِهِ وَالْأَرْضُ جَمِيعًا قَبْضَتُهُ يَوْمَ الْقِيَامَةِ وَالسَّماوَاتُ مَطْوِيَّاتٌ بِيَمِينِهِ سُبْحَانَهُ وَتَعَالَى عَمَّا يُشْرِكُونَ
Ve mâ kaderûllâhe hakka kadrihî vel ardu cemîan kabdatuhu yevmel kıyâmeti ves semâvâtu matviyyâtun bi yemînihi, subhânehu ve teâlâ ammâ yuşrikûn
Zümer 39 /68 Ve Sûr’a üflenir ve Allah’ın dilediği kimseler dışında göklerde ve yerde olanlar herkes ölür. Sonra ona bir daha üflenir, bir de bakarsın onlar ayağa kalkmış bakınırlar.
وَنُفِخَ فِي الصُّورِ فَصَعِقَ مَن فِي السَّمَاوَاتِ وَمَن فِي الْأَرْضِ إِلَّا مَن شَاء اللَّهُ ثُمَّ نُفِخَ فِيهِ أُخْرَى فَإِذَا هُم قِيَامٌ يَنظُرُونَ
Ve nufiha fîs sûri fe saıka men fîs semâvâti ve men fîl ardı illâ men şâallâh(şâallâhu), summe nufiha fîhi uhrâ fe izâhum kıyâmun yanzurûn
Zümer 39 /69 Yeryüzü, Rab’binin nuru ile aydınlanır, Kitap konulur, Eçi’ler ve şahitler getirilir ve aralarında hakkaniyetle hüküm verilir. Onlara asla zulmedilmez.
وَأَشْرَقَتِ الْأَرْضُ بِنُورِ رَبِّهَا وَوُضِعَ الْكِتَابُ وَجِيءَ بِالنَّبِيِّينَ وَالشُّهَدَاء وَقُضِيَ بَيْنَهُم بِالْحَقِّ وَهُمْ لَا يُظْلَمُونَ
Ve eşrakatil ardu bi nûri rabbihâ ve vudıal kitâbu ve cîe bin nebiyyîne veş şuhedâi ve kudıye beynehum bil hakkı ve hum lâ yuzlemûn
Zümer 39 /70 Herkese yaptığının karşılığı tam olarak verilir. Allah, onların yaptıklarını en iyi bilendir.
وَوُفِّيَتْ كُلُّ نَفْسٍ مَّا عَمِلَتْ وَهُوَ أَعْلَمُ بِمَا يَفْعَلُونَ
Ve vuffiyet kullu nefsin mâ amilet ve huve a’lemu bimâ yef’alûn
Zümer 39 /71 İnkâr edenler bölük bölük cehenneme sürülürler. Sonunda oraya geldiklerinde kapıları açılır ve oranın bekçileri kendilerine: 'Size içinizden, Rabbinizin ayetlerini size okuyan ve bu gününüzle karşılaşacağınız hakkında sizi uyaran elçiler gelmedi mi?' derler. Onlar da: 'Evet, diyecekler Fakat azap sözü kâfirlerin üzerine hak oldu.
وَسِيقَ الَّذِينَ كَفَرُوا إِلَى جَهَنَّمَ زُمَرًا حَتَّى إِذَا جَاؤُوهَا فُتِحَتْ أَبْوَابُهَا وَقَالَ لَهُمْ خَزَنَتُهَا أَلَمْ يَأْتِكُمْ رُسُلٌ مِّنكُمْ يَتْلُونَ عَلَيْكُمْ آيَاتِ رَبِّكُمْ وَيُنذِرُونَكُمْ لِقَاء يَوْمِكُمْ هَذَا قَالُوا بَلَى وَلَكِنْ حَقَّتْ كَلِمَةُ الْعَذَابِ عَلَى الْكَافِرِينَ
Vesîkallezîne keferû ilâ cehenneme zumerâ(zumeran), hattâ izâ câuhâ futihat ebvâbuhâ, ve kâle lehum hazenetuhâ e lem ye’tikum rusulun minkum yetlûne aleykum âyâti rabbikum ve yunzirûnekum likâe yevmikum hâzâ, kâlû belâ ve lâkin hakkat kelimetul azâbi alâl kâfirîn
Zümer 39 /72 Onlara şöyle denir: “İçinde ebedî kalmak üzere cehennemin kapılarından girin. mutekebbirlerin kalacağı yer ne kötüdür!”
قِيلَ ادْخُلُوا أَبْوَابَ جَهَنَّمَ خَالِدِينَ فِيهَا فَبِئْسَ مَثْوَى الْمُتَكَبِّرِينَ
Kîledhulû ebvâbe cehenneme hâlidîne fîhâ, fe bi’se mesvâl mutekebbirîn
Zümer 39 /73 Rablerine karşı takvalı olanlar da grup grup cennete sevk edilirler. Cennete vardıklarında oranın kapıları açılır ve cennet bekçileri onlara şöyle der: “Size selâmun aleykum ↔Esenlik ve güvenlik olsun!. Siz temizlendiniz Haydi ebedî kalmak üzere buraya girin.”
وَسِيقَ الَّذِينَ اتَّقَوْا رَبَّهُمْ إِلَى الْجَنَّةِ زُمَرًا حَتَّى إِذَا جَاؤُوهَا وَفُتِحَتْ أَبْوَابُهَا وَقَالَ لَهُمْ خَزَنَتُهَا سَلَامٌ عَلَيْكُمْ طِبْتُمْ فَادْخُلُوهَا خَالِدِينَ
Vesîkallezînettekav rabbehum ilâl cenneti zumerâ(zumeran), hattâ izâ câuhâ ve futihat ebvâbuhâ ve kâle lehum hazenetuhâ selâmun aleykum tıbtum fedhulûhâ hâlidîn
Zümer 39 /74 Onlar şöyle derler: Hamd, “her şeyi güzel yapan,. bize olan vaadini gerçekleştiren ve Cennette istediğimiz yer olan,bu yurda varis kılan Allah’a mahsustur. Çalışanların mükâfatı ne güzelmiş!'
وَقَالُوا الْحَمْدُ لِلَّهِ الَّذِي صَدَقَنَا وَعْدَهُ وَأَوْرَثَنَا الْأَرْضَ نَتَبَوَّأُ مِنَ الْجَنَّةِ حَيْثُ نَشَاء فَنِعْمَ أَجْرُ الْعَامِلِينَ
Ve kâlûl hamdu lillâhillezî sadakanâ va’dehu ve evresenâl arda netebevveu minel cenneti haysu neşâu, fe ni’me ecrul âmilîn
Zümer 39 /75 Melekleri de, Rablerinin her şeyi güzel yapmasına karşılık hamd ile tesbih edip O’na boyun eğmişlerdir.Arş’ın etrafını kuşatmış hâlde görürsün. Artık kulların arasında adaletle hüküm verilmiş ve ↔Elhamdülillahi Rabbil alemin denilmiştir.
وَتَرَى الْمَلَائِكَةَ حَافِّينَ مِنْ حَوْلِ الْعَرْشِ يُسَبِّحُونَ بِحَمْدِ رَبِّهِمْ وَقُضِيَ بَيْنَهُم بِالْحَقِّ وَقِيلَ الْحَمْدُ لِلَّهِ رَبِّ الْعَالَمِينَ
Ve terâl melâikete hâffîne min havlil arşı yusebbihûne bi hamdi rabbihim, ve kudıye beynehum bil hakkı ve kıylel hamdu lillâhi rabbil âlemîn
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder